- 1280 Okunma
- 10 Yorum
- 0 Beğeni
SEYYİT BURHANEDDİN HZ.nin MANEVİ İKLİMİNDE
Sus ve içini dinle dedim kendime...
Seherlerde yağmurlarla yıkanmış toprak kokulu bir diyarda seni anan dilleri duaları dinle yüreğin sana fısıldayacak kulak ver kalbinin sesine..
Sürekli etrafı ibretle izleyen bir nazar, aklı ile fikrini barıştırmış bir kafa, maddeyi savuşturup atan, dışlayan bir beyin, her şeyi hak terazisinde tartan bir idrak, devamlı kendi içine sığmayan genişleyen bir sine, merhametle nakş edilmiş bir vicdandan yansıyan su berraklığında duygular, güçlü bir irade, alt edilmiş bir nefis, gördüğünü inceleyen tartan bir tavır, saran kollar, şeffaf bir kalp ve rakik bir gönül... O işte özlediğin kendin, özlediğim ben, özlediğim sen…Müsaade et kendine; ol ve olalım artık.
Sütbeyaz bir kimliğin sözlerle aksedişiydi satırlar..kendini tanımadan eksiğini bulmadan tanımak mümkün mü? Tamamlanmak, tamamlamak hiç olur mu ?
Bu gün zaman gezginlerine katıldım. Öğrendim; ismi olmayan taşların asil duruşunda ölümün ibretlik hikâyesini. Kimsesizlerdi güya taşların altında yatan başların sahipleri. Sahi kimsesiz kimse var mıydı ki? Hep vardı ki kimsesizlerin kimsesi..Düşsem “sin” ardına, düşsem de kara taşlar bana ses verse; “Açıl susam açıl” desem; açılsa taşlar, uzansa başlar… Vaktin efsunlu sözlerinde hatıralara perde çeksem, yırtık pırtık benim olmayan zamanlara inat. Bir ölümü özlesem, selvi dibinde huzura uyuyan. Yine bir ahh yaktı derinden genzimi, dili “Lal” olmuşlar ülkesinde bin bir telaş yaşıyorken gözlerim, bir bir kâğıda döküldü sözlerim.
Kimsesizler mezarlığıydı içinden geçtiğim; taşların üzerinde ismi cismi olmayan, adı cinsiyeti belli olmayan. Kimdi, ne idi, nerede idi belli değildi ama belli bir huzur vardı kabristanın tamamında, servilerin gölgesinde saadetli görünmekteydiler..Şanslılar dedim, yerleri yurtları var ve çok önemli bir görevleri Kayseri’nin merkezin de yaşayanlara “ölüm var” duygusunu hatırlatıcılardı.Bizim bir yerimiz olacak mıydı acaba. Onların mutluluğundandı belki de şehrin üzerine çökmüş bayram mahsuniyeti…
Bora Öztoprak bir şarkısında;
“Sıra Bize de Gelecek
Ağlama İstanbul
İstanbul gürültüsü karışır lodoslara
Martılar şaşkın
Sislerin ardında cami gölgesi karışır bulutlara
Ve ben şaşkın
Sabahların mahmurluğu karışır umutlara
İstanbul şaşkın
Ağlama İstanbul ağlama istanbul ağlama
Lodos eser başında sevdalar
Şarkılara selam söyle İstanbul
Ezan sesi yayılır semana
Gözlerinde yosun kokan bakışlar
İstanbul geceleri karışır sessizliğe
Caddeler suskun
Bir garip sokak lambası karışır soğuklara
Dilenci şaşkın
Hep böyle uyusalar karışsam güzelliğine
İstanbul sakin
Sebep yok İstanbul ağlama
Vakit yok İstanbul ağlama”
Der ya bize kim ağlar, hangi toprağa karışırız, kolay mıdır ölmek? Hiç bu soruların cevabını bilmesek te biliriz ki “hepimiz ölecek yaşta” bu gün değilse yarın, ama mutlaka bir gün sıra bize de gelecek…
Ve Seyit Burhaneddin hazretlerinin manevi huzuru.. Hz. Mevlana’nın "Hamdım, Piştim, Yandım" sözlerindeki “pişirme” işini üstlenmiş evliyayı kiram. Kalplerde bulunan sırları bilirdi o yüzden O’na "Seyyid-i Sırdan" denirdi. Nasipti, kimsesizler mezarlığının bir ucunda mukim bu yüce zatı da ziyaret ettim saadetle..Dualarda buluştuk hem de sizlerle. Ruh halimi de paylaşmak istedim bir de;
Bir gönüldü yoluma düşen, şu hayat yorgunu gönlümü dualadım huzurda. Hem de senin dualarla el açtığın yerde.”Seyyid-i Sırdan” tanıktı zaten kalbimizin sırrına. Sen anarken beni, ben de andım andığın yerde seni..İlahi bir iklimdi. Servilerin arasında esen bir rüzgar nefesledi yüzümü. Yalnız değildik, hele kimsesiz hiç değildik. Ah bir görsek ne çok şeye sahiptik..İki gönül en büyük servetti dua dua rahmetin yağdığı mekanda sonunda senin ile gönül gönüle gelmiştik.
