- 810 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
KİM BİLİR ?
Dalgalarla geliyordu herşey kıyıya . Dalga dalga insanların yüzüne hainliklerini nankörlüklerini gösterircesine ; Pet şişeler sebze artıkları tahtalar boş içki şişeleri oyuncak bir bebeğin parçalanmış gövdesi ...
Tiyatroda ön sıradan seyretmek için erkenden yer kapan insanlar gibi sabahın kör vaktinde gelip yerleşmişti çınar ağacının altındaki bu banka . Dalgaların kıyıya getirdiği yosunla kaplı pisliklerin kıyıdaki çakıl taşlarının üstündeki gürültüsünü duyuyordu .
Oysa ki denizin temiz zamanlarında bu gürültü ritmik bir müziğe dönüşürdü . Neyse en azından açıktaki deniz temiz gözüküyordu . Kendini hayatını düşündü . Hayatıda dalgalar gibi gelip gitmiyor muydu ?
Onun da düşünce kıyılarında pislikler yok muydu ? Düşünceleri ileri enginlere açıldığında maviliklere mutluluklara yelken açmıyor muydu ? Kendini öylesine yalnız öylesine mutsuz öylesine çaresiz ve umarsız görüyordu ki ; bir an elini havaya kaldırıp haykırmak geldi içinden
"Ne olur beni de görün ben burdayım yaşıyorum , ne olur bir kez olsun banada bakın "
Sonra ailesine ve çevresine göre hata olan ama kendisini hata olarak kabul etmediği yanlışlar yüzünden cezalandırıldı . Açık hayat cezaevindeki müebbet mahkümiyetini hatırladı . Özgür olmak istiyordu ama geçmişteki bu cezalar ayağına durmadan dolanıyor canını sıkıyordu .
Eli istemsizce yanında getirdiği çantasındaki blok notu ve kaleme uzandı . Canı her sıkıldığında yazardı . Mutluyken yazdığını pek hatırlamıyordu . Zaten ne zaman tam anlamıyla mutlu olmuş bir oh çekebilmişti ki . Bu dünyada işe göre bayan alıyorlardı .
Oysa o her zaman bayana göre bir iş düşlemişti. Kendi özgürlüğünü iç dünyasındaki güzellikleri zerafeti inceliği yansıtacak bir iş .Onun için yazıyordu . durmadan her sıkıldığında her ortamda yazmaya çalışıyordu . Çünkü ne zaman bir işe müracaat etse güzel fiziğinden ötürü önce akşam yemeklerinde iş görüşme teflikleri sonrası bilinen öykülere dönüşüyordu .
Her seferinde kendi kendine " Allah aşkına ya ! şu beynimin içindekilerine , yüreğimdekilerine bir bakın ne olur . O zaman anlayacaksınız benim kim olduğumu " Özenle blok notunu açtı . Kalemin kağıt üzerinde çıkardığı hışırtıyı hep sevmişti . Yazmaya koyuldu . Tam o sırada arkasından işe giden 2-3 genç geçerken " keşke bizede yazabilseydin çıtır " diye laf attılar .
Bir an yerinden kalkıp elindeki kalemi gözlerine sokmak geldi . Sessiz bir haykırışla " Yahu benim sizin kadar çocuklarım var . Kimse bu ülkede rahat rahat bir yerde oturamayacak mı ? Sizin de anneniz kardeşleriniz yok mu ? Allah sizi bildiği gibi etsin " diye bir serzenişte bulundu . Hırsla eli sigaraya gitti . Sonra arkasına döndü pastane henüz açılmamıştı .
Ulu orta sokakta sigara içmeyi ayıp sayıyordu . Sigara paketini tekrar çantasına attı . Oysa kendine göre ne kadar ilkeli düzgün bir insandı . Ama bunu anlayacak insanlar dostlar nerdeydi . Bir zamanlar her sıkıştıklarında arayıp maddi manevi destek alan o dostlar şimdi bir elin parmaklarını bile doldurmuyordu . Canı yanıyor isyan ediyor hırçınlaşıyordu . Kafasını kaldırdı denizin enginlerdeki kızıllığı ve parıltısı gözlerini kamaştırdı . İşte yeni bir gün başlıyordu .
Çevresine bakındı . Kilo vermek için hızlı hızlı yürüyen insanları ve yaşlıları farketti . Kendi kendine güldü . Kendisinin verecek kilosu yoktu ki . Çevresindeki herkes damla damla vicudundaki tüm yağları almış , kemiklerindeki ilikleri sömürmüş , sıra vicudundaki kana gelmiş gibi düşündü ; tiksindi .
Tekrar kalemine sarıldı güzel mutlu birşeyler yazmak istiyordu . Ama olmuyordu . Aklına parasızlığı geldi . İnşallah bugün eski eşi çocuklarına birkaç kuruş gönderirdi de gün geçerdi . Sonra yayın evini sıkıştırmaya karar verdi . Yayınlanacağı kitabın avansını bir an önce vermelilerdi . O ilk kitabıydı . İlk heyecanı ilk mutluluğuydu . Yayın evine isyan etti . İlla herşey kuralına uygun mu olmalıydı ? Doğrusu yanlışı imla hataları cümle düşükleri ile ona aitti . Düzeltmekte neyin nesiydi . Zaten parası olunca yayınlıyacağı kitaba kimseyi karıştırmıyacaktı .
Bir an oturduğu bankın yanına yaşlı saçları dökülmüş gözlüklü bir amca ilişti .
