- 802 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
SELMA& NUR &AHMET ÖYKÜ SEVENLER ATÖLYESİ ORTAK ÖYKÜSÜ - BÖLÜM 3 - YAZARI : AHMET ÖRNEK
Sevgili Dostlar;
Öykü sevenler atölyesi dostlarımızın ortaklaşa ve doğaçlama olarak yazdığımız öyküyü, atölye kurucusu ıolarak sizlerle paylaşıyorum. Sevgili ağabeyim Ahmet ÖRNEK’ e ulaşamadığım için onun iznini alamadan sizlere atölyedeki haliyle sunuyorum.
Kendisi, çok olgun, anlayışlı bir ağabeyimizdir.Bu öykü yazılırken, hikaye yazamadığını belirtmiş fakat bizi kırmayarak bir bölüm yazarak bize katılmıştı. Çok asil bir davranıştı. Kısa sürede tekrar aramıza dönmesini bekliyorum. Teşekkürler dostlar, her birinize saygı, sevgi ve selamlarımla...
Tekrar çağrımı yapıyor ve hepinizi aramıza bekliyorum. Kapımız bütün dostlara açıktır. Sadece " ATÖLYEYE KATIL" butonuna basarak gelebilirsiniz.Linkimiz aşağıdaki gibidir.
atolyeler.edebiyatdefteri.com/atolyedetay/121/oyku-sevenler-atolyesi
BEKLİYORUZ. KEYİFLİ OKUMALAR
Selma Hanım ne yapacağını şaşırmış bir vaziyette, bir o yana, bir bu yana evi adımlamaya başladı. Adımları Onu, az önce uykuya yatırdığı Nur bebeğin başucuna getirdi. Kafasından geçen bin bir düşüncenin hangisine inanmalıydı? Göz ucuyla, hiçbir şeyden habersiz, uykunun koynundaki Nur’a baktı. Ne yapmalıydı, neler yapabilirdi, şaşkındı! Bir kez daha baktı Nur’a, içi titredi, gözleri doldu. Onun sevgisiyle dolu yüreği, az önceki telefondan sonra hangi duyguyu yaşayacağını şaşmış durumdaydı. Ahmet beyi haberdar etmeliydi durumdan. Mesaisi bitmek üzere olan Ahmet beyi arayarak durumdan haberdar etti.
Bu kez, Ahmet beyi bir panik kapladı. Elinde bir dosyayla Ahmet beye doğru gelen işyeri amiri, Ahmet beyin halini görünce, dosyayı unutup, Ahmet beyin halini sordu. O da inanamadı duruma ve panik halindeki Ahmet beye; şu anda senin evde olman gerekli diyerek izin verdi. Ahmet Bey olabildiğince çabucak eve yetişti. Kapıdan içeri girer girmez Selma Hanım, onun boynuna sarılıp hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Ahmet Bey Selma Hanımı sakinleştirmeye çalışırken, nur bebek te uykudan uyanıp, anne ve babasının yanına gelmişti.
Ne olduğunu anlamadan bir ağlayan annesine, birde şaşkın şaşkın bakan babasına bakıyor ve hiç sesini çıkarmadan olanları izliyordu. Bakışları öyle mahzun, öyle masumdu ki; sanki bu olanların kendisiyle ilgili olduğunu hissetmişti!.
Nice uğraştan sonra taşlar yerli yerine oturmuş, telefondaki hemşirenin doğru söylediği ortaya çıkmış, bir sürü yasal işlemden sonra artık iki kızları olmuştu. Zeynep kızı da bağırlarına bastılar. Sancılı bir alışma sürecinden sonra her şey yoluna girmişti.
Bir yılı su gibi bitirmişlerdi, her şey yolunda ve mutluluk içinde geçiyordu günleri. Ahmet Bey işine devam ediyor, Selma hanımda ev işleri ve kızlarıyla ilgileniyordu. Ahmet beyin iş çıkışı eve gelişini, heyecanla bekliyorlardı. Yine böyle bir günün akşamında, Ahmet bey gayet keyifsiz gelmişti işinden. Selma Hanım sebebini sormadan, Ahmet bey çalıştığı bankanın birçok ilçe şubesini kapatma kararı aldığını ve elemanlarını ihtiyacı olan bölgelere naklettiklerini anlattı. Selma Hanım; elimizden gelen bir şey yok, bizim için önemli olan beraberliğimiz, beraber olduktan sonra seninle her şeye varız biz deyip, Ahmet beyin üzüntüsünü paylaştık tan sonra, hep beraber sofraya oturdular.
