- 1023 Okunma
- 7 Yorum
- 0 Beğeni
Aşk Adamı Kör Eder...
-Efendim, gelebilir misiniz avluya kadar?
-Felisa, önemli mi?
-Sí, gelmeniz çok önemli efendim.
-İniyorum aşağıya, hemen mi?
-Por favor!
Avluya inmek için sebep ne olabilirdi ki? Kendi kendime açıkçası Felisa’nın ısrarından dolayı merak içinde kalmıştım. Heyecanlanınca tansiyonum yükseldiği için, Felisa her zamanki gibi ses tonu yumuşacık kullanarak beni çağırmıştı. Altı ay önce yanımızda hizmetçiliğe başlamasına rağmen, yıllardır tanışıyormuşçasına kanım ona karşı ısınmıştı. Ama ne diyecek, ne gösterecek diye merak ediyordum. Teodoro’da avlunun önünde ki iskemlede oturmuş, elindeki mendil ile alnını siliyordu. Bir haber almış gibiydiler. Ne olduğunu öğrenene kadar da benim için de rahatlamak yoktu.
Odamdan çalan müzik sona gelmişti. Blues müzik tercihimdi, fakat Elisa bir türlü benim müzik keyfime alışamamıştı. Kendisini üzmek de istemiyordum, ne de olsa annemin zoruyla da olsa karımdı.
Felisa beyaz gömleğinin içinde melek gibiydi. Hafif terlemişti. Sol eliyle palmiye ağacına dayanmıştı. Belli ki bugün çok yorulmuştu. Yapılacak işler rutindi, birkaç kez keyif kahvesi dışında, pek de üst kata çağırmıyordum kendisini. Tahminimce, bana söyleyecekleri şeyden dolayı bu vaziyete gelmişti. Anlam veremiyordum. Uzun sarı saçlarının topuzu bozulmak üzereydi, gömleğinin ilk üç düğmeside açıldığı için, çatalı rahatça görülüyordu. Ama aldırış etmiyordu. Efendisi olarak benim için sorun yoktu.
’I’m goin to Chicago, two thousand miles away,
Boy won’t you tell me that you’ll be my friend someday.’
Sona gelmişti müzik. Sıcak canımı sıkıyordu. Felisa daha mı güzel gözüküyordu bugün bana? Ah, güzel kadınların hepsi aynı! İnsanın gözlerini kendi vücutlarına kilitliyorlar. Gözlerinden göğsüne, kalçalarına, oradan pürüzsüz bacaklarına… Ah Matias, yapma böyle! Saçmalıyorsun, Felisa için böyle yapma en azından, böyle düşünme!
-Efendim?
-Sancha mı?
-Efendim, beni dinler misiniz, por favor?
-Felisa, no entiendo, nedir bu?
-Sinyor Matias, lütfen?
-Teodoro, bu nedir Tanrı aşkına?
-Efendim, lütfen sakin olun!
-Felisa, açıklayabilir misin lütfen?
-Efendim...
-Teodoro?
-Sinyor...
-Kahretsin, biri bana burada ne döndüğünü anlatsın lütfen!
-Elisa...
-Ne oldu Teodoro, Elisa’ya ne oldu?
-Gitti efendim...
-Felisa, felisa...
-Efendim, bir mektup bıraktı giderken bir de.
-Nereye gitti, anlamıyorum Felisa?
-Sinyor Matias, lütfen sakinleşin...
-Hayır hayır teodoro, nasıl, neden, nereye gitti, anlamıyorum ya!
-Sizin yıllardır yazdığınız...
-Evet?
-Şiirler, mektuplar vardı ya...
-Evet?
-Onları okumuş tüm gece. Nasıl olduysa, Felisa temizlik yaparken, sakladığınız yerden o gizli kutunun anahtarını düşürmüş. Zaten sizden şüpheleniyordu ve de sonuçta...
-Sonuçta bütün gece onları okumuş ve beni terk mi etmiş?
