- 1009 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Çorap Söküğü
Çorap söküğü zamanını bekliyorum; elimde, ruhumla sarmaladığım bir kedi yumağı. Önce hangi cümle ısıracak aklımı. Önce hangi sözcük kemirecek içimi. Kumbaramda birikmiş onca soru işareti. Anlaşamıyorlar ünlemlerimle. Kendine hırçın bir şarkı. Bir piyano tınısı belki de. Sessizliği bozan ilk nota. Karanlığın karnındaki ilk mum alevi. Masaya düşen bir kalemin dingin sesi. Hışımla yırtılan karalama sayfaları. Çöp tenekem doldu. Mutfakta taze, limonlu kek var. Kafeni yüksek bir kahve. Dilimden bağırsaklarıma kadar ineceği belli. Binlerce cümle nöbet tutuyor çeperimde. Çorap söküğü geç kalma…
Çakır zamanlar çok ince. İpin ucu hagni sözcüğümde. Dağınık, çok dağınık kurgular hale olmuş eksenimde. Yapış yapış, sünepe karamsarlıklarım, kanıma sızmaya çalışıyorlar sinsice. Öyle kemikleşmişler ki bazı düşlerim. Öyle kalın ki kabukları. Ancak uykumda eritebilirim, bir bardak suyun içinde. Ancak bunların hepsi de, belki de tabii. Belki de-ler ve onların bilmem kaçıncı kuşaktan akrabaları. Gece sırtıma bindikçe biniyor. Kamburum iyice belirginleşiyor duvarıma yansıyan gölgesinde. Çorap söküğü.
Hani gelirdi?
İnkar etmiyorum; içimde oynaşan bir dolu oyuncak; kimi kendi kendine kanayan, kimi kendiyle ağlayan. Alıp oynasam, çocukluğum incinecek. Ve hiç anımsamıyorum, tahteravallinin diğer ucunda kim vardı? Kim ağırlık yapıyordu ezberlediğim mutluluklarıma? Çıngıraklı toplar… Sese koşan canlar. Elimde bir tespih yırtılıyor birden. Geçmişim yere saçılıyor tanecikler gibi. Kimse bana saçmalıyorsun demesin; ben sadece çorap söküğünü bekliyorum…
Yine dilimin üstünde telaffuzu sancılarıma yatkın bir dolu sözcük. Gelmedi çorap söküğüm. Kurgulanmış bir öyküden çok uzağı gösteriyor aynalar. Kuyumun dibinde unutulmuş bir masal var ama. Sözcükleri birbirine bağlasam inebilir miyim aşağı? Oysa bir kadın gizlenecekti bu sözcüklerin arasına. Biraz sevişecektik, düşlerin geceye kur yaptığı bir anda. Biraz mırıldanacaktık bakışlarımızla. Sonra yine, gittikçe silikleşecektik kendimize, kendimize, tütsü kokuları arasında. Suskunluk avuçlarımızda terleyecekti. Nefesimiz, heyecanlarımızın elinden tutup, kapatacaktı göz kapaklarını usulca.
Hiç hesapta yoktu bu replikler. Gelmedi çorap söküğü. Gelir demişlerdi. Sen ağlarsan çorap söküğü gibi gelir demişlerdi. Sen düşlersen çorap söküğü gibi gelir demişlerdi. Yine de ben bu mektubu bir şişenin içine koyup, attım ruh denizime. Kıyıya vurduğu an görecek biliyorum. Olsun… Olsun varmasın çorap söküğü. Ben birkaç sözcük daha dikeyim kuyumun dibine. Onlar çiçek verene kadar, ben zaten inmiş olurum…
Oktay Coşar