Ahmet Bey yeni işine başlamış, Selma hanımda kızları Zeynep ve Nur’la yeni ortamlarına alışmaya çalışıyorlardı. Bir süre sonra okulların açılma zamanı gelip çattı, Zeynep’le Nur da okula başladılar. Yeni hayat şartları Ahmet beyi çok zorluyordu. Büyük şehrin masraflarına birde kızların okul masrafları eklenince, İlçede çok rahat geçindikleri maaşı yetmez olmuştu. Ahmet Bey ek işler aramaya başlamıştı. Onun bu hallerini gören Selma hanımda kendisinin de çalışıp eve ekonomik katkıda bulunmak istediğini Ahmet beye duyuruyordu.
Zira Selma Hanım eğitim fakültesini bitirdikten sonra, öğretmen olarak atandığı görev yerine nişanlısı Ahmet beyin gidememesi nedeniyle gidememiş, Görevinden istifa etmişti. Üniversite mezunu olarak kolaylıkla iş bula bileceğini tahmin ediyordu. Ama Ahmet Bey asla yanaşmıyordu, gurur yapıyor olmaz diyordu. Yine bu konuda tartıştıkları bir akşam, televizyonda duydukları haber dertlerine ilaç gibi geldi. Sevinçle birbirlerine sarıldılar.
Müracaatlar, dilekçeler derken, öğretmen affına uğrayan Selma hanım öğretmenlik mesleğine geri kabul edilmiş ve etkin sosyal çevrelerin yardımıyla da evlerine otuz beş kırk dakikalık bir okula sınıf öğretmeni olarak atanarak göreve başladı.
Selma hanımında katkılarıyla ekonomik olarak rahatlamışlar, hiçbir huzursuzlukları kalmamıştı. Zeynep ve Nur çok başarılıydılar okullarında, Selma hanım da ilk etap ta bayağı zorlansa da, kısa sürede kendisini hem öğrencilerine hem velilere hem de okul yöneticilerine kabul ettirmiş başarılı bir eğitimciydi artık. Ahmet Bey’se terfi etmiş görevinde yetkili bir konuma gelmişti.
Değişen koşullarla birlikte hayatlarında da bazı değişiklikler olmuştu. Evlerinde bir yardımcıları vardı, Selma hanım okuldayken ev ona emanetti.
Ahmet Bey işi icabı eve geç gelebiliyor,
Bazen de diğer şehirlere görevli gidiyor, bütün yük Selma hanıma kalıyordu, Ama yinede kimse şikâyet etmiyor, hayatları akıp gidiyordu. Fakat çok belli olmamak la beraber Ahmet beyde bazı değişiklikler başlamıştı. Selma hanıma davranışlarında eskisi kadar sıcak davranmıyor, onun yaptıklarını anlamsız buluyor, evin türlü hallerini bahane edip evde fazla kalmamak için elinden geleni yapıyor, kızlarına karşı eskisi gibi olmasa da ilgili davranmaya çalışıyordu..
Selma Hanım pek üstünde durmuyor, geçicidir bu davranışlar diyordu kendi kendisine. Ahmet beyin mutlu olması için önceden ne yapıyorsa, hiç eksiksiz yapmaya devam ediyordu. Hiçbir kötü düşünceyi asla aklına getirmiyordu. taa ki Ahmet beyin seminerlerimiz var deyip genel müdürlüğün bulunduğu şehre üç günlük seyahatine kadar!
Ahmet Bey o gün yola çıkmıştı. Selma Hanım okul dönüşü, Ahmet beyin vestiyerde unuttuğu ajandasıyla karşılaştı, ajandayı bulunduğu yerden alıp Ahmet beyin kitaplığına doğru götürürken ajandanın arasına şöyle bir baktı. Ajandanın içinde çeşitli bilgiler bir sürü rakamlar, isimler, telefon numaraları vardı. Ayrıca iki tanede kart ilişti gözüne bir otel ve bir restorana aitti kartlar. Otelin adını hatırladı, Ahmet bey bu otelden bahsetmişti önceki gidişinde.
