- 930 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
OĞLUM’A MEKTUPLAR’dan!!!
Yanlışı yapmadan doğruyu bulmak pek de kolay değil oğlum ama sen dilerim ki yanlışlar yapmaksızın, sadece mal oluşlarını gözlemleyerek, doğruları bulasın… Bulasın, göresin ve yaşayasın!
Düzenli, düzgün, erdemli, onurlu ve olabildiğince kaliteli ve de insana yakışır ol her davranış ve yaşayışınla!
Onur!.. Hele de onur, ondan asla ödün verme, yerlere düşmesine ise asla ve asla. Kimsenin de, zedelemesine, çiğnemesine ne fırsat ver, ne de izin. En değerli servettir o insana.
Asla yalan söyleme ipe götürüleceğini bilsen bile, riya yapma, dedikodu ve iftira ise asla…
Sır emanettir insana, hiçbir konuda emanete ihanet etmemek yanı sıra, sana verilen sırlara da ihanet etmeyip ifşa etme ve de kutsal emanet gibi sakla.
Bir yanlış, bir hata veya bir ayıp gördüğünde, ört üstünü ve kendine sakla gördüklerini. Ama suskunluk da o gördüklerini onaylama anlamına geleceğinden, uluorta, bağıra çağıra herkese duyurarak değil, sahibinin kulağına eğilerek, fısıldayarak uyar. Şayet farkındasız yapılmış ufak bir yanlışsa, kendisine bile bildirmeksizin hemen kendin düzelt mümkünse.
Hak eden herkese değer ver, hak etmeyeni ise, baş tacı etme, gerçekten değerli sanıp da kendisini, seni değersiz görmeye başlayacağından, mümkün mertebe uzak dur öylelerinden.
Saygılı davran herkese, saygı duymasan bile… Bu senin saygınlığının, kendine saygının nişanesidir.
Hiçbir konuda, hiç kimsenin dolduruşuna gelme ama acaba mı diye araştırmadan, üzerinde durmadan, düşünmeden de geçme.
Seni gerçekten sevenle, sever görünenin ayırdında ol.
Kendini bilmezlerle, saygısızlarla, cahillerle, ben bilirimcilerle, fikre hürmeti olmayan, hele de at gözlüklülerle asla tartışma.
Karşındakilerin her söylediğini doğru sanma ama her söze de yalan diye bakma; sına, tanı, zaman ver, akıl süzgecinden geçir, gözlemle öncelikle.
Sürekli kendisini öven, kendisini herkesten üstün, akıllı gören, her şeyi ve en doğruyu ben bilirim, benden büyük yok diyenlerden de uzak dur.
Tevazu sahibi ol ama abartma, yeri geldiğinde, haklı olduğunda ne mütevazı davran, ne de çalı dolaş. Dümdüz yürü ve de kararlı, bırak çalılar çekilsin önünden, çekilmezlerse de varsın ezilsinler.
Kendine olan saygını kaybedebileceğin her şeyden uzak dur, sana saygısız yaklaşanlara da izin verme.
Maddi, manevi ve fikri, senden yardım adına el açanı boş çevirme ama her el açana da hemen el uzatma, alışkanlık haline gelmesine izin verme. Gerçekten ihtiyacı varsa ve sen bunu görmüşsen de tereddüt etme. Art niyetini gördüysen sonradan, ikinci bir kez yineleme.
Tutumlu ol, har vurup harman savurma ama cimri de olma. Ne zaman, nerede ve nasıl harcaman gerektiğini iyi bil.
Çirkefe taş atma, mutlaka sıçrayarak seni de kirleteceğini unutma.
Kimseye çamur da atma, onu değil, kendi ellerini kirletirsin öncelikle.
Hiçbir konu ve kimse hakkında ön yargılı olma.
Hiç kimseyi, iyice tanımadan hakkında hüküm verme, hele de yargılayıp yaftalama.
Bilgi sahibi olmadığın bir konuda, fikir sahibi de olma.
Hakkında söylenenlere aldırma kendinden eminsen, güneşin balçıkla sıvanamayacağını hatırla.
