- 1400 Okunma
- 15 Yorum
- 0 Beğeni
OKUMAK İSTİYORUM
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Salih,en yakın arkadaşımdı. Çocukluğumuz onunla birlikte geçmişti. İlkokulu bitirir bitirmez köyden ayrılmıştım. Zorunlu bir ayrılıktı benim için. Okumayı çok istiyordum. Bunun için de gayret gösteriyordum. Bir dağ köyünde yaşayan çocuğun, okuması için bir mucizenin gerçekleşmesi gerekliydi.
Kışlarımız sert, soğuk geçerdi. Köyümüzde, hayvancılık ve ormandan kesilen ağaçların kasabaya, katırlarla taşınmasıyla geçim sağlanıyordu.
Ben, diğerlerinden biraz daha şanslı sayılırdım.Babamın traktörü vardı ve onunla köylünün tarlalarını sürerdi.
Ben, Salih, Muzaffer ve Zekai çok yakın arkadaşlardık. Bir araya geldiğimizde, oyun oynamaktan havanın karardığını bile anlamazdık. Dörtlü grubun içinden en çok da Salih’ i yakın hissederdim. Sanki, o benim kardeşimdi.
İlkokulu bitirmiştik.Okuma isteğimi her defasında babama iletiyordum. Uzun bir uğraşın sonunda, ikna etmiştim. Yatılı okulda okuyacaktım. Bir gün köyüme, öğretmen olarak dönmek en büyük hayalimdi. İlkokul öğretmenim Kemal Bey’ in büyük etkisi vardı bu kararımda.
Kemal öğretmen, Atatürk’ ün izinde yürüyen bir eğitimciydi. Yıllarını eğitime adamıştı. Bilgi ve becerilerini sadece bizimle değil, köyümüz içinde kullanıyordu. Tarım Kredi Kooperatifinin kurulmasına öncülük yapmıştı.
Köylü ile okulların açılmasına az bir zaman kalıncaya kadar mücadele vermişti. Kız arkadaşlarımızın şansı neredeyse yok denecek kadar azdı. Her konuşmasının sonunda “ Kız çocuğu da mı okurmuş, yapma hoca ! Eski köye yeni adet çıkarma ! “ sözleriyle karşılaşıyordu.
Salih, çok zeki bir çocuktu. Problemleri bir çırpıda çözer ve cevap verirdi. Onun zekasına hepimiz hayrandık. Hayranlığın yanında, biraz da kıskanıyorduk galiba.
Onun babası, küçükken ölmüştü. Dedesinin evinde, kızkardeşi ve annesiyle yaşıyorlardı. Babasına olan özlemini hissederdim yüzündeki hüzünlü ifadesinden. Ne yaparsa yapsın, bir şeyler eksikti onun için. Gülüşleri yarım, sevinci yarımdı.
Onun için bir şeyler yapmak istiyordum. Çaresizdim. Hep beraber gitmeye and içmiştik. Umutluyduk. Kemal öğretmen ise hâlâ ısrarla bizim için çabalıyordu.
Salih’ in dedesi, acılarla yüreği katılaşmıştı sanki. Bir ara yumuşayınca, sevinmiştik. Yine hep beraber olacak ve hayalimizi gerçekleştirecektik.
Yazın son günleriydi. Yavaş yavaş hazırlıklarımızı yapmaya başlamıştık. Her zaman gittiğimiz dere kenarındaki, söğütlerin altındaydık. Bir tek Salih gelmemişti. Biraz bekledik onu. Çok geçmeden gelmişti yanımıza. Gözleri kan çanağına dönmüştü. Sessizce yanıma çöktü. Hiç konuşmadan oturuyordu. Uzun bir süre sessizlikten sonra ;
“ Neyin var Salih “ Dedim. Önce, omzunu silkti ve “ Yok bir şeyim “ dedi fakat bunları söylerken sesi titriyordu. Bir terslik olduğunu anlamıştım. Üzerine daha fazla gitmedim ve sustum.
Biraz daha oturduk o şekilde. En sonunda, biraz rahatladı ve “ Ben sizinle gelemiyorum “ Dedi ve sustu.
Ertesi gün, dedesinin yanına gittim. Yalvardım, yakardım, ellerine sarıldım, öptüm… Kararından vazgeçmiyordu.
“ Nasıl göndereyim a oğul söyle… Gencecik oğlumu toprağa verdim. Damdaki sığırlar, tarla taban ekilmezse nasıl doyururum onca boğazı. Yaşım yetmiş. Belim büküldü. Dizlerim ağrıyor. O bakacak bize. Anasına,kardeşine,nenesine ve bana… Ben istemem mi yoksa onu okutmayı ? “
Sözlerini söyledikten sonra hırsla yanımdan gitmişti. Yapacak hiçbir şey kalmamıştı.
