- 751 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
KORKAK (6)
KORKAK
ALTINCI BÖLÜM
Kendimi tamamen işime verdim, Çocuklar artık büyümüş, dertleri de başlamıştı… Onlarla baş edemiyordum, Allahtan eski eşim Tahir vardı , benim çözemediğim sorunları ona havale ediyordum… Birkaç defa gel barışalım teklifi yaptı ise de bir kere soğumuştum artık, aynı suda iki defa yıkanılmazdı.. Geri dönmezdim artık… Aynı suda iki defa yıkanılmazdı ama O geliyordu zaman zaman aklıma, daha doğrusu çıkmıyordu ki.., Merak ediyordum ama arayamazdım, yoksa yeniden başlardı her şey… Bu arada Sezen Aksu’nun Sarı odalar, adı bende saklı, keskin bıçak TSM nde Güz Güleri şarkıları ile Serdar Ortaç’ın damardan şarkılarını dinliyordum hep…
Bu satırları yazarken İlhan İrem’in “anlasana” şarkısı çalıyor radyoda, hüzünlendim, eskiler geldi aklıma, ağlamaya başladım…
2003 yılının Şubat ayı içinde yanımızda çalışan bir personelimiz evleniyordu, düğünü de Ankara’da idi… Arkadaşlarla düğün’e gitmeye karar verdik… Düğün Kızılay’dan Kuğulu parka çıkarken Emek Otel’de idi.. Yerlerimizi de ayırtmıştık aynı otelden, Ankara’da felekten bir gece çalacaktık, düğünden sonra.. Yolda giderken, damat tarafının O’nun memleketinden olduğunu öğrendim… Düğün salonuna arkadaşlarla birlikte gülerek giriyorduk, O da ne tam karşımda duruyor, gelenleri karşılıyordu. Gayri ihtiyarı bir şekilde adını söylediğim an pişman oldum, ama iş iş ten geçmişti, yanında bulunan bayan şaşırmıştı… Hiç bozuntuya vermeden, Babaannemin adı olan Gülümser geldi aklıma,:” Ben Gülümser tanımadınız mı ? Sektörle ilgili Antalya Seminer’inde tanışmıştık, beni tacizci bir sarhoşun elinden kurtarmıştınız” dedim, arkadaşlarımda şaşırmıştı, önce ismimi yanlış söylemiştim, sonra Antalya’daki burun kırma olayından bahsetmiştim… Anlamışlardı bir şeyler olduğunu, burnu kimin kırdığı anlaşılmıştı.. Antalya’daki seminerde bulunanlarda tanımıştı Oros… Çocuğu diye bağırdığım adamı…
Eşi de anlamıştı.. Öğrendiğime göre; arkamdan “O muydu? “ diye sormuş sadece… O’da sadece gözleri ile evet diyebilmiş… İstiyorsan git yanına demiş sadece… Nerede benim korkakta o cesaret.. Hiç görmemişiz gibi davrandık, birbirimizi ., düğün sonuna kadar… Uzun zamandır ilk defa birini kıskanmıştım, eşiyle dans ederken görünce, halbuki Tahir dans etmezdi gittiğimiz toplantılarda, yürürkende elimi tutmazdı, ben zorla girerdim koluna, öyle zannediyorum ki ; kısa süren nişanlılık dönemimiz den sonra hemen hemen hiç ele ele yürümemiştik Tahir’le… Eski yaralarım kanamaya başladı yine, anılarımız geldi, bir de bu arada sarkıcı Çoşkun Sabah ”anılar” şarkısını söylemeye başladığında ağlamadan salonu zor terk ettim… Odama çıkıp, balkona çıktım,, üzerimde sadece gece elbisesi vardı. Ankara’nın O soğuğu kemiklerime kadar işlemişti. Sigara’ların sönmesine bile tahammül edemiyor, arka arkaya yakıyordum… Zannederim o ayazda , yarım saat falan kalmıştım.,. Çok üşümüştüm, titriyordum, sıcak