- 2103 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Salakhane!...
İlçemizde "Salakhane" nin neresi olduğunu bilen var mı?
Belki de bu yazımı okuyanlardan bazıları "Bu salakhane de nereden çıktı?" diyecekler.
Yeni nesil, "Salakhane" kelimesini bu yazı sayesinde ilk defa duyacak ve ilçemizde "Salakhane"nin neresi olduğunu bu yazı sayesinde öğrenecek.
Yalnız benim gibi ellisine merdiven dayamış hatta elliden de yıllar almış "Yetmişsekiz Kuşağı" ile "Altmışsekiz Kuşağı" ihtiyar delikanlılar, "Salakhane" nin ilçemizde nerede olduğunu çok iyi bilirler.
Özellikle "yetmişsekiz" ve "altmışsekiz" kuşağı mensuplarının, koltuklarına şöyle bir kaykılarak oturmalarını ve seslerini çıkarmamalarını istiyorum. Çünkü onları, bu yazı ile kırk yıl önceki Alaca’mızdaki çok iyi bildikleri "Salakhane"ye götüreceğim. Onlara çocukluk anılarını yaşatacağım.
"Salakhane"nin neresi olduğunu söylemeden önce, bu kelimenin anlamı üzerinde biraz fikir jimnastiği yapmak istiyorum.
"Salakhane", "Salak" ve " hane" kelimelerin birleşmesinden meydana gelmiş bir birleşik sözcüktür.
"Salak" kelimesi insanlar için sıfat olarak kullanılırsa:
" Giyinişinden, konuşma ve davranışlarından seviyesiz, dengesiz ve saf olduğu anlaşılan (kimse)"[1]olarak,
Hayvanlar için kullanılırsa :
"1.Yayla ya da kırlarda hayvanları toplu bulundurmak için yapılmış üstü açık korunak. 2.Hayvanların yazın yattıkları ya da dolaştıkları dört yanı çevrili, üstü açık yer. 3.Otlak. 4.Ağıl, mandıra. 5.Evlerin bodrum katında hayvanlara ayrılan yer. 6.Orman içinde kışın davarların barındığı ve beslendiği yer. "[2] anlamlarına geliyor.
"Hane" kelimesinin anlamı da şu:
" 1. Ev, konut. 2. Ev halkı: "Oğlan iyiydi; becerikli, yumuşak huyluydu ama hanesi kalabalıktı." -N. Cumalı. 3. Bir bütünü oluşturan bölümlerden her biri, bölük, göz: Dama tahtasında altmış dört hane vardır. 4. mat. Basamak. 5. müz. Klasik Türk müziğinde, peşrev vb. saz parçalarının bölümlerinden her biri. 6. Birleşik kelimelerde "bina, yapı, yer, makam" anlamlarıyla ikinci kelime olarak yer alan bir söz: Balıkhane, yazıhane."[3]
"Salak ve hane" kelimelerin anlamlarını birleştirerek;
-İnsanlar için kullanırsak ;
"Giyinişinden, konuşma ve davranışlarından seviyesiz, dengesiz ve saf olduğu anlaşılan (kimse)" lerin toplandığı yer,
-Hayvanlar için kullanırsak:
"Hayvanların barındığı ve beslendiği " mekânlar, diyebiliriz..
İlçemizde "Giyinişinden, konuşma ve davranışlarından seviyesiz, dengesiz ve saf olduğu anlaşılan (kimse)"lerin toplandığı bir mekân var mı?
Ben bilmiyorum. Bilen varsa, bana haber verirlerse; şahsen "o seviyesiz, dengesiz, saf insanların" arasına katılıp, onların hayal dünyasını yazmak isterim.
Ama ben bugün bu yazımda; Alacalıların evlerinde istemedikleri, çevresine zarar veren köpeklerini, kedilerini azıttıkları (bıraktıkları) ve başıboş gezen sokak köpeklerin, kedilerin karınlarını doyurmak için toplandıkları "Salakhane" ile ilgili bir hatıramı paylaşacağım. Bu yazının sonun da ilçemizde yıllar önce "Salakhane"nin neresi olduğunu öğrenmiş olacağız.
İlkokulun ya dördüncü ya da beşinci sınıfında idik. Yani tam kırk yıl önce. Hani derler ya:"Kırkbir kere maşallah." İşte bizler de kırk yıl önce ilim irfan öğrenmek için kar kış demeden okula gitmiştik. Okulumuz, şu anda yerinde yeller esen görüntüsüyle tarihi bir değeri olan taştan yapılmış "Dumlupınar İlkokulu" idi. Maalesef o güzelim tarihi okulumuz yıkıldı. O tarihi okulla birlikte "yetmişsekiz kuşağı" bizlerin, ziftli tahta ile tabanları kaplı sınıflarda ve sınıfların kara tahtası karşısında, acısıyla tatlısıyla geçirdiğimiz beş yıllık hatıralarımızda da yok edildi.
