- 1172 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
YALNIZLIĞINDA BÜYÜYEN BİR OZAN (SERMİN ERGÖL)
Kır çiçeklerinin değerini çok az kişi aklına getirir. Çünkü onlar öylesine uzaklardadırlar ki ; onları ne görecek gözler ne de sevecek gönüller vardır. Ya bir taş dibinde yaşarlar dünyalarını ya da güne boy uzatan bir ağaç dibinin yalnızlığını mekan tutarlar yaşamlarına. Göz önünde durup kendilerini açık ederek beğeni dilenmek gibi bir arzuları hiç olmamıştır. Güzelliklerini içlerinde yaşarlar. Uçsuz bucaksız,görünmez diyarlarda bin dallı çiçekler gibi açsalar da özlerinde özgür ormanların, hormonsuz toprakların sevdalı kokusu vardır. Dünyayı ve olan biteni uzaktan izlerler ve yüreklerinin derinliklerinde en yoğun, en coşkun ve en onulmaz biçimde yaşarlar.
Yanılıp da oralara yolu düşenlerin yüreklerine tüneyen o tatlı sarhoşluk, gözlerindeki hayret ve bu güne kadar böylesine bir güzellikler dünyasından haberdar olamamanın hüznü işte hep bu yüzdendir.
Yalnızlığında büyüyen gözden ırak kır çiçekleri örneği bir ozandır Sermin ERGÖL… Yazdıklarını çok beğendiğim bu sessiz ve yitik ozanın şiirlerini yalnızca internette bulabildim. Gönlüm razı ol¬madı uzaklarda çiçekler açmasına; Samsun bu sanatçısını tanısın, şiirlerinden ve öykülerinden haberdar olsun istedim.
Ne zaman ki
Karanlıkta sözcükler peydahlandı
Yeniden doğdu umut
Yarı nesnel- yarı soyut bir meyvenin içinde
—oğullar, kızlar gördüm
—cesur, hür ve aydın
barış nidalarıyla, kiraz bahçelerinde !
Tamamını alamadığım bu şiir sanırım Sermin Ergöl’in kır çiçekleri örneği o gizemli dünyasından ipuçları vermiştir.
Şiir, şairin izdüşümüdür. Ne kadar gizlense de, ne kadar gizemli dursa da şiir yazarını apaçık eder. Belki öylesine bildiğimiz gibi değil ama bu hep öyledir. İpuçları vardır şiirlerde. Bir sözcüğün anlamındadır ya da bir imgenin en ele avuca sığmaz kanatlarına tutulmuştur o… Görmesini bilene , anlamasını bilenedir bu apaçık dünya.
Bir söyleşimizde şöyle diyor: ‘’Ben yalnız bir insanım ,söyleyecek o kadar çok şeyim var ki…. Paylaşmak istesem de öyle kolayca paylaşamam ,sonra herkesle paylaşmak da istemem ya…..Beni herkesin anlamasını da istemiyorum üstelik. Beni benim gibiler anlasın yeter . Ben de tüm gücümle kalemime yükleniyorum .Kendimi ancak şiirlerimle ifade edebiliyorum .‘’
Bu onun kendini birkaç cümlede anlatımı. Bu yüzden ala¬bildiğine açık anlatım biçiminde sıyrılarak imgelerin gizemli söyleşileriyle dışa vurmuş içindeki tüm yaşam serüvenini. Ne Garipçilerin imgesiz şiiri ne de İkinci Yeni’nin imgelere dayanan anlamsız şiiri . Her ikisini de es geçmiş; kendi ruhunun derinliklerinden gelen sese kulak vermiş , hem imgeye yol vermiş hem de anlama …..
Küçük kelebeklerin gölgeleri altında
Yasak öyküler ezberleyecektik
Kavgasız, kaygısız yurtlara hasret
Aydın bakışlı yüzler çizecektik karanlığa
Hep yasaklara ,tabulara ve toplumların değişmez, değiştirilemez kurallarına sessiz bir başkaldırı vardır şiirlerinde. Daha çok anaç, kadınsı ve ezgin bir yüreğin suya vuran gölgesi gibidir. Anlamı perdeleyerek okuyucuya da yorum hakkı vermiştir. Ya da şiirini anlamak isteyenlerden birazcık olsun emek verip kafa yorarak bu güzelliklerin tadına varmalarını istemiştir.
gün gelir dudağımın kıyısına bir türkü yerleşir
gözümün kıyısına mavi bakışlı gök
gün gelir elimizde zeytin dalları
ota böceğe bırakırlar belki o mayınlı dağları
kazansın isterim barış ,aşk
içimiz hür ,alnımız ak ,belli mi olur ,
belki bir gün keyif verir yaşamak
Öncelikle isyankardır yaşama. Belli etmez ama imgelerde saklanan anlam iki yanlı keskin bir bıçak gibidir. Dünyanın gidişine, zulme, sömürge beyinlilere, zeytinyağı gibi hep üstte kalanlara ve bilimum ikiyüzlülüklere tek silahıyla acımasızca vurur. Ezenden değil, ezilenden yanadır dizeleri. Bazen ezgin bir çocuk ruhuyla halini açık eder, bazen kılıcını kuşanır dizelerin gözünü budaktan sakınmaz gücüyle tüm tabulara, baskılara, insan özgürlüklerini hiçe sayan törelere ve her türlü zorbaca dü¬üncelere isyan eder.
masumlar , melekler gecemizi istila eder
zehirli düş gibi kapımızı zorluyor
terimizden ve kokumuzdan medet umuyorlar
çünkü onlar cennetin yolcusu olabilirler sayemizde
çünkü şiir çirkin
biz kötüyüz
elma kurtlu
şarap bozuk
bıçak kör
Sunulan iki karşıtlıktan biri “ aşk “ diğeri aşkı kötü, ayıp ve ahlak dışı saymayı marifet bilenler.
Toplum kurallarına karşı dik duran aşk her ne kadar ayıplanıp tabudan sayılsa da, şair her türlü aşkı kutsal sayıp tüm benliğini ona siper eder. Sokak aralarında bilmem kaç yıllık karısını öldürmek için kovalayan hastalıklı zihniyete karşı kavgasını dizelerindeki en ışıltılı imgelerle tüm insanlığın umursamaz yüzüne çarpmaktan kendini alamaz.
Hepsi bir yana yazdıklarını internet dünyasının sayısız sitesinde yayınlayıp paylaşarak tamamlamış görevini. Kendisi gibi yalnız ve yitik dünyaların insanlarıyla bir arada olmak yetivermiş ona.
Artık sanal dünyanın bu tanınmış şairini gerçek dünyalara da açık edip tanıtma zamanı gelmiştir sanırım.
YORUMLAR
sevgili arkadaşım,
senin kaleminden kendimi okumanın keyfi de bir başka... emeğine, yüreğine sağlık, tekrar tekrar teşekkür ederim.
beni kelimelerimin arasından çıkarıp tanımlaman çok güzel, bu tanımın ve teşhisin ne kadar isabetli olduğunuda belirtmek isterim.
uzun şiirlerin yazarıyım ama uzun konuşmalar yapamıyorum biliyorsun... :)
bil ki arkadaşım garip bir gurur duydum, garip diyorum çünkü biz seninle kişiye dahil hiç konuşmayız... tek derdimiz ve sohbetimiz edebiyat, şiir. ( ha bir de şu baş belası ek-ler, öyle değil-mi? )
benim hakkımda kimlik bilgin fazla olmadığı halde bu kadar güzel tanımış olmanın hayretindeyim.
şiir insanın ip ucu galiba!
sevgimle...