Kalabalıklar vardı, ziyaretçiler… İnsanlar derya olup yollarda akarken ne boştu yüreğimin ıssız sokakları. Şehrin sessiz sakinlerinden şahitlik diledim. Borçlandım…Bir tespih tanesinde birer birer akan ömrün geri kalanına da, borcuma da; kefil kıldım seni..
Dilekler diledim avucumun içine gönlümden düşürüp bir gözaydınlığı dileği ile yüzüme sürdüğüm..Beşerin sahip olacağı en yüce aşktı dilenen belki diriliğe muştu olacak olan..Sanma dua yekti; bil ki, bilin ki hepti…
Saadetti ardı sıra dilenen.. Mutluluk, huzur temennisiyle sürdüm ellerimi gözlerime sürme niyetiyle. Gönlümden güvercinler uçurdum uçsuz bucaksız semalara. melek kanatlarına taktım dualarımı..İki cihana saadetli kapılar diledim sütbeyaz bir kimlikle eşiğinden geçilen.. Sanmayın tektim, biz birdik, heptik yine, İnşallah ki geçtik beraberce o eşikten de.
“Durdu” dilenen, dünya kahrına uğrayanlara, zulme siper olanlara yangınımdı gözyaşlarımdan avucuma düşen. Yıkadım yüzümü yaşlarımla ardından kutlu doğumlara sen varken ki aydınlığa kavuşsundu yeryüzü için gönlümce temenni edilen. Gülen çehrelerdi kendini bilen bulan kullardı özlenen diledim; sana bana bize tüm ümmete… Hak eden kullara razı geldiklerine, senden razı olanlara..
Ez cümle;
Ey rab!
Razıyım senden, razı ol bizden!
Perihan Tunçok Kılıç
Esmize
Kayseri-Konya arası
YORUMLAR
"evet hepimiz ölecek yaştayız" dünyadaki en büyük gerçek herkesin yaşayacağı tek gerçek ölüm.. kalemine gönlüne sağlık..Bu dünyada kimsesiz oldukları için üzüldüklerimiz kimselerine kavuşmanın huzuru içindedirler belki de orada kimbilir..
Çook güzel sarsan insanı kendine getiren bir paylaşımdı var ol..
Manevi dünyada yaşanan bu sevdayı anlatabilmek ancak siz gibi yüreği aşk ile dolu seçilmiş insanların ifadeleri ile güçlenir, etrafına ışık saçar. Kayseri'nin manevi havasını, daha önceleri gitmesekte gitmiş, görmesekte görmüş, hissetmesekte yaşamış gibi olduk yazınız sayesinde. Dualarınızın kabul olması dileklerimle; Yüreğinize sağlık...
Esmize - Perihan Kılıç
Esmize - Perihan Kılıç
Mevlâna Şemsini kaybedince o derin kuyuya düşürür ruhunu...
Geceler gece değil ve sabahlar sabah değildir...
Aşk-ı dostunu yitirişinin yarasını Seyyit Burhaneddin'nin o tarifi imkansız manevi sandığında sarar...
Harika bir çalışmaydı... Anneciğim ileara ara ziyaret ederdik öyküsünü bilmediğim o koca hazinenin...
Teşekkürler yeniden yeniden güne getirdiğin için ...
sevgimle...
Mehtap ALTAN tarafından 9/8/2011 11:06:27 AM zamanında düzenlenmiştir.
Esmize - Perihan Kılıç
Mehtap ALTAN
sevgimle...
Esmize - Perihan Kılıç
Yıl sanırım bindokuzyüzyetmişyediydi. Ben hangi şehre girsem ara sokaklarda gezinip, arkaların dünyasındanda haberdar olmayı sanki görev bilirim. Böyle bir niyetle yola çıkmıştım ki, bir türbeye rastladım. Şansızlığım akşam karanlığının çökmek üzere oluşuydu. Daha çağla çağımdaydım. Mezarlıklarla da oldum olası aram çok hoş değil. Oysa çocukluğumda tamı tamına aramız otuz metreydi. Yerin altına girer gibi bir kapıdan içeri girdim. Girdiğimde bir mezarın üzerinde ki örtü hafiften havalandı. Ey vah ! dedim...Bir ikiş adım geri çıkıp, kapıyı tekrar açıp örttüm; evet kapıdandı; içim ferahlamıştı. Bir çok mezar vardı türbede, bir de Hz. Ali Efendimizin yirmibeşinci kuşaktan torunu olduğuna dair kayıt düşülen bvir mezar vardı. Bu isme ilk kez orada rastladığımı hatırlıyorum. Anadolunun binlerce evliyasından biri diye nakşolmuştu bende. Sonra Mevlana ile ilgili okumaya başlayınca, herşeyi yeniden düşünüp ve yerliyerine oturtmam icabetti. Bu durumuyla da Kayseri benim için özeldir.
Çok keyifle okudum ve teşekkür ettim...
Selam,saygı...
Esmize - Perihan Kılıç
Gezdiğin, gördüğün yerler senin olsun. Kıldığın, ettiğin dualar yerini bulsun.
A M İ N