- 793 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Yaşayan Ölüler
İman, kalbin duyarlılığıyla ilgilidir. İnsan kalple akleder, kalple iman eder. Kalbi katılaşmamış, mühürlenmemiş insan, Allah’ı tanımaya ve imana eğilimlidir.
Ancak inkarcıların ruh hali farklıdır. Onların kalpleri ölüdür, mühürlenmiştir. Kalpleri duyarlı olmadığından akledemezler; iman etmeleri de söz konusu değildir. Onlar Kur’an’ın ifadesiyle, uyarılsalar da uyarılmasalar da birdir; inanmazlar.
"Allah, onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir; gözlerinin üzerinde perdeler vardır. Ve büyük azap onlaradır. (Bakara Suresi, 7) ayetiyle tarif edilen inkarcılardan, farklı Kur’an ayetlerinde ölüler olarak söz edilir:
Çünkü gerçekten sen, ölülere (söz) dinletemezsin ve arkasını dönüp kaçan sağırlara da çağrıyı işittiremezsin. (Neml Suresi, 80)
Allah, "Ölüdürler, diri değildirler " (Nahl Suresi, 21), "Kalpleri vardır bununla kavrayıp-anlamazlar, gözleri vardır bununla görmezler, kulakları vardır bununla işitmezler. Bunlar hayvanlar gibidir, hatta daha aşağılıktırlar. (Araf Suresi, 179) buyurur. İnkarcılar vicdanen çökmüşlerdir. Rabb’imiz, “Ve arkasını dönüp kaçan sağırlara da çağrıyı işittiremezsin.” (Neml Suresi, 80) buyurarak onların işitmediklerini ve “Sen körleri düştükleri sapıklıktan çekip hidayete erdirecek değilsin.” (Neml Suresi, 81) ifadesiyle de kör olduklarını haber verir.
Ayrıca “Ve sana bakacak olanlar vardır. Ama kör olanları -üstelik basiretleri de yoksa- sen mi doğru yola ulaştıracaksın? Şüphesiz Allah, insanlara hiçbir şeyle zulmetmez, ancak insanlar, kendi nefislerine zulmediyorlar.” (Yunus Suresi, 43, 44) ayetiyle bu kişileri detaylı tarif eder. İnkarcı kendisine zulmeder; acıların, elemlerin içerisinde kendini adeta kavurur, bitirir.
Kur’an, “Onlardan seni dinleyecekler vardır. Ama hiç duymayan -sağırlara -üstelik hiç akılları ermiyorsa- sen mi duyuracaksın?” (Yunus Suresi, 42) buyurarak, dinlememelerinin sebeplerini açıklar. Onlar hiç duymaz, hiç akıl erdiremezler. O halde onlar için yorulmak, üzülmek hatalı olur. İnsan taşa gidip birşeyler anlatsa, taş hareket etmese ve insan üzülse ya da kızsa; bu mantıklı mıdır? O halde kalbi taş gibi katılaşmış, kalben ve vicdanen diri olmayan ölüye söz dinletmek mümkün olabilir mi?
Çevremizde, tarif edilen bu yapıda birçok insan görürüz. Yaşlı olduğu halde Allah’tan hiç söz etmeyen, hastalığı, aczi aklının ucundan bile geçmeyen ve hala dünya hayatına meyilli, ölümü hiç düşünmeyen... Birçoğunun yüzünde asalet, insani derinlik ve ışık bulunmayan. Ruhsuz, yalnızca et-kemikten ibaret olan. Genç, yakışıklı ve güzel de olsa çok basit, sıradan, saygı duyulamayan, değer verilemeyen insanlar.
Bazıları programlanmış robot gibi; genç kızlar adeta plastikten yapılmış... Yüzlerinde ufak bir insani ifade bulunmayan birçok insan... Derinlik ve karakteri olmayan bomboş kişilikler. İnsanlar mekanikleşti, zamanla adeta robotlaştı. Kişilikleri bozuldu, derinlikleri ellerinden alındı. Allah sevgisinin yaşanmaması yüzünden toplumda gaflet içinde yaşayan, kalbi ve vicdanı duyarsız, uyarıları işitmeyen insanların sayısı arttı...
Ancak kalpleri ve vicdanları diri olduğu halde henüz dini öğrenmemiş insanlar da çok fazladır. Bu kimseler, kendilerine din tebliğ edildiğinde, Allah’ın dilemesiyle hakkı kalpleriyle kavrayabilir ve iman edebilirler. Bu insanların, kalpleri katı inkarcılarla aralarındaki en büyük farklardan biri, kibirli değil, mütevazı olmalarıdır. En önemlisi ise görebiliyor ve işitebiliyor olmaları; canlı olmalarıdır. Kur’an bu farkı şu ifadeyle vurgular:
Bu iki grubun örneği; kör ve sağır ile gören ve işiten gibidir. Örnekçe bunlar eşit olur mu? Yine de öğüt alıp-düşünmeyecek misiniz? (Hud Suresi, 24)
Her kalp Allah’ı anmak ister ancak mühürlü olan kalbe Allah lafzı girmez. O’nu anmak kalbe çok hoş gelir; çok lezzetlidir ve kuşkusuz Allah’ın buna izin vermesi çok önemlidir.
Rabb’imiz, haddi aşarak kalbi mühürlenenlerden olmaktan esirgesin. Her an O’nu anarak kalplerimizi mutmain kılsın...
Fuat Türker
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.