- 539 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Düşünüyoruz Öyleyse Yokuz
Size çok uzun bir yazı yazabilirdim. Fakat okumayacağınızı tahmin ettiğimden dolayı yazımı kısa tutmak istedim. Aşağıda anlattıklarım, bu yazıyı okuyan sizin bir zombi olduğunuzunn ispatıdır.
Allahın kusursuz eseri olan insan beyni, İnsan tarafından kullanıldığı taktirde mutlu bir birey olarak yaşam sürer, sorunlarını herkesten çabuk çözebilir. Ego, Zihninizin oluşturduğu tüm enerjiyi çalan bir hırsızdır. Ben egoyu tasavvufi yön ile yaklaşıp Şeytan olarak tasvir ediyorum. Zihin temiz ve kapısı sonuna kadar açık bir mekandır. Buranın kapısını koruma görevini, kendine ait olmadığı halde Ego üstlenmiş. İstediği gibi girip çıkabilmektedir. Dikkat edin, bizi üzen hatıraları kafamızda canlandırırız. Geçmiş sorunlarımızı, gelecek kaygımızı sürekli zihnimize yerleştirir mutlu oluruz. Hüzünlü, bizi mutsuz edecek şarkılar dinleriz. Bunları dinlerken kederlenir, sitem ederiz. Moralimiz bozulur, "Ah ulan, ah bu şarkıların gözü kör olsun" deriz. Ama mutsuz olmak için elimizden geleni yaparız. Siz sanıyor musunuz ki bunu isteyerek yapıyorsunuz ? Hangi insan isteyerek kendi kendini üzer. Egolarımıza öyle yenik düşüyoruz ki. Zihnimizin sarayının içindeki tüm altın eşyaları bir mahzene kilitledi İçeriyi çöp eve dönüştürüyor.
Yemek yemek, su içmek gibi bir bedeni ihtiyaç olan maddi gıdaların bizi dinç tutması gibi. Mutsuzluk ta bir manevi ihtiyaç olarak Egonun ihtiyaçlarını temin etmektir.
Kendi sarayınızın kralı olarak egoya hükmetmek varken, sarayınıza giren hırsız tahtınıza oturduğu gibi, kral olan sizi de kendisine soytarı ediyor.
İnsanoğlu fıtratı gereği huzura dizayn edilmiştir. İçinizde huzurun olması gerekir. Çünkü mutluluk ve mutsuzluk dediğimiz kavramlar göreceli kavramlardır. Bana mutluluk veren bir şey sizi üzüntüsünden öldürebilir. Fakat Yüce Yaratıcı insanoğlunu yaratırken kendi nefesinden üfleyerek içerisine huzuru vermiş ve insanın nefes alıp vermesini sağlamıştır. Dünyanın en basit ve en çabuk meditasyonu nefes alıp verdiğinizi farketmenizdir. Zihninizi anında boşaltırsınız. Aklınıza hiç bir şey gelmez. Egonuza yani Şeytanınıza hükmetmiş olursunuz.
Dikkat edin etrafınızdaki herkes mutsuz duruyor. Aslında mutsuz değildirler. İçimizdeki huzuru farkedemeyişimizden kaynaklanan bir sorundur bu. İnsanların birbirine tahammülsüzlüğü de bundan kaynaklanmaktadır.
Küçük bir çocuğu düşünün. Çocuk her şeyden mutlu olmasını bilir. Çünkü aklına bir şey gelmez. Saf bir huzur vardır ve mutlulukla birleşir bu. Yaratıcı zekaları, imgelemeleri daha kuvvetlidir. Bu yüzden günahsızdırlar. Çünkü akıllarından bir düşünce geçmez. Şeytan bu yaşta çocuklara hükmedemez. Fakat şunu hatırlıyor musunuz ? Bir çocuk ilkokul çağlarına yaklaşırken 7-11 yaş arasında özellikle. Annelerine
Anne aklımdan bir şeyler geçiyor der. Korkarlar.
İşte düşünme hastalığı başlamıştır. Şeytan yani ego. Ufak ufak tası tarağı toplamış zihin sarayının yolunu tutmaya koyulmuştur. Ergenliğe doğru ise işin içinden çıkılamaz hal alır. Mutsuzluk o kadar had safhaya ulaşmıştır ki. Her şeyden sinirlenir birey. İşte bu çağda psikolojik destekler verilmelidir bireye. Veya Gerçek psikolojik tedavi olarak
Fatih Sultan Mehmet’in Babası 2. Murat’ın bir sözü vardır.