Bu tarihi okulumuzun yıkılma kararını kim verdi? Bunu bilmiyorum. Okulumuzun yıkılması ile Alaca’mızda bir tarihin yok edildiğini bir başka yazımda anlatacağım. Bu vesileyle Alaca ilçemizde de böyle bir "Tarihi Okul varmış" diye, Tarihe bir not düşeceğim. Tarihi mekânlara belki bundan sonra birileri sahip çıkar.
Dumlupınar okulumuzun tahta merdivenini, ilginç pencerelerini; hademe Satı Ablanın daha sonra Zikri Kalfanın sarı demirden yapılı çaldığı koca zili, siyah ziftli tahta tabanların üzerinden kayan, düşen ve elbiselerini kirleten öğrencileri, kapının önünde mevsimine göre dondurma ve tulumba tatlısı satan Tulumbacı Halil İbrahim Amcayı, Simit ve kurabiye satan Simitçi Kara Mehmet’i, Okul Müdürü Bekir Köseyi, öğretmenlerden Mehmet Ali Yakuplu’yu, Mükerrem Hocayı, Mükerrem Hocanın Kızı Fezal Hocayı, Topal Aydın’ı, içtiği sigaradan sararmış seyrek dişleriyle öğrencilerin korktuğu Sefer Esandal’ı ve kendi öğretmenimiz Ahmet Sağlam’ı (Daha önce soyadı Topaloğlu idi) dün gibi hatırlıyorum.
İşte bu güzel okulumuzda Ahmet Topaloğlu bir gün bizi yazılı yaptı. Sınıfta hatırladığım kadarıyla kırk kişi vardı. Yazılarımız okundu. Ahmet hocamız "Çocuklar dedi, yazılıda size ’Hayvanların kesildiği yere ne denir? diye bir soru sormuştum; hatırladınız mı? Otuz dokuz öğrenci bu soruya yanlış cevap vermiş, bir arkadaşınız doğru . Şimdi tekrar hepinize soruyorum. Hayvanların kesildiği yere ne denir?"
Otuz dokuz öğrenci hep bir ağızdan parmaklarımızı kaldırarak "SALAKHANE" diye bağırdık. Sadece bir kişi bize eşlik etmemişti. Ahmet öğretmenimiz "Çocuklar, yine yanlış cevap verdiniz. Bakın bu sorunun doğru cevabını veren arkadaşınıza soralım. O ne diyecek" dedi ve ön sırada oturan Hulusi arkadaşımıza "Evladım Hulusi, hayvanların kesildiği yere ne denir?" dedi.
Hulusi arkadaşımız bir başka ilçeden aramıza sene ortasında katılmıştı. Babası ilçemizin mal müdürü idi;oturduğu sıradan ayağa kalktı:
"Mezbahane denir öğretmenim" dedi.
Ben parmağımı kaldırdım. Bana öğretmenim söz verdi.
"Öğretmenim dedim, babam geçenlerde yumurtalarımızı yiyen bir kediyi yakaladı, torbaya koydu. Baba bu kediyi nereye götürüyorsun dediğimde, ’Salakhane’ye diye cevap vermişti. Babacığım Salakhane neresi? diye bir daha sorduğumda ’Bak evladım Şükrü dedi, Alacamızın Çorum yolu üzerindeki Demirci köprüsünü geçtikten sonra sağ tarafta özün kenarında hayvanların kesildiği bir yer var;oraya, Salakhane denir. Burada kesilen hayvanların bağırsakları dereye atılır. Köpekler, kediler bu atılan artıklardan yiyerek karınlarını doyururlar. Ben de şimdi yumurtalarımızı yiyen bu yaramaz kediyi Salakhane’ye götürüp azıtacağım(bırakacağım) demişti. Diğer arkadaşlarımda hayvanların kesildiği yeri Salakhane olarak biliyor. Bizim soruya verdiğimiz cevap doğru. Hulusi arkadaşımızın cevabı yanlış" dedim. Benim gibi diğer arkadaşlarda öğretmenimize "Salakhane" diye direttiler. Öğretmenimiz son noktayı koydu:
"Çocuklar hayvanların kesildiği yere Mezbahane denir. "
İşte, Çorum yolu üzerindeki Demirci Köprünün yanındaki eski benzinliğin hemen arkasında, şimdiki Müftülük Sitesi’nin tam karşısında derenin kenarında eskiden ilçemizin et ihtiyacını karşılamak için hayvanların kesildiği, yaramaz kedilerin, köpeklerin azıtıldığı(bırakıldığı), başıboş gezen sokak kedilerin ve köpeklerin karınlarını doyurmak için toplandığı mekânı, yetmiş sekiz kuşağı bizler çocukluğumuzda hep "SALAKHANE "olarak bildik ve hâlâ da o mekânı "SALAKHANE" olarak hatırlıyoruz.
Sanırım sizlerde "SALAKHANE"nin ilçemizde nerede olduğunu öğrendiniz; değil mi?
Selam ve sevgilerimle.
Şükrü BİLGİLİ
--------------------------------------------------------------------------------
[1][1] Türk Dil Kurumu Büyük Türkçe Sözlük
[2][2] a.g.e
[3][3] a.g.e