banyoya attım kendimi, sıcak duş iyi gelmiş ısınmıştım, gecem berbat olmuştu, eğlenmek için geldiğim Ankara beni bir kere daha perişan etmişti.. Düğünden sonra gittiğimiz taverna’da hiçbir şeyle ilgilenmedim, sadece O’nu düşündüm… Arkadaşlığımız çok uzun sürmemişti, ama O’nunla her şeyi paylaşmıştım, kendime dahi itiraf edemediğim geçekleri O’na çekinmeden anlatmıştım, dertlerimi, neşemi paylaşmıştım, hep beni sabırla dinlemiş, çözülemeyeceğini zannettiğim problemlerimi çözmüştü, beni adam yerine ilk O koymuştu, arkaya arkaya doğan kardeşlerim yüzünden annem babam bile benim varlığımı fark etmemişken O beni fark etmiş, istersem her şeyi yapabileceğime ikna etmişti beni, büyüklüğünü bir kere daha anlamıştım; çok cahillik yapmıştım,çok… Ama O hiç ısrar etmemişti, belki O’da benden bıkmıştı…
Şimdi de çekici bulmuyor, O’na resmen yatma teklif etmiş, tahrik etmiştim, hiç oralı olmamıştı, hadi ben onu unutamamıştım , peki O niye benimle ilgileniyor, benim için burun kırıyordu ? Birden umutlandım demek ki O’da beni unutmamıştı, müthiş bir sevinç kapladı içimi…
Ertesi hafta Cumartesi gününü zor bekledim, mutlaka arayacaktı… Çok erken saatlerde gidip hava kararıncaya kadar bekledim, telefonum çalmadı, birkaç kere acaba telefon mu bozuk diye ahizeyi aldım, bozukluk falan yoktu, çaresiz bir dahaki haftayı bekleyecektim,…
Bu beklemelerim doğum günüm olan 18 Mart’a kadar sürdü.. 18 Mart sabahı işime geldim, daha pardesümü çıkartıyordum ki, kapıda elinde ambalajlanmamış, süslenmemiş tek bir gonca gül olan 15-16 yaşlarında bir çocuk ismimi sordu, bu gülün bana gönderildiğini söyledi, kim gönderdi diye sorsam da ödeminin şehir dışından kredi kartı ile yapıldığını , kimin gönderdiğini bilmediğini söyledi… kimdi acaba bu ? düşünmeye başlamışken ikinci bir gonca gül, akşama kadar devam etti bu güller, tam 39 tane gelmişti.. çok düşünmeme rağmen bu gülleri gönderenin kim olduğu bir türlü aklıma gelmedi… Hayatımda bana gül gönderecek iki erkek geçmişti, biri eski kocam Tahir, diğeri de O… İkisinin de yaş günümü bilmedikleri geldi aklıma… Ama birden O’nun bana yaş günümde aldığı kolye geldi, aklımla, O yaş günümü biliyordu… Evet bu meçhul sevgili O’ydu, demek ki unutmamıştı. Çok sevindim ama çok… İş hanının kapısından çıkıyordum ki; karşımda duruyordu bir elinde bir tek gonca gül, diğer elinde paketlenmemiş , ağzı açık bir kırmızı Villa Doluca… Her şeyi göze almış, ne tepki vereceğimi bilmeden pervasızca beklemişti beni demek ki… Bir arkadaş gibi öpüştük sadece… Gülü bana verdi şarap sol elindeydi, sağ eli ile omzumdan tutuyor birlikte yürüyorduk, bizi inceleyen bakışlara aldırmadan… Bu gün servise binmeyecektim…,Ben başladım konuşmaya ;
-“Hayrola nerden estin böyle deli” dedim biraz fingirdeyerek…
-“Yaş gününü unutacağımı zannediyorsan yanılmışsın, her yaş gününde bir gonca gül aldım, senin niyetine yolda gördüğüm önlüklü güzel liseliye verdim “ dedi gülerek…
