- 520 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
On İki
‘’ Gece uzun. Havada nem kokusu ağaçların karanlıkla çıkardığı hışırtıyla içime işliyordu. Nedenini bilmediğim bir korku sarıp sarmaladı bedenimi. Korkuyordum, ama ölümden değil; yapayalnız ölmekten korkuyormuşum. Bilememişim. Ertesi sabah doktorum geldi odama.
Bana:
- Bugün nasılsınız Murat Bey, diye sordu.
- İyiym, dedim.
Ama aslında iyi miydim? Nasıl bir iyilik haliydi bu? Korku etime bir tırnak geçirir gibi canımı yakıyordu, nasıl iyi olabilirdim ki doktor! Sustum, iyiyim dedim usulca. Bir süre konuşmadı hiç. Yolunda gitmeyen bir şeyler vardı hissediyordum. Birkaç tıbbi zırvalıktan sonra sözünü kestim. Anlayacağım dilden konuş doktor, ölüyor muyum dedim. Daha değil dedi. Ameliyat olmazsan beynindeki ur büyüyecek ve diğer iç organlarında zarar görmeye başlayacak, durumun kritik dedi . Kurtulma şansımı sordum ve aldığım cevap bir hayli üzücüydü. %5... Şaşırmamıştım. Ölümün soğukluğunu bu denli hak edenlerdendim. Doktor çıktı odamdan. Ben yine istirahat edecektim. Sonra ellerime baktım;yıpranmıştı. Yüzüme baktım; yaşlanmıştım. Henüz otuzumdaydım ne bu kırışıklıklar! Bu eller, bu yüz bana ait değildi. Aynada gördüğüm ben değildim. Şeytanın ta kendisiydi. Yaptığım onca kötülükte onun işi değil miydi zaten? Şu hasta yatağımda kimsenin heberi olmadan sakince ölümü bekleyen bedenim, ruhumu taşıyamıyordu artık. Bu düşüncelerle beynimi yorarken yavaş yavaş gözlerimin kapandığını hatırlıyorum. ‘’
‘’ Gözlerimi açtığımda kimden geldiğini bilmediğim on iki gül vardı başucumda. Güllerin üstünde de tanıdığım bir el yazısıyla yazılmış not: Geçmiş olsun... Evet, tanımıştım; bu onun yazısıydı. Hemşireyi çağırdım hemen. Bir hışımla bu çiçeği kimin getirdiğini sordum.Hemşire:
- Orta boylarda, sarı saçlı,bukleli bir hanım getirdi. Bir süre başınızda bekledi. Sizi uyandırmamı istemedi. Sonra yine uğrarırım ben dedi ve çıktı.
İnanamıyordum, gözlerim dolu dolu olmuştu. Hemşirenin de anlattıklarından sonra onun Jülide olduğundan hiç şüphem kalmamıştı. Jülide bir zamanlar aşık olduğum kadındı. Nasıl olduğunu bilmediğim bir yolla hasta olduğumu öğrenmiş ve beni ziyarete gelmişti. O her zaman iyi niyetliydi zaten, insanlara yardım etmeye bayılırdı. Oysa ben... Ben ahmağın tekiydim ve aşık olduğum kadının ellerimin arasından kayıp gitmesine izin vermiştim. Ona atılan iftiralara inanmıştım. Aşkıma sahip çıkmamıştım ve o da gitmişti. Anladım ki ben Jülide’ye hala aşıktım. Onun tekrar gelişini dört gözle bekliyor olacaktım. ‘’
‘’ Güzel bir ağustos sabahıydı. Doktorum yine soluğu odam da almış olacak ki aceleyle konuşmaya başladı. Onun bu tavırlarına alışmıştım ve itiraf etmeliyim ki söylediklerini pek de umursamıyordum.
- Ameliyat vaktin geldi. Ameliyatın 2 gün sonra, dedi.
İmzalamam için birkaç kağıt uzattı. İmzalamak istemiyordum. Zaten kurtulamayacakken ameliyat olmamın ne faydası olacaktı? En azından yatağımda huzurla ölmeyi istiyordum.
- Ameliyat olmayacağım ben. Ölümün eşiğinde olan bir hastayla sizi daha fazla uğraştırmak istemem, dedim. Doktorum asabi bir adamdı. Şaşırmış bir şekilde gözlerini gözlerime dikti.
- Ne dediğini farkında mısın sen? Kurtulma şansın varken bunu neden denemeyecek mişsin?
