- 974 Okunma
- 12 Yorum
- 0 Beğeni
Ateistin Akıl ve Dini.
Allah’a ve ahrete inanmadan,
İnsanın yok olacağını iddia ederek yaşamın anlam ve amacını ortadan kaldıran bir düşüncenin akıl ile izahı mümkün değildir.
Mantıksız bir iddianın tartışmasını da ancak mantıktan mahrum olanlar yapar.
Kendisini yokluğa mahkum eden ve yok olacağına dair tezler savunan İnsanların akıllarının olmadığını söyleyemesem de,
Mantıklarının çalışmadığını veya yanlış çalıştığını rahatlık ile söyleyebilirim.
Bence akıllı Ateist hayatın zorluklarını bir ömür çekip sülük gibi sürünerek kadavra oluncaya kadar inat ile YAŞAYAN değil.
Hayatının en mutlu anında intihar edip son noktayı koyarak kurtuluşu seçendir.
Çünkü kurtuluşu olmayan sonu, uzatmanın ne anlamı, nede mantığı olamaz.
Ebedi hayat yok ise İnsan dünya kampında zorlu işlerde karın tokluğuna çalıştırılıp sevimsiz yaşlılık ve korkunç ölüm tehdidi altında yaşayan zavallı bir mahluk olmaktan kurtulabilrmi?
Ateisti için din gerekli mi sorusundan önce,
Ben Ateist için AKLIN GEREKLİLİĞİNE İNANIYORUM.
Bir Sosyal Paylaşım Sitesinin Tartışma Salonunda tartışmaya açmış olduğum ATEİSTİN AKLI VARMI?
Başlıklı yazım BİN YEDİYÜZ kişi tarafından okunmasına rağmen yazı içinde de belirtilen ifadeye benzer bir kaç cevap verildi.
Oda:
Ateistin aklının olmadığını iddia etmek doğru olmasa da,
AKLINI DOĞRU KULLANDIĞINI SÖYLEMEK MÜMKÜN DEĞİLDİR.
Cevabı oldu.
Tartışmaya açmış olduğum yazım aşağıdadır.
<< Ateistin Aklı Varmı?
Allah’a ve Ahirete inanmadan mantıklı bir yaşam mümkünmü?
Ateistler Allah’a ve ahirete inanmadıklarını iddia ettiklerine göre,
Akıl ve mantıklarının olduğu söylenebilirmi?
Düşünce ve davranışlarına bakılınca deli olduklarınıda söylemek mümkün olmadığına göre!
Hayatlarına anlam kazandıran akıl ve mantıklarını doğru kullandıkları söylenebilirmi?
Çünkü sonu yokluk olduğuna inanılan ölümlü bir hayatı tüm zorluklarına rağmen sülük gibi sürünerek kadavra oluncaya kadar sürdürme isteği hangi akıl ve mantık ile izah edilebilir?
Ben ateistlerin ya mantıklarının olmadığına veya akıllarını doğru kullanamadıklarına inanıyorum.
Siz bu konuda ne dersiniz? >>
Necdet EREM.
Ateistin dinin olmadığını söylemekte doğru değildir.
Akıl inanma yeteneği olduğuna göre!
Her akıl sahibi öyle ve böyle bir şeye veya bir şeylere iradesinin dışında inanmak zorundadır.
Atesitlerde önce inanmadıkları inkar dinine!
Sonrada adına tabiat dedikleri TEK TANRILI BİR DİNE İNANIYORLAR.
Bu TEK TANRILI DİNİN GERÇEK DİNDEN FARKI!..
Sadece İBADETİNİN OLMADIĞI ZANLARIDIR.
Halbuki Allahın kudret kitabı olan Tabiatın her konuda uyulması gereken sayılamayacak kadar TEKVİNİ kuralları var.
ONLAR HER İSTEDİKLERİNİ KENDİLERİNE VERECEK emirlerine amade,
Fakat onlardan karşılığında hiç bir şey istemediğini zan ettikleri,
Kendilerine karşı sorumlu,
Kendilerinin ona karşı sorumluluklarının olmadığı bir tanrı bulduklarının yanılgısı içindedirler.
Sadece adına tanrı deyip kutsamıyorlar.
Tabiat dedikleri bu KÖR, SAĞIR, HER İŞİNİN TESADÜFE BAĞLI olduğu tanrı inancı onların hayatlarına anlam ve amaç kazandıran,
YAŞAMI ZORLUKLARINA RAĞMEN YAŞANMAYA DEĞER KILAN,
EBEDİ YAŞAM İDEAL VE ARZULARININ GERÇEKLEŞME ŞANSINI ELLERİNDEN ALARAK Onları hiçte kabul edemeyecekleri YOKLUĞA MAHKUM ETTİĞİNİN FARKINDA OLMADIKLARINI SANMIYORUM.
Bunlarınki SADECE FANTAZİDEN İBERET BİR SAFSATADIR.
Başka adı da olamaz.
İnsanı yokluğa mahkum edip;
İnsan hayatının anlamını ortadan kaldıran,
İnsanı İdam emri verilip, İnfaz gününü bekleyen hayvan dönüşümü bir mahkum haline sokan düşünceyi akıl ve mantık sahiplerine kabul ettirme mücadelesi ise bütün iddiaları gibi hayret veren diğer bir davranış bozukluklarından başka bir şey değildir.
Ateisti için din gerekli mi sorusundan önce,
Ben Ateist için AKLIN GEREKLİLİĞİNE İNANIYORUM.
YORUMLAR
“Bir insanın başkalarında kusur görmesi, ayıplaması, gerçekte kendi kusurunu görmesi demektir. İnsanın önce kendisindeki kin, kıskançlık, hırs, zalimlik gibi kötü huyları görmesi, onlardan arınması lazımdır. Ondan sonra başkalarını ayıplamalıdır.”
Evet,
Değerli Dostum.
Benimde anlatmak istediğim Mevlana Hz. lerinin söylediğinden başkası değilki.
Bir insanın başkalarında kusur araştırması görmesi, ayıplaması!
Gerçekte kendi kusurunu görmemesi veya kendi kusurunu meşrulaştırmak için emsal ararama psikolojik refleksinden başka bir şey değildir.
“İnsanın önce kendisindeki kin, kıskançlık, hırs, zalimlik gibi kötü huyları görmesi, onlardan arınması lazımdır.”
(Mevlana Celaleddln Hz.)
Böyle olsa bile hiç bir kimsenin bir başkalarının kusurlarını araştırması, görmesi, onları hata ve kusurlarından dolayı rencide etmesi gib bir hak ve yetkisi yoktur, olamaz.
Çünkü insan insanlara karşı değil ancak Allah'a karşı sorumludur.
Allah'ın da insanları yargılamada,
sorgulamada,
hata ve günahlarının tespitinde hiç bir kimseye ihtiyacı olmadığı gibi kiseyi bu kanuda gervlendirdiğinden de söz edilemez.
Menakıptan ( menkıbe kitaplarından) okuduğum ve bizzat yaşadığım bir olayı size anlatayım.
Bir gün Bursa ilimizin bir ilçesinde kalabalık bir cemaate sohbet ederken,
suratı pancar gibi kızarmış daha önceden de tanıdığım Ni... isimli bir arkadaş kalabalığı yara yara ta dizimin dibine kadar gelip oturdu.
Oturdu amma;
Bu kardeşimiz öyle kokuyordu ki, meyhanenin kapısından dışarıya taşan değil, içinde ancak bukadar alkol kokusu olabilirdi.
Cemaatte rahatsızlık duyanlar oldu.
Bir müddet sonra sohbeti bitirdiğimde, Ni.. isimli arkadaşı onunla konuşmama fırsat vermeden yakın dostları alıp götürmüşler.
Sorduğumda da mahcubiyet içinde onun adına özür beyan ettiler.
Bu arada menakıptan okuduğum menkıbeyi o arkadaşlara anlattım.
Ve keşke Ni… ile görüşseydim diye hayıflandım.
Menkıbe benim yaşadığımın bir benzeri.
Kamil bir mürşidin vaz-u nasihatine sarhoş birisi gelmiş.
Bu uygunsuz hale cemaaten tepkiler gelmeye başlayınca!.
Mürşid alim ve ferasetli gerçek bir mürşit olacak ki cemaatine hitaben!
“ Ey cemaat eğer hepimizin işlemiş olduğu irili ufaklı haram ve günahlar şu kardeşimizin içtiği içki gibi sarhoş etseydi şuan BEN DÂHİL bu cemaatte ayık insan bulamazdınız.
Siz işlediğiniz günahlardan utanmıyorsunuz da size günahlarınızı hatırlatan bu kardeşinize neden buğz ediyor öfke duyuyorsunuz.”
Evet,
Maalesef insan yaratılış itibariyle imtihana, teste tabi olduğundan dolayı kendisine verilmiş olan tüm duygular mütecavizdir. ( yani sınırsızdır.)
Akıl, ilim, irade, vicdan vs. iyiye kullanılan his ve duygular onun meleklerden daha üstün ve yetenekli olduğu gerçek kimliğini geliştirebilmesi içindir.
Dinlerin varlık sebebi dünyada medeniyet kurulmasını sağlayan bu duyguların,
Yine medeniyetleri yıkmasını önlemek adına ıslah ve terbiye edilmesidir.
Ancak inananı ve inkâr edeni ile insan!
Ne hayvan gibi iradesiz itaat,
Nede bilinçsiz ibadet etmeye mecbur bir melek olarak yaratılmamıştır.
Onun için inanan insanların hiç birisi hatasız, günahsız, kusursuz olmadığı gibi!
İnkârcılarında yine hiç birisi saygı, sevgi, merhamet, şefkat gibi insanı insan yapan manevi his ve duygulardan mahrum değildir.
Nihayetinde hepimiz insanız.
İnananı ile inanamayanı ile hepimiz ruh ve beden ile bir olgunlaşma sürecinden geçiyoruz daha doğrusu geçiriliyoruz.
Önemli olan geliştirmekte olduğumuz ruh ve beden standartlarımızın farkında olmak.