Başkalarının senin hakkında ne düşündüğünden ziyade, Allahın ne düşündüğüdür önemli olan, o nedenle onların dediğine değil, Allahın dediklerine kulak as ve olabildiğince yerine getir isteklerini. Onun rızasını, onun takdirini beğenisini kazanmaya çalış kullarınınkini değil.
Gözyaşını vara yoğa, hele de hak etmeyene harcama.
Kendini sev, saygı duy, beğen ama asla kendini beğenmiş olma.
Sana inanan, sana güvenen ve sevenleri asla hayal kırıklığına uğratma.
Hiç kimsenin dostluğundan yararlanmaya çalışarak kullanma, dostluğundan yarar sağlamaya çalışanların da ayırdında ol ve kendini asla kullandırtma.
Dostluğunda asla yüzeysel olma, hele de yüze dost, ardtan düşman asla ve asla. Dostsan dostluğa yakışır davran, değilsen de dost görünümle yüze gülme. Her konu ve koşulda riyakâr olma özetle.
Mert ol, yürekli ol, korkma Allahtan başkasından.
Yiğidi öldür gerektiğinde ama asla hakkını yeme.
Hiç kimseye yaklaşımın, hele de çıkarın için vıcık vıcık yağ kokuşlu olmasın, küçülürsün, basitleşirsin.
Sana davranılmasını istediğin gibi davran herkese. Sana yapılmasını istemediklerini, sen de kimseye yapma ama yapılmasını istediklerini de fazlasıyla yap.
Mevlana’nın dediğince, ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol, çeşit çeşit maskelerle dolaşma.
Sözlere değil, davranışlara, uygulanışlarına itibar et.
Adamlığını kanıtlayana kadar, kimseyi adam sanıp adam yerine koyma. Ama bu süreçte gerekli ölçüde saygıda da kusur etme.
Her yüzüne güleni dost, her seviyorum diyeni sevgili sanma, sabırla bekle kanıtlanana kadar.
Kaybettiğin dostların ardından hemen üzülme, iyi düşün, senden mi kaynaklı, kendilerinden mi, senden yana dostluğa bir yakışmazlık yoksa, bırak gitsinler, ne halleri varsa görsünler, üzülme, kaybeden sen değilsin, onlardır unutma. Şayet senden kaynaklıysa da mutlaka hatanı anladığını itiraf ederek özür dile, telafi et, onları tekrar kazanmaya çalış ve hatanı bir daha asla tekrarlama.
Kimseye hak etiğinden fazla değer verme, taşıyabileceğinden fazla yük bindirme, kendin de yüklenme.
Hiç kimseye sırrını verme, bir gün aleyhine kullanılabilecek gerçeklerini açma, yarın bir işine gelmezlikte, bire bin katıp kullanabileceğini, seni üzebileceğini unutma.
İsteklerine ulaşmak için, yalvarma, eğilme, küçülme.
Dürüst ve doğru ol, güzel ahlaklı, ahde vefalı, güvenilir ol insan olmak istiyorsan.
Çalma, çırpma, haram yeme, senin olmayana, harama el uzatma.
Başkalarının namusunu da en az kendininki gibi esirgeyip koru, hele de vatanınınkini, namerde el sürdürtme, siper et göğsünü, varını yoğunu koy ortaya, ödün kopsun, bayrağı yere düşecek, bir karış toprağı gidecek diye.
Hakkaniyetli ol, yeme kimsenin hakkını.
İnançlı ol Yaradan’a ve de saygılı Kendisi ve yarattıklarına.
Yaşamının son dakikasına kadar başın dik gezebil, eğmen gereken işler yapma. Aynalara ve geriye baktığında alnında hiçbir leke, yüzünde en ufak utanılacak bir şey olmasın. Olmasın ki senden gelecek nesil de senden utanmayıp iftihar edebilsin, onur duyabilsin seninle, onlara böylesi bir miras bırak, lekeli ve çirkin değil.
Aldırma o seni erdemlerinden, ahlakından, inançlarından dolayı kayıpta sananlara; onlar, hatta enayi, aptal da diyecekler sen gibi düşünenlere! Varsın desinler, onlar yaşamı bu dünyayla sınırlı ve hiç ölmeyecekler sanıyorlar ve de ne büyük kayıptalar, bilmiyorlar.