- Ah doktor... İyi niyetini diğer hastalarına saklamalısın. Benim için yapılabilecek bir şeylerin kalmadığının sen de farkındasın, dedim. Biraz konuştuktan sonra daha fazla üstelemedi. Zorla ameliyata giremezdim ya. Gergin bir sabah yaşamıştım, doktorun söylediklerini unutmak istiyor ve biraz huzura ihtiyacım olduğunu düşünüyordum. ‘’
‘’ Öğleden sonra beni neşelendirecek gelişmeler oldu. Jülide geldi. Onun ziyaretiyle bu kasvetli, çekilmez hastane odası sanki bir çiçek bahçesine döndü. Beni ziyaret etmesinden pek memnundum.
-Merhaba, dedi. Hiç değişmemişti. Güzelliğinden hiçbir şey kaybetmeden karşımda yıllar önce bıraktığım gibi duruyordu.
- Merhaba, geldiğine çok sevindim, bir o kadar şaşırdım. Beni yaşamımın bu son zamanlarında ne kadar mutlu ettin anlatamam, dedim. Ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Hastalık beni daha da duygusallaştırmıştı. Yanıma oturdu, söylediklerime pek tepki vermedi lakin o da anlamıştı vaziyeti.
Nasılsın diye sordu yumuşak bir ses tonuyla. Ama biliyordum bu sorunun hastalığımla ilgili olmadığını. 12 yıllık bir nasılsındı bu.
- İyi olmaya çalışıyorum, hastalık beni biraz yoruyor fakat bu duruma alıştım. 3 yıldır bırakmadı bu illet yakamı, dedim.
Üzgün olduğunu gözlerinden anlayabiliyordum. Ama bana acımıyordu. Onunkisi çok daha farklıydı; ne doktorun bakışları kadar alaycı ne de hemşireninkiler kadar acı dolu. O, şefkatle belki de içinde yarım kalmış bir aşkla bakıyordu. Tüm öğleden sonrasını birlikte geçirdik. Eski günlerde, mutlu olduğumuz zamanları konuşuyorduk. Sanki kötü şeyler hiç yaşanmamış gibiydi. Vedalaşmak için ayağa kalktı ve elimi tuttu. O an gözlerine bakarak ‘’ özür dilerim Jülide’’ dedim. Anlamıştı ne demek istediğimi.
- Şimdi bunları konuşma vakti değil. Bunları sen iyileştiğinde konuşalım, dedi. Gözlerine baktım, bu kez o ağlıyordu.
- Fazla vaktim kalmadı, biliyorsun. Çok geç olmadan beni affettiğini duymak istiyorum, dedim
- Ben seni çoktan affettim. Şimdi uyu ve bunları düşünme. 2 gün sonrası için ameliyata hazır olman gerekiyor, diyerek odadan çıktı. ’’
‘’ O gece bir türlü uyku girmedi gözüme. Sürekli Jülide’ yle olan konuşmalarımızı hatırlıyordum. Beni ameliyat olmaya ikna etmişti. Artık o vardı ve yapayalnız ölmekten de korkmuyordum. Fakat şimdi başka korkulara kapıldım. O ameliyattan sağ kurtulamazsam Jülide’nin hali ne olurdu? Yıllar sonra kavuşmuşken onu tekrar kaybetmeyi göze alamazdım.’’
‘’ Ameliyat günü gelip çattı. Şuan jülide yanımda ve birazdan hasta bakıcı beni ameliyata götürmek üzere odama gelecek. Jülide’yi bırakmak istemiyorum Allah’ım, benimle ol...’’
Günlüğü okumaya başadığımdan beri herkes ağlıyordu. Herkes Murat’ın ölmemesi gerektiğine inanıyordu. Fakat o öldü. 12 yıl sonra ona kavuşmanın sevinci ve onu yine, yeni, yeniden kaybetmenin acısını bir arada yaşıyordum. Toparlanamadım. Ailem, dostlarım hepsi yanımdaydı ama Murat yoktu. Büyük bir boşluğa düşmüştüm; ta ki günlüklerin arasına sıkıştırılmış o mektubu görene kadar. Mektubun üstünde Jülide’ye yazıyordu. Heycanlanmıştım. Daha önce nasıl olur da göremedim muktubu! Mektup şu cümlelerle başlıyordu: Eğer sen bu satırları okuyorsan sevgilim, ben muhtemelen ölmüş olacağım ve hemşirenin de sana günlükleri vermiş olması gerekiyor...
Mektup duygu dolu cümlelerle devam ediyordu. Bugün Murat’ ın ölümünün 12.günüydü. Hiç beklemediğim bir anda onun mektuplarıyla karşılaşmıştım ve bu bana büyük bir sürpriz olmuştu. Ama sürprizler bu kadar da değildi, şaşkınlığımı ikiye katlayacak gelişmeler oldu. Kapı çaldı ve kapıyı açtığımda bir gül demeti gördüm. Üstünde ki kağıtta şu yazıyordu:
‘’ 12 yıl sonra kavuştuğum sevgilime 12 gülMURAT’’
Özlem TUZCU
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.