"Oğul gençlik uyuz bir köpeğin kaşınmasına benzer. Kaşındıkça vücudunda yaralar ve izler kalır. Bunun ilacı islam eczanesinde’dir" der.
Size olayın islami boyutunu anlatarak konuyu uzun tutmayacağım merak etmeyin.
Fakat bilinçsiz düşünce yeryüzünün %98inin en büyük hastalığıdır. Bu hastalığa en büyük teşhisi
Descartes: "Cogito ergo sum" (Düşünüyorum öyleyse varım) diyerek koymuştur. Aksine düşünmek yok olmaktır. Bilinçsiz düşünen bir birey ne kadar insansı yaşayabilir ?
Bilinci açık düşünce sayesinde mücitler çıkmıştır. Örneğin
İzafiyet teorisini Einstein bulurken işin sırrının saf düşünce olduğunu, Edisonun aynı sözü kullandığı da bilinmektedir. Fakat işin sırrını söylemezler. İzafiyet teoriside ney ? nereden çıktı şimdi bu ilginç kelime diye söyleyip kızdığınızı duyar gibiyim. Son cümlemde nükteli bir şekilde onu bu konuya bağlayarak anlatacağım.
Bilinçsiz söylenen her sözün peşinden pişmanlıklar doğacaktır bu kesindir.
Düşünce sizi hüzne yünlendirir çünkü ego zihne sarayı yıkacağını söyler ve sözde savaş açar. Zihin sizin bedeninize sakin ol hiç bir şey yapamaz sen arkamda kal ve beni savun giremez sarayına yani bana der. Fakat Siz bilinçsiz bir birey olarak savunmayı bırakıp kaçmayı tercih edersiniz. Böylece saray egonun eline geçer. Deminde dediğim gibi soytarısı siz olursunuz.
Bunlar saçma mı diyorsunuz ? öyleyse size bir sorum var. yaşınız ortalama 20 diyelim. 20 seneyi bırakın 1 gün boyunca hiç nefes alıp verdiğinizi dikkat ettiniz mi ?
Şuanda nefes alıyorum, veriyorum, yürüyorum, şunu yapıyorum, bunu yapıyorum diyerek 1 gününüzü dikkatle geçirebildiniz mi ?
Etrafınıza bakın, her şey otomatikman idare eder. Kalıplaşmış düşünceler, kalıplaşmış hareketler, her gün yaşanan aynı olaylar, aynı hüzünler ve aynı sahneler.
Nefes alıp verdiğinin dikkatinde olan biri aklına kötü şeyler getiremez. Çünkü o an bilinci açıktır bakın dikkat edin. Nefes alıp verişinizi izleyin aklınıza bir şey gelmeyecektir.
Yada sizinle küçük bir oyun oynamaya ne dersiniz ?
Şimdi gözlerinizi kapatıp kapatmamanız önemli değil. Sadece durun ve diyin ki
"Bakalım Aklıma şimdi hangi düşünce gelecek" diye sorup bu şekilde bekleyin. Çekinmeyin sorun kendinize aklıma şimdi ne gelecek, ne gelecek, geldiği an yakalayacağım diye bekleyin.
Ne oldu bir şey gelmedi mi ? Gelmez çünkü bilinciniz açık, siz o an oradasınız ve bekliyorsunuz ne gelecek diye ? Yaptığınız her davranışı bilinçli yapmak, düşünürken bile bilinçli düşünmek gerekir.
Şimdi mutsuzluk içeren şarkıları dinlemeye devam mı etmek istiyorsunuz. Öyleyse kendinizi yargılamadan durun ve sorun . içinizi izleyin bakalım. "Bunu dinlersem mutsuz olmayacak mıyım ? Öyleyse niye mutsuz olmaya ihtiyacım var ? Bir kazancım mı olacak ?
Yukarıda bir nükte ile izafiyet teorisini açıklayacağımı söylemiştim bu nükte ile yazımı tamamlamak istiyorum.
Güzel bir kızın yanında veyahut yakışıklı bir erkek ile geçirilen 1 saati anlamazsınız adeta 1 saniye gibi geçer. Kızgın bir ateşin üzerinde geçen 1 saat ise bir ömür gibi sürer.
İşte İZAFİYET TEORİSİ nin ispatı budur =)
Bilinci açık bireyler olmamız dileğimle.
Yunus Emre ÖZDEŞ
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.