İkimizin de neşesi yerindeydi, birden durarak beni kendisine çevirdi, gözlerimin içine bakarak.“- 25 sene önce yapmam gerekeni yapacağım, seni kaçırıyorum, haberin olsun “ dedi ciddi ciddi… Şaka mı yapıyordu ciddimiydi anlayamadım… Hoş umurumda da değildi milletin düşüncesi, yaş günümü hatırlamış, bu gün yanımdaydı ya… Omzumu bırakıp, elimi tuttu, soğuk havaya aldırmadan yürüyorduk, havadan sudan konuşuyorduk, birden
–“Hadi çocuklarına haber ver eğlenceye gideceğiz” dedi…
-“ Büyük oğlum Arda İstanbul’da yaşamamakta, Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesinde okuyor, kızım Saba okuldan dönmüş, muhtemelen bana bir sürpriz hazırlığı içindedir, o yüzden eve gitmek zorundayım, hadi gel bize gidelim” dedim ona, geleciğine ihtimal vermeden,
-“Neden olmasın ? “ diye cevap vermez mi ? madem çocuklarımla tanışmak istiyordu, tanıştırırdım onu…
-“Gece bizde kalırmısın dedim.
-“tamam, neden olmasın derken , yine hınzırca gülüyordu…
Yine sürpriz yapıyordu, tam deliydi, her an güzel bir sürpriz beklenirdi ondan… Harbiye Askeri Müzesinin önüne geldiğimizde , karşıdan Tahir’in geldiğini görünce tedirgin oldum biran, kaçmamalı konuşmalıydım Tahir’le.. Her ikisini tanıştırdım, O’nun için sadece arkadaşım dedim.. Tahir’in kıskanarak ve mahzun bir şekilde karşıladığını anladım… Beklemediğim bir hareket yaptı Tahir, yaş günümü kutladı, şaşırmıştım, Tahir’den ayrılarak İstiklal Caddesine girdik yine elele, şarabı ağzına diktikten sonra bana uzattı, bende diktim ağzıma, böyle bitirdik şarabı…Adeta gençliğimi tekrar yaşıyordum… Tünel’e kadar yürüdük, tünelle indik Karaköye , Sirkeciye geçip Halkalı Trenine bindik, evim Florya’da dubleks bir evdi… Kayınpederim’in eviydi, kira vermeden oturuyordum, kızımın hobilerini sordu , kızım öyle çok hareketli, girişken bir kız değildi, benim gençliğime benziyordu hem fiziken hem de ruhen… Fenerbahçe’li olduğunu söyledim, Bakırköy’de indik trenden, açık bir spor mağazası bulduk, oraya girdik, kızıma bir FB forması aldı, elim boş gitmeyeyim dedi… Evin zilini çaldığımda kalbim yerinden çıkacaktı, kızımla baş başa geçireceğim bir geceye kızımın hiç tanımadığı birini davet etmiştim…
Kapıyı kızım açtı, içeriden annem ve babamın sesi geldi…
Ne yapacaktım, ani karar vermek zorundaydım.. Utandım annem ve babamdan, yıllar sonra eve getiriyordum O’nu ; ne düşünürlerdi ? Kızım’a bir arkadaşım diye tanıttım, en zoru annem ve babama ne diyecektim ? Her ikiside tanımıştı O’nu , şaşırdılar ama hemen toparlandılar, kızımın benim gençliğime benzediğini görünce sevinmişti… sanki bana sesleniyorcasına, kırk yıllık dost gibi kızıma seslenerek
“-Tut bakalım küçük çilli kız, bu sana ? “
diyerek formayı ona doğru attı; sanki bana sesleniyormuş gibiydi sesinin tonu, , paketi açan kızım sevindi , anlamıştım…
Hemen babamla sohbete başladı, annem benim peşimden yatak odasına gelerek, üstümü değiştirdiğime aldırmadan kapıyı açtı ve başladı zılgıt’a… Haklıydı aslında annem..
