- 1165 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
SIHHIYE ÇAVUŞU İBRAMIN HİKAYESİ....(2)
İbram Çavuş,arkadaşı Pomak Hasanla Karasu nehrini Drama yolundaki köprüyü geçerek aşmış;at sırtında Rodoplara tırmanırken,hayal dünyasında da çok başka menzillere uçmaktaydı..Gideceği köy katıksız bir Pomak Köyü idi...Pomaklar hakkında detaylı olmasa da yeteri kadar bilgiye sahip olduğunu düşünüyordu...Köyde muhtar Salih Ağa,Pomakların Slav ırkından olduklarını anlatmıştı...Boşnaklar gibi bu asil toplulukta,Türkler Rumeline geçince İslam Dini ile tanışmış ve Müslümanlığı severek ve isteyerek kabul etmişlerdi..Özellikle Plevne savunmasında Osman Paşayı biran olsun terketmeden yiğitçe mücadele vermişler ,kahramanlıkları bütün Balkanlarda dilden,dile dolaşıyordu...Zaten Pomak kelimeside;yardımcı,yardım eden ve öncü anlamına gelen pogamaç kelimesinden geliyordu...Kısaca Pomaklarda diğer Balkan Müslümanları gibi Evladı Fatihandı...Özellikle sarışın ve mavi gözlü bireylerden oluşmaktaydılar...Oysa askerde,bölük komutanı yüzbaşı
Talat Bey,Pomakların Türk soyundan geldiğini,göçler neticesi Orta asyadan bu bölgeye yerleşen Türk boylarının temsilcileri olduğunu söylemişti ama konu İbram Çavuşu aştığı için detaylı ilgilenmemişti...Ona göre Pomaklar Müslüman ve asil bir topluluktu ..Karavana arkadaşı Pomak Hasanda İslami Bilgilere sahip,köyünde imamlık yapan Kuran-ı Kerimi okuduğu davudi sesi ile herkese olağanüstü hayranlıkla dinleten bir şahsiyetti....
Pomak Hasanın:İbram Çavuş,İbram Çavuş geldik sözleri ile düş dünyasından uyandı...
Oldukça yüksek sayılacak duvarla çevrili avluya iki tokmaklı kapının büyük olanını hızla vurarak içer girdiler..Pomak Hasan ev kapısının önünde bekleyen aile fertlerine birşeyler söyledi,onüç ondört yaşlarınada sarışın uzun boylu bir delikanlıya da atlara hemen ahıra alması talimatını verdi...Hemen annesinin yattığı odaya geçtiler odadaki lambanın ayarı son kerteye getirildi,odanın içi oldukça parlak şekilde aydınlandı...Yanakları al,al olmuş elli yaşların üzerinde başı tülbentle bağlı kadın boncuk,boncuk terleyerek gözleri kapalı bir şekilde yatıyordu..Pomak Hasan annesinin yanına kadar yaklaştı gür sesi ile..
-Anne,anne biz geldik..Sana sıhhıye çavuşum İbramı getirdim...Annesi hafifçe göz kapaklarını kaldırdı,başucunda bekleyen oğlu Hasanla,İbram Çavuşa baktı sonra tekrar gözlerini kapadı..Dakikalarca hastanın vaziyetini gözleri ile takip eden İbram Çavuş hasta kadını ellerinde tuttu...
Ana,ana! bana göre üşütmüşsün,ateşinde bundan dolayı..Korkulacak birşey yok..Hasana döndü ve nane- limon kaynatılmasını söyledi..Kendiside demir başlıklı karyolanın karşısındaki pencerenin altını bütünüyle kaplayan,eski türk motifli kilimlerle bezeli divanın üzerine oturdu...Hasan da yanına geldi..Hasan önce babasını iki ağasını ve yiğenlerini tanıştırdı,asker arkadaşı ile..Bu arada kaynatılan nane-limon hastaya içirildi İbram Çavuşun talimatı ile hastanın alnına ve yüzüne ıslak tülbentler koyuldu,yine onun yönlendirmesi ile tülbentler sık,sık değiştiridi..Müdahele edeli iki saat olmamıştı ki hasta kendine geldi...Hoş geldin İbram oğlum ,Asan seni anlata ,anlata bitiremedi...Tabipliğinde baya keskinmiş,bak beni çok çabuk ayağa kaldırdın ,Allah senden razı olsun dedi..İbram Çavuş arkadaşlık hatırı olduğunu; duaların onun için değerli olduğunu anlattı..Bu sırada yere bir sofra örtüsü serildi,önce yer sofrası sonrada mis gibi tereyağ kokusunun odayı kapladığı,mısır unundan yapılmış oldukça büyük bir tepsiye konulmuş bir yemek geldi..Pomak Hasan söze başladı...
-Bak İbram Çavuş bu sana askerde iken anlattığım bizim meşhur yazma kaçamağımız ..Aslında biz bu yemeği sabahları yeriz,ama ilk geldiğin için sana akşam olmasına rağmen hazırlattım,bakalım beğenecekmisin?