Maddenin dar sınırları arasında boğulup yozlaşmak değil,
Mananın engin ufuklarında her gün bir adım daha yukarıya doğru gelişme trendi yakalamak olmalıdır.
Sadece dikkat edilmesi lazım gelen bir fark var.
Maddi ve manevi açıdan olgunlaşmak inanan için bir vazife ve sorumluluk olmasına rağmen;
inanmayan için sosyal hayata uyum mecburiyeti ve bir fantezidir.
Çünkü inanan inandığını yaşamak zorundadır ki!
Tüm inanç sistemleri hayatın ölüm ile son bulmadığını,
kişinin bu test alanında sevgi, saygı, hoşgörü temeline dayalı olan inancını nasıl yaşadığı ve çevresine nasıl yansıttığını göstererek yaratıldığı amaca ne kadar hizmet ettiğidir.
Yani Yunusumuzun, Mevlanamızın, Hacı Bektaşıvelimizin, Ahmet Yesevimizin, hepsinin ilim, marifet ve fazilet kaynağı önder ve örnekleri olan Hz. Muhammedin,
İnsanlık tarihi boyunca sayıları yüzbinleri aşkın sair peygamberler vasıtası ile tebliğ ve tatbik edilmiş dinlerin,
Konfiçyusun, Budanın vs. insanlığa vermek istediği insan gibi yaşamak,
insan olmanın onurunu kurtarmak ve korumada, adil ve ahlaklı olma mesajıdır.
Bu değerler dikkat edilirse insanı insan eden değerlerdir.
Elde edilmesi korunup kollanarak geliştirilmesi insanın kendisine rağmen göstereceği bir gayret ve fedakârlık ister.
Ve değeri, zorluğu özverisi nispetinde de dünyayı aşkın bir karşılığının bulunması gerekir.
Ki.
Ebediyet sevdalısı ruhun istekleri ve terbiyesi karşılığında basit ve karşılıksız veya sadece dünya ile sınırlı bir fantezi olmaktan çıksın.
Selam ve dua ile.
Necdet EREM tarafından 9/11/2011 11:11:32 AM zamanında düzenlenmiştir.
Bir insanın başkalarında kusur görmesi,ayıplaması,gerçekte kendi kusurunu görmesi demektir.İnsanın önce kendisindeki kin,kıskançlık,hırs,zalimlik gibi kötü huyları görmesi,onlardan arınması lazımdır.Ondan sonra başkalarını ayıplamalıdır.
MEVLANA...
Necdet EREM
“Bir insanın başkalarında kusur görmesi, ayıplaması, gerçekte kendi kusurunu görmesi demektir. İnsanın önce kendisindeki kin, kıskançlık, hırs, zalimlik gibi kötü huyları görmesi, onlardan arınması lazımdır. Ondan sonra başkalarını ayıplamalıdır.”
Evet,
Değerli Dostum.
Benimde anlatmak istediğim Mevlana Hz. lerinin söylediğinden başkası değilki.
Bir insanın başkalarında kusur araştırması görmesi, ayıplaması,
Gerçekte kendi kusurunu görmemesi veya kendi kusurunu meşrulaştırmak için emsal ararama psikolojik refleksinden başka bir şey değildir.
“İnsanın önce kendisindeki kin, kıskançlık, hırs, zalimlik gibi kötü huyları görmesi, onlardan arınması lazımdır.”(Mevlana Celaleddln Hz.)
Böyle olsa bile başkalarının kusurlarını araştırması görmesi onları rencide etmesi ona hak olamaz.
Menakıptan ( menkıbe kitaplarından) okuduğum ve bizzat yaşadığım bir olayı size anlatayım.
Bir gün kalabalık bir cemaate sohbet ederken, suratı pancar gibi kızarmış birisi kalabalığı yara yara ta dizimin dibine kadar gelip oturdu.
Oturdu amma bu kardeşimiz öyle kokuyordu ki meyhanenin kapısından değil, içinden ancak bukadar alkol kokusu gelebilirdi.
Cemaatte rahatsızlık duyanlar oldu.
Bir müddet sonra sohbeti bitirdiğimde, Ni.. isimli arkadaşı onunla konuşmama fırsat vermeden yakın dostları alıp götürmüşler.
Sorduğumda da mahcubiyet içinde onun adına özür beyan ettiler.
Bu arada menakıptan okuduğum menkıbeyi o arkadaşlara anlattım.
Ve keşke Ni… ile görüşseydim diye hayıflandım.
Menkıbe benim yaşadığımın bir benzeri.
Kamil bir mürşidin vaz-u nasihatine sarhoş birisi gelmiş, cemaat te tepki göstermiş.
Amma mürşid gerçek bir mürşit ki cemaatine hitaben “ ey cemaat eğer hepimizin işlemiş olduğu irili ufaklı haram ve günahlar şu kardeşimizin içtiği içki gibi sarhoş etseydi şuan BEN DÂHİL bu cemaatte ayık insan bulamazdınız.
Siz işlediğiniz günahlardan utanmıyorsunuz da size günahlarınızı hatırlatan bu kardeşinize neden buğz ediyor öfke duyuyorsunuz.”
Evet,
Maalesef insan yaratılış itibariyle imtihana, teste tabi olduğundan dolayı kendisine verilmiş olan tüm duygular mütecavizdir. ( yani sınırsızdır.)
Akıl, ilim, irade, vicdan vs. iyiye kullanılan his ve duygular onun meleklerden daha üstün ve yetenekli olduğu gerçek kimliğini geliştirebilmesi içindir.
Dinlerin varlık sebebi dünyada medeniyet kurulmasını sağlayan bu duyguların yine medeniyetleri yıkmasını önlemek adına ıslah ve terbiye edilmesidir.
Ancak inananı ve inkâr edeni ile insan!
Ne hayvan gibi iradesiz itaat,
Nede bilinçsiz ibadet etmeye mecbur bir melek olarak yaratılmamıştır.
Onun için inanan insanların hiç birisi hatasız, günahsız, kusursuz olmadığı gibi!
İnkârcılarında yine hiç birisi saygı, sevgi, merhamet, şefkat gibi insanı insan yapan manevi his ve duygulardan mahrum değildir.
Nihayetinde hepimiz insanız.
İnananı ile inanamayanı ile hepimiz ruh ve beden ile bir olgunlaşma sürecinden geçiyoruz daha doğrusu geçiriliyoruz.
Önemli olan geliştirmekte olduğumuz ruh ve beden standartlarımızın farkında olmak.
Maddenin dar sınırları arasında boğulup yozlaşmak değil, mananın engin ufuklarında her gün bir adım daha yukarıya doğru gelişme trendi yakalamak olmalı.
Sadece dikkat edilmesi lazım gelen bir fark var.
Maddi ve manevi açıdan olgunlaşmak inanan için bir vazife ve sorumluluk olmasına rağmen; inanmayan için sosyal hayata uyum mecburiyeti ve bir fantezidir.
Çünkü inanan inandığını yaşamak zorundadır ki!
Tüm inanç sistemleri hayatın ölüm ile son bulmadığını, kişinin bu test alanında sevgi, saygı, hoşgörü temeline dayalı olan inancını nasıl yaşadığı ve çevresine nasıl yansıttığını göstererek yaratıldığı amaca ne kadar hizmet ettiğidir.
Yani Yunusumuzun, Mevlanamızın, Hacı Bektaşıvelimizin, Ahmet Yesevimizin, hepsinin ilim, marifet ve fazilet kaynağı önder ve örnekleri olan Hz. Muhammedin, İnsanlık tarihi boyunca sayıları yüzbinleri aşkın sair peygamberler vasıtası ile tebliğ ve tatbik edilmiş dinlerin, Konfiçyusun, Budanın vs. insanlığa vermek istediği insan gibi yaşamak, insan olmanın onurunu kurtarmak ve korumada, adil ve ahlaklı olma mesajıdır.
Bu değerler dikkat edilirse insanı insan eden değerlerdir.
Elde edilmesi korunup kollanarak geliştirilmesi insanın kendisine rağmen göstereceği bir gayret ve fedakârlık ister.
Ve değeri, zorluğu özverisi nispetinde de dünyayı aşkın bir karşılığının bulunması gerekirki.
Ebediyet sevdalısı ruhun istekleri ve terbiyesi karşılığında basit ve karşılıksız veya sadece dünya ile sınırlı bir fantezi olmaktan çıksın.
Selam ve dua ile.
Bir ateistle bir softa arasındaki farkı güzel anlamışsınız ama hala rabbi yessir'iniz deki 4 yanlışınız değişmemiş... birincisi; ilmin herkesin malı olduğuna inanıp ateistlerin kör olduğu yanılgısında ki akıl dışı ısrarınız. ikincisi ; hiç kimsenin şu zamanda tam iman sahibi olamadığı halde kendi kendini kandırdığı yetmezmiş gibi çamurundan etrafa da saçıp bulanık suda antilop avlayan yırtıcılar gibi sinsilik peşindeler. üçüncüsü ; etrafta insanlıktan nasibini almamış o kadar çok insan kılıklı yaratık var ki bunlara isteyen ateist yakıştırması yapıyor isteyen softa ve bunlara bakarak kendi düşüncesini izah etmeye çalışmak buzda pati çekmekten farksızdır sanırım. Dördüncüsü ; elinizdeki rehberin bozulmamış olduğunun hiç bir kanıtı yok kendi kendini destekleyen hiç bir kanıttan bahsediyorum yok işte kitabın korunacağının garantisinin yine kitabın içinde yazdığını söylemek ve buna inanmak kendini kandırmaktan öteye gitmez. buraya yazdığınız bütün yazılarda Adnan Oktar dimağı kokuyor nam-ı diğer Harun YAHYA,eğer ki aklından ille de şüphe duymak istediğiniz birilerini ararsanız Kendine hayrı olmayan bu adamın peşinden gidenlerin aklından rahatlıkla şüphe duyabilirsiniz...
Necdet EREM
Evet,
Hayat, sadece bir esaret ise yaşasın ölüm.
Hayat, sonu belirsiz, yorgunluğu ücretsiz, zorlu bir yol ise yaşasın ölüm.
