- 790 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
ŞİİR ve ANLATIM-(1-2)
ŞİİR ve ANLATIM-(1-2)
Mustafa CEYLAN
***********************
Günümüz internet ortamında elektroniğin verdiği imkânlarla her evde, her büroda hattâ şimdilerde mobil-kablosuz sistemle her yer ve zamanda bir matbua” var demektir.
“Yasal düzenlemeleri” yapılamadığı için ülkemizde bu “net-matbua” sahipleri gönüllerinin istedikleri gibi yayın yapmaktadırlar.
Matbuada kucak dolusu para vererek yayınladığınız bir kitabın dağıtım ve tanıtımı için çok çile çekeceksiniz. Oysa, "net-matbuat" la bu çok kolay. Otur ekranın başına, yaz aklına geleni, bir anda yüzbinlerce kişiye ulaş.
İşte bu kolaylık, bu hızlı teknolojik gelişme, son dönemde Türk şiiri üzerine tümen tümen kara bulutlar yağdırmaktadır.
Ne mi oluyor?
-Şiir ırmağı çağıl çağıl akmak yerine, bulanmış durumda. İnternet adeta bir “mısra çöplüğü” haline gelmiştir...
-Hain ve acımasız saldırılar bir yana, eser hırsızlıkları da birbirini kovalar hale geldi. Hangi birini takip edeceğimizi şaşırdık. Ve hangi birisine hukuk zemininde hak aramak için koşacağımızı bilemiyoruz.
Bunun bütün sebebi “kolaylık” mı? Kolaylık asla olmamalı!
*
Elbette ki, yönetim kademesinde ehil insanların ve bilgili-donanımlı şairlerin bulunduğu "Edebiyatdefteri.com" gibi, şiire ve şaire çok önemli hizmetler sunan ve internette şiirin yıldızını parlatan örnek sitelerin yayınları da bulunmaktadır.
Biz, BAŞARI ÖYKÜLERİ’ni bu incelememizde sonlara doğru bırakırken, önce eleştirel kalemimizi negatifliklere doğru uzatalım ve "şair-şiir bazında" meseleye yaklaşalım istedik. Öyle de yapacağız...
*
Teknoloji düzensizlik ve “kara-çamurlu” bir düzenle akıtacağına şiir ırmağımızı, temiz-düzenli ve çağıl çağıl akıtmalı! Billur ve tertemiz olmalı şiir ırmağımız ve o büyük gönül okyanusuna kavuşmak için akmalı hep….
Akmalı, akmalı diyoruz ya; çaresizlik içinde dert yanmaktan da başka bir şey de yapmıyoruz.
Bazen benim gibi birkaç “kocamışın cılız seslenişini” işitir gibi oluyoruz. Bilmem gençlerimiz faydalanıyor mu? Feryadlarımızı duyuyorlar mı? Duyuyorlar olsa, bunca “tahlil” çalışmamız oldu, bunca söyledik, yazdık bir ilerleme görürdük, bir aks-i seda alırdık.
Ama olsun, bıkmayacağız. Yazacak, söyleyeceğiz işte…
Elbette,has şiire, kalıcı şiire sevdalı şairlerimiz bu söylemlerimize, bu feryâtlarımıza kulak vereceklerdir. Az sayıda da olsa, şiiri gerçekten ciddi olarak ele alan ve kendini milletine, çağına, sanatına, insanlığa karşı sorumlu addeten şairlerimiz sesimizi duyacaktır.
Hele ki, genç yetenekler, arayış içinde bulunup, henüz kendine (ŞAİR) dememiş, meydanlarda, büyük-küçük, usta-çırak dinlemeden havalı gezenlerden olmayan ve öğrenmenin yaşı olmaz diyenler; işte bu dostlar bizi okuyacaklar ve yarım asrı aşan tecrübemizden faydalanmaya çalışacaklardır.