Sofrada iki arkadaştan başka kimse yoktu..Yeni kullanıma açıldığı belli olan tahta kaşıklar
tepsinin üzerinde normalin üzerinde hızla gidip geliyordu..Arasıra çeşitli meyvelerden yapılmış, bir tas içindeki hoşafta susuzluklarını gideriyordu..Koca tepsinin bitmesi İbram Çavuşun hayatında ilk kez yediği taamı beğenildiğinin alameti idi...Ellerini yıkayıp tekrar divanın üzerine oturdular..Hasan yazama kaçamağın içindeki malzemeler saymaya başladı.Tereyağın ve peynirin kalitesi,mısır ununun tazeliği birer birer anlatıldı..İyileşen ,hasta kadın yemeği beğenen İbram Çavuşa yazma kaçamağın püf noktalarını da anlatınca odayı pür neşe kapladı...Mekanın içindekilere o ana kadar dikkatlice bakmayan İbram Çavuşun gözleri hastaya dikkatle hizmet eden,onyedi,onsekiz yaşlarında oldukça düzgün fiziği olan bir genç kıza takıldı..Önce gözlerini odanın duvarlarında gezdirdi..Sanki onunla ilgilenmediği düşüncesini odada bulunanlara vermek
istemişti..Ama hangi aralıktan bakarak, gözleyebileceği açıyı da heyecanla arıyordu..Odanın içerisinde belli bir müddet kelimeler uçuştu,hiçbirini duymadı İbram Çavuş.Hastanın başının altındaki yastığı değiştiren genç kız İbram Çavuşla göz,göze geldi...Aman yarabbi neydi o mah cemal..Bembeyaz bir yüz, sarışın yay gibi kaşlar,ok gibi kirpikler,açık mavi bir çift göz,o burun ve dahi çenenin yüzle uyumu..İbram Çavuş sanki büyüleyici o yüzde kaybolmuştu...Hasan cimcikleyerek uyandırdı , bu rüyadan İbram Çavuşu..
İbram Çavuş,İbram Çavuş... Kardeşim soruyor:Islak tülbent koyayım mı,tekrar nane- limon kaynatayım mı?
Güçlükle İbram Çavuş konuşabildi..Hastanın iyileştiğini belirterek hiç bir şeye gerek olmadığını söyledi...Odayı birkaç dakikalığına bir sessizlik kapladı..Yine İbram Çavuş sessiliği bozdu...
Validemiz bir kaç gün istirahat ederlerse,çabuk ayağa kalkarlar.Bu arada kendilerine dikkat ederlerse iyi olur dedi..
O güne kadar arzu ile pomaklar hakkında bilgi edinme ihtiyacı duymamıştı İbram Çavuş..Ama şimdi çok şey öğrenmek istiyordu pomaklar hakkında ..Bu bilgiyide Hasanın babasından alıyordu...Dakikalarca anlattı..Kendilerinin gerçek pomak olduğunu Türkler sayesinde İslamı tanıdıklarını..Civarda bir çok pomak gurubu olduğunu..Doğu tarafta yaşayan,İskeçe,Gümülcüne,İpsalanın dağlık bölgelerinde bulunanların, Aren Pomakları olarak adlandırıdıklarını...Kendilerinin Ehli Sünnet vel Cemaat mezhebine bağlı olduklarını..Türkleri çok sevdiklerini anlattı,anlattı..İbram Çavuş ilgiyle dinledi..Ama gece geçte olsa döneceğini belirttiğinden evdekilerin telaşlanacağını belirterek atını hazırlattı.
Pomak Hasan madem öyle ,ben sana yol arkadaşı olurum ,bu gecede sende kalırım savı ile yola düştü arkadaşının yanında..
At sırtında pomaklar hakkında biraz daha sohbet ettiler..Pomakların ilk atalarının MS 6yy da Ukraynadan Balkanlara yerleştiğini anlattı Pomak Hasan...Serin bir gecede ,ay ışığında yıldızların seksek oynadığı gökkubbede İbram Çavuş yeni yeni hayaller kurmaya başlamıştı bile...
Pomak Hasanı o gece misafir etti...İbram Çavuş...
Annesi ve babası ile tanıştırdı...Pomak Hasanı..
Sabah yemeğinde tarhana çorbası ikram etti Mahmatlıda..Közlenmiş biberlerle beraber...
Pomak Hasana...
Bir hafta sonra ailesine Pomak Hasanın kızkardeşi ile evlenmek istediğini bildirdi...
Babası sükünetle karşıladı talebi...Annesinin ilk tepkisi.’’Mahmatlıda kızmı kalmadı İbram’’ oldu...
Bir ay sonra kızı istediler ve hemen düğünleri oldu...
İbram Çavuşun ikisi erkek,üçüi kız dört çocukları oldu..Hepsi sarışındı ama gözleri mavi olan olmadı..
İbram Çavuş ve Pomak Hasan Balkan Harbinde birlikte savaştılar..Bir gün ikisininde ayni siperde şehit düşdükleri duyuldu...Anlatılır ki siperde ağır yaralanan Pomak Hasanın haberi Sıhhıye bölüğüne ulaştı..Çantasını alan İbram Çavuş soluğu malum mevzide aldı..Tedavi yaparken atılan bir el bombası iki ayrılmaz dostu birden şehitlik makamına ulaştırdı...
İbram Çavuşun İki oğluda Arabistan Bölgesinde şehid oldu Cihan Harbinde..Kızları 1924 te Mübadele ile Türkiyeye yerleşti...
Unutuyordum...İbram Çavuşun ortanca kızından dünyaya gelen dört erkek torununun,hepsi sarışın ve gözleri açık mavi idi...Ama ne dedeleri onları,ne de onlar dedelerini görebildi...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.