- 1280 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
GÖÇ
Kadın yalıtılmış hayatında güvendeydi. Son gecenin kurşunlarını çıkartmış, yarasını dezenfekte etmişti. Şimdi sızılar içinde ama garip bir huzurla izliyordu zamanı. Her saniyenin vefatıyla bir yenisi doğuyordu anların.Tik tak tik tak ...Söz kuşları uyumuştu nihayet içinde. Başı yastığa düştü .Sarışın yorgun bir gece… Ay karanlık sularını dalgalandırıyor semanın. Duvara vuran ışıklar…Günlerdir hasret olduğu uyku korunmasız kale duvarlarını aşıp tsunamilerle içeri doluyor ve onu da içine alıp sürüklüyor gibi. Yeşil ıslak bir huzurun içinde bir girdaba kapıldığını ve dibe battığını duyumsuyor kadın.Garip bir dirençsizlik…
Kalem kanepeye yılan gibi kıvrılıp yatmış kadim dostuna muhabbet dolu bir acıma ile baktı.(Ağlamış.)Aşkın önce sarhoşluğa benzer bir mutluluk veren, sonra acıtan ve bazen de tedavisiz, telafisiz yaralar açan karakterini iyi biliyordu. Kalemin tahsili idi aşk. Sayfalarda alın yazısına bazen paralel çokça aykırı çizgiler bırakıp tükenmek onun işiydi. Sevgili Yazar’ım… Ne mutlu ki uyuyor bunca zamandan sonra...Tik tak tik tak…( Şştt sessiz olmalı! )
Gece suskun, ay suskun … Buruşturulup atılmış kağıt topları suskun…Dışarıda ayak sesleri susmuş.
Sehpanın üzerinde dağılmış kitap, tozlu plastik çiçekler , kağıt mendiller ve envai çeşit kırtasiye malzemesi arasında açık duran bir defter…Günlüğü yazarın. Ve asla adresini bulmayacak mektuplar…
“ Ömrümün sahibi…
Hep bir rücu zamanda ; şimdi hatırası hızla solan o güne. Bir belirti, bir iz, bir ima arayışı…Beyhude geçen yazın ağır ve acıtıcı yükünü tek başıma sırtlandım. Ve şaşkınlığa düşen aklımın, havsalamın yanında yöresinde dolaşıp , bitkin bir kalbin küskün vuruşlarına suçlu aramaktayım. Suçlu , ayağa kalk!
İyi ama, nerede bu suçlu? İyi planlanmış cinayetler gibi tıkır tıkır işleyen bir kurgu…Temiz iş…Ve katil yine yollarda… Aşk süsü verilmiş bombayı yerleştirip kalbe, ve sonra uyanmasın diye ninniler söyleyen masallar anlatan söz büyücüsü!
Patladı patlamasına bomba…Hasar da verdi yadsınamaz bu! Ama uyumaya direnen küçük kızın
lime lime olmuş kanlı bedeninden yükselen son ahın
seni bulmayacağından,
ruhunu üstüne asit dökülmüş bir madeni para gibi eritip
canını almayacağından emin misin?
Sen kırık kalpler kolleksiyoneri! Zamanın nasıl aktığını görmüyor musun? Elinde hasadın ile çıktığında
huzura ve saklayacak yerin de olmadığında ellerini;
bencilce koparttığın güllerin dikenleriyle yazılmış dövmende,
adımın baş harflerinin
şahitlik edeceğini suçlarına,
bilmez misin? Ve sen, gülüşü güzel ve hepsi o kadar olan sevgili! Gönlüme bir civa gibi düştüğünü bil.Gezdiğin topraklarda artık çiçekler açmayacak.Bin yıllık lanetin ayak izlerini gördüm.Vebalardan, kıtlıktan, kuş ölülerinden örülü bir çembere hapsoldum içimde. Sözlerin harmanları tutuşturdu. Yanmakta bu şehir. Şimdi dağlar taşlar sular bağırmakta sağır edercesine: GÖÇ…GÖÇ…GÖÇ…”
Kalem kapattı usulca gözlerini. Kulakları uğulduyor. Sessizlik sert bir biçimde kesiliyor kara saplı bıçakla. Kanepede uyuyan kadının kıpırdayan dudakları. Kadının içinde kapılar çarpıyor…Pencereler çerçevesinden sökülüyor.Bir şarkı ağlıyor avaz avaz. Kadının içinde ayak sesleri…
Gülce Cibran
YORUMLAR
GILS SIBRAN
iyi bayramlar dileyeyim şimdiden...
Bugüne kadar okuduğum hikayeleriniz içerisinde en güzeli, gelişmişi ve omurgası sağlamıydı bana göre. Satır satır iz sürdüm ve cidden çok hemde bir hayli çok keyifliydi:))) Kutlarım, özletiyorsunuz ama kendinizi:)