- 690 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
MAKEDON EKSPRESİ...
Halise Kadın trene binerken korkudan titriyordu...Dokuz yıl önce Doğu Makedonya Yunanlıların eline geçmişti..Annesinden Müslümanların çok zulüm gördüğünü dinlemişti...Özellikle 1912 Balkan Savaşında Türk kuvvetlerinin Selanik i savaşmadan terketmeleri, bölge halkı için çok büyük bir düş kırıklığı olduğu hafızalarda idi.Tren hızla raylardan atlayarak ilerlerken,arasıra efendisi Mahir Efendinin omuzlarına başını destek için yaslıyordu... İlk doğumu biraz zorlu geçtiğinden büyüklerin israrı ile Selanik şehrinde
doğum uzmanı bayan doktora muyeneye gidiyorlardı,bulundukları yerleşkeden...Herkes 40-45 yaşlarındaki bu hanımın; çok iyi bir hekim olduğunu söylüyordu..Tahsilini Pariste yapmıştı, babasının eliçilikteki başkatiplik görevi o gün için Osmanlı toplumunda hanımlara çok zor olan tıp mesleğini edinmesini sağlamıştı,Müberra hanıma...Bu arada özellikle anne ve babasının teşvikide sitayişle söyleniyordu halk arasında...
Mübarra hanım çevresindekilerin sözlerine rağmen İstanbula gitmemiş, hekimlik mesleğini gayri müslimlerin arasında Selanikte icra ediyordu..Yöredeki bir tüccarlada hayatını birleştirmişti....İkide kızı gelmişti dünyaya bu izdivaçtan..Halise Kadın bu bilgileri Dramada tütün tüccarı olan kayınpederinden öğrenmişti...Tren bir müddet sonra yavaşlamıştı, belliki gara yanaşıyordu..
Kiril harfleri ile Thesaloniki yazıyordu,Yunanlılar Selanik adını değiştirilmişti bile...
Bütün vücüdunu bir ağırlık,iç dünyasınıda hüzün kaplamıştı..Gözlerinin nemlendiğini farketti..Hafifçe ağlıyordu...İstasyonun önündeki faytona bindiler..Ölü toprağı serpilmiş kentin sokaklarında atların nal sesleri ve tekerleklerin gürültüsü birbirine karışıyordu, ortayada rahatsız edici bir uğultu çıkıyordu.....Mahir Efendinin sesi birden yankılanarak duyuldu..
-Abe doktor önce hastalarını dinlermiş,sakın acele etmiyesin..Teker,teker cevap veresin sorduklarına...Halise kadın titrek sesle’ anladım’ diyebildi sadece..
Deniz kenarındaki tarihi bir yapının ikinci katına çıktılar..Kepinin üzerinde Davut yıldızı olan beyazlara bürünmüş bir hemşire açtı kapıyı...Bir kaç hastanın bulunduğu odaya aldı gelenleri..İçeridikiler fotörlü baylar ve asri giyimli bayanlardı...Biraz sıkıldı Halise Kadın...Yarım saaat geçmemişti ki muayene odasına geçtiler efendisi ile beraber..Nazik bir şekilde ,ikisinide karşısındaki koltuklara oturttu doktor hanım...Misafirlerini gülerek selamladı... Müberra Hanım hoş beşten sonra:
-Mahir Efendi! Babanız Halil Efendi kocamın çok yakın arkadaşı..Avusturyalılara Selanık Limanından tütün gönderiyorlar biliyorsunuz..Bu bölgede tütün herşey...
Kafasını sallayarak’ evet’ dedi Mahir Efendi..Müberra Hanım,Halise kadına gebelikle ilgili sorular sordu..Mahir Efendiye hastayı muayene edeceğini isterse dışarı çıkabileceğini belirtti doktar hanım..Mahir Efendi yavaşça kapıyı açtı ve dışarı çıktı odadan...Neredeyse yarım saati aşan bir muayene yaptı doktor hanım,sorular sordu..Belliki hastayı konuşturmak istiyordu...Konuşturdukçada çözüm üretiyordu..
-İlk doğumunuz zorlu geşmiş doğrumu..?’Evet’ dedi Halise kadın..Bir müddet sonra olacak ikinci doğumun çok daha kolay yaşanacağını bildirdi..
Bu arda Halise Kadının gözleri doktor hanımın arkasındaki vitrindeki Davut yıldızına takıldı..Meraktan çatlıyacaktı ..Anlayamamıştı doktorla ilgisini..Dayanamadı sordu..
-Doktor hanım’ kapıyı açan hemşirenin kepindeki ve arkanızdaki Davut yıldızının esrarını
çözemedim..Nedir?Mahsuru yoksa öğrenebilirmiyim?...
Müberra hanım derinden bir oh çekti..İzmirin ve Batı Anadolunun Yunanlar tarafından işgal edilmiş olduğunu söyledi..Hikayesinin bu acılar karşısında bir önemi olmadığını belirtti..Halise kadının merakı bir kat daha arttı..Biran önce öğrenmek istiyordu bu gizemi...Odaya bir süre sessizlik hakim oldu...Müberra Hanım:
-Ben bir Museviyim..Ama bununla birlikte bir Türküm..
Odayı buz gibi bir hava kapladı..Bir müddet konuşamadı Halise Kadın..Sadece nasıl olabilir diyebildi..Detayları ile anlatmaya başladı Müberra hanım hikayesini...
Annesinin Sebatay Seviye inanan bir dönme ama,Musevi olduğunu..Anne tarafının İzmir den Selanik Şehrine geldiklerini etraflıca anlattı..Babasının Müslüman olmasına rağmen ,eşinin gerçek inancını çocukları doğduktan sonra öğrendiğini...Yorulmadan anlattı..Babasının; ileri görüşlü bir devlet adamı olduğunu ,annesinin inancına karışmadığını belirtti..’Annem bana Pariste iken Yahudiliğin bütün inançlarını anlattı.Önemli dualarınıda hafızama nakşetti.Kısaca annem dini bütün bir Musevi idi...’Bir müddet sustu ve devam etti..
’Bende onun dinine tabi oldum..’İlave etti.. İslam dininde bir kural vardır,DİNDE ZORLAMA YOKTUR...Malesef bu kural Sebatay Sevi için bozuldu ve bu gariplikler ortaya çıktı..Bizler gibi binlerce aile var, bu durumda kızım.Bu toplumumuzun gerçeği ...Çekinmeden örnekler verdi..Duyduğu isimler karşısında hayrete düşmüştü Halise Kadın..Şaşırdıkça,şaşırdı..Doktor hanımda anlattıkça anlattı...
Halise Kadın muayenehaneden çıkarken yanakları kıpkırmızı idi..Mahir efendi merakla nedenini sordu..Duyduklarını birer birer anlattı kocasına..İlgi ile dinlendi tren seyyahati boyunca..Yorumlar yapıldı..Görüşler söylendi...Taki inecekleri istasyona kadar..
Makedon Expresi, Halise Kadın ve Mahir Efendinin oldukça kafasını karıştırmıştı o gün..
Hayatları boyunca; cevaplarını bulamadıkları sorular oluşmuştu ruh dünyalarında..
Halise Kadın ,Müberra Hanımın 1928 yılında kocası ile İstanbula yerleştiğini ,Şişlide muaynehane açtığını ahbaplarından öğrendi..Zaten onlarda mübadele ile Anadoluya göç etmişlerdi..