- 963 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Bilmediğimiz bir şey var!
Sevgi, o düşündüğümüz değil ki... Aradığımız, aramakta olduğumuz da değil! Kendimizce hayaller kuruyoruz o hayallerin içinde aslında olacakların hiçbiri de yok... Çok uzaklara bakmamıza da gerek yok. Ali, Fatma, Muhsin, Jiyan, Berçem ve daha fazlası, hepsi aynı. Bunları başka kılıkta aramaya da gerek yok... Olabileceklerin en güzeli ‘ilk’ olanıdır! Ondan sonrakiler hep hüsrandır. Boşuna çeşit aramayalım eldekilerin dışında çeşitte yok! Ha maviye bürünmüş ha kan kırmızıya, ha gülücükler saçmış, ha kibirli bir yüz sergilemiş...
Yalnızlıkta aramak istediklerin, yanında olmasını dilediğin şeyler bile gerçekte o hissettiklerin değil. Yanı başında olmasını isteğin her ne varsa zaman geçtikçe çoğalacaktır. Her zaman “keşke bunlarda olsa, şu da yanımda olsa, şuraya gidebilsem” diye kendi kendine söylenecek ve o girdiğin girdaptan çıkamayacaksın… Aslında bu da yaşamın kanunlarından gelenlerdir! Hayatı çok farklı yönlere sokup, çıkarıyoruz. Ve hep aynı yerde duruyoruz…
Gerçekte ne istediğimiz de belli değil, neleri beklediğimiz de…
Kimileri çocuk hikâyelerinin içindeki kahramanları aramanın yollarını araştırıp o çocuk kahramanın izini sürerek gerçek hayatta var olabileceklerini düşünür. Kimileri ise seni bir çocuk hikâyesinin içinde o kahramana benzeterek seni gerçek anlamıyla alamadığını kanıtlar! Aslında kahramanın sadece bizler olduğunu bilemez yani kahramanın o, ben, şu ve herkes olduğunu düşünemez. Her insan kendi kendinin kahramanıdır! Kahraman da aramaya gerek yok…
Neleri bekliyoruz ki? Neyi düşünüyoruz ki bu zamanın kanatları altında?
Kendimizi boşuna kandırmayalım. Bu her şeyde aynı, her insanda, her aşkın içinde… Yapabildiğimiz en güzel zaman “ilklerimizdir.” İlklerde aslında dün beraber olduğunuz değil, bakışlarınla kandırıp peşinde sürüklediklerinde değil! Hep yanında olanlarda değil… Kimin ilk olduğunu, kimi aramakta olduğumuzun gerçek cevabıysa kendimizdedir!...
Bir müziğin ritmine kapılıp, onun bizi nerelere götürmek istediğindedir o müziğin gerçekliği!..
Bir balıkçı ağlara düşen balıkları gördükçe bir anda irkilir belki de üzülür. O canlılar can çekerken yukarıdan onları izlemek, onları kucaklayıp susuz bırakmak… Ama gerçekte o balıkların neden can çekiştikleri değil, alınıp nereye götürüldükleri ve ne yapıldıklarındadır asıl cevap!..
Bir şeyleri karalarken, gördüklerini anlatırken ve ilham kaynağının uykudaki düşlerinin içinde canlanıp sana geldiğini hissederken verdiklerini kaleme almak, kalemi yorup, bitirmekle değil. Aslında kalemi tüketmeye sebep olan şeylerdedir gerçekte karaladıkların!
Gözyaşı dökersin, ağlarsın. Nasıl ağladığının ne önemi var ki?
Aslında seni hüzünlendiren, acı ya da mutluluk yükleyen şeyin ne olduğunu bulmaktadır o gözyaşının akmasına sebep olan o garipliği bulmak! Hüzünlendiğinde neyin seni hüzne ittiğini bulabilmek ya da mutluluktan gözlerinde kanallar açtığını ve bu kanalların durmaksızın aktığını buna sebep olan o noktayı bulabilmen, ulaşmandadır sorunlarının gerçek cevapları!
İşte bilmediklerimiz… Bildiğimizi zannettiğimiz o şeyi yakalamak!
Gerçekte var olduğumuzu bilmek ve niçin nefes aldığımızı, kimin için duygulandığımızı anlamak ve duygulanırken neden gözlerimizi bir deniz ettiğimizi bulmaktadır gerçeklik!
Bu gerçeğe vardığımızda aslında gerçek olan şeyin cevabı bizler olduğunu fark edeceğiz!
Hiçbir kadın-erkek gerçekte kimi sevdiğini, kimi arzuladığını, yüreğini kime teslim edebileceğini hatta kiminle sevişmek istediğini bilemez… Doğrulara vardığında ya her şey bitmiş ya da kanatları kırılmış olur. Kanatlar kırılmamış olsa bile toprağın artık onu istediğini, zamanının geldiğini, bittiğini bilir…
Bilmediklerimizi bulalım, bildiklerimiz, gördüklerimiz gerçek olmayabilir!
Sevgi, aşk, insan, yer ve zaman…
Turan Koca
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.