Hayat, sonu SIFIR olan anlamsız ve amaçsız dramatik bir sahne oyunu ise yaşasın ölüm.
Hayat, zorluklar içinde yaşlanmak, sonunda dirilmemek üzere yok olup kabir çukurunda çürümek ise BİN DEFA yaşasın ölüm.
Hayat!
Sonunda CENNET, meyvesinde Rü-yet olan sonsuz kazanç sağlayan bir ticarethane ise YAŞASIN VE YAŞANSIN HAYAT.
Yozlukların atıldığı, sivriliklerin törpülendiği, cehaletin yenildiği bir atölye ise YAŞASIN VE YAŞANSIN HAYAT.
Hayatı eğitim alanına,
olgunlaşma sürecine,
kazanma kuşağına dönüştüren DÜŞÜNCEYE SELAM OLSUN.
İnsanı hayvanlaştıran,
ruhu yozlaştıran,
hayatı anlamsızlaştıran,
umutları yokluğun girdabına gömen,
İnsana ve insanlığa ihanet tuzakları kuran zihniyet YOK OLSUN.
yoksay
Benden bu konuya yorum ancak bu kadardır çünkü en başında söylediğim noktaya dönüp dolaşıp gelmekten ben sıkıldım bilgi yoksa bir tartışmada aynı şeyleri terennüm etmek şarkıya yakışır tavsiyem o ki bol bol şarkı türkü dinleyin aynı tartışmış gibi olursunuz....
Ateist Foruma Yazılmıştır.
Ateist!
Allahın dünyanın imarı için yaratmış olduğu bir nevi hayvandır.
Değerli Ateist arkadaşlar sakın hayvan benzetmemden gocunmayınız.
Bu hayvan bozuntusu sizin asalet ıspatı gibi iddia edip ıspatlamaya çalıştığınız en önemli tezinizdir.
Yaptığı işten,
yaratılış sebep ve sonucundan,
kendisinde tecelli eden sanat ve hikmetin idrakinden bihaber olana başka ne denir.
Gözlüğünüz tesadüfen oldu desen isyan eden Ateist.
Gözünün tesadüfen yüzünün en uygun yerinde,
görmeye en uygun bir biyolojik yapıda Vs. olduğunu tesadüfen oldu diyecek kadar süper zekaya sahip.
Dişeri dökülüpte dişçide protez yaptıran bir Ateiste yahu dişçiye ne gerek var ağzını havaya doğru açık tut içine temizinden bir avuç toprak birazda su doldur tesadüf tanrınız ağzınıza en uygunundan bir protez yapıp yerleştirsin desek.
Bize demediklerini bırakmazlar.
Amma ağızlarında azısı, kürsüsü, kesicisi ile otuz iki dişin çene kemiklerinde, ses mahraçlarına çiğneme tekniğine uygun varlığını tesadüfe havale etmekte hiç bir rahatsızlık duymazlar.
Buda tam yirmi birinci yüzyıl maskaralığının tipik bir örmeği.
Ateistlerin teknik buluşlara imza attıkları iddiasında bir nebze doğruluk payı olsa da!..
Bilim ve teknoloji bir bayrak yarışıdır.
İnsanlığın ortak malıdır.
Bilimin ve bilginin,
Dini, dili, memleketi ve milliyeti olmaz ve sorulmaz.
İnsanlık tarihinin gelişme seyrinde önlerine getirmiş olduğu imkan,
Sosyal hayatın dayatmış olduğu ihtiyaç ve merak o keşiflere birilerinin imzasını zaten attıracaktı.
Buda bazen eşyaya niçin yaratılmış mantığı ile değil,
NASIL OLUŞMUŞ MERAKI İLE BAKANLARA NASİP OLUYOR.
İşte onun için diyoruz ya!
Ateist!
Allahın dünyanın imarı için yaratmış olduğu bir nevi hayvandır.
Sonra yaptığı ile böbürlenmeye de hakları yoktur.
Yapmaya muvaffak olduğu her ne ise!..
Önce O inanmadığını söylese de O’na akıl ve yeteneği veren Allaha,
Bilgi ve imkanlarını da insanlık tarihine borçludurlar.
Sonra çok şey mi yaptıklarını sanıyorlar.
Semalarda uçurdukları jetlerin en gelişmişi,
Allahın bataklıklarda bir mevsimde dünyaya gelmiş ve gelecek insan sayısından fazla ürettiği topalından bir sivrisinek ile mukayese edilebilirmi?
İşte yere göğe sığdırılamayan İNSAN KATLİAMI İÇİN geliştirilmiş teknolojileri. (Tabi sadece onların malı değil. İyisi ile kötüsü ile İnsanlığın ortak çabasının ürünü.)
Kimyasal gelişmeler alanında basit bir kurtçuk olan Bal arısı,
Kör bir ipek böceği!..
Dünyanın en büyük kimyagerlerini laboratuarları,
Dokuma uzmanlarını gelişmiş makine ve fabrikaları ile kendilerine talebeliğe bile kabul etmezler.
Yirmi birinci yüzyıl bilim ve teknolojisinin materyalist mantığı arının yaptığı balın
hala taklidini bırakın terkibini, ipek böceğinin kozasını nasıl ördüğünü anlamaktan aciz.
Arıya ipek böceğine bu harika sanatlar bir yaratıcı tarafından yaptırılmıyor da onlar bu sanat harikalarını kendi bilgi ve sanatları ile yapıyor iseler!
Bütün insanlık bütün bilim ve teknolojisi ile
Yaratıldığı günün ilkelliğinde yaşayan bir arı, bir sivrisinek, bir örümcek bile olamaz.
Amma onlar ne tanrı tanır ne ahiret düşünür.
Ne ahlak bilir ne ibadet.
İnsan ile hayvan arasında tek fark var.
Öyle felsefenizin iddia ettiği gibi düşünme, konuşma falan değil.
O tek fark!
İman ve ibadettir.
Bakın bütün hayvanların davranış ve yaşam tarzı hiçte düşüncesizce olmadığını gösteriyor.
En az bir ateistten daha çok geçmiş asllarına saygıları,
gelecek nesline karşı farkında oldukları sorumlulukları ile YARATICILARININ EMİRİ TEKVİNİYESİNE İTAATLERİ VAR.
Konuşma farkı ise her hayvanın hatta her canlının kendi nev-i ile iletişim adına çıkardığı sesler veya hal dilleri var ve evrenseldir.
Sizin gibi sınırlar değişince LAL KESİLMEZLER.
İnsanın dışında hiçbir canlının sadece akıl ve iradesi ile iman ve ibadeti yoktur.
Bunlar gösteriyor ki!
Ateist olduğuna inanan ve iddia edenler!
İnsan olmanın sorumluluğunu taşıyamayınca hayvan olmanın sorumsuzluğuna SIĞINIYORLAR.
Ve.
Allahın dünyanın imarı için yaratmış olduğu bir nevi hayvan sözünü doğruluyorlar..
Varsa başka bir farkınız farkınızı gösteriniz.
Allah’ı görme ve anlama isteğiniz!
Hücrenizin, diş kovuğunuzda yaşayan bir bakteri veya bir sivilcenizin içinde milyonlarcasının yaşayıp, gelişip öldüğü mikrobik canlının SİZİ GÖRME VE ANLAMA İSTEĞİNDEN DAHA ANLAMLI DEĞİDLİR.
Evet siz bu kafa ile Tüm kainatı var eden Allah’ı bilemezsiniz.
Çükü bunu HAK ETMİYORSUNUZ.
İNKARIN İMKANI YOKTUR.
NE KENDİNİZE NE DE AKLINIZA İHANET ETMEKTEN VAZGEÇİN.
yaşamınız anlam kazansın.
Yok olmak için ÖLÜMÜNE MÜCADELE ETMEYİNİZ.
Yok olmak için SADECE AKIL VE CESARET İSTER.
Tabi inanmadığınızı iddia ettiğiniz CEHENNEME GİRMEKTEN ÖDÜNÜZ KOPKMUYOR İSE.
Sürekli aynı şeyleri tekrar etmenizden ne demek istediğiniz değil de neyi diyemediğinizi ben anlamışken siz neden bu kadar kendinize işkence ediyorsuzun anlamış değilim siz bir alışkanlığı bırakmanın ruh dengenizi nasıl alt-üst edeceğini düşünürken ben bu depremi daha erken yaşta atlattığım için şu an bir şeye inanma daha doğrusu sırtını yaslama gibi bir ihtiyaç duymuyorum ve bu sizin tuhafınıza gittiği için yok amaçsız yaşam yok baktığım her şeyde yaratanı görüyorum kandırmacasından bahsediyorsunuz.Belki de Nitchze'nin dediği gibidir tanrı ölmüştür yaşam kurulmuş ve tanrısız kalmıştır. ben bunları düşünürken rahatsız olmuyorum ama siz bunları okurken nasıl acı çekiyorsunuz ne tür depremler yaşıyorsunuz bu yazdıklarınızdan anlaşılıyor Eğer tanrı varsa ve yaptığım her şeyi görüyorsa da ben kendimden eminim ki sözde bana verdiği akılla hesabını veremeyeceğim bilinçli hatalar yapmıyorum. Böyle bir yaşamın neresi sizi korkutuyor ve içinde hınçla linç duygusuna dönüşüyor...
Necdet EREM
Allahın dünyanın imarı için yaratmış olduğu bir nevi hayvandır.
Değerli Ateist arkadaşlar sakın hayvan benzetmemden gocunmayınız.
Bu hayvan bozuntusu sizin asalet ıspatı gibi iddia edip ıspatlamaya çalıştığınız en önemli tezinizdir.
Yaptığı işten,
yaratılış sebep ve sonucundan,
kendisinde tecelli eden sanat ve hikmetin idrakinden bihaber olana başka ne denir.
Gözlüğünüz tesadüfen oldu desen isyan eden Ateist.
Gözünün tesadüfen yüzünün en uygun yerinde,
görmeye en uygun bir biyolojik yapıda Vs. olduğunu tesadüfen oldu diyecek kadar süper zekaya sahip.
