- 972 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
AŞK VE KİN ( 5 )
Mavuş Hala yaşından umulmayacak kadar çevik, ve sağlıklı bir kadındı, Neredeyse Selim’den bile hızlı yürüyordu, delikanlı ’Anladık hala gençsin, dinamiksin, fakat biraz yavaş diye’ sitem ettiysede Mavuş Hala adımlarını yavaşlatmadı...
Davulun çılgın sesi uzaktan duyulmaya başladığında, Selim epey yorulmuştu, sağlıksız bir yaşam sürüyordu bunu biliyordu, spor yapacak bir ortam dengeli beslenme bunun getirisi olan ruh dinginliği hep arzuladığı şeylerdi evet, ama stresli bir yaşam, bol baharatlı Maraş yemekleri! yedikleri damak zevkine hitap ediyordu doğru, ama ne kadar sağlıklıydı? Sağlıklı bir yaşam olmadığı gibi ’Ne bir romantizm, ne bir heyecan, ruh gibi yaşıyoruz’ diye düşündü yürürken..
Düğün sokak ortasında büyük bir alanda yapılıyordu, Kenarda ağaçlıklar, kıyıları boydan boya kaplayan masalar...
Mavuş Hala daha düğünün kapısında Selim’i yalnız başına bırakıp, hoşbeşe dalınca, önlerdeki masalardan birinin tahta sandalyesine bitkince çöküverdi ’Vay be’ dedi ’Yaşlı ama pire gibi yahu, bunun adını Mavuş değil pire koysalarmış keşke’
Tüm düğün halkıyla tek, tek, konuşacak efor var kadında.Kafası dalgın öylece sağa sola bakarken, Berber Said Amca daha sonrada bir kaç delikanlı ard arda gelip Selim’le hoşbeşe daldılar.
Selam sabah güzeldi ama delikanlı alıştığı sohbetleri arıyordu insan gördüğünü yaşadığını işler misali..
Elinde olmadan oluşan gergin yüz ifadesinin sert hatlarını yumuşatmakta çaba gerektiriyordu haliyle.
Mutluyum diye başkalarını kandırmak kolaydır özellikle çok zeki olmayanları, onlar çirkinimsi bir sırıtışı bazen gülüyorsun sanar aldanırlar ya kendini?.
Selim gibi akıllı ve duygularını frenleyecek kadar güçlü adamlar kendini mutluyum diye nasıl kandırabilirdiki.
Tüm bu karmaşık duygular içindeyken karşı masalardan bir kaç kişinin saygıyla ayağa kalktıklarını görünce kime bu hürmet diye ister istemez, başını kaldırdı. Yerel kıyafetler içinde esmer uzun boylu bir kadın baston yutmuş gibi dimdik yürüyordu.
’Buraların saygın ailelerinden birine mensup olsa gerek’ diye düşündü. Kadının beline takıldı gözleri biran ’Altından kemeri ne kadarda kalınmış’ dedi içinden ’Birader satsan bir yığın para eder, altı üstü bir kemer bunca paraya yazık değilmi’? kollarıysa Maraş Burması’yla sıvalı....
’Millette para var arkadaş’ diye iç geçirirken, yanından geçen kadının arkasında ince bir süliet görür gibi oldu, dikkatle bakınca kırmızı ipek Maraş İşi kıyafetinin içindeki kızı tanıdı hemen ’Eyvah’ dedi içi bir hoş, yüzünde zevkli bir dalgalanış ’Hayranım burada’.
Başını bir daha kaldırıp baktığında, Neslihan’la gözleri kavuştu, genç kız için olağan değil hayatında rastladığı en güzel tesadüf olan şey Selim için hoş bir çapkınlık dalgasıydı o kadar.
’İşte o’ dedi genç kız küçük esmer ellerİ farkında olmadan baş örtüsünün ucunu bükmekten bizar olmuştu boyun damarları şakırken, nefes nefese heyecandan öylece kalakalmıştı bir kaç saniye.
Annesi ’Otursana kızım’ deyince ayakta öylece durduğunu o an farkedebildi, şaşkın gözleri Selim’in üzerinde sanki bakmazsa kaybolacak gibi geldi ona yavaşça çöktü oracığa gözlerini çekmeden.
