- 2840 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Dar Alanda Kısa Düşünce
’Açız..’ demeye yetecek nefes bulamayanların sızısı, uluorta ’Açız!’ diyebilecek kadar nefesi barındıran sarkık göbeklilerin sızıntısı ve sokaklarda sapasağlam adamların ’Allah rızası için.’ tınısı..
Rabb’im sen duyansın, sen bilensin...
Neresinden tutulacak, hangi cümlenin kulaklarından çekiştirilip ikaz edilecek bilinmez. Maskeli balodaymış gibi insanlık; takınacağı suratlar, takınacağı tavırlar ortama göre şekilleniyor. Kendi nefsinin bukalemunu gibi. Kamufle ediyor insanlığını insan. Ne hasat zamanına ekin bırakıyor, ne ele avuca sığdırabileceği bir şey..
Görevi yerine getirmişlik zannıyla ünlü düşmesine göz diken memurların ’grev’e başlamasıyla ayaklanır oldu bir takım duygular. Çelimsiz bir istek, rotasız bir atış o gün efeleniverdi. Düşen ünlü bir daha toparlanamadı ve ’grev’, ’görev’ini aksatan her beyin için son çare oldu. Zihnin intiharıydı bir nevi; ki intihar, bir acizin son çaresiydi. Ya şakaklarına yetirecekti gücünü, ya da avaz avaz bağıracaktı kaldırım üzeri. Ne elle tutulur bir yanı vardı bu meşgalin, ne yürekte bir karşılığı. Sürü psikolojisi yoktu zannımca. Bence yoktu, bizce de, sence de, onlarca da...
Öte yandan kokuşmuş ruh leşlerinin, bir/leşmiş o milletlerin eşiğinde bir sürü daha vardı, psikolojiden yoksun. Düşünceden ırak, düşünce daha bir ırak sürü. Düşünce kanayan bir sürü, bir sürü insan. Grev yapmaya ne takat var ne heves; ne güç var ’Toparlanın!’ demeye, ne de oturup olacakları sessizce beklemeye. Güldürüyordu beni bolluğun olduğu bu yerdeki vahime kritik durum. Coğrafyanın birinde sarkık göbekli amcalar dil uzatıyordu şükretmeye; coğrafyanın tekinde ise el uzatmıyordu amcalar şükrettirmeye. Eceli, gör’eceli bir hal alan yardımların ulaşmasını bekliyorlar son kuvvetle. Belki de yarın yeni bir oyun gelecekti aklına ufaklığın, belki de ’Birşeyler atıştırıp geleceğim.’ diyecekti öteki kurduğu bedensel özürlü hayalinde..
Pek de nankörmüşüz misafirimize karşı. Daha dün uğurlarken ’11 ayın sultanı’nı, pek de vefasızlaştık. İlk darbeyi sırf aç-susuz kaldığımız için ezanı dört gözle beklerken işittiğimiz ’Allahu ekber..’ sesiyle attık onlara. İlk silleyi, ezanın geri kalan kısmını dikkate almayarak vurduk. Bir şişkinlik kaldı soluksuz yediğimiz yemeklerden, bir de pişkinlik kaldı son gün uğurlarken sultanı. Yoksullar aç, kimsesizler muht/aç iken doyurduk karnımızı. Diplomatik kriz yaşatmadı diye dayatılmadı muht/açlara çözüm sığınakları. Semaya açılan ellerden şahsi dilekler yükseldi, sonuna emr-i vaki niyetlerle bir de ’Amin!’ kelimesi. Paylaşamadık duamızı, buluşamadık dualarda. Yalnızca uzak coğrafyayı değil, yakınımızdaki ihtiyaç sahiplerini de es geçtik. Bu ayıp hepimizindi. Payımıza kalbi tertemizler düşmüş olsa da ortak paydada hepimize ait suç vardı..
Ortaya bir resim konulsun, üzerine düşünce harfiyatları boşaltılsın. Herkes üzerine düşen görevi yapsın, ünlü düşmesi meyyali ortadan kalksın. Grev yapan sarkıkların görev yapma bilinci ayılsın derim..
İnsan, insanca lisan takınsın.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.