Dişeri dökülüpte dişçide protez yaptıran bir Ateiste yahu dişçiye ne gerek var ağzını havaya doğru açık tut içine temizinden bir avuç toprak birazda su doldur tesadüf tanrınız ağzınıza en uygunundan bir protez yapıp yerleştirsin desek.
Bize demediklerini bırakmazlar.
Amma ağızlarında azısı, kürsüsü, kesicisi ile otuz iki dişin çene kemiklerinde, ses mahraçlarına çiğneme tekniğine uygun varlığını tesadüfe havale etmekte hiç bir rahatsızlık duymazlar.
Buda tam yirmi birinci yüzyıl maskaralığının tipik bir örmeği.
Ateistlerin teknik buluşlara imza attıkları iddiasında bir nebze doğruluk payı olsa da!..
Bilim ve teknoloji bir bayrak yarışıdır.
İnsanlığın ortak malıdır.
Bilimin ve bilginin,
Dini, dili, memleketi ve milliyeti olmaz ve sorulmaz.
İnsanlık tarihinin gelişme seyrinde önlerine getirmiş olduğu imkan,
Sosyal hayatın dayatmış olduğu ihtiyaç ve merak o keşiflere birilerinin imzasını zaten attıracaktı.
Buda bazen eşyaya niçin yaratılmış mantığı ile değil,
NASIL OLUŞMUŞ MERAKI İLE BAKANLARA NASİP OLUYOR.
İşte onun için diyoruz ya!
Ateist!
Allahın dünyanın imarı için yaratmış olduğu bir nevi hayvandır.
Sonra yaptığı ile böbürlenmeye de hakları yoktur.
Yapmaya muvaffak olduğu her ne ise!..
Önce O inanmadığını söylese de O’na akıl ve yeteneği veren Allaha,
Bilgi ve imkanlarını da insanlık tarihine borçludurlar.
Sonra çok şey mi yaptıklarını sanıyorlar.
Semalarda uçurdukları jetlerin en gelişmişi,
Allahın bataklıklarda bir mevsimde dünyaya gelmiş ve gelecek insan sayısından fazla ürettiği topalından bir sivrisinek ile mukayese edilebilirmi?
İşte yere göğe sığdırılamayan İNSAN KATLİAMI İÇİN geliştirilmiş teknolojileri. (Tabi sadece onların malı değil. İyisi ile kötüsü ile İnsanlığın ortak çabasının ürünü.)
Kimyasal gelişmeler alanında basit bir kurtçuk olan Bal arısı,
Kör bir ipek böceği!..
Dünyanın en büyük kimyagerlerini laboratuarları,
Dokuma uzmanlarını gelişmiş makine ve fabrikaları ile kendilerine talebeliğe bile kabul etmezler.
Yirmi birinci yüzyıl bilim ve teknolojisinin materyalist mantığı arının yaptığı balın
hala taklidini bırakın terkibini, ipek böceğinin kozasını nasıl ördüğünü anlamaktan aciz.
Arıya ipek böceğine bu harika sanatlar bir yaratıcı tarafından yaptırılmıyor da onlar bu sanat harikalarını kendi bilgi ve sanatları ile yapıyor iseler!
Bütün insanlık bütün bilim ve teknolojisi ile
Yaratıldığı günün ilkelliğinde yaşayan bir arı, bir sivrisinek, bir örümcek bile olamaz.
Amma onlar ne tanrı tanır ne ahiret düşünür.
Ne ahlak bilir ne ibadet.
İnsan ile hayvan arasında tek fark var.
Öyle felsefenizin iddia ettiği gibi düşünme, konuşma falan değil.
O tek fark!
İman ve ibadettir.
Bakın bütün hayvanların davranış ve yaşam tarzı hiçte düşüncesizce olmadığını gösteriyor.
En az bir ateistten daha çok geçmiş asllarına saygıları,
gelecek nesline karşı farkında oldukları sorumlulukları ile YARATICILARININ EMİRİ TEKVİNİYESİNE İTAATLERİ VAR.
Konuşma farkı ise her hayvanın hatta her canlının kendi nev-i ile iletişim adına çıkardığı sesler veya hal dilleri var ve evrenseldir.
Sizin gibi sınırlar değişince LAL KESİLMEZLER.
İnsanın dışında hiçbir canlının sadece akıl ve iradesi ile iman ve ibadeti yoktur.
Bunlar gösteriyor ki!
Ateist olduğuna inanan ve iddia edenler!
İnsan olmanın sorumluluğunu taşıyamayınca hayvan olmanın sorumsuzluğuna SIĞINIYORLAR.
Ve.
Allahın dünyanın imarı için yaratmış olduğu bir nevi hayvan sözünü doğruluyorlar..
Varsa başka bir farkınız farkınızı gösteriniz.
Allah’ı görme ve anlama isteğiniz!
Hücrenizin, diş kovuğunuzda yaşayan bir bakteri veya bir sivilcenizin içinde milyonlarcasının yaşayıp, gelişip öldüğü mikrobik canlının SİZİ GÖRME VE ANLAMA İSTEĞİNDEN DAHA ANLAMLI DEĞİDLİR.
Evet siz bu kafa ile Tüm kainatı var eden Allah’ı bilemezsiniz.
Çükü bunu HAK ETMİYORSUNUZ.
İNKARIN İMKANI YOKTUR.
NE KENDİNİZE NE DE AKLINIZA İHANET ETMEKTEN VAZGEÇİN.
yaşamınız anlam kazansın.
Yok olmak için ÖLÜMÜNE MÜCADELE ETMEYİNİZ.
Yok olmak için SADECE AKIL VE CESARET İSTER.
Tabi inanmadığınızı iddia ettiğiniz CEHENNEME GİRMEKTEN ÖDÜNÜZ KOPKMUYOR İSE.
Arkadaşlar kavga edecek bir şey yok.
İkinizde yazım hakkında yorumlarınızı medenice ortaya koymuşsunuz.
İkinize de teşekkür ederim.
İnsanlar robot değil ki programlandığı doğrultuda hareket etsin, tek düze düşünüp, sadece yönlendirildiği istikamete yürüsün.
Bakın insanlık için en büyük bir felaketin habercisi olabilecek, robotların bile özgür düşünme ve hareket ettirilmesi adına kurgu da olsa çalışmalar var.
Her insan ayrı bir alem olduğundan dolayı;
Aynı konu üzerinde iki kişiye aynı şeyleri düşündürmenin imkânı yoktur.
Elbette farklı düşüneceğiz,
Farklı inanacağız,
Farklı ifade edeceğiz.
Bu bizim olmazsa olmazımız olan insani yönümüzdür.
İnsanın farklı düşünmesi medeniyetin varlık sebebidir.
Her kafa bir atölye, bir fabrika veya bir mutfak gibidir.
Gelen malzeme, (dış uyarıcı bilgiler.)
Talep edilen sipariş,(ihtiyaç)
Ustanın sanat ve bilgi birikimine göre farklı üretimler yapılır.
Neden düşüncelerimiz sınırlayalım.
Yeter ki iyi niyet olsun.
Saygının çözemeyeceği problem,
Sevginin kazanamayacağı gönül,
Sabrın yenemeyeceği zorluk yoktur.
Yeter ki doğru, yerinde ve zamanında kullanabilelim.
Selam ve Sevgi ile.
Not.
İnsanların etrafına zarar vermeleri dindarlıklarından değil.
Sadece dinin yasakladığı bencillik ve ahlaksızlıklarındandır.
Bunlar genelde insanların etki karşısındaki tepki refleksinden kaynaklanır.
İnananı ile inanmayanı ile hiçbir insan melek değildir. ( günahsız)
Zaten insanı insan yapan,
Kendisine kontrolsüz verilmiş olan hırs, haset, öfke, düşmanlık, gasp gibi his ve duygularını sınırlama ve doğru kullanma ile imtihan olmuyormu?
Hiç bir insan her zaman kötü olamadığı gibi!
Hiç bir insan da her hal ve durumda iyiliğini koruma imkânına sahip değildir.
Hayat ve davranışlar etki ve tepki esası üzerine kurulmuş olup,
Duymak istemediğin sözü söylemez, sana yapılmamasını istemediğin şeyi başkasına yapmazsan başkalarından kötü muamele görmeyeceğin gibi, aşırı itimat ile kendini teslim etmezsen büyük zararlar ile de karşılaşma ihtimalin azalmış olur.
Sözün özü!
İnsan hakkında genelleme yapılacak kadar basit bir yaratılışta değildir.
Necdet EREM tarafından 9/9/2011 5:43:56 PM zamanında düzenlenmiştir.
Dinci Geçinen fakat etrafına çok zarar veren insanların gazabına ben de geldim ama bütün inananları manyak yada akıldan yoksun olarak değerlendirmedim. Şu yazdıklarınızı anlamak istiyorum, yaşadıklarınız her ne derce zorluklardı bilmiyorum ama benim de sizi muhattab almak gibi bir kaygım yoktu sadece bi yere yazı yazıyorsunuz eleştiri alınca da yakıp yıkmak yerine doğru bildiklerinizi ortaya koymanız çok mu zor? Eğer zor geliyorsa yanılmışım deyip yazdıklarını geri çekmekte bir erdemdir. Anlayış gerek karşılıklı anlayış ! ilk adımı atıyorum ve yazdıklarım doğru bildiklerimi ortaya koymak adınaydı şahsi kimseyle bir problemim yok Kırdımsa özür dilerim.
Necdet EREM
İkinizde yazım hakkında yorumlarınızı medenice ortaya koymuşsunuz.
İkinize de teşekkür ederim.
İnsanlar robot değil ki programlandığı doğrultuda hareket etsin, tek düze düşünüp, sadece yönlendirildiği istikamete yürüsün.
Bakın insanlık için en büyük bir felaketin habercisi olabilecek, robotları bile özgür düşünme ve hareket ettirilmesi adına kurgu da olsa çalışmalar var.
Bir konu üzerinde iki kişiye aynı şeyleri düşündürmenin imkânı yok.
İnsanın farklı düşünmesi medeniyetin varlık sebebidir.