Üstümü değiştirdim, aşağı indiğimde sanki kırk yıllık dostmuş gibi babamla ve annemle sohbet ettiğini görünce şaşırdım, bu adamda şeytan tüyü vardı mutlaka… Yanlarına oturdum, babamı inceliyordum annem tepki vermiş ama kabullenmiş görünüyordu, babam ise koyu bir sohbete dalmıştı akşamcılık üzerine ; birkaç dakika olmuştu ki yanlarına oturduğumda birden babama dönerek :
- müsaadenizle kızınızla bir beş dakikalığına dışarı çıkacağız, merak etmeyin geri getireceğim “ dedi gülerek, cevabı bile beklemeden emri vaki yapmıştı, programımızda böyle bir şey yoktu, mecburen kalktım, hadi arabanı çalıştır, gidiyoruz dedi, anahtarı ona uzattım gayri ihtiyarı, almadı anahtarı, “şoförlüğü öğrenemediğini” söylediğinde çok şaşırdım.. Alış veriş yapacağını söylediğinde Migros’a gittik, yolda bana sordu annen alkol kullanıyor mu , babanın yanında ne içersin diye … annemin bira içebileceğini, babamın benimle rakı içmekten keyif aldığını söyledim ona… Bir büyük rakı, 3-4 bira ile zeytinyağlı mezeler almıştı.. Koktum birden, nasıl içki içtiğini bilmiyordum, içince sapıtır mıydı? Birde mide kanaması geçirdiği geldi aklıma, artık yapacak bir şeyim yoktu… Neyse hiç kendini bozmadı, hoş sohbetliği devam etti, aldığı Rakı bitince evde eskiden kalan hemen hemen bir ufak rakıyıda getirdim…
Kızımlada koyu bir sohbet yaptı, kızıma okulla ilgili tercihini sorduğunda kızım Hukuk dedi… Hukuk’un iyi bir bölüm olduğunu söyledikten sonra turizmin gelecek yılların geçerli mesleği olacağını , yabancı dili iyi ise, turizm üzerinde eğitimi önerdi, Turizm Rehberliği’nin çok geçerli meslek olduğunu, her gün yeni insanlarla tanışıldığını, dünyayı gezebileceğini söyleyince kızımın gözlerinin parladığını, gördüm, hukuk varken rehberlikte ne oluyordu, neyse sonra konuşurdum kızımla o konuyu, birden kızıma dönerek, isterse Cumartesi akşamı onu dışarı çıkartabileceğini , Fenerbahçe’nin maçına götürebileceğini söylediğinde kızımın da bu şeytan tüylü adama ısındığını anladım..
Sanki biz yokmuşuz gibi sohbet ediyordu kızımla, fark ettim ki ; O kızımla değil, yaklaşık 25 sene önceki benim halimle konuşuyordu.. Sanat Tarihi üzerine uzunca bir konuşma yaptı, sıkmadan bizi, ne kadar enrtellektüeldi… Hiç bizden izin almadan kızımla Cumartesi günü için buluşma saatini ve yerini karşılaştırdılar… İlk defa çok korktum O’ndan, kızımı etkilemişti.. Kızım henüz 17 sinde idi… Annem ve babam O’nun bizde kalacağını anladıklarında önce rahatsız oldularsa da gece yarısından sonra yapacak bir şey olmadığından kabul ettiler..
Her zaman olduğu gibi kızım annemle babamın odasına yöneldi, koca kız oldu , hala onu şımartıyorlardı..
