- 659 Okunma
- 9 Yorum
- 0 Beğeni
Eski Moda Aşık
Kocasının ölümünden sonra Prenses Anna manastıra kapanıyor. Bir rahibe gibi yaşıyor ama rahibe olmuyor. Sonbaharın kışa dönüştüğü bir akşam eline tüy kalemini alıyor ve başlıyor babası imparator Alexios Komnenos’un öyküsünü yazmaya.
“Konuşmamız lazım.”
Başımı Anna Komnene’nin kitabından kaldırdım ve kapıyı çalmadan odaya giren Marc’a baktım. Meşgul olduğuma aldırmadan lafa girmişti. Heyecanlandığı belliydi. O gün, her zaman yaptığı gibi masamın önündeki koltuklardan birine yayılmamış, odanın içinde ileri geri yürümeye başlamıştı. Kitabı kapattım ve Marc’ın beklediğini soruyu sordum:
“Ne kadar ciddi?”
“Çok... Bu sefer elimden bir şey gelmiyor, çaresizim.”
Marc’ın kadınlarla ilgili bir durum karşısında umutsuzluğa kapıldığına ilk defa tanık oluyordum. Genelde kendine olan güvenini kaybetmez, mutlaka sonuca ulaşacağını iddia ederdi. O gün ise yelkenleri suya indirmek üzereydi.
“Ben tanıyor muyum?”
Durdu. Odaya girdiğinden beri ilk defa yüzüme baktı.
“Irene.”
“Irene Bissett mi?”
Başını olumlu anlamında salladı ve odanın içinde dönmeye kaldığı yerden devam etti.
“Irene! Fucking Irene!”
Ağzıma ilk gelen ikimizin de favorisi olan bir savaş filminin repliği idi. Son aylarda, hayatımıza Irene Bissett girince onu ima etmek için kullanır olmuştuk.
“Bir dakika. Irene ile kavga etmeyi ne zaman bıraktın da, ona asılmaya başladın?”
“Ne önemi var? Başladım bir kere. Ama ondan tepki alamıyorum.”
Bu da son derece doğaldı. Irene, doğu sahillerinde pek rastlanmayan Mormonlardandı. Hayata bakış açıları kesinlikle Marc’inkilerle uyuşmuyordu. Irene olmayacak duaydı. Belli ki bu yüzden Marc onu çekici buluyordu.
“Şansın yok.” diye kestirip attım ve kitabıma uzandım.
Bir anda üzerime atıldı ve Anna’yı parmaklarımın arasından çekip aldı.
“Beni başından atmak o kadar kolay değil. Bu iş olacak ve sen yardım edeceksin.”
Bir çocuk gibi kitabımın elimden alınması canımı sıktı. Öte yandan kitabı geri almaya çalışırsam sayfaların hasar göreceğini de biliyordum.
“Ne yapmamı istiyorsun? Hayatıma sokabildiğim tek kadın Anna; o da dokuz yüzyıl ötede. Sana ne önerebilirim ki?”
“İşte bu yüzden sana geldim ya. Beceriksiz bir romantiğin tekisin. Ne kadar naftalin kokan numara varsa bilirsin ve hiçbiri de işe yaramaz. Ama sendeki hazinenin bir yerinde Irene’nin kilidini açacak anahtar var. Bundan eminim.”
Söylediğine inanıyordu. Belki ben de inanmalıydım. Bugüne kadarki tüm başarısızlıklarımı bir kenara atıp, Marc’a Irene konusunda yardım edebileceğime kendimi ikna etmeliydim.
“Öncelikle otur.”
“Burada konuşmayalım. Bir kafeye ya da bara gidelim.”
“Madem benim yardımımı istiyorsun, o zaman yeri ben seçerim. Otur!”
Teslim oldu, bir şey söylemeden koltuğa yerleşti. Yüzümde bir öğretmen edası olduğunu hissediyordum.
“Öncelikle kabul etmen gereken bir şey var: Irene’i istiyorsan evlenmek zorundasın.”
“Dalga mı geçiyorsun? Kim beraberlik için evleniyor ki?”
“Sana niye bana geldiğini, neden benim yardımımı istediğini hatırlatırım. Irene’nin eli için evlilik şart.”
Marc bir şey söylemiyor, bana şüpheyle bakıyordu. Onu ikna etmeye çalışmadan devam ettim.
“Bu ilki idi. İkincisi de var. Sadece evlilik yetmez. İnancını da değiştireceksin.”
“Ne yani, Mormonluğu mu kabul edeceğim?”
“Irene’le evlenmek için yapmak zorundasın. Sakın bir şey söyleme. Şimdi sessizce odamdan çık, evine git, alkol almadan bunları düşün. Sabaha kararını verince Irene’e yaklaşma yolları üzerine konuşmaya devam ederiz.”