Her kafa bir atölye, bir fabrika veya bir mutfak gibidir.
Gelen malzeme, (dış uyarıcı bilgiler.)
Talep edilen sipariş,(ihtiyaç)
Ustanın sanat ve bilgi birikimine göre farklı üretimler yapılır.
Neden düşüncelerimiz sınırlayalım.
Yeter ki iyi niyet olsun.
Saygı çözemeyeceği problem, sevginin kazanamayacağı gönül, sabrın yenemeyeceği zorluk yoktur.
Yeter ki doğru, yerinde ve zamanında kullanabilelim.
Selam ve Sevgi ile.
Necdet EREM
Arkadaşlar kavga edecek bir şey yok.
İkinizde yazım hakkında yorumlarınızı medenice ortaya koymuşsunuz.
İkinize de teşekkür ederim.
İnsanlar robot değil ki programlandığı doğrultuda hareket etsin, tek düze düşünüp, sadece yönlendirildiği istikamete yürüsün.
Bakın insanlık için en büyük bir felaketin habercisi olabilecek, robotların bile özgür düşünme ve hareket ettirilmesi adına kurgu da olsa çalışmalar var.
Her insan ayrı bir alem olduğundan dolayı;
Aynı konu üzerinde iki kişiye aynı şeyleri düşündürmenin imkânı yoktur.
Elbette farklı düşüneceğiz,
Farklı inanacağız,
Farklı ifade edeceğiz.
Bu bizim olmazsa olmazımız olan insani yönümüzdür.
İnsanın farklı düşünmesi medeniyetin varlık sebebidir.
Her kafa bir atölye, bir fabrika veya bir mutfak gibidir.
Gelen malzeme, (dış uyarıcı bilgiler.)
Talep edilen sipariş,(ihtiyaç)
Ustanın sanat ve bilgi birikimine göre farklı üretimler yapılır.
Neden düşüncelerimiz sınırlayalım.
Yeter ki iyi niyet olsun.
Saygının çözemeyeceği problem,
Sevginin kazanamayacağı gönül,
Sabrın yenemeyeceği zorluk yoktur.
Yeter ki doğru, yerinde ve zamanında kullanabilelim.
Selam ve Sevgi ile.
Not.
İnsanların etrafına zarar vermeleri dindarlıklarından değil.
Sadece dinin yasakladığı bencillik ve ahlaksızlıklarındandır.
Bunlar genelde insanların etki karşısındaki tepki refleksinden kaynaklanır.
İnananı ile inanmayanı ile hiçbir insan melek değildir. ( günahsız)
Zaten insanı insan yapan,
Kendisine kontrolsüz verilmiş olan hırs, haset, öfke, düşmanlık, gasp gibi his ve duygularını sınırlama ve doğru kullanma ile imtihan olmuyormu?
Hiç bir insan her zaman kötü olamadığı gibi!
Hiç bir insan da her hal ve durumda iyiliğini koruma imkânına sahip değildir.
Hayat ve davranışlar etki ve tepki esası üzerine kurulmuş olup,
Duymak istemediğin sözü söylemez, sana yapılmamasını istemediğin şeyi başkasına yapmazsan başkalarından kötü muamele görmeyeceğin gibi, aşırı itimat ile kendini teslim etmezsen büyük zararlar ile de karşılaşma ihtimalin azalmış olur.
Sözün özü!
İnsan hakkında genelleme yapılacak kadar basit bir yaratılışta değildir.
yoksay
BEN BURDA DÜŞÜNCEMİ BELİRTTİM YOK YADA VARSINIZ UMURUMDA DEĞİL, TARTIŞMA KONSEYİ DÜZENLEMEDİM... TANRIYA ŞÜKÜR İSTEDİĞİM YERDEYİM, İÇİM HUZUR DOLU EN AZINDAN BAŞIMI YASTIĞA RAHAT KOYUYORUM ... TANRIYA İNANMADIĞI İÇİN KORKACAK BİR ŞEYİ OLMAYAN BİR MANYAĞIN KAHRINI ÇEKİP SOKAĞA ATTIĞI DÖRT ÇOCUĞU BAŞIM DİK ÇALIŞARAK ORTAYA GETİRECEK KADAR KADIN ADAMIM ADAM...SİZ KENDİNİZE BAKIN... MUHATAP OLMAYIN BENİMLE BEN ARKADAŞA YORUM YAZDIM EFENDİ SANA DEĞİL....
Necdet EREM
İkinizde yazım hakkında yorumlarınızı medenice ortaya koymuşsunuz.
İkinize de teşekkür ederim.
İnsanlar robot değil ki programlandığı doğrultuda hareket etsin, tek düze düşünüp, sadece yönlendirildiği istikamete yürüsün.
Bakın insanlık için en büyük bir felaketin habercisi olabilecek, robotların bile özgür düşünme ve hareket ettirilmesi adına kurgu da olsa çalışmalar var.
Bir konu üzerinde iki kişiye aynı şeyleri düşündürmenin imkânı yok.
İnsanın farklı düşünmesi medeniyetin varlık sebebidir.
Her kafa bir atölye, bir fabrika veya bir mutfak gibidir.
Gelen malzeme, (dış uyarıcı bilgiler.)
Talep edilen sipariş,(ihtiyaç)
Ustanın sanat ve bilgi birikimine göre farklı üretimler yapılır.
Neden düşüncelerimiz sınırlayalım.
Yeter ki iyi niyet olsun.
Saygı çözemeyeceği problem, sevginin kazanamayacağı gönül, sabrın yenemeyeceği zorluk yoktur.
Yeter ki doğru, yerinde ve zamanında kullanabilelim.
Selam ve Sevgi ile.
Necdet EREM
Arkadaşlar kavga edecek bir şey yok.
İkinizde yazım hakkında yorumlarınızı medenice ortaya koymuşsunuz.
İkinize de teşekkür ederim.
İnsanlar robot değil ki programlandığı doğrultuda hareket etsin, tek düze düşünüp, sadece yönlendirildiği istikamete yürüsün.
Bakın insanlık için en büyük bir felaketin habercisi olabilecek, robotların bile özgür düşünme ve hareket ettirilmesi adına kurgu da olsa çalışmalar var.
Her insan ayrı bir alem olduğundan dolayı;
Aynı konu üzerinde iki kişiye aynı şeyleri düşündürmenin imkânı yoktur.
Elbette farklı düşüneceğiz,
Farklı inanacağız,
Farklı ifade edeceğiz.
Bu bizim olmazsa olmazımız olan insani yönümüzdür.
İnsanın farklı düşünmesi medeniyetin varlık sebebidir.
Her kafa bir atölye, bir fabrika veya bir mutfak gibidir.
Gelen malzeme, (dış uyarıcı bilgiler.)
Talep edilen sipariş,(ihtiyaç)
Ustanın sanat ve bilgi birikimine göre farklı üretimler yapılır.
Neden düşüncelerimiz sınırlayalım.
Yeter ki iyi niyet olsun.
Saygının çözemeyeceği problem,
Sevginin kazanamayacağı gönül,
Sabrın yenemeyeceği zorluk yoktur.
Yeter ki doğru, yerinde ve zamanında kullanabilelim.
Selam ve Sevgi ile.
Not.
İnsanların etrafına zarar vermeleri dindarlıklarından değil.
Sadece dinin yasakladığı bencillik ve ahlaksızlıklarındandır.
Bunlar genelde insanların etki karşısındaki tepki refleksinden kaynaklanır.
İnananı ile inanmayanı ile hiçbir insan melek değildir. ( günahsız)
Zaten insanı insan yapan,
Kendisine kontrolsüz verilmiş olan hırs, haset, öfke, düşmanlık, gasp gibi his ve duygularını sınırlama ve doğru kullanma ile imtihan olmuyormu?
Hiç bir insan her zaman kötü olamadığı gibi!
Hiç bir insan da her hal ve durumda iyiliğini koruma imkânına sahip değildir.
Hayat ve davranışlar etki ve tepki esası üzerine kurulmuş olup,
Duymak istemediğin sözü söylemez, sana yapılmamasını istemediğin şeyi başkasına yapmazsan başkalarından kötü muamele görmeyeceğin gibi, aşırı itimat ile kendini teslim etmezsen büyük zararlar ile de karşılaşma ihtimalin azalmış olur.
Sözün özü!
İnsan hakkında genelleme yapılacak kadar basit bir yaratılışta değildir.
Değerli Kardeşim.
Dikkat ederseniz, yazımda herhangi birdin veya herhangi bir devlet veya ideoloji dayatması veya reklamı yok.
Tüm insanlığın anlamsız ve amaçsız bir yaşamın pençesinde yok olmaktan korunması adına ikaz var.
Allah'a ve Ahirete inanmadan zorluklarına rağmen hayatı yaşamanın anlamını soruyorum eğer siz biliyorsanız anlatında öğrenelim.
Amerika başkanı da olsanız hastalıkların mekanı,
belaların muhatabı,
ihtiyarlığın mahkumu,
ölümün yolcusu
ecelin oyuncağı olduktan sonra ne ehemmiyeti var.
En basitinden tükürürken bile sizi rahatsız eden bir ifrazattan kurtulmayı amaçlayarak hareket ederken tüm hayatınızın sonu hakkında bir amacınız olmadan YAŞAM MÜCADELESİ VERDİĞİNİZ ACABA HİÇ DÜŞÜNDÜNÜZMÜ?
Ben akıl sahibi olup ta inançsız bir insan olduğuna inanmayanlardanım.
Çünkü akıl inanma his veya organıdır.
İnanmamakta bir inançtır.
Çünkü inanç aklın geçmişten gelip geleceğe açılan ideal ve yaşamı anlamlandıran fonksiyonel özelliğidir.
Kimsenin ille de Müslüman olması adına bir istek ve idealim de yok.
Amma madem yaşanıyor.
Şu yaşama mutlu bir son düşünmeli!
Yoksa sevimsiz bir yaşlılık ile korkunç bir ölümün önünde sülük gibi sürünerek kadavra oluncaya kadar mücadele vermenin anlamsızlığından bahsediyorum.