Felisa garipti, Teodoro da üzgün. İkiside beni düşünüyorlardı, ama uygulanabilecek herhangi bir çarede yoktu. Elisa çoktan yola çıkmıştı. Ne diyeceğimi bilmiyordum! Felisa karşımda, içimi gıdıklayan yanıyla güzelliğini ortaya koyarken, Elisa’nın ayrılışını takmıyordum esasında. Birkaç kez kütüphanede sıkıştırıp, Felisa’yı öptüğüm için, aslında Felisa’da bu durum dolayısıyla ikimiz adına seviniyor olabilirdi. Tam olarak hiçbir şeyi bilemiyordum, ama Elisa’nın yazdıklarımı okuması gerçekten fena bir şeydi. Felisa’da acaba okumuş muydu? Acaba içten içe ona karşı duyduğum aşkın yazıya dökülmüş halini o da anlamış mıydı?
Göğüs ucunda hafifçe irileşme mi vardı, bugün de mi içlik giymemiştin sen Felisa? Teodoro benim için üzgündü. Ah zavallı! Sanıyor ki Elisa için üzülüyordum, meraklanıyordum. Ne yazık, yanılıyordu kendisi. Aşık olduğum, sevdiğim kadın bir metre ötemdeydi. Nefesini, kokusunu alabiliyordum. Ah Felisa! Aşkın en duru yanı, tüm hatlarıyla beni benden alan güzel! Neden hala saklıyordum ki? Evet, ona açılabilirdim. Belki hemen! Ama Teodoro’ya ne söyleyecektim? Hem babama, hem de babam öldükten sonra bana hizmet eden bu yaşlı adama nasıl böyle bir şeyi açıklayabilirdim ki? Benim için üzülüyordu, benim için dertleniyordu. Oysa ben seviniyordum. Felisa’nın mavi gözlerinde aşkın en beyaz haline rastgelmiştim.
-Efendim?
-Felisa, mektup elinde ki mi?
-Evet efendim.
-Getirir misin odama? Bir de kahve yapabilir misin getirirken?
-Tabi ki efendim, ama siz alıp okumayacak mısınız?
-Dediğimi yap Felisa. Teodoro?
-Sinyor?
-Hadi siz de odanıza geçin, akşama yemek için kayıkla Desiderio’nun yanına gideceğiz.
-Emin misiniz efendim, üzgün gördüm sizi?
-Teodoro, lütfen. Felisa; sen de akşam bizimle geleceksin. Ama ilk önce kahvemi yap ve mektupla yanıma gel, olur mu?
-Olur efendim.
-Teodoro?
-Efendim, bugün gitmeyelim isterseniz. Üzgünsünüzdür.
-Daha iyi ya, kafamı dağıtırım hem. Hadi Teodoro, sen de geç dinlen az. Beni düşünme, ben iyiyim Teodoro.
-Peki efendim.
Rahatlamıştım. Teodoro’yu odasına gönderdikten sonra, Felisa’nın kahveyi yapıp, yanıma gelmesini bekliyordum. İkili koltukta oturmuş, yanıma da Felisa’nın oturmasını planlıyordum. Sevinçliydim. Felisa, o güzel teninin kokusuyla bana daha yakın olacaktı. Elisa umurum da değildi. Nereye gitti, ne yaptı, kiminle beraber... Kendi isteğimi, kendi iradesiyle yaptığından bir nevi de gururlanıyordum esasında. Şiirlerimde ki aşk öylesine kuvvetliymiş ki; Elisa beni kıskanabilmiş. Oh, ne güzeldi ya!
-Felisa?
-Girebilir miyim efendim?
-Tabi ki!
-Kahveniz istediğiniz gibi orta şekerli efendim.
-Gel, otur şuraya bakalım.
-Olmaz, yani olur mu ki hiç efendim?
-Felisa?
-Tamam efendim.
