- 470 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
‘Uyanık’ ve Çıkarcı Karakter
İnsanın, kişisel çıkarlarının bir diğer insanın ya da toplumun çıkarlarıyla çatışması durumunda, kendi çıkarlarından özveride bulunması Allah’ın rızasına en uygun olan davranış. Yaşadığımız ortamda ise kişisel çıkarlara dayalı bir toplum modeli görürüz. Çarpık görüşlerle örülü toplumda yetişen kişi de, çocukluğundan başlayarak çıkarcı ve bencil bir karakter edinir; aldığı telkinler bu yöndedir. Gördüğü örnek insan modeli fırsatçı, her koşulda kendi çıkarlarını gözeten bir modeldir. Böylece kişi zamanla bu en önemli özelliği kazanır ve ‘gemisini kurtaran kaptan’ haline gelir. ‘Babasına bile güvenmez’, ‘önce can, sonra canan’ sözüne uygun olarak sevdiklerinin beklentileri yerine kendi isteklerine öncelik tanır.
Cahiliye toplumunda, Kur’an ahlakı yerine fırsatları kendi lehine değerlendirmeye dayalı genel bir ahlak oluşmuştur. Herkes hazır bulduğu hiyerarşi içinde kendisinden bir kademe altta olanın omuzlarına basarak -ve dahası o kişiyi ezerek- yükselmeye çalışır. Allah korkusunu içinde taşımayan bu kişilere göre her fırsat değerlendirilmelidir, ne pahasına olursa olsun… Uyanıklık olarak görülen bu çıkarcı zihniyet, Allah’ın beğendiği güzel ahlak yerine insanlara basit ve güvenilmez bir karakter kazandırır.
Bu kişilerin de zaman zaman özveride bulunduklarını, yoksullara ve ihtiyaç sahiplerine yardım ettiklerini görebiliriz. Ancak yaptıkları yardımı müminler gibi Allah’ın hoşnutluğu için değil, insanlara gösteriş amacıyla ya da toplumda iyi bir yer edinebilmeyi hedefleyerek yaparlar. Kur’an bu konuda, oldukça hikmetli olan şu örneği verir:
"Ey iman edenler, Allah’a ve ahiret gününe inanmayıp, insanlara karşı gösteriş olsun diye malını infak eden gibi minnet ve eziyet ederek sadakalarınızı geçersiz kılmayın. Böylesinin durumu, üzerinde toprak bulunan bir kayanın durumuna benzer; üzerine sağnak bir yağmur düştü mü, onu çırılçıplak bırakıverir. Onlar kazandıklarından hiçbir şeye güç yetiremezler. Allah, kafirler topluluğuna hidayet vermez. " (Bakara Suresi, 264)
Bu kişiler yaptıkları bağışların bilinmesini, hatta medyada yer almasını arzu ederler çünkü çok fazla insan bu ‘hayırseverlik’ gösterisine tanık olacaktır. Bu durum hem enaniyetlerine hoş gelir hem de toplumda iyi bir imaj oluşturduklarını ve böylece karlı bir ticaret yaptıklarını düşünürler. Rabb’imiz, gerçekte cimri olan söz konusu kişileri Kur’an’da bahçe sahipleri örneğiyle tarif eder:
"Gerçek şu ki, Biz o bahçe sahiplerine bela verdiğimiz gibi, bunlara da bela verdik. Hani onlar, sabah vakti (erkenden ve kimseye haber vermeden) onu (bahçeyi) mutlaka devşireceklerine dair and içmişlerdi. (Bu konuda) hiçbir istisna yapmıyorlardı." (Kalem Suresi, 17-18)
"Nihayet sabah vakti birbirlerine seslendiler: "Eğer ürününüzü devşirecekseniz erkence kalkıp-çıkın." Derken, aralarında fısıldaşarak çıkıp-gittiler: "Bugün sakın oraya hiçbir yoksul girip de karşınıza çıkmasın" (Kalem Suresi, 21-24)
Ayetlerde söz edilen bahçe sahipleri, yoksullarla karşılaşmadan bahçelerine gitmeye çalışmaktadırlar. Çünkü bir fakirle karşılaşmaları durumunda, ona yardım etmek zorunda kalacaklardır. İnsanların yardım etmediklerini görmemeleri için böyle davranmaktadırlar. Ancak bu samimiyetsiz ve ikiyüzlü kişiler sonunda Allah’ın azabıyla karşılaşırlar.
Gerçek anlamda ‘uyanıklık’, yalnızca Allah’ın hoşnutluğunu gözetmek, şeytanın telkinlerine ve nefsinin bencil tutkularına aldanmamak, imanını ve güzel ahlak özelliklerini artırmak, dinin ve müminlerin çıkarları için çaba göstermektir. Tüm bunları rahmani bir yarış olan ‘hayırlarda yarış’ içinde yerine getiren samimi mümin de gerçek anlamda ‘uyanık’ olan insandır. Çünkü müminin aklı ve şuuru son derece açıktır, gaflet uykusunda değildir.
Kendi ihtiyacı olduğu halde yalnızca Rabb’ini hoşnut etmek amacıyla yoksullara veren özverili müminlerin alacakları karşılık ise, parıltılı bir aydınlık ve sevinç olacaktır.
Kendileri, ona duydukları sevgiye rağmen yemeği, yoksula, yetime ve esire yedirirler.
"Biz size, ancak Allah’ın yüzü (rızası) için yediriyoruz; sizden ne bir karşılık istiyoruz, ne bir teşekkür."
"Çünkü biz, asık suratlı, zorlu bir gün nedeniyle Rabbimiz’den korkuyoruz."
Artık Allah, onları böyle bir günün şerrinden korumuş ve onlara parıltılı bir aydınlık ve bir sevinç vermiştir. (İnsan Suresi, 8-9-10-11)
Fuat Türker
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.