Galiba genç olman ölümün sana uzak olduğu his yanılgısını yaşatıyor olmalı.
Ama bugün dünya genelinde bir istatistik yapılsa sanıyorum ölenlerin belki yüzde ellisinin üzerinde bir rakamı otuz beş yaş altındaki dikkatsiz ve saldırgan gençlerin oluşturduğunu göreceğimize inanıyorum.
İşte size iki şık:
Ya inanarak anlamlı, amaçlı ve insan onuruna yakışır bir ideal uğrunda yaşamak.
Veya niçin yaşadığını bilmeyen mikrobik canlılar,
hayat ve hareketleri sadece ışığa ve suya endeksli,
varlıklarından belki kendilerinin bile haberdar olmadığı bitkiler,
mevsimlik büyük göçlerde ırmakların azgın suları ile timsahların keskin dişleri arasında can vermeyi hayatının gayesi zan eden içgüdü mahkumu antilop veya benzeri hayvanlar.
Kendisinde var olan akıl, his ve duyguları ile kainata anlam kazandıran, eşyayı şekillendiren, maddeyi isimlendiren, varlığı bilgi ve ilgisi ile kıymetlendiren Mahluk-i asil olan insana hangisi yakışıyor siz karar veriniz.
Değerli YOKSAY Kardeşim.
SEN YOK SAYSANDA HİÇ BİR ŞEY YOK OLMUYOR.
OLMAYACAKTA.
Hele Akıl, mantık, sonsuz istek ve ideal sahibi İNSAN yaratıcıya ve yaratılışa isyan edenlerin inkarının DAR SINIRLARI İÇİNDE YOK OLMAYACAK YOKLUĞA MAHKUM EDİLEMEYECEKTİR.
Maddenin değil mananın dahi yok olmadığını görmelerine rağmen hala yok olmayı bir kazanç ve marifetmiş gibi gören zihniyete ikaz mahiyetinde yazmış olduğum yazımı haris devlet adamlarının dünyayı kana boyayan doymak bilmeyen basit ihtirasları seviyesinde ele alışınızı yadırgamadım desem yeridir.
Dikkat ederseniz, yazımda herhangi bir din, herhangi bir devlet veya ideoloji dayatması veya reklamı yok.
Tüm insanlığın anlamsız ve amaçsız bir yaşamın pençesinde can çekişerek yok olmaktan korunması adına ikaz var.
Allah'a ve Ahirete inanmadan zorluklarına rağmen hayatı yaşamanın anlamını soruyorum.
Eğer siz biliyorsanız anlatında öğrenelim.
İnsanlığa yeni bir kurtuluş umudu olsun.
Amerika başkanı veya dünya ekonomisine hükmeden en zengini teknolojinin en dahi mucidi
Sosyolojinin en büyük düşünürü de olsanız!..
hastalıkların mekanı,
belaların muhatabı,
ihtiyarlığın mahkumu,
ölümün yolcusu,
ecelin oyuncağı olduktan sonra ne ehemmiyeti var.
Gelenler gitmedi mi?
Şuan yaşayanlar ölmeyecekmi?
Akıl ve mantık, ilim ve irade ile hayata anlam kazandıran insan!..
En basitinden tükürürken bile kendisini rahatsız eden bir ifrazattan kurtulmayı amaçlayarak hareket ederken;
Allah’ı ve ahireti inkar ile tüm hayatının anlamı sonu hakkında bir amacı olmadan YAŞAM MÜCADELESİ VERDİĞİNİ ACABA HİÇ DÜŞÜNDÜNÜZMÜ?
Ben akıl sahibi olup ta inançsız bir insan olduğuna inanmayanlardanım.
Çünkü akıl inanma his veya organıdır.
İnanmamakta bir inançtır.
Çünkü inanç aklın geçmişten gelip geleceğe açılan ideal ve yaşamı anlamlandıran fonksiyonel özelliğidir.
Kimsenin ille de Müslüman olması adına bir istek ve idealim de yok.
Amma madem yaşanıyor.
Şu yaşama mutlu bir son düşünmeli!
Yoksa sevimsiz bir yaşlılık ile korkunç bir ölümün önünde sülük gibi sürünerek kadavra oluncaya kadar mücadele vermenin anlamsızlığından bahsediyorum.
Galiba gençlik ölümün sana uzak olduğu his yanılgısını yaşatıyor olmalı.
Ama bugün dünya genelinde bir istatistik yapılsa sanıyorum ölenlerin belki yüzde ellisinin üzerinde bir rakamı otuz beş yaş altındaki dikkatsiz ve saldırgan gençlerin oluşturduğunu göreceğimize inanıyorum.
İşte size iki şık:
Ya inanarak anlamlı, amaçlı ve insan onuruna yakışır bir ideal uğrunda hayata tutunmak ve sonuna kadar umut ve umudun verdiği mutluluk ile yaşamak.
Veya niçin yaşadığını bilmeyen mikrobik canlılar,
hayat ve hareketleri sadece ışığa ve suya endeksli,
varlıklarından belki kendilerinin bile haberdar olmadığı bitkiler,
mevsimlik büyük göçlerde ırmakların azgın suları ile timsahların keskin dişleri arasında can vermeyi hayatının gayesi zan eden içgüdü mahkumu antilop veya benzeri hayvanlar.
Kendisinde var olan akıl, his ve duyguları ile kainata anlam kazandıran, eşyayı şekillendiren, maddeyi isimlendiren, varlığı bilgi ve ilgisi ile kıymetlendiren Mahluk-i asil olan insana hangisi yakışıyor siz karar veriniz.
Necdet EREM tarafından 9/9/2011 11:20:35 AM zamanında düzenlenmiştir.
yoksay
Yazınız Ezberi tekerürden ibaret cümlelerle dolu hani aklımdan şüpheniz olduna kanıt olsun diye mi böyle bir yola başvurdunuz bilmiyorum ama diyeceğim odur ki siz peygamber değilsiz hangi sıfatla insanların düşüncesini seviyesiz görmeye ve akıldan yoksun olarak değerlendirmeye tutuyorsunuz? Yaşım genç değil hani idrak zaafı yaşayan eline ayağına hükmedemeyen ergen gençlerden değilim yaşım 35 olgun bir yaştayım. Akılın yaşla alakalı bir durum olmadığının sözlerini terennüm etmeme de gerek olduğunu sanmıyorum yazdıklarınızdan aklı selim olduğunuz fakat hazımsız olduğunuz anlaşılıyor. İnançsız olanları ve zayıf karakterdeki insanları korkutmanın yolunun yüzyıllardır değişmemiş olmasını yadırgamıyorum mensubu olduğunuz düşünce virüs gibi insanın kanına bir kere girdimi çıkarmak ancak canla birlikte mümkün. Düşünceleriniz sabit ve öğretilenden fazlası değil hissetmek konusunda sınırlı hislerle neyi nasıl izah edebileceğinizi düşünürsünüz o da yazınızdan anlaşılıyor. Septik düşünceye bir öcü gibi baktıkca kara taassubu yaşayarak kendi kendinize polyanna'yı oynar durursunuz. ''Allah'a ve Ahirete inanmadan zorluklarına rağmen hayatı yaşamanın anlamını soruyorum eğer siz biliyorsanız anlatında öğrenelim''
Dünyadaki en üstün varlıklarız insan olmak kendine güvenmek her türlü zorluğu bu zamana kadar yenmiştir. İnanç gerekli değildir kendimi din afyonuyla uyuşturmadan da zorlukların üstesinden gelebilirim aşırı öz güven değil bunun adı ne olduğunu bilmek ve kabiliyet ve imkanlarının farkında olmaktır. Ateist insanlar denince size nasıl öğretildi bilmiyorum ama çevrenizde gördüğünüz her inançsız ateist değildir ben de ateist değilim ama hiç bir dine de mensup değilim. İnsan olmak ve değer yargılarıyla hareket etmek haksızlık etmeden düsturumdur. fakat hakkaniyete itibarım vardır haksız babam da olsa ne kadar çok sevdiğim bir insan da olsa hak ettiğini yaşamalıdır. Ve bu tartışma emin olun sen şöylesin de ben böyleyimden öteye gitmez o yüzden benim de sizden temennim Her kim olursa olsun kendi düşüncenizi üsten görmekten vaz geçmeniz...
Doğru düşünmek Dini bilgiyle olmuyor malesef üstad, pozitif bilmin, özgür beyinlerin deneme yanılgılarıyla şu an bu dünya bu durumda. ha ! hoşnut musunuz ? diye sorarsanız şu an ki dünyanın durumundan en azından inançlılar kadar savaşçı değil ateist topluluklar. İşte göz önünde en büyüğü ABD parlamentosunda incille yemin ediliyor, diğer avrupa ülkelerinin büyük çoğunluğu hıristiyanı ,musevisi, müslümanı özellikle arap ülkelerinin hepsi birbirini yemekle meşgul bu mudur İnançlı olmak, bu mudur hak yolu. İnsanlar hem inaçlıyım deyip hem de dünya bu durumdaysa din insanlar için faydadan çok zarar getiriyor demektir. Sizin dininiz sizde kalsın ama siz siz olun kimsenin aklıyla düşüncesiyle yada neyi nasıl düşünemediğiyle değil de siz düşündüklerinizle neredesiniz bunu görmeye çalışın...
Necdet EREM
Dikkat ederseniz, yazımda herhangi birdin veya herhangi bir devlet veya ideoloji dayatması veya reklamı yok.
Tüm insanlığın anlamsız ve amaçsız bir yaşamın pençesinde yok olmaktan korunması adına ikaz var.
Allah'a ve Ahirete inanmadan zorluklarına rağmen hayatı yaşamanın anlamını soruyorum eğer siz biliyorsanız anlatında öğrenelim.
Amerika başkanı da olsanız hastalıkların mekanı,
belaların muhatabı,
ihtiyarlığın mahkumu,
ölümün yolcusu
ecelin oyuncağı olduktan sonra ne ehemmiyeti var.