Oh, işte cennetteydim! Felisa, aşkım; ne güzel de kokuyordu! Cennet çiçeklerinden buket yapmışlarda, sanki Felisa’nın tenini onla yıkamışlar. Ama Felisa’nın hiçbir şeyden haberi yoktu. Masum masum otururken yanımda, elindeki mektubu bana vermek için sabırsızlanıyordu. Oysa ben okumayacaktım o mektubu, ona okutturacaktım. Her nefes alışverişinde, sıcaklığını hissetmek mükemmel bir duyguydu.
-Efendim?
-Oku bakalım, dinliyorum Felisa.
’Sevgili Matias,
Esasında hala sana nasıl ’sevgili’ diye hitap ediyorum, ben de bilmiyorum. Mutluluk senaryolarımda hala sana mahkûmmuş gibi yaşamam, beni Hindistan’da ki maymunlar kadar acayip bir duruma düşürüyor. Benimle evlendiğin ilk günü hatırlıyorum da şu anda, galiba haksız değilmiş Garbine teyzem. Senle evlenmemi istemiyordu, ama ben sana gerçekten âşık olmuştum ve bu aşkımla sana bağlanıp, evlenmeye karar vermiştim.
Ah Matias! Ne güzel yaşıyorken, beni fazla sevmediğini bilsem dahi, benden çok seveceğin biri çıktı karşına. Ne gereği vardı ki eve genç bir hizmetçi almaya! Felisa gibi güzel bir kadının bizim evde ne işi olabilirdi ki! Ah kafam! Düşündükçe, hala üzülüyorum. Ben senin küçüklükten beri şiirle uğraştığını biliyorum. Yatağa girerken Dante’den az mı şiir okudun bana? İlahi Komedya’yı artık ezberime alacağımı umut ediyordum, neyse!’
Felisa kelimeleri tek tek sesli bir şekilde okurken, heyecanında dolayı terlediğini fark etmiştim. Sevildiğini biliyordu, ama eşim tarafından bu itirafları okuması biraz zor oluyordu. Göğüs uçlarının dikleşen hali, gömleğinden bariz bir şekilde belli oluyordu. Heyecanlanması, onunda benim adıma bir şeyler hissettiğini gösteriyordu. Ama bir kadının, özellikle mektup okurken böyle heyecanlanıp, orgazm haline alışmak üzere denemeler yapabileceğini tahmin etmemiştim.
-Efendim?
-Evet Felisa?
-Okumasam, zor oluyor benim için.
-Hayır devam et Felisa.
-Peki efendim.
’Ben seni gerçekten sevmiştim Matias. Nedendir bilmem, sana aşkımı Felisa denen hizmetçi bile bitiremedi aylarca. Ama kaç saattir aynı kadına yazılmış mektuplar, şiirler okudum. Oysa üç yıldır bir kez bile benim için şiir yazmadın. Farkındayım Matias, hem de her şeyin. Aslında düşünüyorum da şimdi, benimle sevişirken, dudaklarından çıkan ’Elisa’ da, ’Felisa’ nın da çok hakkı var. Hem bir harften dolayı kimi suçlayabilirim ki! Ona seslenir gibi, benim adımı alıyordun ağzına. Lanet olsun, bir daha alma benim ismimi, ismimi anma o iki et parçanla. Demek ki Matias, benim içimdeyken, benimle rahatlarken gecelerce, gözlerinde gördüğüm ben değil, Felisa’ydı. Biliyorum, onun kadar güzel değilim. Onun kadar çekici değilim. Ama onun deliğine ulaşma imkânın olmadığı için, beni kullanıp, onu hayal ediyordum. Ne kadar küstahça, ne kadar mide bulandırıcı! Oysa ben sadece seni sevdim, sana bedenimi verdim Matias!
Benden önce ki aşkın Sancha ile çok uğraştım. Sana demedim belki, ama her defasında ondan gelen mektupları ben okuyup, yakıverdim. Sen onu sevmesen bile, o sana taparcasına aşıktı. Benim durumumda ondan farksızdı esasında. Ama neden Matias? Ben sana her şeyimi sunmuşken, güzellik mi her şeyin çözümü olacaktı?
