- 2142 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
HIZLI TRENİN SAYIN YOLCULARI
İki kelamla birde tebessüm, iki dakikalık bakışmaların adıdır aşk ,sonra ardından başlar bir bekleyiş,beklenen çoğu yerde bir otobüs iken kimi yerde bir tren.O bakışmaları alır götürür zamandan da hızlı bir tren.Bir bavul kadının elinde bir bavul erkeğin elinde.Dilsiz bavullar sonsuza dek susmaya mahkumdurlar.
Hangi evden,hangi kalpten anılarını acılarını bastıra bastıra sığdırmak için işkenceyle doldurulmuşlardır bilinmez.Hangi hoyrat aşktan kavga dövüş amansızca düşünmeden çıkmışlardır sokaklara bilinmez.Ayrılıktır iki dakikalık nefretle bakışmanın ardından gelen yolculuğun adı.Sevmek ister insan düşünmeden sevilmek ister bırakır acıları kederleri tüm geçmişi kenara itekler sanki bir daha karşısına geçmeyecekmiş gibi. Sanki yaşadığı iyisiyle kötüsüyle, yalanıyla doğrusuyla, acısıyla tatlısıyla yaşadığı o tüm gerçeklerle dolu mekan ve zaman arkasında sonsuza dek saklı kalacakmış gibi... olur iki dakikada her şey yalan.
Sonra bulutlar ona eşlik eder yolculuk boyunca sevdim ama sevildim mi yağmurları başlar, önce gözleri ıslanır bu yağmurda,sonra kalbinde bir sızı inceden inceden beklemek çok zor der şarkılar bekletilmek çok zor ömrümün her köşesinde seni bekliyorum mırıltısı başlar dudaklarında .
Nerede ineceğini bilmeden inen yolcular gibi kalır bir başına çaresiz .Avuçları sızlar ağırlığını kaldıramaz geçmişle dolu bavulunun.Açıp yükünü azaltmak ister gereksizleri atmak ister,silmek ister unutmak adına hafiflemek ister.Atmak için seçtiklerine bakar bakar durur ,titrer elleri, kurtulmak ister hoyratça canının yandığı günleri anımsayarak atar çöp tenekesine,gidemez oradan ayrılamaz dönüp aniden geri sarılır tüm attıklarına,hıçkıra hıçkıra ağlar, anlar ki her şeyde biraz geçmişi var,Nereye giderse onunla beraber geleceklerdir unut beni nakaratlarını bir kapıyı çarparken dört saat önce söyleyen dudaklar unutamıyorum şarkılarını söylemeye başlar,çıkartılır bir fotoğraf bir sokak lambasının aydınlığında bakıldıkça bakılır,sığınılır güzel günlere,yüzleşilir tüm acılarla.
Bir fotoğraftır onu ağlatan.Ölsem de dönmeyeceğim dediği insana deli öfkeliyken özlemle dolduğu andır o an.Toplar geçmişini kimseler görmeden gururun yanıltısıyla siler gözyaşlarını,başlar gönülden kanamaya,başlar sevdiğini herkeslerden saklamaya,kızgınlığıyla başlar savaşmaya,onca özlemine rağmen bağrına taş basar zorla,o yaşına kadar yaşamış olduğu tüm zorluklarla kıyaslar yaşadığı anın zorluğunu ve anlar ki buydu en zor olan…anlar ki buydu en acı olan…
Her şeye rağmen yıkıp dağıtmak yerine ,zorlukları göğüslemek ve yapılan hataları affederek hayatı kazanmak aklına gelmez işte insanoğlunun…
Sevdiğini sevgisinden mahrum bırakmak adına çıkmıştır oysa o yolculuğa,farkında değildir oysa sevgi iki kişiliktir,çekilecekse o acı iki kişiliktir,sanılır ki hep geride kalan acı çekecek sanılır ki geride bırakılan cezalandırılmıştır ve ne aptalca bir düşüncedir ki
Geride kalan terbiye olacaktır,Terbiye etmeye çalışan oysa ilk terbiye olandır.Her daim karşısındakini tek taraflı suçlayıp da kendine toz kondurmayan kapıyı hızlıca çekip gidendir ilk dönecek olan.
Hızlı trenin pek sayın yolcuları hızlıca sevişmelerinizin şahidiyim,hızlıca evliliklerinizin şahidiyim,hızlıca yapılan çocuklar ve hızlıca boşanmalar,nereye bu yolculuklar.Hep merak edip durdum bu hızlı tren nereye gider, arıza yapacağı düşünülmez mi?Her bozulan nasıl onarılıyorsa bu evlilikler arıza yaptığında da onarılmaz mı ?