Çocuklarına, ahlakı, edebi, hayâyı, doğruluğu, namus, şeref, haysiyet ve onur gibi kavramları, tembihlerle, nasihatlerle değil, örnek yaşayarak öğret, sözler unutulur, kalıcı olan uygulamada görünenlerdir. Çocuklar anne babalarının örnekleridir ve de bunu yapmak senin onlara en öncel görevindir.
Doğurmak değil, yoğurmaktır analık lakin yoğurmak sadece ananın değil, babanın da görevidir, o nedenle bu yoğrum sürecinde, eşinle birlik ol, yanında ve yardımcı ol.
Yitirdiklerinin ardından acı çekeceksin, incitenler de olacak seni şüphesiz ki ama asla umutsuzluğa kapılma. “Gümüş kapı kapanırsa, altın kapı açılır” sözünü hatırla.
Çok istediğin bir şey olmadığında ya da tam tersi, hemen üzülme, bekle, belki de böylesidir benim için hayırlı olan diye ve böylesi durumlarda, İbrahim Hakkı Hazretlerinin sözünü hatırla, “Görelim Mevlâ’m neyler, neylerse güzel eyler”
Cahilden çekin ama yarı cahilden kork mutlaka, en tehlikelisi odur çünkü.
Dünyanın merkezi sanma kendini, hiç kimse dünyasının merkezine koymayacaktır seni ve dünya senin etrafında dönmeyecektir. Bunu yapsa yapsa, ancak bir kadın, bir anne yapar, o da hepsi değil.
Akrabaların, arkadaşların, dostların ve komşularınla iyi geçin, güler yüzlü ol, yardıma gereksinimlerinde, iyi ve kötü günlerinde yanlarında ol, ara, sor, ihmal etme hiçbirini. Hastalıklarında, ziyaretlerine git gidebildiğince, bir ihtiyaçları olup olmadığını sor ve yapabileceğin bir şey varsa da elinden geldiğince yap. Bu senin hem bu dünyanı hem de diğerini cennet kılar! Hz. Muhammed’in böylesi durumlar için söylediği sözü hatırla: Kim Allah rızası için, bir arkadaşını ziyaret eder veya bir hastaya geçmiş olsun ziyaretinde bulunursa, bir münadi ona şöyle nida eder: Dünya ve ahrette hoş yaşayışa eresin, Bu gidişin de hoş oldu. Kendine bir cennet hazırladın!
Geldiğin gibi gitme bu dünyadan, her gün yeni bir şey öğren, Gerçi istemesen de öğretecek sana yaşam ama gayretin, kötüleri sadece gözlemlemekle sınırlı olsun. İyi ve doğruları ise gözlemlemek ve öğrenmekle sınırlı bırakmayıp uygula da…
Sadece analardan nasıl doğulduğu bilmek, ekmeğin nasıl kazanılıp yendiğini öğrenmek ve nefes almak yetmez insan olana. Her gün yeni bir şeyler katmalısın bilgi dağarcığına, lazım olmaz deme, kim bilir belki bir gün, yaşamın neresinde belli olmaz ama gerekecektir mutlaka sana.
Bunları bilmekle de sınırlı kalma…
Buğdayın nasıl türkü söylediğini, yağmurun toprağa nasıl can taşıdığını, rüzgarın nağmesini, suyun ninnisini, bülbülün güle olan aşkını, ay’ın nereden nasıl ışık aldığı yanı sıra, yazdığı şiirleri de öğrenmeli, duymalı ve hissetmelisin!..
Ardında gözyaşı bırakmama gayretinde olmalısın, sadece bir sıvı olduğu bilgisiyle kalmamalı, o bir tek damlanın neler barındırdığını, içinde ne feryatlar, ne acılar, ne yangınlar ve ne fırtınalarla açılan yaralar olduğunu da bilmeli ve hiç unutmamalısın!
Büyük balığın küçüğünü nasıl yediğini de bil…
Büyük balık ol tabii olabildiğince ama büyük balık olma gayretinde boğulma, kör ve acımasız olma, unutma geldiğin yeri ve ne kadar büyük olursan ol, asla küçüğünü yeme, bırak büyüsün o da, tut ellerinden, yardımcı ol, getir kendi seviyene…
Korkma, bu dünya hepimize yetecek büyüklükte!
p.r.alkan