Madem Gidiyorsun
Madem gidiyorsun yokluğunu da al götür.Gidiyorsun,hep gidiyorsun yokluğunu bana bırakıp.Ya onu da al götür ya da yanımda kal.Yanımda kal ki yokluğun yitip gitsin -.Sen yanımdayken bile yokluğunu hissederken sen yokluğunu bırakıp gidiyorsun.Sevginden kalan bir miras yokluğun.Yokluğun diyorum yokluğun...Yokluğun demem bile varlığının kanıtı değil mi.Sarılsam diyorum sana sarılsam.Bir telin bobine sarılışı gibi,bir sarmaşığın çıtaya sarılışı gibi....Ve bir yumak olsak ikimiz,sarılıp kalsak.Ya da bir şık düğüm, hiç ayrılmasak..Ya da, ya da sen bir badem içi ben kabuk...Saklasam, saklasam seni içimde kimselere göstermesem...Korusam,korusam seni...
Bana yokluğunu bırakıp gittin.Ben yine mutlu olma yollarını arıyorum ve mutluyum ad koyamadığım.Senden bana kalan bir şey var.Yokluğun var...O da olmayabilirdi.Şimdi yokluğunla dopdoluyum...Seni böyle seven biri çıkar mı karşına...Verdiğin onca acının sevgiye nasıl dönüştüğüne bir bak...Sen bırakıp gittin.Bırakıp gittiğin yalnız yokluğun değildi.Biliyor musun? Bıraktıklarını istesen de götüremezdin.Onlar öyle kök saldı ki onları söküp atamazdın.Onlar bende kaldı ad koyamadığım bende...Neler bıraktığını hiç düşündün mü? Sen benim ilk göz ağrımdın.Bunu götüremedin.Gözlerinde kaybolduğum anları alıp götüremedin.Avuçlarımda hissettiğim o kuştüyü yumuşaklığındaki ellerinin sıcaklığını götüremedin.Beynime kazınmış gözlerini,dudaklarını,kirpiklerini,saçlarını götüremedin.Yaşadığım ilk aşkın heyecanlarını,seni görme umuduyla sabahladığım anları götüremedin.İçip içip ağladığım geceleri götüremedin.Gözlerim yollarda seni beklerdi.Yollarda kalan gözlerimi götüremedin...Düşlerimdeki bana gelişini götüremedin… Bir sokak fenerine sor kim bu adam diye.Vitrinlerin loşluğuna,sokakların boşluğuna sor.Rüzgar içmiş sarı yaprakların sarhoşluğuna sor.Kim bu adam diye.Suya karışıp eriyen kara,dumanı yitik kora,içi kan ağlayan nara sor.Kimi gün bardaktan boşanırcasına yağan yağmur altındayım,kimi gün ahmak ıslatan.Yürüyorum,saatlerce yürüyorum.Bir rüzgar üşütüyor beni.İliklerime işlemiş yağmur.Sana bir ad koyuyorum.’’Yağmur’’ diyorum.Hem iliklerime dek işlediğin için hem bir gün mutlaka yağacağını bildiğim için. Yani döneceğin umudunu içimde yaşatmak için.Tıpkı mevsimler gibi.Senede bir de olsa mutlaka geleceksin umuduyla.. Ve düşlere dalıyorum...........
Keşke bir mevsim olsaydı diyorum.Sonbahar olsaydı,sarı saçlarıyla gelseydi.Hem de darmadağınık saçlarıyla,oturup saatlerce tarasaydım.Kış olsaydı,bembeyaz bir gelinlikle gelseydi,duvağını açsaydım tir tir titreyen ellerimle....
Bahar olsaydı,hayat dolu gelseydi ömür boyu gülseydi.Yaz olsaydı sıcaklığıyla gelseydi.Sevseydim iliklerime işleyen sevdayla... diyorum.
AH! ! ! Yokluğun,yokluğun olmasaydı biliyor musun ben de olmazdım.Göz göze gelmenin anlamını bilebilir miydi gözlerim? Ya ellerim,ellerim bilebilir miydi ellerin ellerimdeyken ilk ve son kez nasıl terlediğini? Ya dudaklarım,dudaklarım binlerce voltla çarpılmayı nasıl anlardı?
Seni beklerken nabız atışlarımın hızıyla ayarlanan zaman şimdi geçmek bilmiyor.Yokluğunu çekiyorum içime.Bir daha,bir daha yitirmeyesiye.Ölesiye çekiyorum seni içime, ölesiye...İliklerime,iliklerime değin işleyesiye..Odamın boşluğunu yokluğun dolduruyor,kadehimi yokluğunla dolduruyorum.Yokluğun oturuyor karşı sandalyede.Yokluğun avuç içlerimde,yokluğun parmak uçlarımda,parmak uçlarım dudaklarımda...
Gidiyorsun,hep gidiyorsun yokluğunu bana bırakıp...Madem gidiyorsun yokluğunu da al götür.Hayır! Hayır! Yokluğunu da alıp götürürsen ben ne yaparım. Kime dökerim içimi,kimi gezdiririm düşlerimde.Hangi hayali alırım soğuk gecelerde koynuma? Yokluğunu da alıp gidersen hangi şarkı hüzünlendirir beni? Söyle hangi şiir ağlatır? Hangi keman şimdiki gibi inler? Susma öyle söyle...Söyle...
Yokluğun,iki yüzü keskin bıçak,gecem lime lime,gündüzüm lime lime, içim dışım lime lime.Yokluğunu götürürsen,hangi kuş konar pencereme? Hangi yağmur işler böylesine içime?
Seni düşününce içimdeki yediverenler yetmiş veren oluyor.Bırak böyle kalsın yokluğun.Yokluğun,ömrüm boyunca içimde kalsın...