Yada tercih ve seçim ortaklığıyla daha yavaş ilerleyen trene binmek çözüm olarak düşünülemez mi? Sonu getirmek yada yolları ayırmak herkesin dahamı işine gelirde kolayı seçerek herkesin elinde önceden hazırmış gibi dönüş bileti gizliden kesilmiş gibi ellerinde bir bavul çıkarlar sonunu bilmedikleri yolculuklara,oysa yaşama sebebim sensin senin için ölürüm diyerek çarpışan dudaklar,kör olsun iki gözüm başkasını seversem,kırılsın ayaklarım senden vazgeçersem,sensiz yaşadığım bir güne gün dersem diyen diller ,feda olsun bu canım içindeki aşk için,her şeyim senin için..diye haykıran dudaklar suskun dilsiz bavullara mı saklanırlar.
Yalancı diyemiyorum bunları söyleyen dudaklara,
Yalan diyemiyorum yaşanan her aşklara,
Hayata meydan okuyorum tek başıma, ayaklarım üstünde dimdik duruyorum,seni hiç mi hiç düşünmüyorum,başka gönüllerde sevgilere yelken açtım başka yüreklerce seviliyorum,sende yan bensiz,sende kal sevgisiz buda benden sana gelsin ey şerefsiz diye ağlayarak yazan ellerdir asıl en büyük yalancı…
Derim ki madem ki sevmiyorsun o zaman neden elinde bir fotoğraf la baş başa kalıp her gece kimseler yok iken ağlıyorsun,mademki sevmiyorsun neden başka gönüllerde geride bıraktığını düşündüğün sevgiyi arıyorsun,mademki sevilmediğini düşünüyorsun seni sevmeyene bunları neden söylüyorsun…
Sen dönüp dönüp sevdiğine kimseler görmeden bilmeden her gün gizlice yüzlerce defa sarılıyorsun.
Bunları yaşar iken bile bile ,göz göre göre acı çektirdiğini sanarak oluyorsun perişan,
Bir daha dönüp de ardıma ölsem de bakmayacağım diyerek kapıyı çarparak çıkmakmış işte en büyük yalan.
“Her şeye rağmen yıkıp dağıtmak yerine ,zorlukları göğüslemek ve yapılan hataları affederek hayatı kazanmak aklına gelmez işte insanoğlunun”dedik ,kapıyı çarparak ardına bakmayacağını söyleyen taraf her şeye rağmen geri dönmüşse bizlere onları bir defaya mahsus affetmek düşecektir.Bir defaya mahsus affedileceklerdir, çünkü ikinci gidiş alışkanlık demektir,üçüncüsünde aşk artık bir oyuna dönüşür,geri dönüp gelene tercih edilmenin verdiği hazla şımarık bir duyguya kapılıp tekrar hata yapacakmış gibi külli eziyetler,psikolojik saldırılar yaparsak dramatik sahnelerle hep acı çeker dururuz.
O ilk dönüş, duyguların ne derece sağlam olduğunu kanıtlar,vazgeçilmezliği anlatır,tabanında sevgi vardır.Söyleyin Allah aşkına kim sevilmek istemez ki?
İnsanlığın yıllarca arayışında bulunduğu uğruna bedeller ödeyip durduğu,yoksunluğundan derbeder olup ruhsal dengesinin bozulduğu huzurdan geçen mutluluk yolu sevgi değilmidir?Tabanında sevgi olan her hata affedilmeyi hak eder.
Affederek hayatı kazanmaya başladığınız anda sevdiklerinizi de kazanır kaybetmezsiniz.
İki dakikalık bakışmaların adıysa Aşk, Son bakışmanın olduğunu düşündüğünüz bakışlar daha uzun olsun,hiç konuşmadan derin derin bir bakış olsun bu.İndikçe inin derinliklere, ne zamanki ilk ağlamaya başlayan ve tepki veren zaten boğulmaya başlayan kişi olacaktır.Diğeri yüzmeyi biliyorsa onu girdiği aşk girdabından kurtarır gözyaşlarını silerse ve sımsıkı sarılırsa ayrılıklar asla olmayacaktır.
Maddiyatın bittiği yerde maneviyat ayakta kalır maddiyatla onarılamayacak değerlerimizin kıymetini bilelim.Yıkıp dağıtanlar değil onarıp ayakta tutanlar alkışlanır.
Cansel Işık/Manyakaşkıngelini
YORUMLAR
aşk'ın tarifi de adı gibi güzel olmuş ...Kulağa ne hoş geliyor değil mi "aşk"...acı ve tatlı olarak yaşarız kalbimizde...gönül ister ki aşk ın sonu ayrılık değil, mutluluk olsun...
affetmek...bir kez gerekli olabilir... insanlık gururu var ya ...işte bu yüzden insanlar affetmekte zorlanıyor. özellikle de "ihanet" hususunda...kolay değil tabii ki, yapılmamalı...ihanet affedilmeli mi sizce?