SON KUŞLAR....
ayrışmaz ayrılmaz başka hiçbirşeye adanmaz bir katıkla tutkuyla bağlanmıştık edebiyata...etraftakiler bize baktığında artık biz onları -onların bize baktığı gibi görmüyorduk...
bizimkisi artık bir bakışın ötesinde ziyadesiyle bir duruştu zengin anlamlara kapı açtıran maymuncuk..
sorunlar oldu , sıkıntılarımızın miyadı doldu ama gitmedi bizden acılar..
çocukluğumuzu kiralayamadık adamlığımıza derdimiz buydu ve yıllanmış beyin mesayimizin nesli tükenmemeliydi.... oysa kirayı edebiyat karşılayacaktı.
--acaba şiirler de ondan mıydı-- bekliyorduk....artık acının -sezen aksu şarkılarından - daha acı olduğunu bilmeyen kalmamıştı ve kaç bayat acı gülüş çürütmüştü sayamamıştım --en son annemin eve çağırış teninden yapılma akşam dönüşleri narkozunda saymıştım yıldızları-- yüzüm gözüm ayışığıydı saklambaçlara saplanan cinliğimde -yaramaz kuştum işte- uçmayı bilmiyorken uçma dedikodularından öğrenmiştim uçmayı... ...gurbet şarkısı besteleyen de yoktu yalnızlığıma.....
be can...
ama sihri kaçmış aşkın , büyüyünce aşka yalnızlık mı deniyor .--bırak toplama dağınık kalsın son sözler h’a la kanatıyor ayselim ---arselim--hep soruyorlar koca adam niye konuşmaz bırakın dedemi o konuşmadıkları.bırakın....söylenmedik ne kaldı ki ve sövülmedik neremiz ...söyle ayselim , sen mutlu bir -son kuştun -seninde seyrin acılanmış duydum ki uykularına saplı bıçakların mı bileyli hadi sapla bana acıtmaz senden gelen...sandıklarımızla biz değilmişiz meğerse , bu göç bizimmiş saklama içinin yeni yetmeliğini saklama...durduğumuz gök bizi kapatmamış yalanmış gökkuşağı...gitmeler varmış baba evinden ,babası konuşmayanlar sokağından .neden mapusda büyüdü gelinciğin gölgesi ....
ve
...dinmiyor rıhtımdaki nifak bitmiyor yangın aysel ! seyrimiz güzellik ama ilk değil ayrılık....zaman kendi etini yiyor anladım ve son kuşlarız biz uçmasını bilemedik ve bu çağ son kuş bırakmıyor baba evinde....hepimiz sonun başlangıcıyız ..
. kaçan kovalandı işte sevilmedik ... yastığa gömdü anam ağıdının namazını ,yatılı tahsillik gitmesinde mustafanın ...
dargelirli sokağın tunç akşamları.çekirdek sinema matinesi rahime hatun yalısında ve uğurlu gülüşlerimiz ve hayatın sıkılmaz tezatları dar evlerde ... dedik ya daha dün şortlarımıza serçe kaçmışken ,körebeli ellerimiz söğüte deymişken - büyümüştük -
şimdi kanat sesleri....bir ö mür geçti gitti yaşam yanımız ,yangınımız olsun , sudan sebeblerle amacı kaybetmeyelim yitiyoruz -A-...kapı arkasında armut dişleyen amca sevgi menüsünden çıkarıldı ...zemheride kurumayalım...
.kanıyoruz bırakın ölelim be....varsın tenten büyümesin
gurbeti çalışmadı çünkü......
son...
2008...
YORUMLAR
Arsel çok uğraştı yoruldu..."Çambaşı'na gömülmesin çocukluklar diye...Kapı arkası armut dişlemeler de..Hatta caminin minaresine atılan ip...Kanadı kırılmış kuş gibi artık...Mecali kalmamış ,Çambaş'nı ,armutları ,ipi ,hatırlatmaya..Belki de karşındakiler daha dirençli çıkmış Arsel'den...Belki de karşısındaki insanların besini olmuş ,Arsel'in,mücadele ettikleri....Birilerine devretmek istemiş bu görevi ama ..ama..kimse üzerine almamış ....Çok ağır gelmiş başkalarına...