En basitinden tükürürken bile sizi rahatsız eden bir ifrazattan kurtulmayı amaçlayarak hareket ederken tüm hayatınızın sonu hakkında bir amacınız olmadan YAŞAM MÜCADELESİ VERDİĞİNİZ ACABA HİÇ DÜŞÜNDÜNÜZMÜ?
Ben akıl sahibi olup ta inançsız bir insan olduğuna inanmayanlardanım.
Çünkü akıl inanma his veya organıdır.
İnanmamakta bir inançtır.
Çünkü inanç aklın geçmişten gelip geleceğe açılan ideal ve yaşamı anlamlandıran fonksiyonel özelliğidir.
Kimsenin ille de Müslüman olması adına bir istek ve idealim de yok.
Amma madem yaşanıyor.
Şu yaşama mutlu bir son düşünmeli!
Yoksa sevimsiz bir yaşlılık ile korkunç bir ölümün önünde sülük gibi sürünerek kadavra oluncaya kadar mücadele vermenin anlamsızlığından bahsediyorum.
Galiba genç olman ölümün sana uzak olduğu his yanılgısını yaşatıyor olmalı.
Ama bugün dünya genelinde bir istatistik yapılsa sanıyorum ölenlerin belki yüzde ellisinin üzerinde bir rakamı otuz beş yaş altındaki dikkatsiz ve saldırgan gençlerin oluşturduğunu göreceğimize inanıyorum.
İşte size iki şık:
Ya inanarak anlamlı, amaçlı ve insan onuruna yakışır bir ideal uğrunda yaşamak.
Veya niçin yaşadığını bilmeyen mikrobik canlılar,
hayat ve hareketleri sadece ışığa ve suya endeksli,
varlıklarından belki kendilerinin bile haberdar olmadığı bitkiler,
mevsimlik büyük göçlerde ırmakların azgın suları ile timsahların keskin dişleri arasında can vermeyi hayatının gayesi zan eden içgüdü mahkumu antilop veya benzeri hayvanlar.
Kendisinde var olan akıl, his ve duyguları ile kainata anlam kazandıran, eşyayı şekillendiren, maddeyi isimlendiren, varlığı bilgi ve ilgisi ile kıymetlendiren Mahluk-i asil olan insana hangisi yakışıyor siz karar veriniz.
Necdet EREM
Dikkat ederseniz, yazımda herhangi birdin veya herhangi bir devlet veya ideoloji dayatması veya reklamı yok.
Tüm insanlığın anlamsız ve amaçsız bir yaşamın pençesinde yok olmaktan korunması adına ikaz var.
Allah'a ve Ahirete inanmadan zorluklarına rağmen hayatı yaşamanın anlamını soruyorum eğer siz biliyorsanız anlatında öğrenelim.
Amerika başkanı da olsanız hastalıkların mekanı,
belaların muhatabı,
ihtiyarlığın mahkumu,
ölümün yolcusu
ecelin oyuncağı olduktan sonra ne ehemmiyeti var.
En basitinden tükürürken bile sizi rahatsız eden bir ifrazattan kurtulmayı amaçlayarak hareket ederken tüm hayatınızın sonu hakkında bir amacınız olmadan YAŞAM MÜCADELESİ VERDİĞİNİZ ACABA HİÇ DÜŞÜNDÜNÜZMÜ?
Ben akıl sahibi olup ta inançsız bir insan olduğuna inanmayanlardanım.
Çünkü akıl inanma his veya organıdır.
İnanmamakta bir inançtır.
Çünkü inanç aklın geçmişten gelip geleceğe açılan ideal ve yaşamı anlamlandıran fonksiyonel özelliğidir.
Kimsenin ille de Müslüman olması adına bir istek ve idealim de yok.
Amma madem yaşanıyor.
Şu yaşama mutlu bir son düşünmeli!
Yoksa sevimsiz bir yaşlılık ile korkunç bir ölümün önünde sülük gibi sürünerek kadavra oluncaya kadar mücadele vermenin anlamsızlığından bahsediyorum.
Galiba genç olman ölümün sana uzak olduğu his yanılgısını yaşatıyor olmalı.
Ama bugün dünya genelinde bir istatistik yapılsa sanıyorum ölenlerin belki yüzde ellisinin üzerinde bir rakamı otuz beş yaş altındaki dikkatsiz ve saldırgan gençlerin oluşturduğunu göreceğimize inanıyorum.
İşte size iki şık:
Ya inanarak anlamlı, amaçlı ve insan onuruna yakışır bir ideal uğrunda yaşamak.
Veya niçin yaşadığını bilmeyen mikrobik canlılar,
hayat ve hareketleri sadece ışığa ve suya endeksli,
varlıklarından belki kendilerinin bile haberdar olmadığı bitkiler,
mevsimlik büyük göçlerde ırmakların azgın suları ile timsahların keskin dişleri arasında can vermeyi hayatının gayesi zan eden içgüdü mahkumu antilop veya benzeri hayvanlar.
Kendisinde var olan akıl, his ve duyguları ile kainata anlam kazandıran, eşyayı şekillendiren, maddeyi isimlendiren, varlığı bilgi ve ilgisi ile kıymetlendiren Mahluk-i asil olan insana hangisi yakışıyor siz karar veriniz.
Değerli YOKSAY Kardeşim.
SEN YOK SAYSANDA HİÇ BİR ŞEY YOK OLMUYOR.
OLMAYACAKTA.
Hele Akıl, mantık, sonsuz istek ve ideal sahibi İNSAN yaratıcıya ve yaratılışa isyan edenlerin inkarının DAR SINIRLARI İÇİNDE YOK OLMAYACAK YOKLUĞA MAHKUM EDİLEMEYECEKTİR.
Maddenin değil mananın dahi yok olmadığını görmelerine rağmen hala yok olmayı bir kazanç ve marifetmiş gibi gören zihniyete ikaz mahiyetinde yazmış olduğum yazımı haris devlet adamlarının dünyayı kana boyayan doymak bilmeyen basit ihtirasları seviyesinde ele alışınızı yadırgamadım desem yeridir.
Dikkat ederseniz, yazımda herhangi bir din, herhangi bir devlet veya ideoloji dayatması veya reklamı yok.
Tüm insanlığın anlamsız ve amaçsız bir yaşamın pençesinde can çekişerek yok olmaktan korunması adına ikaz var.
Allah'a ve Ahirete inanmadan zorluklarına rağmen hayatı yaşamanın anlamını soruyorum.
Eğer siz biliyorsanız anlatında öğrenelim.
İnsanlığa yeni bir kurtuluş umudu olsun.
Amerika başkanı veya dünya ekonomisine hükmeden en zengini teknolojinin en dahi mucidi
Sosyolojinin en büyük düşünürü de olsanız!..
hastalıkların mekanı,
belaların muhatabı,
ihtiyarlığın mahkumu,
ölümün yolcusu,
ecelin oyuncağı olduktan sonra ne ehemmiyeti var.
Gelenler gitmedi mi?
Şuan yaşayanlar ölmeyecekmi?
Akıl ve mantık, ilim ve irade ile hayata anlam kazandıran insan!..
En basitinden tükürürken bile kendisini rahatsız eden bir ifrazattan kurtulmayı amaçlayarak hareket ederken;
Allah’ı ve ahireti inkar ile tüm hayatının anlamı sonu hakkında bir amacı olmadan YAŞAM MÜCADELESİ VERDİĞİNİ ACABA HİÇ DÜŞÜNDÜNÜZMÜ?
Ben akıl sahibi olup ta inançsız bir insan olduğuna inanmayanlardanım.
Çünkü akıl inanma his veya organıdır.
İnanmamakta bir inançtır.
Çünkü inanç aklın geçmişten gelip geleceğe açılan ideal ve yaşamı anlamlandıran fonksiyonel özelliğidir.
Kimsenin ille de Müslüman olması adına bir istek ve idealim de yok.
Amma madem yaşanıyor.
Şu yaşama mutlu bir son düşünmeli!
Yoksa sevimsiz bir yaşlılık ile korkunç bir ölümün önünde sülük gibi sürünerek kadavra oluncaya kadar mücadele vermenin anlamsızlığından bahsediyorum.
Galiba gençlik ölümün sana uzak olduğu his yanılgısını yaşatıyor olmalı.
Ama bugün dünya genelinde bir istatistik yapılsa sanıyorum ölenlerin belki yüzde ellisinin üzerinde bir rakamı otuz beş yaş altındaki dikkatsiz ve saldırgan gençlerin oluşturduğunu göreceğimize inanıyorum.
İşte size iki şık:
Ya inanarak anlamlı, amaçlı ve insan onuruna yakışır bir ideal uğrunda yaşamak.
Veya niçin yaşadığını bilmeyen mikrobik canlılar,
hayat ve hareketleri sadece ışığa ve suya endeksli,
varlıklarından belki kendilerinin bile haberdar olmadığı bitkiler,
mevsimlik büyük göçlerde ırmakların azgın suları ile timsahların keskin dişleri arasında can vermeyi hayatının gayesi zan eden içgüdü mahkumu antilop veya benzeri hayvanlar.
Kendisinde var olan akıl, his ve duyguları ile kainata anlam kazandıran, eşyayı şekillendiren, maddeyi isimlendiren, varlığı bilgi ve ilgisi ile kıymetlendiren Mahluk-i asil olan insana hangisi yakışıyor siz karar veriniz.
AKILLARI YOK DEĞİL AMA BEN AKILLARINI DOĞRU KULLANAMIYORLAR DİYE DÜŞÜNÜYORUM... BU GÜN BİR KARPUZ YEDİM, ELİMDE OLMADAN DÜŞÜNDÜM, BİR ACİZ KARA TOPRAK, DİLİ YOK Kİ SÖYLESİN ÖYLESİNE BİÇARE, KURU BİR TOHUMDAN LEZZETİ DOYUMSUZ MİS KOKULU BİR KARPUZ.... RABBİM TÜM SONSUZ ÖVGÜLERE LAYIK GERÇEKTEN,BİLİMSEL AÇIKLAMASI VAR DENEN ŞEYLERE BİR DALIN İÇİNDEN ÇIKAMAZSINIZ.FİLOZOF HAYRİ ADLI ÖYKÜMÜ OKUDUNUZMU ?KAHRAMANI FELSEFE ÖĞRETMENİ EŞİMİN ARKADAŞIDIR KAFAYI YEMİŞ DÜŞÜNÜRKEN... BANA ANLATTI BENDE O ÖYKÜYÜ ÇIKARDIM... ALLAH HİDAYET VERSİN, VERMEYECEKSE NEYDELİM KARDEŞİM HERKESİN KENDİ TERCİHİ ... EFENDİMİZ DİYORYA, SENİN DİNİN SANA, BENİM DİNİM BANA, SONSUZ HÜRMETLER VE SAYGILARIMLA....
rabiabelgin tarafından 9/8/2011 8:05:28 PM zamanında düzenlenmiştir.
