- 1586 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
F TİPİ CEZAEVLERİ
Ölüm oruçları ve tecrit.Bundan 6-7 sene önce ‘Hayata Dönüş Operasyonu’ adıyla cezaevlerine buldozerlerle kepçelerle girip mahkum kouşlarına gaz bombaları,ağır silahlarla dalınmıştı.Sokak köpeklerinin ağzından mahkum kolları alınacak kadar vahşi olan bu operasyon cezaevlerindeki koğuş sistemine son verip onları F tiplerine tıkmakla nihayete ermişti.Ancak mahkumları her türlü işkenceyi ’de barındıran bu insanlık dışı uygulamaya karşı insanlık tarihinin kaydettiği en büyük ölüm orucu direnişide bundan sonra başladı.Gazeteler televizyonlar göstermiyor yokmuş gibi davranıyordu.İğrenç yayınlarıyla zehirlenmiş iradesi,haysiyeti,rehin alınmış halk kıpırdayamaz halde.Ve 40 yaşında bir Avukat Behiç Aşçı oda dışarıdan ölüm orucunda direnişteydi.Fakat o ölmedi Arkadaşları(aydın,yazar,sanatçı)onun sesini duyurdular.CHP İstanbul milletvekili Mehmet Sevigen sonunda mecliste Behiç Aşçı ismini ve direnişini duyurmuştu.Aslında hepimizin sesini duyurmuştu.Behiç Aşçı 294 gün sonra eylemine son verdi.Ya diğerleri..Ege Üniversitesi öğrencisi Canan Kulaksız.Yine arkadaşlarıyla birlikte ölüm orucunda olan Sultan ve bir sabah polis muhabiri bir gazetecinin kışkırtıcı yazısından sonra polislerin evi taramalı tüfeklerle tarayıp içeridekilerin ölmesi.Gebze M tipi .hapishanesinde Serpil Cabadan.İki çocuk annesi Gürcan Görüroğlu ve diğerleri...
Bir yanlışın düzeltilmesi insana verilen değere sahip çıkmak.Dört duvar arasındasınız ve kimse yok.Nasıl bir ceza işlemişsiniz ki buraya atılıyorsunuz.Önceleri kouşlarda herkes bir yanlışlık gördüğünde toplanıp isyan ederlerdi.Tek kişilik hücrelere konulduktan sonra kimsenin sesi duyulmaz oldu.İşte bizide kimsesiz bırakmaya çalışıyorlar.Bu yanlıştan dönelim.Bizi yönlendiren aydın,yazar,sanatçı kişileri anlayıp ve sorgulayıp doğruya ulaşmalıyız.Yurt dışında bu tarz bir şey olduğu zaman hepimiz o insanlar için üzülmüyormuyuz.Ya kendi insanımız,neden bu boşluk kapanacağına daha’da
derinleşiyor.Ve bazende yokmuş gibi davranılıyor
YORUMLAR
F Tipi Cezaevleri hücre tipi cezaevleridir.
İnsanın ruh ve beden sağlığı üzerinde olumsuz etkiler yaratacağının bilimsel olarak ortaya konulmuş olması,
Sosyo-kültürel yapı ve gelenekle çelişki oluşturması,
Dayandığı yasal düzenlemenin hukuka aykırılığı ve ortadan kaldırılması konusunda Adalet Bakanı da dahil tüm hukuk çevrelerinin mutabakatının olması,
İnsan haklarına aykırı bir uygulama olması nedenleriyle F Tipi Cezaevleri kabul edilemez.
Sevgili Cumartesi ve sayın EKİNCİ duyarlılığınızı kutluyorum...
YAZIK
ÇOK YAZIK
BİR BAKAYIM İNSANLARIMIZ ! ! NE YAZMIŞ DİYE...KİMSEYİ F TİPİ İLGİLENDİRMİYOR DEMEK Kİ??? OYSA ŞAİR VE YAZARLAR ÜLKE SORUNLARINA DUYARLI OLURLAR..
BU ÜLKE HALA BANA DOKUNMAYAN YILANA BİN YAŞASINI SAVUNUYOR..
TERÖRİSTTE
LEZBİYENDE
KONSOMATRİSTE
EŞCİNSELDE
TRAVESTİDE
GAYDE
BU ÜLKENİNDİR VE GERÇEĞİDİR...
YAZIKLAR OLSUN DUYARSIZ YAZAR-ÇİZER-ŞAİRLERE..
SENİ ALNINDAN ÖPÜYORUM SEVGİLİ BÜLENT..
EROL ZAVAR’IN FİLME ADINI VEREN ŞİİRİ
Ölümü Ektim Randevu Yerinde
Beklemekten Ağaç Olsun
Zembereği boşalmış sözcüklerin
Akreple yelkovan öpüşüyor onikide
Bütün ziller vaktinde vuruyor,
tembellik edip gitmeyeceğim
Kusura bakma ölüm
Bugün de gecikeceğim
Sessizlik çökmüş kentin sokaklarına
Martılar uykuya dalmış
Kar bütün izlerini örtmeye hazır
Randevularımıza sadığımdır sektirmem saatini
ama bu sefer tembelliğim tuttu,
ölüm daha çok beklersin beni…
Şimdi kış
ölümün vaktidir derler
ve tecrübelerimden bilirim
kışın ölene söverler.
Kusura bakma ölüm
ben ardımdan sövdürmem.