Hayatın çarkları arasına ,önce kolumuzu,sonra büdün bedenimizi kaptırdık fark etmeden...Uyuşturulmuş bedenler gibi ve kaçınılmaz son geldi bize de... Belki bazı kuşlar fazla öttüğü için birileri sustu ...sustu...sustu....Baba evinin derinliklerinde bir inci iken,su yüzeyine çıkıp kirlendik belki de...
Muhteşem bir üslup ....Tebrikler...
zengin anlamlara kapı açtıran maymuncuk.....
yüzüm gözüm ayışığıydı saklambaçlara saplanan cinliğimde -yaramaz kuştum işte- uçmayı bilmiyorken uçma dedikodularından öğrenmiştim uçmayı....
rıhtımdaki nifak bitmiyor
hepimiz sonun başlangıcıyız ve kör dilenciyiz gerçekleri
dilenen..
***
ne diyeyim ben sana dostum. sen kimlerden çektin bilmem ama bizim de senden çekeceğimiz var...böyle mi zorlu yazılır... düşün düşün zordur işin hidayet ha gayret!
***
maymuncuktan başlayayım...öyle ya! rast gele kapı açan cinsinden değil, gönül kapılarını açanından, hüner kimde maymuncukta mı yoksa onu tutan yüreğin sahibinde mi? gönül gözü olsun yeter ki açması gereken kapıları açar, açamadıkları kapalı kalsın daha iyi...
"yüzüm gözüm ayışığıydı saklambaçlara saplanan cinliğimde"
diyorsun... bu ne güzel bir cinliktir ki 'dile benden ne dilersen' demiyor da, ne varsa senden diyor...bir parça da olsa özlüyor insan o günleri öyle değil mi? o tatlı afacanlıkları...zararsız, pembe yalanlı, patavatsız fakat doğrucu davutlu anları... şimdi sürgit bir temkinlilik halleri ile kendi bünyesi dışına çıkıyor kişi, bazen kendini bile tanımıyor...hisseden ise giden gitmiştir diyemiyor...
***
"rıhtımda nifak" ...rıhtım deyince aklıma beni benden alan deniz geliyor...kucağında bir çocuk gibi yılları geçirdiğim, dalgalarını tuzlu tuzlu içtiğim, beyaz köpüklerin (biz onlara kuzucuklar deriz) sırtında sahile sevdiklerimize yollanan candan hayali mektuplar, içine yazı bırakıp sularına saldığımız notlar... kimler okur yazgımızı bilemem, fakat birilerinin bizden mutlaka haberi var... haberi olmayanın olmasın ne yazar...şimdi buradayım ve yazdıklarını okuyorum, içiyorum şarap gibi, kendimden geçiyor, sızılı bir tebessümü öpüyorum...dostum ben bunları bedava mı yapıyorum...tabi ki emek veriyorum...Ahmed Arif'in (yaran derine gitmiş fitil tutmaz bilirim-Ahmet ARİF) dediği gibi yürek işçiliği işte...gayrısı yalandır...gerçektir...hepimiz görmek istediğimizi görürüz ve tercihimizdir, tercihlerin meyveleri de bizim!
***
"uçmayı bilmezken uçma dedikolurundan öğrendin uçmayı"
şu sözcüklerinden bir kanat yap kendine dostum (belki de yapmışsındır) sonra gözlerini kapa...bak nerelere götürüyor seni...beni götürdüğü yerleri tarife yetersiz kalır şu kıt aklım... teşekkürlerimle, seni sevdiğimi söylüyor ve bir süre gözlerimi kapamaya gidiyorum...
sevgi ve saygılarımla hoşca kal...
hidayet dal tarafından 12/13/2007 8:07:08 PM zamanında düzenlenmiştir.
hidayet dal tarafından 12/14/2007 11:07:20 AM zamanında düzenlenmiştir.