- 520 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Değişmek ve bunu bilmek.
On yıl kadar önce okuduğum Simyacı adlı romanda beni etkileyen olaylardan biri de şudur:
Roman kahramanı,parasını çaldırmış,çay bahçesinde garson olarak çalışmaya başlamıştı.
Bir gün,işletme sahibine,
-Çayları kendi dükkanımızda sattığımız bardaklarla verelim,müşteri memnun kalırsa,dükkandaki bardak satışları da artar,daha çok para kazanırız,diye söylemişti.
Dükkan sahibi de,
-Beni buna zorlama,değişmek istemiyorum,çünkü nasıl değişeceğimi bilmiyorum,diye karşılık vermişti.
Değişmek ve nasıl değişeceğini bilememek.
Galiba sorun burada.
Bu önemli mi?
Hem de çok önemli.
Alman şair Nietzsche,"Yılan kavını atamazsa, ölür "demektedir.
Edebiyatçımız Cenap Şahabettin de,"Eski fikirler paslanmış çiviye benzerler;onları söküp,atmak çok zordur."diyerek,değişimin ne denli zor olduğuna dikkat çekmektedir.
Birkaç söz daha.
"Artık değişmeyecek hale geldiğin zaman,bitmiş sayılırsın."diyor B.Burton.
Lowell de,"Sadece aptallar ve ölüler düşüncelerini değiştiremezler."demekte.
Bir de sosyololojide kurbağa örneği vardır.
Kurbağayı haşlak bir suya koyarsak,kurbağa suyun sıcaklığından sağa,sola atlar ve pişmemeye çalışır.
Aynı kurbağayı normal bir suya koyar da altını kısık ateşle ve uzun süreli olarak yakarsak,kurbağa pişer!
Yani,değişimi yaşamıştır ama farkında olmamıştır.
Benim yaş kuşağımın altındaki yanan"kısık ateşi" ve bunun sonuçlarını fark ettim desem yeter sanırım!
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.