Oh Matias! Her ne zaman sevişmek istesen, ben senin için en güzel bir halde temizlenip, süsleniyordum. Saçlarımı yapan kadına özellikle söylüyordum, dikkatli bak, zeytinyağı kullanmayı unutma. Ama sen bunları hiç takmıyordun. Özellikle son aylarda da, gözlerin Felisa’nın vücudundan başka bir yerde değildi. Bilmiyorum, acaba beni isteklendiren öpücüklerin de mi yalancıydı? Sen onu öperken, beni mi öpüyordun yoksa?
Tüm vücudumda dilinin dokunduğu ateş dokunuşlarının yanışlarını bu gece söndürmek mecburiyetinde kaldım. Belki beni sevmiyordun, ama her öpücüğün, her arzulu içime girişlerin; benim için mutluluktu. Ama bunlarla yetinmem fazla sürmedi. Gönlünde bana ayırman gereken yeri, Felisa denen kadının gereksiz gönlüne kaptırıp, benim yanımda, benim terimin denizinde, ona aşık oldun ve aşkını büyüttün.
İnan şu an ne kadar ağlamak istesem de, yapamıyordum. Kurumul gibi yaşlarım ve hatta saçma bir şekilde gülüyorum. Seni o kadar çok seviyorum ki, giderken dahi mutlu olmanı diliyorum. Güveniyorum Felisa’ya! O seni mutlu edebilecek bir kadın. Hem benden daha güzel, hem de kim bilir, belki de çocuğun olur ondan. Benden olmadığı için sinirli olduğunu biliyorum, ama bu Tanrının isteği olduğu için yorum yapmaya iznimiz yok Matias.
Elveda demek bile içimdem gelmiyor Matias. Felisa ile sana mutluluklar.
Elisa’
Mektup bittiğinde beni gerçekten heyecan basmıştı. Felisa mektubu bitirdikten sonra, kıpırdamadan yanımda oturmaya devam ediyordu. Elimi beyaz gömleğine doğru uzattım. Beline sarıp elimi, yanına doğru uzandım hafifçe.
-Felisa, seni çok seviyorum.
-Efendim...
-Oh....çok güzel kokuyorsun.
-Efendi Matias...
-Göğüslerinden, saçlarından; Aman Tanrım, rüyada gibiyim...
-Efendim lütfen yapmayın...
-Dudaklarım, tadını alsana dudaklarının, dilim de dilinin..
-Efendim durun lütfen...
-Oh...nefis kokuyorsun, dayanamıyorum Felisa...
-Efendim elinizi çeker misiniz göğüslerimden...
-Felisa?
-Bırakın beni efendim...
-Felis, dudakların...
-Hayır, yapamazsınız, gidiyorum ben.
-Felisa, ne oldu? Aramızda hiç kimse engel değil, Elisa bile seni kıskanıp gitti!
-Efendi Matias, ben Teodoro’ya aşığım...
-Ne, yaşlı bunağa mı?
-Evet!
-Lanet olsun.
-Efendim?
-Defolll!
YORUMLAR
hikayenin üzücü oluşu hoşluğunu engelleyememiş... duyguların sadeliği ise akıcılığı arttırmış. herşey güzel ama keşke hikayedeki gibi duygular harcanmasa, günümüz maties'leri kendilerine gerçek anlamda değer veren elissa'ların kıymetini bilebilse...
Ben en çok sizdeki doğallığı, rahat söyleyişi seviyorum. Girintisiz çıkıntısız kalabilmek zor örgünün ortasında ve hele ki ciddiyeti elden bırakmamakta bu denli kararlıysanız... Gerçekten zor ama sizi algılamak için çaba sarf etmemek, üslubunuzdaki havadan geliyor. Gerçekten severek okuyorum, bu yazı da öyleydi. Parıltıyı aldım... Tebrikler.