Meselelere Sarılmak
Yazıyla tanışmam kal-u beladan beridir sanırım. Tam olarak ne zamandı bilmiyorum...
Hem şimdi bunu bilmenin de bilmemenin de anlamı yok. Önemli olan daha kıymetli şeyler var. Aşk gibi. Duru sevgi gibi. Saygı gibi. Karşılıksız yardım gibi...
Çevremdekilere bakıyorum, süratler bin karış. Yanımdakilerle konuşuyorum hayattan (u)mutsuz. Çocuklarının oyunlarına bakıyorum çoğu savaş üzerine. Komşuya selam veriyorum, ters ters bakıyorlar gözlerime; sanan da evini dün gece yakmışım:)...
Neden böyleyiz? Neden aramıza mesafeler koyuyoruz? İnsani sıcaklığın kaybolmasından endişe ediyorum. Elif ŞAFAK da bu endişeyi taşıyor. Bunu kısa bir süre boyunca dillendirdi naif kalemiyle. Dinleyen yok ama. Herkesin vursumduymazlığı kanına işlemiş durumda. Silkelenmek, kendini değiştirmek, taşın altına ben de elimi koyayım, ne olmuşa bir de ben bakayım, neler oluyora bir çare bulayım, güzelden yana karar kılmak hayal olacak birkaç yıl sonra...
Şu teknolojik çağ duyguları öldürüyor. Bu gerçeği artık görelim. Artık kendimizi kandırmayalım. Artık edebiyatımızın değersizleştiğini fark edelim. Artık hissiz bir dünyaya doğru yelken açtığımızı kabul edelim...
Gidişat kötü olsa da, her şey bizde, insanda bittiğine inanıyorum. Duyarlığımızı yitirrirsek bir daha ayağa kalkamayız. Ve azıcık mutluluk taşıyan bugünleri de mumla arayacağız....
Meselelerimize sarılalım derim. Kaçmak nereye kadar? Kaçanlar zayıflar değil mi? Pes edenler, korklardan oluşmuyor mu? Sessizliğe gömülenler, sadece rahatını düşünen güruh değil mi? Ve bana ne diyeyenler, dünyamızı asıl yakanlar değil mi?..
Tercih beni, seni, onu, bizi, sizi ve onları ilgilendiriyor. Geç olmadan meselelerimize acilen sarılmalıyız....
..........................
Mehmet Selim ÇİÇEK
26 Ağustos 2011,,,
Mardin
YORUMLAR
Gerçekçi ve samimi haykırışlar...Bu masumane yazı içerisinde öyle vurgulu başlıklar var ki, bir çoğumuzun duygu ve düşüncelerine tercüman olan...
" Gidişat kötü olsa da, her şey bizde, insanda bittiğine inanıyorum. Duyarlığımızı yitirrirsek bir daha ayağa kalkamayız. Ve azıcık mutluluk taşıyan bugünleri de mumla arayacağız...."
" Meselelerimize sarılalım derim. Kaçmak nereye kadar? Kaçanlar zayıflar değil mi? Pes edenler, korklardan oluşmuyor mu? Sessizliğe gömülenler, sadece rahatını düşünen güruh değil mi? Ve bana ne diyeyenler, dünyamızı asıl yakanlar değil mi?..
Tercih beni, seni, onu, bizi, sizi ve onları ilgilendiriyor. Geç olmadan meselelerimize acilen sarılmalıyız.... "
teknoloji insanları nasıl bu hale getirdi ya da; insan nasıl müsaade edebildi ruhunun, benliğinin bu derece teslim alınmasına? Nasıl savruldu en insani değerleriyle HİÇLİĞE' de; elinde kalan değersizliği mutluluk diye gözbebeklerine perde yapabiliyor! Nasıl köreltti vicdanı, nasıl enaniyet duygularıyla yalancı, sanal mutluluklar yarattı; aslında yalnızlaşarak bir görünmez karanlığa sürüklendiğini bilerek...
Öteden beri düşünüp kendimce kendi ummanımda çırpındığım bu naif, bu önemli ve gözardı edilemez sorunu aynı duyarlılıkla kaleme alıp genel paylaşıma sunumunuz samimiyetinizin, sorumlu ve sevgiye dayalı insan yanınızın yansımasıdır sevgili Mehmet Selim...Umarım, bu mübarek Kadir Gecesinin özümüzü nurlandıran aydınlığında karanlık gidişatımızı görerek şöyle bir oturup düşünürüz, sizin de dediğiniz gibi; dünyayı, yaşamı bu hale getiren biz insanlarız. Düzeltecek, barışık ve paylaşımcı bir dünyanın kapılarını açacak olan da...
Saygı ve dostlukla...