- 2947 Okunma
- 9 Yorum
- 0 Beğeni
İÇİMDEKİ KÜÇÜK KIZ ÇOCUĞU
Her an uçurumun kenarından uçacakmışım gibi hissediyordum kendimi. Hiçbir şey beni mutlu etmiyordu. Her yerde, yalnız, ıssız, sessizliğin ağırlığı, ruhumu bir mengenenin içine almıştı sanki.
Oysa; etrafıma baktığımda, bir anlık ne kadar şanslı olduğumu görebiliyordum. Her şey bir anlık, değişime uğruyordu ruhumda.
Son zamanlarda, kendimi tanımakta güçlük çekiyordum. Küçük bir kız çocuğu yaşardı içimde. Cıvıl cıvıl, neşe dolu. Kendine has ürettiği oyunlarla, küçücük dünyasına renk katan. Etrafındaki insanları mutlu eden, mutluluğu doyasıya yaşayan bir kız çocuğu…
O kız çocuğunun en çok sevdiği oyuncağı ise Polyanna idi. O, mutsuz olduğum zamanlarda, konuşmaya başlar; içimdeki kız çocuğunu gülücüklere boğardı. Kulağına söylediği sözler, bilindik olsa da; sanki bir sihirli değnek gibi etkilerdi içimdeki kız çocuğunu…
İnsanlar, iç sıkıntılarını giderebilmek için kalabalığın içine girerler çoğunlukla… Dostlar vardır, içindeki zehirleri ortadan konuşmasıyla dağıtıveren. İşte onlarla bir kelam bile yeter sıkıntıların atılmasına…
Sohbet etmeyi severken, iyice uzaklaşmıştım sohbetten, dostlardan,arkadaşlardan, dünyadan…
Ben kimdim, ne için gelmiştim dünyaya; yaşama amacım var mıydı ? Günün yarısından çoğunu yatağın içinde perdelerim sıkıca kapatılmış, kasvetli bir odada yarı uykulu, yarı uyanık geçiriyordum. Güneş ışığına düşman olmuştum.
Herkese, her şeye nefret ederek bakıyordum. Bacaklarım güçsüzleşmiş, beynim uyuşmuştu sanki.Yemek yiyemiyordum. İyice zayıflamıştım.
Sevenlerim endişe içinde benim için bir şeyler yapmaya çalışıyorlardı. Kimseyi yaklaştırmıyordum yanıma. Çaresiz uzaklaşıyorlardı benden. Gittikçe yalnızlaşıyordum. Bir tek Annem yalnız bırakmıyordu beni.
Hırsla odama girdi. Yüzü kıpkırmızıydı. Hayatımda ilk kez görmüştüm onu o şekilde. Perdeleri sıyırdı hışımla. İçeriye giren ışık, karanlığa alışmış gözlerimi kamaştırdı.Yatağımın içinde doğruldum.
“ Küçük hanım, yeter artık şımarıklığın ! Hemen çıkıyorsun o yatağın içinden. Doğru banyoya! Burada bekliyorum.
“ Ya Anne ! Rahat bırak beni. Uyumak istiyorum. Uyuşmak istiyorum. Lütfen ! “
Bakışlarında, çeliğin sertliği ve soğukluğunu hissetmiştim. Bir an kendimi çok suçlu hissettim. Yatağın içinden usulca süzülerek, ayaklarımı sürükleyerek banyoya girdim.
Duşu açtım. Soğuk su, bedenime değdikçe kendime geliyordum sanki. Ruhum ve bedenimde biriken yük, suyun etkisiyle arınmış, hafiflemiştim.
İçeriye girdiğimde, annem hâla odamda ve aynı konumdaydı. Giyeceklerimi hazırlamıştı. Tıpkı çocukluğumdaki gibi itinayla sıralamıştı yatağımın üzerine. Delici bakışları değişmemişti.
Hiç konuşmadan giyindim. Makyajımı yaptım. Çantamı aldım koluma. Anneme sıkıca sarıldım. Son zamanlarda hiç yapmadığım bir hareketi yapmanın sevinciyle.
Tıpkı çocukluğumdaki gibi elinden tuttum. Kapıyı açtık. Anneme baktım. Delici bakışların yerini, annemin şefkat dolu bakışları almıştı.
Sahildeki çay bahçesinde, çok eskiden olduğu gibi simit eşliğinde çayımızı yudumlamaya başlamıştık. Martıların sesleri, denizin sesi, insanların gürültüsü, yine eskisi gibi tanıdık gelmeye başlamıştı kulaklarıma…
İçimdeki küçük kız çocuğu, yeniden gelmişti… O da mutluydu, ben de…
Kulağıma “ Hoş geldin “ Dedi sessizce…
“ Hoş buldum “ Diye karşılık verdim sessizce…
NERMİN KAÇAR - BOLU- GECE YARISI
YORUMLAR
Saklanmak istiyoruz, bazen. Uzaklaşmak, kendi içimize dönmek. Büyümek, zor geliyor zaman zaman. Belki biraz soluklanmak. Dur diyemediğimiz hayatta, mola hakkımızı kullanmak. Susturmak beynimizi, bir süreliğine de olsa. Ama süre uzadıkça; yapışıp kalıyor üzerimize o ruh hali. Ve en kaçtığımız, gizlendiğimiz anlarda bile bir el uzansın istiyoruz, bize. Tutsun, çıkartsın istiyoruz, o derin kuyudan.
Yabancısı olmadığımız ama itiraf edemediğimiz, ruh halimizin yansımasıydı, yazın. Kutluyorum, arkadaşım. Sevgilerimle.
Ne kadar yaşlansak da zaman zaman çocukluğumuza döndüğümüz ve unutamadığımız güzel anılara daldığımız tabiki oluyor... Hayat,acısıyla tatlısıyla yaşamaya değer bence. En küçük bir nesneden dahi güzeli bulmaya ve görmeye kendimizi yönlendirmeliyiz.
Karamsarlığa gerek yok be arkadaş!.. Daha önümüzde otuz kırk sene var; hadi mutlu yarınlara.
Kalemin her yönde kıvrak ve etkili...
Selam ve saygılar efendim...
sevgili kardeşim...
bugün yeniden soluk almaya başladım birgün...
bugün;
herkesi özlüyor ve herkesi yaşamak kadar çok seviyorum...
içimdeki çocuğu zögür bıraktım
ne yaparsa yapsın onu affecek bir çift gülen göz olacaktır....
kendimi mi
o deli şeyi ve tüm dostlarımı bir kere daha affettim...
güzeldi...
edebi bir yorum bu saatte zatwen zor yazılırdı...durumu kurtarayım kafi değil mi:))))
Güçsüz düştüm diye kaçırırken gözlerimi bir de baktım ki aynadan büyük dostum yok. Güçlendim, içimdeki yabancıyı tanıdık bir hikayeye misafirliğe gönderdikten sonra geri dönüş yolunu bekledikçe daha kuvvetle sarıldım sözlerime. Sözlerime ama dudaklarım açılmadan... Sonra o geldi, hiç gitmesin diye yeni bir öykü yazmaya mecbur muyum peki?Artık yabancı değil, o halde biz ayrılamayız:)
Tebrikler, keyifli ve uzaktan yakına bir ses gibiydi.