Bu arada masalarda şerbetler, lokumlar dolaşıyor, ağaçların ardındaki yemek sofralarından kızarmış et kokuları düğün alanına doğru git geller yapıyor misafirler o tarafa yöneliyordu.
Mavuş Halada gelir gelmez oturacağına, Selim’i eliyle dürtekledi, ’Hele gak bakalım yemeğe geçelim’ Selim ’Biraz otur dinlen’’ deyince ihtiyar kadın iyice celallendi ’Şimdiden çökmişsen ben senden hem iştahlı hem daha dinamik hissedirim kendimi’.
Selim ’Kusura bakma hala sendeki efor kimsede yok’ dedi gülerek ’Efor nedir? ne demek istiysen’ delikanlı ihtiyar ev sahibinin omuzuna sevgiyle elini attı ’Yok anacığım yok yanlış anlama efor güç demek, sen benim gibi yeni yetmelerin yabancılardan alıntı sözlerine takılma’ sonra eli Mavuş Hala’sının omuzunda karşıdan görünen ağaçların ortasındaki tek katlı büyük eski Maraş evinin kapısının önünde serili boydan boya uzamış gitmiş yemek sofrasına doğru yöneldiler.
Erkekler için geniş ve daha büyük bir yer sofrası hazırlanırken, kadınlar için evin başka cephesine bakan daha ufak bir yer sofrası hazırlanmıştı...
Neslihan Selim’in yanındaki Mavuş Hala’yı hemen tanıdı Maraş’ın renkli yüzlerinden doğuma, ölüme çağrılan, herkesin sevdiği bir kadın olması çevrede bilinmesini sağlamıştı.
Kimseden korkmaz, sözünü esirgemez, onun bunun arkasından konuşmaz, mert bir Arap Kadını.
Onların tıpkı bir ana oğul gibi beraberce yemek yenen tarafa gittiklerini görmüştü.
Aniden aklına ilginç bir şey gelmiş gibi ayağa kalktı, ’Ana’? düğünü seyreden Sultan Kadın daldığı yerden kızına döndü ’Ne var’? ’Ben acıktım’ Acaba annem anlıyormudur heyecanımı diye korktuda bir an.
Sultan Kadın kızına şaşkınlıkla baktı ’Evde yemedin ya, istediğin Sömelek Köfte’yi hem yaptırdın hemde ağzını sürmedin’ Neslihan omuzunu silkti ’Orası öylede et kokuları iştahımı açtı birden’
’Güldane abla dediydi ya kuzu çevirme, hem tirşik çorbasıda var diye’ Sultan kadın birşey anlamadı kızının bu yerinde duramayan halinden ’Ben tokum biliyorsun sen get ne dilersen ye kuzum’elini kızının yanağına uzatıp okşadı ’Niye sarardınya gülüm’? Neslihan gülerek ’Yok birşey anne’ dedikten sonra arka bahçeye doğru yürürken, anası ardından ’Ah yavrum’ diye mırıldandı ’Taşına toprağına kavuştu, iştahı açıldı nazlı ceylanımın’.
Neslihan ışıldayan pullu terliklerini şıkırdatarak Selim’in bulunduğu yer sofrasının yanından geçerken, kalbi delice çarparak ’İşte orada’ dedi tam önlerinden geçerken Selim’e gülümsedi’ya delikanlının ağzı pilavlı etle dolu olduğundan mukabele edemedi.
Genç kız evin köşesini dönüp kadınlar tarafına yöneldiğinde karşıdan baş köşede oturan Mavuş Hala’yı gördü bir an.
’Hımmm bu bilmiş İhtiyar kadından bilgi almalı’ dedi kendi kendine, ’En iyi kaynak o’ Gülümseyerek Mavuş Hala’nın elini öpüp yanıbaşına çöküverdi ’Oooooo Maraş’ımın güzeli, Sultan Kadın’ın prensesi, hoş gelmişsen hele’Mavuş Hala’nın dili iyi iş yapardı ama Neslihan’ı gerçekten severdi.
Edepli saygılı kızdı öteden beri ağa kızı, aşiret gülü, gibi söylevler onu hiç etkilemez, hiç kibir gurur taşımazdı üzerinde..
Neslihan laf arasında Mavuş Hala’ya ’Yanındaki delikanlı kim’? diye soruverdi, Mavuş Hala’nın uçları aşağı kaymış, ufak gözleri muziplikle açıldı, ince ağzını garipçe bükerek ’Nidecen gı’ dedi ’Nidecen ha oğlana gönlünmü kaydı yoksa’? Neslihan sıkıldı birden ’Yooo’ dedi ’Öylesine merak işte’.