Bu çalışmamızda yer yer dostlarımızdan, yakınlarımızdan, tanıdık ve ahbaplardan, başımızdan geçen olaylardan ve de elbetteki kendimizden örnekler vereceğiz. Bu sebeple, çalışmamızda isim ve olay zikreder isek, mutlaka ÖRNEK OLSUN-DERS OLSUN diyedir çabamız, asla gönül kırmak, yanlışı ortaya dökmek, dostlarımızı üzmek değildir. Umarım, dostlarımız bu gayretlerimizi hoş görüyle karşılarlar...
Ve
Umarım, bu çalışmalarımız faydalı olur.
Haydi buyurun GÖNÜL SOHBETİ’mize o zaman...
*
*
*
KONU: 1) ŞİİR ve ANLATIM(2)-Şiirin Dili
ANLAŞILIR OLMAK ve ANLATIM TEKNİKLERİ
Şiir,söz sultanıdır. Şiirde BİRİNCİLİK devamlı münhaldir. Ve şiirde SON SÖZ - SON KAFİYE daha söylenmemiş, SON VEZİN, SON YAPI TAŞI daha atılmamıştır.
Şiir, kendisine tutkun şairler vasıtasıyla herdem taze, her zaman diliminde yeniden yenidir. Eskimeyen söz sultanı kendi sanatını da eskitmemiştir.
Şiir, yüzüne bakıldığında güzelliğinden gözümüz kamaşan bir güzel olmanın yanı sıra(şekli-fiziksel özelliklerin yanı sıra), içine girdikçe, kalbini fethettikçe fethedenin fethedildiği muhteşem ve güçlü bir güzel sanat vasıtasıdır. Ah şiir ah !!! Seni yakalamak, seni nefeslemek, sende seni yaşamak... yarım asrı geçen sevdamdı benim. Yakalayamadım, tutamadım elinden, ılıman sıcacık nefesini koklayamadım şiir... Saçlarının rüzgârında savruldum, teninin ateşinde kavruldum, yandım, tüttüm, bittim de sana ulaşamadım.
Aradan geçen bunca yıldan, uğrunda ve yolunda bunca çileden sonra; şimdi anlıyorum ki, seni SEVMEK yetmiyor, seni KEŞFETMEK ve seni BİLMEK, hem de ÇOK İYİ BİLMEK ve en önemlisi de SENİN DİLİNİ yakalamak gerekiyormuş. Şiirin DİLİ’ de mi olurmuş demeyin? Hem öylesi bir DİLİ var ki, ESAS olan o. Şairi şair yapan şiir dilidir. İşte o dil ki, şairi bunca şairler tufanı arasında en öne, farklı yere çıkarmaktadır.
Dili dilime uygun olmamış demek ki, şiir, bu sebep yüzünden yakınlaşmamış bana. Dilini çözebilseydim, anlayabilseydim, anlaşabilseydim bugün ZİRVE ŞAİRLER arasında adım mutlaka yer alırdı.
Anlayamadım...
Anlaşamadım...
En büyük hatamdı bu..
*
İster şiirde, ister nesirde; hangi edebi türde olursa olsun EDEBİ TÜRLER dışında bence en önemli husus ANLATIM teknikleridir.
*
Özellikle genç şairlerimizin ve şiir yazma heyecanı ve koşusuna başlayan kardeşlerimizin, GÜZEL DİLİMİZ TÜRKÇE’nin en uygun bir şekilde yazılıp söylenmesine DİKKAT etmeleri gerekmektedir.
Bakıyorum da gençlerimiz tıpkı son zamanlarda İNGİLTERE’ de gelişen bir ŞİİR AKIMI gibi CEPLERİNE doldurdukları kelimeleri kur’a ile çekip, yan yana yazıp, diledikleri gibi mısraları alt altta dizip ŞİİR diye net ortamına yükleyip durmaktalar. Bülent ÖZCAN dostum anlatmıştı, İngiltere’ de bir cebine kök kelimeleri, öteki cebine SIFAT ve FİLLERİ koyup bir ondan bir ötekinden çekip, şansına ne çekersen onu yazıyorlar bunlar demişti. Geçtiğimiz günlerde bazı dostlarla bu konuyu açtığımda buna ÇEKMECE adı verip, sembolik ve SANAL BİR ATIŞMA’ da yapıp hayli gülüşmüştük.