Çıkarken elimi uzattım, o da kitabımı geri verdi. Anna’ya kavuşmuştum. Marc’ı ise bir süre göreceğimi hiç sanmıyordum.
Ama gördüm. Hatta normalden daha sık gördüm. Bir yıl kadar sonra, düğünde sağdıcı olmamı istediğinde yine odamdaydı.
YORUMLAR
Güzel bir yazıydı.tebrikler.Bir süre Mormon bir çiftle beraber çalışmıştım.Yazınız onları anımsattı bana.İlginç insanlardı,çok kibar ve de uyumluydular.
İlhan Kemal
Okuduğunuz ve yorumladığınız için teşekkür ederim. Saygılarımla.
Yeşilvadi
Amerika'da yaşayan arkadaşımın kızı mormonuluğu kabul ederek evlendi. Gönül bu işte sevmenin bedeli.
Öyküyü yine çok beğenerek okudum. Tebrikler, sevgilerimle...
İlhan Kemal
canandemirel
İlhan Kemal
sizin öykülerinizde romana başlamışsım gibi hissine kapılıyorum kısa oluyor romanda beklemek zor, bitmesi rahatlatıyor...çok güzel saygılarımla...çok şey öğreniyorum aynı zamnda dikkatimden kaçan şeyleri...
İlhan Kemal
Saygılarımla.
Öykülerinizle değişik zamanlara yolculuk yapıyoruz.Hem de hep devam etsin isteğiyle. Tebrikler. Selamlar.
İlhan Kemal
Piyasa için böylelerine hep üzülüyorum...
Neyse abicim, çok güzeldi her zaman ki gibi...
Yalınlığıyla ve de iç derinliğinde ki olay örgüsünün kalitesiyle hep okunası sizin öyküler..
Hürmetle daim..
İlhan Kemal
Teşekkür ederim okuduğunuz ve böyle ince bir yorum yaptığınız için. Saygılarımla.
Çok güzel anlatım.Karakterlerinizi ve olaylarınızı sizinle birlikte görüyorum.Kısacık hikayelerde bir yıgın olayı anlatmak saglam bir kalem ister.
Bu arada mormonları da sayenizde anmış oldum.Geçmiş senelerde gazetelerden Amerika da bir mormonun çok eşlilikten hapishaneye atıldıgını hatırlıyorum.Kısa süre sonrada sessizce salıverilmişti.İlgi çekici, degişik ve güzel bir konuydu.
Yüreginize saglık.Saygılarımla...
İlhan Kemal
Mormonlar Amerikada gündeme ara ara gelen bir konu. South Parktan Broadway müzikallerine kadar karşısınıza çıkabiliyorlar. Burada da bir cameoları oldu.
Güzel yorumunuz için teşekkür ederim. Saygılarımla.
İyi bir konu bulup hemen bir romana başlayabilirsiniz.
Çünki o kıvama gelmiş doneler mevcut.
Bundan sonraki süreç...
"ille de roman olsun..."
Saygılarımla.
İlhan Kemal
Saygılarımla.
Dün akşam haberlerde izlediğim, şu Amerikayı darma dağın eden Irene'nin ismini çok beğenmiştim.
Ne ilginç değil mi onca gücüne rağmen Irene için elinden hiç birşey gelmedi.
Akıllı uslu gelip geçmesini bekliyor. Tamam durun konuyu bağlayacağım . İşte aşk da böyle galiba, ne kadar güçlü olursan ol ona karşı savunmasızsın.
Şu din değişme olayına gelince büyük konuşturmasın ama Allah kimse için din değişmem, değişmedim , değişmeyeceğim de.
Ama benim için din değişmek isteyen olursa amenna ;D
Tamam şakayı bırakıyorum.
Özlemiştik hikayelerinizi, çok tebrikler .
Saygı ile
İlhan Kemal
Demek ki kişilerde dünyanın iplerini elinde tutan bir Amerika imajı olmalı ki bu imaj "Bak, doğa olayları karşısında ne kadar çaresiz kaldılar" dedirtiyor. Ne Amerika bizim inanmayı sevdiğimiz şekilde dünyayı yönetiyor, ne de kasırga karşısında o kadar çaresizler. Dün Irene in içindeydim ve insanların nasıl organize olup önlem aldıklarına tanık oldum. Bugün New York u vuracak. Onlar da önlemlerini Cuma dan almışlardı.
Din değiştirme konusuna gelince: Canınız ne istiyorsa o oluyor. Canınızın ne isteyeceğini de yıllar öncesinden kestirmek güç.
Teşekkür ederim güzel yorumunuza. Saygılarımla.