ŞEHR- İ RAMAZAN
Yine geldi, geçti bir ramazan ayı daha. Büyüklerimiz "sayılı günler çabuk geçer" derler.
Bu ay öyle bir ay ki; içinde “bin aydan daha hayırlı Kadir Gecesi”ni barındıran Kur’an ayı.
Mâneviyatın en üst seviyeye çıktığı mübarek ramazan ayı bu ay.
Ona kavuşup görevlerini yapanlara ne mutlu…
Arkasından gelen en güzel bayramlarımızdan bir Ramazan Bayramı. Bazıları buna “şeker bayramı” diyorlar ki böyle bir bayram yoktur. O zaman Kurban Bayramı’na da “et” bayramı dememiz gerekmez mi…?
Hepimiz aklımıza bayram dendiğinde, geçmişimize -yâni çocukluğumuza- bir yolculuk yaparız.
Bayramda giymemiz için alınan bayramlıkları -ayakkabı ve elbiseleri- başucumuza koyar sevinçten sabaha kadar uyuyamazdık.
Alacağımız harçlıkların hesabını yapar kapısını çalacağımız akraba ve komşuların listesini yapardık.
Annemizin hazırlamış olduğu mis gibi nane kokan yoğurtlu yuvarlamanın kokusuna erkenden uyanır.
Babamızın bayram namazdan dönmesini bekler yemeğimizi yerdik.
Bayramlıklarımızı giyer önce ailemizle bayramlaşır sonra da aile büyüklerimizi sırasıyla ziyâret eder ve büyüklerin ellerinden öperdik.
Ya şimdi?
Çocuklarımızın dönüp geçmişine baktığında hatırlayacağı o güzellikler azaldı bence.
Normal sıradan bir olaymış gibi geliyor artık bayramlar. Sınavlardan dolayı strese giren çocuklar ve gençler için…
Geçim sıkıntısı çeken aileler.
Ayrıca aile büyüklerine yapılmayan saygı. Bilgisayarın başından kalkmayıp, evden dışarı çıkmak istemeyen çocuklar...
Yinede güzellikleri içinde bir sır gibi saklayan bayramlarımız, aile olduğumuzu hatırlatan örf ve adetlerimiz, mâneviyatımızı yaşatan ve kucaklayan bu günlerimiz var. Ne mutlu bayramı bayram bilip, yaşayan ve yaşatanlara…
Toprak altında olup görmemek de var sevgili okurlarımız. Onlara da Allah’tan rahmet ve merhamet diliyorum...
Kan ve gözyaşının akmadığı (akıtılmadığı) daha güzel günlerde buluşmak dilek ve temennisiyle… Nice bayramlara…
Hepinizin bayramı kutlu, yuvası mutlu olsun.
Kalın sağlıcakla...
25/08/’11
Leyla GEVREK