KUŞÇU 4.BÖLÜM
Denizin enginliğine kaptırdığı gözleri kuşçuyu çok eskilere götürüvermişti.
Kendisine dokunarak konuşan vapur personelinden birisinin sesiyle irkildi.
-Beyim geldik, herkes indi bakın, Konak iskeledeyiz.
Birden kendini toparlamaya çalışarak şaşkınlıkla:
-Ben, ben, evet gelmişiz tabi diyebildi.
Koşar adımlarla vapurdan indi. Dükkâna geldiğinde saat daha sabahın yedi buçuğuydu.
Kendini geçmişe o kadar kaptırmıştı ki, birden ıslıkla harbiye marşını çaldığını fark etti.
“Bu durumdan uzaklaşmalıyım” diye düşünerek yine eski bir şarkıyla ıslığına devam etti…
Yeşil gözlerinden muhabbet kaptım
Diz çöküp önünde yıllarca taptım
Kalbimi uğruna bir köle yaptım
Aldanıp o tatlı yalanlara ben
Yıllarca inandım yıllarca kandım
Yüreğin benim için çarpıyor sandım
Yıllardan beridir demek aldandım
İnanmam şimdi hiç figanlara ben
Dükkânı açıp, çay suyu koydu. Bir taraftan çiçeklerle, kuşlarla konuşuyor bir taraftan da şarkıyı bazen ıslıkla bazen sözlü olarak söylemeye devam ediyordu.
Bir ara gözü duvarda asılı duran yıllardır çalmadığı İspanyol gitara takıldı. Alıp almamakta tereddüt etti.
Sonra gitarı yerinden alarak akort etmeye başladı. Gitarın sesini duyan kuşlar çılgın gibi ötmeye başlamışlardı.
Gitardan aldığı sesleri beğenmeyerek “Tellerini değiştirmeliyim, bozulmuşlar” diye söylendi.
Ama tellerin bozulan hallerine bakmadan art arda bir şeyler çalmaya başladı. Parmaklarının eski hünerini kaybettiğini düşünse de, çaldıkça açılıyordu.
Unutulmaz aşk şarkılarını birer birer çalıp söylüyordu.
Ardından Şecaattin TANYERLİ’ den eski bir tango ile devam etti.
Sevdim bir genç kadını:
Sevdim bir genç kadını
Ansam onun adını
Her şey beni ona bağlar
Kalbim durmadan ağlar
Gitti o dönmeyecek
Aşkım hiç sönmeyecek
Uzun yıllar geçti diye
Yaşarım bu hayaliyle
Kemanımla ona bir ses verebilseydim eğer
Bu sesimle ona ersem bana dünyaya değer
Ne yazık ki deli zengin şu ufuklar üzgün
Bilememle doluyor her yeni gün
Yarın olsun yarın olsun diye renkler soluyor
Neye baksam ne işitsem bana bin dert oluyor
Şu karanlık gönül elbet gelecektir sonu
Kalbim özlüyor onu
Şarkıya kendini o kadar kaptırmıştı ki, genç kadının dükkâna girip seslendiğini bile duymadı.
Onun bu halini gören kadın uzun müddet izledi.
Kuşçu şarkı bittiğinde kafasını kaldırdığında kadının hayretle kendini izlediğini gördü.
-Hoş geldiniz, kusura bakmayın, fark etmedim sizi…
-Hiç önemli değil, aslında duymamanız iyi de oldu, harika bir konser izledim.
-Yıllar geçti çalıp söylemeyeli, unutmuşumdur diye düşünüyordum.
-Unutmuş haliniz buysa, müthiş bir yeteneksiniz.
-O eskidendi, şimdiyse…
-Tevazu gösteriyorsunuz, profesyonelce çalıp söylüyorsunuz.
-Teşekkür ederim.
-Daha önceleri , müzisyen miydiniz.
-Hayır bu işi hiç profesyonelce yapmadım. Neyse uzun hikâye aslında…
Bu arada siz neler yaptınız dünden beri.
-Hiç… Her günkü gibi değişen bir şey yok, geçerken bir uğrayayım dedim.
-Umarım vaktiniz vardır. Çay demlemiştim, ayrıca karnımda aç, vapura binmeden önce simit ve peynir almıştım. Ancak martılara kısmet oldu.
Ama şimdi hemen köşedeki fırından bir şeyler alırım. Tabi siz de bir şey yemediyseniz.
-Ben de bir şey yemedim. Ama almanıza gerek yok, su böreği
-severseniz, biraz börek getirmiştim.
-Severim elbette, siz mi yaptınız?
-Ben değil annem, annem çok güzel şeyler yapar. Ben pek beceremem.
-Kalabalık bir aile misiniz?
-Kalabalık, hayır hayır
-Sadece annem ve ben.
-Anladım, benim kadar olmasa da küçük bir aile.
-Siz yalnız mı yaşıyorsunuz?
-Kuşları ve çiçekleri saymazsanız evet yalnız, ancak onlarla birlikte çok geniş bir aileyiz.
-Hiç mi kimseniz yok?
-Dediğim gibi, kuşlar ve çiçeklerden başka hiç kimse.
Adam çayları doldururken, genç kadın hemen Şeker’in yanına doğru yöneldi.
Daha ağzından “Hayat” kelimesi çıkar çıkmaz, Şeker:
“Hayat ne güzel” diye kıyameti kopardı.
Onların bu halini gören kuşçu uzun zamandır bu kadar mutlu olmadığını düşündü.