Mavuş Hala ardından devam etti,( ’Sen İstanbul’larda okurken, bizim mahalledeki sağlık ocağına doktor geldi oğlan ardından bak kiracım diye demiyem ha eyi çocuk adeti töresi uymasada, serbest büyüsede amma genede eyi çocuk’
Neslihan heyecanla ayağa kalktı, Mavuş Halada şaşırmıştı, kızın yüzüne hayretle bakarak ’Yemek yemiyonmu’? dedi ’Yok’ alel acele toıparlanarak genç aşka aç yüreği çılgınca çarparak ’İştahım kalmadı’.
Birden kalkıp arkasından şaşkınca bakan bir kaç kadına aldırmadan düğün yerine yöneldi ’Doktor Selim ha’ diyordu adını öğrenmek istercesine ’Doktor Selimmiş’.
Farkında olmadan davul seslerine yaklaşırken, bir Ardıç Ağacının dibinde buldu kendini ağaca başını koyarak dineldi öylece çarpan yüreği belki yavaşlar umuduyla ’Bana gönül koyarmıki? benim ondan hoşlandığımı hissettimi acaba’?Selimmiş demek adı’ o an güçlü bir el bileğini tuttu ’Ne o küçük hanım banamı seslendiniz?’ ’Selimin yarı gölgeli yüzünde bir çift yeşil gözleri ışıl ışıl parlarken garip bir ifadeyle gülümsedi ’Ağacın altında bir sigara içeyim demiştimde Doktor Selim diye mırıldandığınızı duydum merak ettim bir şeymi var? Neslihan ağzı yarı açık dondu kaldı heyecandan, ağzı kupkuru oluverdi ’Yok’ dedi ’Size öyle gelmiştir’ Selim içinde garip bir kıpırtı ’’Kulaklarım bana yalan söyledi demek, oysa çok iyi işitirim’.
Yavaşça tuttuğu ince bileğin sahibini kendisine doğru çekerken Neslihan’ın gözbebeklerine baktı bir an ağaçlara asılan ampullerin ışığı ve ay ışığı, genç kızın, açık ve koyu kahverengi tonlarının oynaştığı aşk dolu gözlerindeki ışıltılarla kombine olurken Selimin eli farkında olmadan yanağına gitti Neslihanın , o neydi öyle kadifemiydi?,
Birbirlerinin gözlerine öylece bakarlarken Neslihan’ın annesinin endişeli sesi ikisinide kendine getirdi..
Genç kız sesin geldiği tarafa ipek elbisesinin eteklerini toplayıp tıpkı bir Sindrella gibi koşarken, Selim ardından bakakaldı..
Bir süre sonra toparlanarak ’Gitmeli artık’ diye mırıldandı ’Geç oldu önce şu aksi ihtiyarı alayımda’ bir an gülümsedi ’Ah kara kız aslında seninle burada olduğum sürece gezer eğlenirdim ama bir yandan duygularınlada oynamak istemiyorum, bak fazla üstüme gelme karışmam sonra’ .
Mavuş Hala’yı almaya giderken söylendi ’Kızın, kadının, Esmer’inden hoşlanmam ama sıcacıktı nasıl bakıyordu gözlerime’ ardından ’Bırak ya’ dedi gülerek ’Başka derdimmi yok’.
Neslihan’a gelince büyük bir aşk girdabına doğru sürüklendiğini zamanla anlıyacaktı.
.RabiaBelgin....
YORUMLAR
Evet, tahmin etmiştim,, düğün davetinde karşılaştılar,,, bakalım neler olacak??
Güney ve Doğu Anadolu'da yapılan aşiret düğünleri hip dikkatimi çekmiştir. Olamadık ki bir aşiret damadı.. Kolay da değil olmak. Bellerine takılan kalın kalın altın işlemeli kuşaklar, altın bilezikler,, kalın kalın hepsi de. Basından okuduğum kadarıyla altınların ağırlıklarına kadar meşhurlardı aşiret düğünleri ve gelinleri.
Geleneklerini, düğünlerini, konuşma biçimlerini de öğreniyoruz yazınızı okudukça.