Alt kattaki ufak odayı ona hazırladım, Odama çıktım…Onunla ilk ve son defa aynı çatı altında kaldığım o güzel günü düşünerek uyumaya çalışırken, cep telefonum çaldı, irkildim ,
Arda’m biricik oğlum aramamıştı, bir şey mi gelmişti başına… Telefona baktığımda arayanın Arda olmadığını, O olduğunu gördüm… :- Seni çok seviyorum ve özledim “ dedi cevabını bile beklemeden kapattı telefonu… Uykum kaçmıştı… Sabaha kadar bir ben onu arıyordum., bir o beni.. uyutmamıştık birbirimizi… Sabah kalktığımda mutfağa girdim ki ; kalkmış kahvaltıyı hazırlamış , hergün zorlukla kaldırdığım kızımla sohbet ederken buldum onları. Kızım ilk defa dün gece gördüğü bu adamın kim olduğunu merak ediyor, kendince kurnazca sorular soruyordu.. Akşam ki konuşmalardan O’nunla Eskişehir’den tanıştığımızı anlamıştı…
Hayatım’da ilk defa kızımla ilgili kaygı duydum., Ve Çok ama çok korktum, kendime itiraf edemiyordum ama kızım acaba ilgi duymuş muydu O’na … O’nun amacı neydi ? benim ona yaptıklarımı kızıma mı yapacaktı…
Servisle gitmeyecektim işe bu gün, hem onu gideceği yere bırakacaktım, defolup gitmesini, hayatımdan geri dönmemek üzere çıkmasını söyleyecektim O’na, ilk defa yüzleşecektim onunla… Yıllar önce suratına karşı söyleyemediğim “defol hayatımdan çık “ diyecektim….
İkimiz birlikte çıktık evden, kızım servisi bekleyecekti.. Sahil yolundan sıkışık trafiğe rağmen sinirlenmemeye gayret ederek bir yandan arabayı sürüyor, bir yandan da kızımı düşünüyordum, konuşmadan gidiyorduk, birden otomobili Yeni Kapıya döndürdüm… Nerede kaldığını bile bilmiyordum O’nun… Tarlabaşında bir otelin adını söyledi, adını şimdi unuttum, Flash TV’nin tam karşısında..
“-Vaktin varsa gezelim mi ? dedim”
“-Bende sana nasıl teklif edeceğimi bilmiyordum, görüşmem yarın , çokta iyi olur, dertleşiriz” dedi …
Arabayı tamamen geri çevirerek sahilden Küçükçekmece’ye doğru sürüyordum yavaşça amaçsızca, kafam allak bullaktı… Onu bir Canavar gibi görüyordum… İşyerine telefon açtım, gelemeyeceğimi söyledim… Silivri’ye geldiğimizde Klasis Otel’e döndüm …
“- Hadi Otel’e gidiyoruz” dedim, şaşırmıştı.. beklemiyordu, Cevabını bile beklemeden, arabayı park ettim, hızlıca kapıyı açıp inmesini beklemeden recepsiyona doğru yürümeye başladım, Arkamdan geliyordu sinirimin sebebini bilmeden , öyle hızlı yürüyordum ki recepsiyona gittiğimde aramızda 10 metreden fazla fark vardı, büyük yataklı iki kişilik bir oda istedim, görevli bizi kaçamak yapan iki sevgili gibi görmüş, yalakalık yapıyordu… Kaydımızı yaptırıp odaya çıkarken yanımızda çanta falan yoktu, Odaya girdik, birden soyunmaya başladım, ne olduğunu anlamaya çalışıyordu, birden sesimi yükselterek ;
-Hadi yardım ette , bir an önce bitirelim bu işi , soyunsana sende, ne duruyorsun öyle, aval aval bakıyorsun , kızımdan uzak dur , ne istiyorsan bana yap, hiç direnmem, zevkle yaparım, kızımdan uzak dur, yoksa öldürürüm seni ”
dememle tokadı yemem bir oldu…
-Sen nasıl böyle bir şey düşünebilsin? ben o kadar şerefsiz miyim? Nasıl öyle düşünebilsin? Benim kızımla yaşıt ? Her şeyden önemlisi de senin kızın ?