Biraz sonra birlikte kahvaltılarını yapmaya başladılar.
Kuşçu börekten bir parça alır almaz hemen fikrini söyledi:
-Börek harikaymış, annenizin eline sağlık, tabi size de çok teşekkürler.
-Bir de yemeklerini yeseniz, gerçekten çok nefis yemekler yapar.
-İnşallah! Bir gün o da kısmet olur.
-İnşallah!
-Babanızı kaybettiniz sanırım.
-Evet, emekli bir deniz subayıydı babam. Üç yıl önce kaybettik.
-Deniz subayı mı dediniz?
-Evet, neden şaşırdınız
-Şa şa şaşırdım mı? Hayır hayır şaşırmadım. Güzel bir mesleği varmış.
-İşini çok severdi, ama deniz ayrı bir tutkuydu onun için.
-Ben de çok severim denizi.
-Sahi! Martılar dediniz, martılara mı verdiniz sabah yiyeceğinizi.
-Evet önce birazını paylaşmak istedim onlarla, ama o kadar kalabalıktılar ki, hepsini vermek zorunda kaldım.
-Alemsiniz, bir o kadar da merhametli.
-Çoğu insan yapar bunu
-Ama kimse tamamını vermez sanırım.
-Olsun, bakın bana da annenizin böreği kısmet oldu.
-Afiyet olsun, aslında ben sizden bir şey isteyecektim.
-Ne demek, buyurun…
-Şey, izniniz olursa, ben Şekeri satın almak istiyorum.
-Satın almak ne demek, o zaten sizin, gerçi benim için ondan ayrılmak zor olacak ama.
-Hayır, hayır kuşçuluk sizin mesleğiniz, hiç olur mu öyle şey? Ben satın alabilirim Şekeri.
-Dedim ya, satmak değil, o zaten sizin, sadece bir endişem var.
-Nedir?
-Şeker’i alırsanız, bir daha gelmez misiniz buraya?
-Gelmez olur muyum hiç, elbette gelirim.
-O zaman mesele yok, Şeker size hediyemdir.
-Yapmayın, siz bu işten para kazanıyorsunuz.
-Ben bu işi de para için yapmıyorum, bu iş beni oyalıyor, ayrıca hayvanları ve çiçekleri çok seviyorum.
-İnsanları?
-Elbette insanları da seviyorum. Ama insanlar her zaman onlar kadar masum olamıyorlar.
-Haklısınız galiba.
-Neyse, Şeker’i hemen götürecek misiniz?
-Hayır akşam iş dönüşü alırım. Tabi ondan ayrılmak sizi üzmeyecekse…
-Hayır üzülmem, zaten o sizi benden çok sevdi. Sadece siz bir daha gelmezseniz ona üzülürüm.
-Gelirim dedim ya, merak etmeyin, artık sıkça geleceğim.
-İşte buna çok memnun oldum.
-Ben yine geç kaldım, müsaadenizle artık.
Bir an göz göze geldiler, kuşçu sanki gitmesini hiç istemiyordu. Kadın da bunu fark etti ve elini ona uzatarak, bir süre adamın avuçlarının arasında bıraktı.
-Hoşça kal diyerek, yavaşça elini çekti ve hızla dükkândan uzaklaştı.
Kuşçu yine bir süre genç kadının arkasından baktı. Köşeyi dönerken dönüp ardına bakması ise onu ziyadesiyle memnun etti.
Biraz sonra tekrar bir tabureye oturarak, gitar çalıp şarkı söylemeye başladı.
Dükkânlarını açan Kemer altı esnafı Kuşçunun dükkânından kuş sesi dışında bir şey duymaya alışkın değillerdi.
O sabah gelen sesler onları hem şaşırtmış, hem de neşelendirmişti.
Biraz sonra birkaç esnaf dükkânın kapısında beliriverdi. Yan komşusu çantacı Şemsi Bey sözü ilk alan oldu.
-Hayrola komşu, senin ne güzel marifetlerin varmış böyle, kaç yıldır neden mahrum ettin bizi bu güzellikten?
-Sormayın, yıllardır elime almamıştım. Bu sabah ne olduysa oldu işte.
-Aman olsun, inşallah bundan sonra da olur.
-Bilemiyorum.
Sonra sırasıyla herkes bir şeyler söyledi. Hepsi övgü dolu sözler ediyordu.
Sözü alan pastacı Mehmet Bey:
-Yıllardır kapalı kutuydun bizim için, bırak gitar çalıp şarkı söylemeyi, konuştuğunu, bir derdini anlattığını bile görmedik doğru düzgün…
-Haklısınız, her zaman bir olmuyor inşan işte, ne yaparsınız.
-Bizler seni artık hep böyle görmek istiyoruz Zafer Bey kardeşim. Bu sabah yeniden doğmuş gibisin.
-Yeniden doğmak… Ne güzel söylediniz, gerçekten öyle galiba. Hepiniz çok sağ olun.
Az sonra tüm esnaf neşe ile dükkânlarına dağıldılar. Kuşçu ise mutlu bir şekilde günlük işlerine devam etti.
Devam edecek Mehmet Fikret ÜNALAN
KUŞÇU 4.BÖLÜM Yazısına Yorum Yap
"KUŞÇU 4.BÖLÜM" başlıklı yazı ile ilgili düşüncelerinizi ve eleştirilerinizi diğer okuyucular ile paylaşın.