Bu randevuya asla gelmem.
Bu şiirin içinden tren de geçebilir
Uçak da
Vapur da
Bütün teknolojik ölüm aletleri de
ama hiç birine binmeyeceğim
Kusura bakma ölüm
gelmeyeceğim
***
Gelecek öyle uçsuz bucaksız duruyor ki
Ve ben ne olacağını merak ederken
hani filmin en güzel sahnesinde
sinemadan çıkar gibi
hayattan çıkıp gidemem
Kusura bakma ölüm
Adın çok soğuk gelemem
Bunca mazeretim varken
yaşama dair,
ölümü aklımdan bile geçirmem
Seviyorum seni hayat
tüm kötü sürprizlerini de..
Erol Zavar, 17 .02.2004
Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi
Mahkum Koğuşu No: 6
F-tipi cezaevleri, genelleştirilmiş bir duyusal ve sosyal tecrit öngördüğü bu nedenle de insanlıkdışı ve onur kırıcı muamele ve ceza yasağına aykırı olduğu gerekçesi ile ulusal ve uluslararası insan hakları örgütleri tarafından yoğun bir şekilde eleştirilmiştir (bkz. İnsan Hakları İzleme Örgütü, Uluslararı Af Örgütü, Türkiye İnsan Hakları Vakfı, Mazlum-Der ve Özgür-Der). ).
Diğer taraftan eleştirileri daha nesnel ve Hükümet üzerinde daha etkili olarak kabul edilen İşkencenin Önlenmesi Avrupa Komitesi (CPT) ise 2001 yılından bu yana raporlarında düzenli olarak genelleştirilmiş bir duyusal ve sosyal tecrit uygulaması bulunuduğundan F-tipi cezaevlerindeki infaz rejimini eleştirmektedir (Bu konuda yayınladığı raporları için bkz.. İşkencenin Önlenmesi Avrupa Komitesi ). Ancak F-tipi Cezaevlerindeki bu genelleştirilmiş tecrit rejiminde henüz bir iyileştirme sağlanamamıştır.
Erol Zavar Kimdir?
Erol Zavar, gazeteci, Odak Dergisi’nin eski yazıişleri müdürü. 36 yaşında. 5 yıldır hapiste. Kendisine isnat edilen suç: Zorla alıkoyma, verilen ceza ise “müebbet”. Adam öldürme yok, yaralama yok. Erol Zavar adli bir suç işlediği halde politik kimliğinden dolayı ağır tecride ve kötü muameleye maruz kalıyor. Zavar, 7 yıldır kanser. Mesane kanseri. Sincan F Tipi Cezaevi’nde tutuluyor.
Erol Zavar İçeri girdiğinde her altı ayda bir sistoskopi yapılmalıydı. 2 yıl boyunca cezaevi yönetimi bu sistoskopiyi engelledi.
Oysa yapılsaydı risk yoktu. Öyle demişti doktorlar. Ama cezaevi doktorları ona tetkik için izin yerine “aspirin” verdiler. Bu arada onlarca kez geçirdiği krizler, bayılmalar, kanamalar nedeniyle doktora gitti ama F tipinde doktora gitmek bile sıra dayağından geçmek anlamına geliyordu. Bir iki köşe yazarı ondan söz ettiler. Bu sayede 2004’te sistoskopi yapıldı.
Mesaneyi tümör sarmıştı. Apar topar ameliyat edildi. İlk defa, tam 5 tümör çıkartıldı.
3 ayda bir hastaneye kaldırıldı, yeniden ameliyat edildi, yeni tümörler alındı.
Avukatları ve ailesi Adli Tıp Kurumu, Adalet Bakanlığı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurularını sürdürüyorlardı.
Adli Tıp Kurumu Nisan 2006’da “tedaviyi kabul etmiyor” gerekçesiyle tedavisinin cezaevinde sürmesinde bir sakınca olmadığına karar verdi.
Oysa o güne kadar Şubat 204 ile Nisan 2006 arasında 3’ü Ankara Numune Hastanesi, 6’sı Edirne Tıp Fakültesi Hastanesi’nde olmak üzere tam 9 kez ameliyat geçirmiş ve toplam 35 kanserli ur alınmıştı.
Hastanenin cezaevi koğuşu o kadar beter koşullardı ki; Zavar gibi sık sık idrara çıkması gereken biri için bile 4 ayrı nöbetçiden yazılı emir gerekiyordu tuvalete gitmek için. Bu koğuşa haftada bir doktor uğruyordu. Bu koşulların F Tipini dahi aratması karşısında Erol Zavar hastaneden ayrılmayı ve cezaevine naklini istemişti. Tedaviyi kabul etmemek değildi bu.
Erol Zavar ilk değil, 2004′de kan kanseri (lösemi) olmasına karşın F tipi cezaevinden bırakılmayan siyasi tutuklu Ali Şahin hayatını kaybetmişti. Zile M Tipi Cezaevi’nde tutulan Mehmet Yurdakul ‘a ise akciğer kanseri olmasına karşın Ankara Numune Hastanesi tarafından ‘’sağlam” raporu verilmiş, Yurdakul, rapordan 2 ay sonra yaşamını yitirmişti. bkz. F Tipi - Tecrit Koşullarında Fizyolojik Hastalıklar ve Psikolojik Rahatsızlıklar Dört Kat Arttı