4
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1749
Okunma
Aylardan temmuz…
Hissedilen sıcaklık gölgede 40 derece…
Denize karşı yerleştirilmiş “Büyükşehir Belediyesi” yazılı bir bankta oturup denizi izlemek varken insanları gözlemlemek niye?
Kıpkırmızı bir şalvar…
İçinde kapkara bir çingene…
Çingenenin alnında derin çizgiler,
Gözleri denizle yarışırcasına masmavi…
Göz göze geliyoruz, eyvah!
Geliyor yanıma,
Bakıyor yüzüme,
Nazar varmış bende, öyle diyor…
Elimi uzatırsam bakacakmış falıma avucumdaki çizgilerden,
Suskunum,
Bakıyorum sadece katran karası yüzüne,
Uzatsana be abla, diyor, bakayım falına…
Nazar var sende, diyor, nazar…
Anlatıyor ama dinlemiyorum,
Nazar varmış bende, nazar…
Ben, diyorum…
Ben bakayım mı senin falına yüzündeki derin çizgilerden…
Deli midir nedir be, diyor yanındakine,
Uzaklaşmak denilemeyecek şekilde kaçıyor yanımdan…
Bakmıştım oysa ben onun falına,
Anlatmıştı çizgiler bana her şeyi,
Üç farklı hayat öyküsü çıkarabilirdim sadece bir çingene yüzündeki çizgilerden…
Yazmadım…
Keyfim kaçsın istemedim,
Sildim tüm zihnimdekileri,
Açtım avucumu,
Derin çizgilerime baktım,
Nazar varmış bende, nazar…
Oturma organımı kaşıyınca geçermiş…
Ya o çingene?
Onun alnındaki çizgilerin oluşmasına sebep olan
Yüreğindeki derin çizgiler nasıl geçecek?
Pelin…
Temmuz 2011