Gitme zamanı gelmişti. Hepimizin ellerinde bavullar ile yola çıkmayı bekliyorduk. Köy meydanında bizi sanki askere gidecekmişiz gibi uğurlamaya gelen köylüler ile dolmuştu. O kadar çok kişinin elini öpmüş ve kucaklamıştım hatırlamıyordum. Gözlerim, kalabalığın içinde Salih’ i arıyor fakat bir türlü göremiyordum. Kendimden çok onun gitmesi gerektiğini düşünüyordum. Sanki Salih’ e haksızlık yapıyordum.
Ümidimi kesmiştim. Acılarını ve sevincini yüreğinin derinliklerine gömen Salih, mutlaka bir kayanın dibine akıtıyor olmalıydı. İçimden “Gelmeyecek “ dedim ve ayağımı attım minübüse.
“ Ahmet ! “
Onun sesiydi. Saklandığı yerden çıkmış ve gelmişti. Bavulumu fırlattım ve indim arabadan. Sarıldık uzun bir süre. Yüzüne baktım. Gurur vardı gözlerinde. Sırayla hepimizle kucaklaştı. Arabanın arkasından uzun süre el salladı bize…
Yaz tatillerinde yine görüşüyorduk Salih ile fakat zamanın etkisiyle o çocukluğumuzdaki aheng azalmıştı sanki. Beraber olduğumuz zamanlarda ben okulda yaşadıklarımı anlatıyordum heyecanla. Beni dinliyor, heyecanlanıyor fakat burukluğunu hissediyordum. Değişmeye başlamıştık.
Zamanla daha az görüşmeye ve konuşmaya başlamıştık. Tam bir çiftçi olmuştu. Erken yaşta da evlendirilmişti. Ben de öğretmen okulundan mezun olmuştum. Atamam da başka bir şehre çıkmıştı. Okul birincisi olmam nedeniyle istediğim yere tayin edilme hakkı verilmişti.
Böyle bir ayrıcalığı kabul etmem imkansızdı. Kabul etmedim. Bir dağ köyündeki okula istedim tayinimi. Tıpkı, Kemal Öğretmenim gibi cevherleri keşfedecektim. O okulda uzun yıllar görev yaptım. Köyüme ancak yaz tatillerinde gelebiliyordum.
Salih’ in dedesi ölmüştü. Evin bütün yükü üzerine kalmıştı. İki tane çocuğu olmuştu.
Son gördüğümde, uzun uzun sohbet etmiştik. Durumunu düzeltmişti. Çok çalışkandı. Seracılık yapmaya başlamıştı. Köyün neredeyse ileri gelen zenginlerinden olmuştu.
“ Ahmet ! Senden bir ricam olacak. “
“ Tabii Salih, yapacağım bir şey olursa yaparım. “ Dedim.
“Sen öğretmensin, ben okuyamadım. Biliyorsun zaten. Çocuklarımı da okutacağım inşallah. Tıpkı Kemal Öğretmen gibi olduğunu biliyorum. Senin belirlediğin iki öğrenciye burs vermek istiyorum. “
O konuşmamızdan sonra her ay iki öğrenciye burs gönderdi. Sadece bir tek şartı vardı bunun için…
Okumayı gerçekten çok isteyecekti o öğrenciler. Tıpkı Salih gibi...
Nermin KAÇAR- BOLU -02.09.2011
YORUMLAR
yinede kendini sen tart en iyi bilen sensin çünkü senin bildiklerin hakikat asıl ölçü bence senin kendi yeteneğini bilmen gerisi bence kalıplaşmış cümleler vede bu yüzdendir yorum yazmak içimden gelmiyor hiç kimseye görüş belirtmiyorum çünkü bana kızıyorlar . ne yapıyım gereksiz buluyorum süslü laflasrı ve fos ifadeler sayfalarca canımı sıkıyor üzgünüm herkes bağışlasın ....
İçten ,öz,özentisiz ,yalın duru bir dille çok da güzel yansıtılmış bir yaşam öyküsü. Üstelik şiir tadında.
Bir nefeste bitirdim denecek kadar akıcıydı.Ahmet için üzüldüm,hem de çok.Bir kor ateş kalmış yüreğinde ...
Kutlarım sizi,ilhamınız hep böyle bereketli olsun efendim.Sevgiyle sağlıcakla esen kalınız.Saygılar.
Sımsıcak bir öykünün yolda olduğunu söylemiştin, dün akşam. Ama bu sıcaklık, başka bir şeydi... Kemal öğretmenmiydi, Ahmet mi, Salih mi? En doğrusu; hepsi birden di...
Yüreğine sağlık, arkadaşım. Sevgilerimle.
Eser Akpınar tarafından 9/3/2011 9:23:54 AM zamanında düzenlenmiştir.