- Hayırlı sabahlar kızım , dedi
- Hayırlı sabahlar amca .
Amca kelimesi bir an tedirgin etti . Daha 36 yaşındaydı 3 çocuk annesiydi ama ileride onada teyze diyecekler miydi ? Tekrar için için güldü . Çocuklarının arkadaşları ona zaten teyze demiyorlar mıydı ? Tedirgin olmaya gerek yoktu . Amca elindeki poşeti açıp mis gibi kokan sıcacık bir poğaça uzattı .
- Alır mısın kızım ? dedi
- Yok amca sağol .
- Yavrum zaten fazladan almıştım lütfen kırma .
O sıra da geriye dönünce pastanenin çoktan açılmış olduğunu farketti. Zaman ne de çabuk geçmişti .
- Amca o zaman bende şuradan iki çay alıp geleyim .
- Olur kızım .
Çayları almaya giderken düşündü "Şu huyumdan bir türlü vazgeçemedim . Her zaman her türlü insanı sarıp sarmalamak geliyordu içimden . Sonra zamanla arkadaş oluncada bu içtenliğini kötüye kullanan insanları hatırladı . Sonrada hemen kafasından sildi . Belki de iyi bir insandır . Her zaman ki samimi tavrıyla çalışanlara günaydın diyerek çayları istedi . Bu pastanede iyi tanırlardı onu . O onların yazar ablasıydı . Çayları alıp amcaya doğru yürüdü . Aradaki yolu geçip önünü kesen arabalara kızdı . Belediye bir türlü sahildeki bu yolu trafiğe kapatmamıştı . Zaten bu kasabaya ne yatırım yapıyorlardı ki .
Banka yanaştığında yaşlı amca nezaketle ayağa kalkıp sağol kızım diyerek çayını aldı . evet dedi içinden tam bir istanbul beyefendisi . Bu tür ince davranışlar hiç gözünden kaçmazdı . Çünkü çevresinde ki her tür kaba saba davranışlardan nefret eder ve kızardı . Oturup poğaçasından ısırdı mis gibiydi . Arkasından aceleyle çayındaki şekerleri karıştırarak bir yudum aldı oh o da mis gibiydi .
Sonra birden bire kafasını çevirip bir benzerliği farketti . Yüzüne bir hüzün çöktü . İki sene önce kanserden kaybettiği baba yerine koyduğu dert ortağı can dostuna o kadar çok benziyordu ki ; içine sıcacık birşeyler aktı . Amca sağol kızım diye söze başlıyacakken her zaman ki alışkanlığıyla sözü ağızdan aldı ve anlatmaya koyuldu . Çünkü konuşmak onun için bir yaşam biçimiydi . Bazılarına göre geveze , bazılarına göre ise dinlenilmesi kulağa hoş gelen dolu dolu bir senfoni gibiydi .
- Amca benim 2 sene evvel kaybettiğim can dostuma o kadar çok benziyorsun ki ... diyerek konuşmaya başladı .
- Sağol kızım başın sağ olsun .
İki senedir hiçkimseyle o dostlukta paylaştığı hiçbirşeyi paylaşamamanın sıkıntısı içerisinde anlatmaya koyuldu .
- Çok farklıydı amca dedi.
- Bugüne kadar beni derinden anlamaya çalışan , konuştuklarımı dertlerimi sabırla dinleyen , sonrada bana çözüm yolları üreten böyle bir dostum olmadı .
Onu çok özlüyorum . Hayatıma zamansız geldi zamansız gitti . Bana ses tonunuz , davranış biçiminiz onu hatırlattı .
- Olablir sağol kızım . ama unutmaki hayat bazen sevdiklerini başka bir kılıfta geri sunar . Allah kimseyi acılarıyla başbaşa bırakmaz ona yeni ufuklar açar .
Bir an durdu sanki dostu geri gelmiş gibiydi . Ona söylemek anlatmak istediği o kadar çok şey vardı ki . Artık dışardan bitirdiği okuldan bir lise öğrencisi olduğunu . Hayalindeki ilk kitabının yayınlanmak üzere olduğunu , kısacası artık onun gözünde bir minyatür değilde kocaman bir insan olduğunu büyüdüğünü anlatmak istiyordu . Acıydı ama hayat onsuz da devam ediyordu .
- Pardon dedi . Amcaya dönerek.
Açık olan blok notunu eline alıp kocaman harflerle ;
" BENİ YİNE ŞAŞIRTTIN . HEP YANIMDA OLACAĞINI SÖYLERDİN . DOĞRUYMUŞ . SENİ ÖZLESEMDE TEKRAR YANIMDA OLMANA SEVİNDİM .BENİM GÖNÜL DOSTUM" diye yazdı ve blok notunu kapattı .
Denizin dalgaları durulmuş , çarşaf gibi bir mavilikteydi . Huzurun simgesi olan bir tek martı uzaklarda bir yerlerde havada süzülüyordu . Kim bilir ? Belkide ....
Leyla GÖGER / 28.06.2011
YORUMLAR
yaşam bir deniz gibidir.açık bir havada dalgaların olduğunu,fırtınalı sayılacak havada denizin sakin olduğunu görmüşümdür.neyin ne zaman geleceği belli olmuyor.sığınıyoruz hatıralara ve kalakalıyoruz öylesine.bizi tutan mecbur eden nedenler hep içimizde bir sır olarak kalacak.
sevgimle kal....