Olmaz! Olmamalı! Şiir SAÇMALIK asla değildir. Şiir en GÜZEL, güzelden de güzel, çağlara yenilmeyecek bir edebi sanattır.
Bu sanatın malzemesi HARFLER –KELİMELER VE MISRALAR’ dır.
İnşaatçı bir binayı DEMİR-BETON-TUĞLA ve ÇİMENTO’ dan diker. Gökdelen de olsa o BİNA’ nın siz deyin 60, ben deyim 100-200 yıl ömrü olsun. Depreme, yangına, sele karşı dayanıklı olsun. Ama bir sonlu ömrü vardır binanın yani. Ama şiirin… Şiirin ömrü? Evet, şiir KALICI olmaya yakışan tek sanattır. Hem kendini hem şairini ÖLÜMSÜZ yapan sanat…ÇAĞLARI delip geçen, zamanı yenen güzel şiir…YIKILMAYAN, her türlü doğal afette bile DİK DURMASINI BİLEN MİMAR SİNAN’ın eseri benzeridir şiir…
O yüzden hafife alınmamalı. O yüzden BAYAĞILAŞMAMALI. O yüzden DİL’i ÇİRKEF ve iğrenç bir kaba sokmamalı, dil’in aynı zamanda “gönül” de demek olduğunu bilmeli insan…
HARFLER-KELİMELER VE MISRALAR, tamamen ANLATIM’ın temelleridir.
Şiir yazmışsın, ANLAŞILMAZ OLMAK İÇİN ÇABALAMIŞSIN GALİBA dediğimde birisine, “HOCAM NE KADAR ANLAŞILMAZ OLURSA, HATTA YAZAN OLARAK BEN BİLE ANLAMAZSAM O ŞİİR GÜZEL VE KALICI olurmuş” demez mi bir kardeşim. Hayretler içinde kaldım. Hayretler!
Tad mı, yok damağımda. Renk mi gözümde yok. Acı mı içime bağdaş kuramamış. Neş’e mi cism-i canımda en küçük bir kımıldama sağlamadı. Okudum, hiçbir şey anlamadım dedim. Güldü yüzüme ve ekledi “Demek ben başarılıyım! ”
İnsan bu kadar ANLAŞILMAZ olabilmek için çırpınır mı diye düşündüm. Ya KARACOĞLAN yayla çeşmesinde ASIRLARCA ÇALINIP SÖYLENEN O ARI-DURU TÜRKÇE ile söylemeseydi, “anlaşılmaz” olsaydı yani, ASIRLARI GEÇİP gelebilir miydi diye düşündüm. Hani koca koca ARAPÇA-FARSÇA DİVANLAR yazmışlar. Kütüphanelerimizde duruyorlar.Değerleri var, tamam, ama okuyan nerde? Ya bu koşmaktan-çılgınlıktan başka bir şey yapamayan zaman fakiri GENÇLİK ne zaman açar o eserlerin kapağını diye düşündüm. Keşke, TÜRKÇE’ ye çevrilebilselerdi…
Neyse,
ANLATIM dedik de, demek ki ÖNCELİKLİ OLAN DİL’ dir.
Şimdi gelelim ÖZELLİKLE şiirde ANLATIM TEKNİKLERİ’ne… Buraya GENÇ ŞAİRLERİMİZİN DİKKATLERİNİ ÇEKMEK istiyorum.
---------------DEVAMI VAR-------------------
YORUMLAR
Çok doğru söylüyorsunuz hocam, yazılarınızı takip edeceğim emeğinize ve yüreğinize sağlık siz değerli hocalarımızdan öğreneceğimiz çok şey var saygılarımla, bayramınızı en içten dileklerimle kutlarım .
MustafaCeylan
MustafaCeylan
Selamlar, saygılar...