22
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2373
Okunma
Uzun, sarı saçlarını ensesinde iri bir topuz yaparak kuğu boynunu iyice ortaya çıkarmıştı. Yeşil gözleri her zamanki gibi sisliydi. Aklı bugünkü davadaydı , üzerini çekiştirirken. Ceketin düğmesinin hafifçe sallandığını fark etti. “Hayır, lanet olsun” diye söylendi yanımdan hızla geçerken.
Dava saat bir gibiydi. Son görüşmesinde müvekkilinin tehdit vari konuşması onu iyice germişti.
“Bakın , size kucak dolusu para ödüyorum değil mi? Eğer bu davada suçsuzluğum kanıtlanmazsa …”
“Kesinlikle Bay Henks, buna emin olabilirsizin ben bunun için buradayım değil mi?” demişti , bazen o kendini bile inandıran ses tonuyla.
İnatçi ve zoru seven biri olmasına rağmen bu davada başarı şansının git gide azaldığını hissediyordu. Müvekkilinin lehine tek bir delil dahi bulamamıştı. Elindeki dosyayı incelerken gözlüğünü çıkarıp masanın üzerine koydu. Alnını iki elinin arasına aldı.
Ben ve diğerleri onu izliyorduk her zamanki gibi. Ben ve diğerleri… Sahiden diğerleri de onu izliyor muydu? Yoksa sadece ben izliyordum da herkesin de kendim gibi onu izlediğini mi düşünüyordum, bilmiyordum, bildiğim tek şey bütün gün seyredilecek kadar güzel olduğuydu.En az ünlü bir manken ya da model kadar.
Burada çalışmaya çalıştığım ilk günden beri onu izliyordum. Bazen üzerindeki bakışlarımı fark etmesinden korkuyordum. Ama o başını masasından kaldırıp bir kez bile gözlerini etrafa çevirmiyordu bu zaten fark etme ihtimalini sıfırlıyordu. Aslında buna da üzülüyordum. Galiba birinden hoşlanırsanız onun sizi fark etmesini istiyorsunuz.
Omzumdaki elle irkildim.
Jack eğilip kulağıma “Tanrı’nın en güzel tablolarından, değil mi?” dedi.
Sanki başımdan soğuk bir kova su dökülmüş gibi hissettim, yutkundum. Fark etmişti onu izlediğimi. Yeni mi fark etmişti işe başladığım günden beri mi, bilmiyordum.
Olayı anlamamazlıktan gelmek en iyisiydi. “Anlamadım” dedim. Jack ise ona bakarak konuşmaya devam etti “Derin ve güçlü bir çekim alanı var; zarif, etkileyici ve özgüvenli.”
“Sanıldığının aksine bütün kadınlar doğuştan güzel değildir, bu kesinlikle doğuştan güzel olanlardan” deyip bir dirsek attı.
Artık inkar etmek anlamsızdı. “Onun hakkında bildiğin bir şeyler var mı, özel olarak yani?” dedim.
Jack gülümsedi, sanki almak istediğini almış biri gibi, devam etti “Tabi ki, sen daha üç haftadır buradasın, onu buradaki herkes gibi bende merak ettim. Ve hakkında bazı şeyler öğrenebildim. İşkolikliği herkesin malumu , varsa yoksa davaları , müvekkilleri… Ama bunun bir nedeni var, o sekiz yaşındayken annesi intihar etmiş, avukat olmasını da zaten annesi istermiş.”
Şaşkınlık ile karışık bir merhamet duygusunun hücumuna uğramıştım. Şimdi onu billur bir küreden izler gibi hissediyordum.
Jack tam karşımda olan masasına geçip otururken devam etti “Okuduğu her okulu birincilikle bitirmiş, bir dergiye de ara sıra yazılar yazıyor, işte tüm bildiğim bu” dedi.
“Dergi mi… İsmini biliyor musun ?” dedim. Çekmeceyi açtı ve dergiyi önüme fırlattı. Backer isimli bir dergiydi. Ben karıştırmaya başlarken “ Yirmi altıncı sayfa, konu intihar ” dedi.
Yazıdan önce, yazının hemen sol tarafındaki fotoğraf gözüme çarptı. Ne kadar güzeldi. Hafif yan profilden çekilmiş fotoğrafında, yine saçları topuz ,pembe dudaklarında belli belirsiz bir gülümseme ve yemyeşil bakışlar.
Yazıda intihardan bahsediyordu, nedenlerinden ünlü düşünürlerin bu konudaki fikirlerinden.”Yazamazsam, tek yol intihardır” yazının başlığıydı.
Şaşkınlığım büsbütün artmıştı. Başımı kaldırdığımda masasından kalkıyordu, hemen elimdeki dergiyi çekmeceye koydum. O yine her zamanki buğusu ve sisiyle yanımdan geçti. Yine onu izliyor fakat farklı hissediyordum.
Akşam olup eve gitmeyi hiç bu kadar istediğim olmamıştı. Yazıyı tekrar tekrar okuyup ona dair ipuçları edinmek istiyordum. Saat beşi vurduğunda, hızla çantama dergiyi koyup eve geldim. Yazıyı defakez okudum.
En çok “Yüreğinde intihar filizlenmiş bir kadını bundan ne vazgeçirebilir?” cümlesine takılı kaldım. Yazının altında bir mail adresi verilmişti.
Bir anda ona, bu konuda, gizli bir kimlikle yazmak fikri damarlarımda dolaşmaya başladı. Genelde şeytanımın dediklerini çok ertelemeyen biri olarak, hemen bilgisayarı açtım.
Adresim girip, şöyle bir düşündüm. Kesinlikle etkileyici cümleler olmalıydı.Öyle çok uzun olmamalıydı, kısa , net çarpıcı. Konu kısmına da mailin direk çöpe gitmemesi için dikkatli bir başlık yazılmalıydı.
Aklıma Bacon’un intihar üzerine sözleri geldi. Bu iyi bir girizgah olurdu, acaba matematikle arası nasıldı… Aslında kadınlar matematikten çok hoşlanmazlar diye düşündüm, ama genelleme yapılmamalı o farklıydı diğerleri gibi makyaj da yapmıyordu ki.
“ Kime: Elina DALLENDE
Konu: Felsefe yapmak, ölmesini öğrenmektir, ?
Sevgili Elina
Bacon der ki, intihar etmeyi planlayanları, matematikle tanıştırın, onunla uğraşmaya başlayınca kurtulacaklardır. Bana sorarsanız ama matematiğin rakamları başlı başına intihar sebebi de olabilir.
Sahi o kanlı canlı Hemingway neden intihar etti? İçindeki hangi güç Empedokles’i Etna’nın kraterine attı?”
Yazdıklarımı gönderip, cevap beklemeye başladım. İki saat sonra mesajlarımı kontrol ettiğimde Elina maile bir cevap yazmıştı bile.
/nun/