Nariçe-23
hayrettin taylan
Yolcu yüreğimin kervanında yaralı bir ceylansın. Mehtaplar biriktiriyorsun bensiz gecelere. Şavkını, şevkini, şeydanı sunuyorsun aya.
-Nağmelerimi dinlemediğinden en güzel şarkıda teslim oluyorsun damlalara.
Ben çalarken ,sen ağlıyorsun.Ucuz meramlarını almaya geliyor, gelemeyiş.
-Uçsuzluğumun en ücralarında ücretsiz bakışlar sunuyor bir peri. Peri suretine hasretimden kabul ediyorum Nariçe.
-Sen’den gelmişse sensin .Bu yüzden benzerlerini yaşamak helal kılındı bana.
Gönlü soğumuş ,baharları yakılmış yalnızca yazını, yazgını sunup durma öyle.
-Demlenen ömrümü yüreğin sözgecinden geçir.Biraz beni de iç
Şekerim yok, sen eri , sen köpük ol ruhuma. Karıştırmak, kırıştırmak benim işim.
İsimsiz denizlere akan damlaların bendeyim.Sulak bir yüreğe teslim ettin hüzünlerimi.Tükettim içimde seni. Tükenmez denilenleri tükenmez kalemle yazdım tutuluşa.
-Sensiz ne varsa sahipsiz bir orman oldu.Yeşeriyor her şey kendi başına.
Aşka uluyan aç kurtlar, gündelik ilişkilerin devrimcisi ayılar, kadının ruhsal dünyasını bilmeyen öküzler, arzular salyası akan sokak köpekleri, dışlanmış, lanetlenemiş, terk edilmiş, sonbaharlarını yaşayan her varlık sahipsiz ormanında.
-Bekçisi gururun. Nesire yapmaya geldim, gururlu bakışlarla almadın.
Oysa etrafındaki aç köpeklerin salyasını ilgi olarak algılıyorsun belki
Benden başka herkes etrafında öküz, sen güzel bir tren olarak sallanarak gidiyorsun . R’ayında değilsin.Bir ayının ömründe aylarca kalacak gibisin.Vahşi bir ayının pençelerinde ömrün çürüyecek, beni bıraktığın yerde arayacaksın. Ah can aslanım, ah aşk aslanım, ah ormanlarımı yeşil yapıp, hatta yeşilken ürkek bir ceylanla bir gecelik yakan arsız aslanım nerdesin diyeceksin.
-Gel aslanım, gel kuruyan ormanınım kralı.Ben sensiz vahşi bir çıta olmuşum, herkesten kaçıyorum diyeceksin.
-Bu ayılar, öküzler, aç köpekler varken her şeye rağmen sen cennetliksin.
-Dedim ya iyilerim haca gitti. Kötülerimi şeytana sattım üstelik paha biçilmez bir fiyatla.
-Şeytan da aldanır ben de anlayamadın Nariçe.
- Gömülüyorum.
Sevgi gömülerindeyim .Deşiyorum sensizliği.Hazinene az kaldı.Önce taş bağrın çıkıyor, önce nefretlerin,önce taş renkli ahların,önce tuza banmış terk edişlerin, önce damla damla akışın, önce ürkek ceylanlığını simyası, sonra kukalı taşlarında yazılı ilgin, sonra elmasa yazılı ruhun,sonra sedef işlemeli sevgin, sonra inci mercanların sıralanıyor.
-Buluyorum seni sen’den.Ebelendim ,sobelendim, her şeyinde.
Yalnızlığımı presleyip özel bir paketle senli bir güne yollayacağım. Yolun açık mı gönlün gibi.
-Solun açık mı yalnızlığın gibi.
-Bahtın açık mı ? Yolum yoluna karıştı.Hangi mecranın metafizik
Sözündesin.Hangi sözsüz ötelerin sangısısın.
Sanmadıklarını sandığından çıkardın mı? Sandıklarımı sandığına almaya hazır mısın allarınla .
-Şerha ömrünün yamacında yetişir mi sevilerimim fidesi. Damlaların hazır mı yine beni de ağlatmaya. Senli çok şeyler özlemişim Nariçe.
-Seni aramaktayım bin sen ile yalnız bir ben arasında. Unutulmuşluğun ummanlarındayım sol yanım dalgalı .Köpük köpük isyanlar sarıyor çilemi.
-Ben Yakup değilim ki. Bu kadar sabır bana sunulmadı ki Nariçe.
Yusuf’a ders verdim diye beni Yakup gibi sabrın ermişi yapma.
-Gelmenin çoğalış muştularında devriyelerim geziyor bahtının sol yanında.
- Kalburüstünü giyen vuslatın ceylan derisinde eriyorum sana.
Hiçbir sözcüğün anlatamadığı bizli şölenin yar yerinde üşüyorum .
-Elimde kalu beladan kalma aşk ekmeği. Yiyip yiyip acıkıyorum sana.
-Yine yoksun, yine açlığıma hazır bir gönül sofrası değilsin.
Yine yok o narin ellerin. Yine kimseler görmüyor el ele dolaştığımızı.
Bak yine çifte kumrular geçti diyemiyor kimseler.Kumruların kurulu saatindeyim oysa.
-Narların döküldü bekleyiş saatimin üstüne.Tane tane on ikine kadar yayıldı zamansızlık.Amansız kaldı akrep.Önce seni ısırdı .Zaman ve ömür geçmek bilmedi . Sonra yelkovan , sıcak aşk kovasını doldurup yaramın üstüne döktü.Döküldü tanelerin, yanarak ,anarak, özleyerek, bekleyerek, bazen ağlayarak topladım seni ta benden, ta sevdiğim andan itibaren bilgin olsun Nariçe.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.