Selma hanımın âdeti değildi Ahmet Bey seyahatteyken, sık sık telefon edip onu meşgul etmek. Zira gerekte kalmıyordu, Ahmet bey arayıp durumunu bildirir, kızları sorardı hep. Akşam saatlerine doğru Zeynep ve Nur okuldan geldiler, akşam yemeği için sofraya oturduklarında Selma hanımın telefonu çaldı Ahmet beydi arayan. Kızlarını öpen Selma Hanım babanızın selamı var dedi.
Yemeklerini neşe içinde yedikten sonra kızlar odalarına geçti, Selma hanımda o gün yazılı yaptığı öğrencilerin yazılı kâğıtlarını okumaya başladı. Saat akşamın on buçuğunu gösterdiği sırada Selma hanımın cep telefonu çaldı. Telefonu eline aldı Selma Hanım ekrandaki numaraya baktı, bulundukları şehirden bir sabit telefon numarasıydı arayan! Telefonu açıp kulağına götürdü Selma Hanım, telefondaki tanımadığı bir sesti. İyi akşamlar hanımefendi, eşininiz şu an nerde ve kiminle biliyor musunuz? Dedikten sonra telefonu kapattı.
Selma Hanım şaşkına dönmüştü, kimdi bu arayan. Ne demek istemişti bu şahıs, diye düşünürken; Ahmet bey hakkında da nerde acaba, kiminle diye düşünmeye başladı. Yok, yok Ahmet Bey yanlış yapmazdı, onun yanlış yapması için bir sebep yoktu. Ahmet beyin mutlu olması için ne gerekiyorsa hepsi mevcuttu kendisinde. Bir zaman bu düşüncelerle boğuştu durdu ve dayanamayıp Ahmet beyin cep telefonunu çaldırdı. Aradığı kişiye ulaşılamıyordu, şarjı bitmiştir telefonunun her halde yada çekmiyordur!... İçine bir kurt düşmüştü Selma hanımın ve her geçen dakika içi kemiriliyordu. Ne yapacağım diye düşünürken aklına ajandanın içindeki otelin kartı geldi oteli arayıp, Ahmet beye oradan ulaşabilirdi. Hızla kalktı yerinden ajandayı buldu, arasından kartı aldıktan sonra hızla otelin numarasını çevirdi. Karşısına çıkan resepsiyon görevlisine Ahmet Akağaçlının otellerinde kaldığını ve kendisiyle görüşmek istediğini söyledi. Görevli, bir dakika bekleteceğim efendim dedi.
Ve on beş yirmi saniye sonra bağlıyorum buyurun görüşün efendim dedi. Telefon çalmaya başladı , telefon çalarken Selma hanımın kalbi yerinden fırlayacak gibi çarpıyordu…. Dııııt, dıııt, dıııt, üçüncü dııt
Sesinden sonra telefon açıldı ve karşıdan, alo derken bile ahizeyi çınlatan bir kadın sesi duyuldu…..
YORUMLAR
Sevgili Nermin, okurken duygulandım, ne büyük bir keyifle paylaşmıştık, öykümüzü.
Çok yoğun geçen bir ayın ardından, ancak girebildim siteye.
Almanya'dan oğlum eşi ve torunlar üç haftadır bizi ziyarete gelmişlerdi.Çok mutlu, bir o kadar da yoğun günlerin ardından onları evlerine uğurladık.
İnşaallah artık daha sık girebilirim.
Atölye çalışmaları başladı galiba.
Selam ve sevgiler canım.
Sevgili Nermin, ne heyecanlarla yazmış, ne çok çabalamıştık bu öyküyü yazarken. Gün yüzüne çıkarıp, arkadaşlarımıza sunman ne büyük incelik. Çabanı tebrik ederim. İnşallah yeni öykülerde buluşuruz. Bu aralar benim ilhami kaçtı. Gelince ilk işim atölyeye dalmak olacak:)) Sevgimle.
Nermin Kaçar
Nermin Kaçar
Emine UYSAL (EMİNE45)
Gerçekten düzgün bir kalem. Özellikle açıklamayı seven bir üslubu var ve farklı. Zaten bu öykünün elden ele çoğalması başlı başına bir hiaye ve mevsim geçişi gibi. Kimse kimseye benzemeye çalışmadan, özgürce kendi duruşunu katmış. İmrendim açıkçası. Tebrikler devam...:)