Kara Kıtadan Mektuplar I
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Seni görür gibiyim binlerce kilometre uzakta, bu garip kasabada, kuşlar seni çağırırken yana yakıla, bana nefesinle yolladığın Marmara’nın iyot kokusu genzimde nöbetteyken. Ahşap jalûziye takılı parmakların, ışıklı bakışların bana bir şey der gibi bu akşam sanki…
Bizim buralarda öyle lükslerimiz yok. Çadırlarda, derme çatma kulübelerde, adı hastane olan konteynırlarda geçiyor günlerimiz. Açlıkla baş edemeyen vücutları öyle güçsüz ki en ufak bir virüs öldürücü olabiliyor bu bebekler için. Dayanmak bizim için bile zor. Kayıpları azalttık belki ama ölümler halen sürüyor. Bizim canavara söyle o istediği marka gofreti bulamadığımız gece ağladığı kadar buradaki çocuklara da ağlasın.
Seni duyar gibiyim adını bilmediğim ağaçların koca yapraklarını neden topladığını anlamadığım, bu yaşlı dırdırcı kadın bir o yana bir bu yana koşuştururken. Kızma ya şakaydı elbette…
Yanımızda getirdiğimiz konserveler bitmek üzere, doğasıyla göz kamaştıran bu cennet köşede su sorunu yaşamak akıl almaz bir durum. Medeniyetin uğramadığı her haliyle belli olan bir tuhaf ülke burası, çeşitli yardım kuruluşları ellerinden geleni yapıyor elbette, en düzenli olan, işine en fazla önemi veren de bizim Kızılay.
Perişan olduğumuz anlarda, günlerde, aylarda; kırgınlığımızın yansısı kadar bocalarız. İçinde bulunduğumuz ortamın karanlığı kelimelerimizi yaralar, sancılar dile gelir, sağaltımın orta yerinde dikenli bir gül oluveririz. Bu sırada etrafımız nasibini alır. Söylenmeyecekleri de arada kaktırıveririz. Rahatlarız…
Bunları yaparken içini ezme, gamzelerine yakışmayacak sözler etme. Biliyorum tüm dünyayı omzuna bırakıp buralara gelmek delilikti, sen beni bu hallerim yüzünden sevmedin mi? Ele avuca sığmayan hep bir yanı yaralı çılgın küçük kuşun şimdi bu kara kıtada sensizliği kokluyor ve her gün biraz daha büyüyor. Hem de izleri yok olmayacak bir derin çizgiye nakışlanmış acılarla dolmuş yüreğinde en güzel köşeyi sana ayırma huyundan vazgeçmeyerek, belki de hiç olmadığı kadar seni çok severek dönecek yakında sana. Bir ışıltılı bakışla, nazlı bir dokunuşla, içli bir şarkının bizi götürdüğü yerlere benzeş bir mekânda tenini içine çeker gibi büzülmüş vücudum zevkten dört köşe iken, beni affedeceksin.
Oğlumu öpüyorum. Şimdilerde bana kızgın olduğunu biliyorum. Ola ki bir gün kocaman olduğunda benimle gururlanması fikri bugünkü yaralarıma cibinlik oluyor.
Yorgunluktan nerede yattığımızı bile bilmiyoruz. Kader birliğinin verdiği güç ve yarattığı büyülü ortam her şeye dayanmamızı sağlıyor.
Beni merak etme, anneme de söyle bana kuru kemik demekten vazgeçsin çünkü buradakilere göre obez bile sayılırım.