dedi bağırarak, omzumu tuttu sıkıca, kendisine çevirdi, kıpırdayamıyordum ;
“-gözlerime bak , kulaklarını iyice aç ve beni dinle salak kadın, benimle evlenseydin o bizim çocuğumuz olacaktı, hayatta tek sevdiğim kadını nasıl üzerim , eziyet ederim”
dedi, sesi emretmiyordu adeta bir mermi gibiydi, gözlerinden ateş çıkıyordu , devamını hatırlamıyorum bile, bayılmışım… uyandığımda yatakta yatıyordum, bir hemşire tansiyonumu ölçüyordu…
Kendimi nasıl hissettiğimi , düşerken kafamı bir yere vurup vurmadığımı sordu, kendimi iyi hissettiğimi, kafamı hatırlamadığımı söyledim, kafamı bir yere vurmadığımı, omuzlarımı sıktığı için yere düşmediğimi, kızgınlıkla boynumu sıkmış olabileceğini söyledi, hemşire öyle bir durum olmadığını, tansiyonumun çok düşük olduğunu belirterek alınması için ilaç ismi önerdi. Hemşire odadan çıktığında hiçbir şey olmamış gibi davrandı.. Doktora gitmek isteyip istemediği sordu sadece, istemediğimi söyledim, birden aklıma geldi, üzerimde sadece kilodum vardı, bayıldığımı görünce beni yatağa yatırmış, doktor istemiş, hemşire varmış Allahtan , üzerimi örtmüş tam karşımdaki koltuğa oturmuş, beni seyrediyordu… Böylece üç beş dakika falan oturduk, daha sabahın 9.30 uydu, kendimi nasıl hissettiğimi sordu, iyiyim deyince gülerek, bir daha çılgınca düşüncelere kapılırsam, beni bir odaya kapatacağını, çok kötü bir şekilde döveceğini söyledi, yapardı, inanırım…
Bu adamda değişik bir hava vardı, yapamayacağı şeyi konuşmuyordu.. Hem sevindim kızımla ilgili düşüncelerini öğrenmiştim, hem de üzüldüm, küçük düşmüştüm…
Sanki izahat bekliyormuşum gibi konuşmaya başladı , zaman tünelindeydik , sanki 25 sene önceydi, :
- Seni çok sevdim ve hala da seviyorum benim çilli küçüğüm.. Ama sen bu sevgiyi anlayamadın, bunu da hak etmedin, bir başkası olsa senin suratına bakmazdı… Şerefinle oynardı… Ama gönlüme söz dinletemiyorum, 20-25 yıldır seni düşünüyorum, benim bu aşkım tek taraflı bir aşk.,. kafatasım çatlıyor, hangi hırçınlığı, dengesizliği yaparsan yap sevmeye devam edeceğim seni , niçin beni terk ettin ? niçin ? bir tek mantıklı cevap ver bana !
Sustum, cevap bile vermedim... kapı çaldı, ilacım gelmişti, kendimi iyi hissettiğimi söyleyip, ilacı içmedim.. Çok utanıyordum düşüncelerimden dolayı… pişkinlikle
“-gel yanıma birlikte uyuyalım” dedim …
Eteğim, ceketim, gömleğim, iç çamaşırlarımı hırsla odanın her tarafına atmışım, her biri bir taraftaydı… ayakkabılarımı bira araya getirip, hemen yatağımın altına bıraktı düzgünce , giysilerimi topladı, gardroptan aldığı askıya güzelce astı, banyodan kağıt havlu rulosunu getirdi, baş ucumdaki komidinin üzerini silerek bir parça kağıt koparttı, südyenimi ve kağıt havlu rulosunu komedinin üzerine bıraktı.. Açık olan kadife perdeleri örttü, içerisi karanlığa büründü, kapıya yöneldi, banyonun lambasını yaktı, kapısını açtı, loş bir ortam oluştu içerinde, odanın kapısını kontrol etti… kendi elbiselerini de çıkartıp, askıya astı, çorabını, ayakkabısının içine koydu… Sadece kilotu kalmışdı üzerinde, geldi benim açtığım yorganın altına girdi. Benim üzerimde ise sadece kilotlu çorabım ve kilot vardı…