Necdet EREM
Yazıma tenkit yazan YOKSAY nikli arkadaşa yazmış olduğum cevabi yazımı da müsaadeniz ile siz değerli arkadaşım ile paylaşıyorum.
Selam ve dua ile.
Değerli Kardeşim.
Dikkat ederseniz, yazımda herhangi birdin veya herhangi bir devlet veya ideoloji dayatması veya reklamı yok.
Tüm insanlığın anlamsız ve amaçsız bir yaşamın pençesinde yok olmaktan korunması adına ikaz var.
Allah'a ve Ahirete inanmadan zorluklarına rağmen hayatı yaşamanın anlamını soruyorum eğer siz biliyorsanız anlatında öğrenelim.
Amerika başkanı da olsanız hastalıkların mekanı,
belaların muhatabı,
ihtiyarlığın mahkumu,
ölümün yolcusu
ecelin oyuncağı olduktan sonra ne ehemmiyeti var.
En basitinden tükürürken bile sizi rahatsız eden bir ifrazattan kurtulmayı amaçlayarak hareket ederken tüm hayatınızın sonu hakkında bir amacınız olmadan YAŞAM MÜCADELESİ VERDİĞİNİZ ACABA HİÇ DÜŞÜNDÜNÜZMÜ?
Ben akıl sahibi olup ta inançsız bir insan olduğuna inanmayanlardanım.
Çünkü akıl inanma his veya organıdır.
İnanmamakta bir inançtır.
Çünkü inanç aklın geçmişten gelip geleceğe açılan ideal ve yaşamı anlamlandıran fonksiyonel özelliğidir.
Kimsenin ille de Müslüman olması adına bir istek ve idealim de yok.
Amma madem yaşanıyor.
Şu yaşama mutlu bir son düşünmeli!
Yoksa sevimsiz bir yaşlılık ile korkunç bir ölümün önünde sülük gibi sürünerek kadavra oluncaya kadar mücadele vermenin anlamsızlığından bahsediyorum.
Galiba genç olman ölümün sana uzak olduğu his yanılgısını yaşatıyor olmalı.
Ama bugün dünya genelinde bir istatistik yapılsa sanıyorum ölenlerin belki yüzde ellisinin üzerinde bir rakamı otuz beş yaş altındaki dikkatsiz ve saldırgan gençlerin oluşturduğunu göreceğimize inanıyorum.
İşte size iki şık:
Ya inanarak anlamlı, amaçlı ve insan onuruna yakışır bir ideal uğrunda yaşamak.
Veya niçin yaşadığını bilmeyen mikrobik canlılar,
hayat ve hareketleri sadece ışığa ve suya endeksli,
varlıklarından belki kendilerinin bile haberdar olmadığı bitkiler,
mevsimlik büyük göçlerde ırmakların azgın suları ile timsahların keskin dişleri arasında can vermeyi hayatının gayesi zan eden içgüdü mahkumu antilop veya benzeri hayvanlar.
Kendisinde var olan akıl, his ve duyguları ile kainata anlam kazandıran, eşyayı şekillendiren, maddeyi isimlendiren, varlığı bilgi ve ilgisi ile kıymetlendiren Mahluk-i asil olan insana hangisi yakışıyor siz karar veriniz.
Değerli YOKSAY Kardeşim.
SEN YOK SAYSANDA HİÇ BİR ŞEY YOK OLMUYOR.
OLMAYACAKTA.
Hele Akıl, mantık, sonsuz istek ve ideal sahibi İNSAN yaratıcıya ve yaratılışa isyan edenlerin inkarının DAR SINIRLARI İÇİNDE YOK OLMAYACAK YOKLUĞA MAHKUM EDİLEMEYECEKTİR.
Maddenin değil mananın dahi yok olmadığını görmelerine rağmen hala yok olmayı bir kazanç ve marifetmiş gibi gören zihniyete ikaz mahiyetinde yazmış olduğum yazımı haris devlet adamlarının dünyayı kana boyayan doymak bilmeyen basit ihtirasları seviyesinde ele alışınızı yadırgamadım desem yeridir.
Dikkat ederseniz, yazımda herhangi bir din, herhangi bir devlet veya ideoloji dayatması veya reklamı yok.
Tüm insanlığın anlamsız ve amaçsız bir yaşamın pençesinde can çekişerek yok olmaktan korunması adına ikaz var.
Allah'a ve Ahirete inanmadan zorluklarına rağmen hayatı yaşamanın anlamını soruyorum.
Eğer siz biliyorsanız anlatında öğrenelim.
İnsanlığa yeni bir kurtuluş umudu olsun.
Amerika başkanı veya dünya ekonomisine hükmeden en zengini teknolojinin en dahi mucidi
Sosyolojinin en büyük düşünürü de olsanız!..
hastalıkların mekanı,
belaların muhatabı,
ihtiyarlığın mahkumu,
ölümün yolcusu,
ecelin oyuncağı olduktan sonra ne ehemmiyeti var.
Gelenler gitmedi mi?
Şuan yaşayanlar ölmeyecekmi?
Akıl ve mantık, ilim ve irade ile hayata anlam kazandıran insan!..
En basitinden tükürürken bile kendisini rahatsız eden bir ifrazattan kurtulmayı amaçlayarak hareket ederken;
Allah’ı ve ahireti inkar ile tüm hayatının anlamı sonu hakkında bir amacı olmadan YAŞAM MÜCADELESİ VERDİĞİNİ ACABA HİÇ DÜŞÜNDÜNÜZMÜ?
Ben akıl sahibi olup ta inançsız bir insan olduğuna inanmayanlardanım.
Çünkü akıl inanma his veya organıdır.
İnanmamakta bir inançtır.
Çünkü inanç aklın geçmişten gelip geleceğe açılan ideal ve yaşamı anlamlandıran fonksiyonel özelliğidir.
Kimsenin ille de Müslüman olması adına bir istek ve idealim de yok.
Amma madem yaşanıyor.
Şu yaşama mutlu bir son düşünmeli!
Yoksa sevimsiz bir yaşlılık ile korkunç bir ölümün önünde sülük gibi sürünerek kadavra oluncaya kadar mücadele vermenin anlamsızlığından bahsediyorum.
Galiba gençlik ölümün sana uzak olduğu his yanılgısını yaşatıyor olmalı.
Ama bugün dünya genelinde bir istatistik yapılsa sanıyorum ölenlerin belki yüzde ellisinin üzerinde bir rakamı otuz beş yaş altındaki dikkatsiz ve saldırgan gençlerin oluşturduğunu göreceğimize inanıyorum.
İşte size iki şık:
Ya inanarak anlamlı, amaçlı ve insan onuruna yakışır bir ideal uğrunda yaşamak.
Veya niçin yaşadığını bilmeyen mikrobik canlılar,
hayat ve hareketleri sadece ışığa ve suya endeksli,
varlıklarından belki kendilerinin bile haberdar olmadığı bitkiler,
mevsimlik büyük göçlerde ırmakların azgın suları ile timsahların keskin dişleri arasında can vermeyi hayatının gayesi zan eden içgüdü mahkumu antilop veya benzeri hayvanlar.
Kendisinde var olan akıl, his ve duyguları ile kainata anlam kazandıran, eşyayı şekillendiren, maddeyi isimlendiren, varlığı bilgi ve ilgisi ile kıymetlendiren Mahluk-i asil olan insana hangisi yakışıyor siz karar veriniz.
Dini işine geldiği yerde kullanan yalancı ve düzenbaz insanoğlu yine kendi gibi düşünmeyen ve kendisinin hissettiklerini hissetmeyenleri akıldan yoksun olarak suçlaması ne kadar da sığ bir düşünce tarzıdır ve gidişatı nereyedir malum... Akılla mantıkla cevaplayamadığınız soruları yaratıcı öyle istemiş deyip sıyrılmak kadar ucuz yollara başvurduğunuz dönemlerden kurtulamamışken kalkıp inançsızları bilgi ve mantıktan soyutlamaya çalışmanız kendi düştüğünüz hezeyanınızın 1. perdesidir bence...
Necdet EREM
Her işini anlamlı ve amaçlı yapan insanın anlamsız ve amaçsız yaşamasının mantıklı bir tarafı olduğu düşüncesindemisiniz?
Allah’a ve Ahirete inanmadan YOK OLMAK İÇİN YAŞAMIN ZORLUKLARINA sonuna kadar tahammül ederek sonunda ise sevimsiz ihtiyarlık ile korkunç ölümü beklemenin mantık ile izah imkanı varmıdır.
Dünyadaki bütün toplumlarda yaptığı işin maksat ve manasını bilemeyene deli denir.
Peki yaşadığı hayatın anlam ve amacın bilmeyenlere ne denir ben bilemiyorum siz hezeyan olmayacak daha uygun bir isim biliyor iseniz söyleyin bizde öğrenelim.
Necdet EREM
Her işini anlamlı ve amaçlı yapan insanın anlamsız ve amaçsız yaşamasının mantıklı bir tarafı olduğu düşüncesindemisiniz?
Dünyadaki bütün toplumlarda yaptığı işin maksat manasını bilemeyene deli denir. Peki yaşadığı hayatın anlam ve amacın bilmeyenlere ne denir ben bilemiyorum siz hezeyan olamyacak daha uygun bir isim biliyor iseniz söyleyin bizde öğrenelim.