Akşam saat 18.00 e doğru uyandığımda , O’nun omzunda uyuduğumu fark ettim, sadece nasılsın güzelim dedi ve dudaklarımdan öptü beni, ikimiz de çırılçıplaktık.. Cep telefonum geldi aklıma, hiç çalmamıştı… Otele girerken kapattığım geldi aklıma, açtığımda, işyerinden ve kızım tarafından defalarca arandığımı gördüm, kızımdan utanmıştım… Birlikte banyoya hamle yaptık , sözleşmiş gibi; önce sen gir, saçların zor kurur dedi bana, benden sonrada O girdi, saçlarımı kurulamam için yardım etti, saç kurutma makinesini tuttu önce, nerede ise havlu ile tek tek kuruladı saçlarımı…
Birlikte çıktık otelden, konuşmuyorduk, kalacağı otele götürdüm onu, Cumartesi günü kızımla buluşup, onu maça götüreceğini gece de getireceğini söyledi… Hemen doktorumu aradım, bütün gün defalarca birlikte olmuştuk… Adını tam hatırlayamadığım bir iğne önerdi doktorum, ilişkiden 72 saat içinde vurulduğu taktirde hamile kalınmayacağını bu sürenin ne kadar çabuk olursa o kadar etkili olacağını söyledi, girdiğim ilk eczaneden aldığım iğneyi hemen vurdurdum.. 15-20 gün bir korku yaşadıysam da unuttum…
Eve geldiğimde ise annem beni bekliyordu, çok sinirliydi, işe de gitmediğimi öğrendiğini
Nerede olduğumu, ne yaptığımı v.s soru üzerine soru… Annemden saklayamazdım olanları.. Ta baştan anlattım , O’na haksızlık yaptığımı, vicdan azabı çektiğimi, unutamadığımı, bu güne kadar aramızda hiçbir şey geçmediğini, ama bu gün ikimizin de dayanamadığını, kızımdan dolayı çok korktuğumu , bundan sonra böyle bir şey olmayacağını, bana güvenmeleri gerektiğini çekinmeden anlattım bir bir..
Cumartesi günü saat 15.00 gibi buluştuklarını söyledi kızım, Sultan Ahmet Meydanını gezmişler, köfte yemişler, yayan olarak kapalı çarşıdan geçip, Eminönü’ne oradan gemi ile Kadıköye geçip , maçı seyretmişler, üstelik birde o gün Fenerbahçe İstanbul’da Altay’a yenilmişti 0-1, eve geldiklerinde saat 24.00 olmuştu hemen hemen, meraktan öldürmüştü beni, sesleri kısılmıştı, bağırmaktan… Mecburen eve davet ettik yine, kalamayacağını, Pazar günüde toplantısının devam edeceğini belirtti, O zaman hiç olmazsa otele götürmeyi teklif ettim ona , kabul etti, önde kızım arkada O otele gittik, soğuk bir şekilde vedalaştık onunla…
Kızım çok sevmişti O’nu; bizim yaptırmadığımız , yasak koyduğumuz çok şeyi yaptırmıştı kızıma, ilklerin adamıydı ne de olsa O…
Eminönü’nde balık ekmek, Kadıköy’de kokoreç yemişler, soğuğa aldırmadan Kadıköy çarşısında oturup bira içmişler, maçtan sonra ise ısınmak için işkembeciye gitmişler.. Kızım sevinçle anlatıyordu yaşadıklarını… Ne olursa olsun kızımı uzak tutmalıydım bu adamdan..
Cumartesi günleri çalan telefonlarıma bakmadım yine…
Kızım devamlı olarak onu soruyordu bana, O’nun eski bir tanıdık olduğunu, bir daha aramadığı yalanını söylüyordum…
Hiç olmazsa bir günlüğüne onun olmuştum tekrar, O’nu özlememe istememe rağmen frenledim kendimi,
Yine terk etmiştim O’nu sessizce…
Bu sefer ileti’de atmadı bana, sessizce hayatımdan çıkıp gitti (mi) ?….