- 479 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Aidiyete İlişkin Bir Analiz 4
4-Enlil-Ninlil ve Enki-Ninki gibi aynı totem kardeşler çiftleşmesi, iç evlilik döneminin varlığına ilişkin bir kalıntı aktarımı sembolü gibi dururlar. Ninlil-Enki ve Ninki-Enlil ile olan karşı grubun cinsel birliği ise daha sonraki etnik kültler arası, dış evlilik kardeşlenilmesi gibidir. Ki daha sonraki İnanna ve İştar kültünün başlangıç hallerini temsil ederler gibidir.
Eski toplum aidiyet ilişkileri, şimdiki kan bağı ilişkimizden daha fazla genişlikte bir ilişkilenişler bütünüdürler. Hele klan içi evlilikte klan kan bağı esastı. Biyolojik baba yoktu. Biyolojik babalar vardı. Daha siz doğmadan, sizden önce ve sizden sonraya sürekliliği olan ve sizden bağımsız bir gücü olan, bir süredurum vardır.
Doğumla kendinizi, sosyal aklın ve toplumsal aklın kural kılındığı, yaşantıların içinde bulursunuz. Bunun özelliği şudur, içine doğulan ortamın kendisi size, değişmezlik algıları ile baskı aracı olan bir yazgınızdır. Böylesi kadersi bir ortama, sımsıkı bağlı bir sosyal determinizmle (kaderci belirlenim ile) zaten gerektirilirsiniz.
O dönemde, kimsenin, kişisel kimlikli özel adı yoktur. Mazideki ve güncel sosyal itenin kültürel kimliği sizlere, totem adı olarak mührünü (kaderi) vurmuştur. Siz ana gövdeyle davranan totemi bir bütünlük selliğin bloke sisinizdir. Ancak monoblokta bağlı, bir dış yörünge elektronu gibi sinizdir. Bir serbestlikle, bir kaya başında otururken, bir mağara içine çekilmişken, ırmağı izlerken, yalnızlık alanları içinde de, oluşabilirsiniz.
Soyunuz da, sopsunuz da, bu ana blok, tek parça devinen gövde bloktur. Olgu ve olaylar bu gövde yaşantılaşmadan gelişip bugünkü sisteme doğru bin bir zahmetlerin mücadele ve kavgalarından, adım adım dönüşecek olan uygarlaşması ile devinecekti. Üstelik bu zamanın pek konuşma dili de yoktur. Siz bu eski ritlerden ve onların yazılı tarihi dönemlerine dek, denk gelen, sözel aktarımlarını yorumlayarak onları öğrenecektiniz. Kutsallıklar içinde saklanarak anlatılanlar, birer deforme de olsalar, gerekli okumayı çıkarabilir olacaktınız.
Aslında insan sosyal düzlemleri, başlardan şunun şurasında 18. Yüz yıla değin; ne kadar çok aidiyet ve ne kadar çok totemci düzen anlatım içeriyorsalar, o sosyal yapının aidileştirme enformasyonunun o kadar iyi güncelenişle çalışıyor olması demektir.
İttifaklar öncesi toplumların bu kadar çok kutsallar (tanrı totemler) icat eder olmaları aslında bir icat değildir. Etnikçi dönemlerin birbirlerinden izole olup ta, hiç bir sosyal temas kurmadıkları dönemde hani ilişkilerinin nerede ise sıfıra doğru yaklaştığı dönemlerde, her etnik sosyal birliğin, kendi aitti girişmesini buyuran bir totemi vardı. Yani sosyal yaşamlar, tek totemli (tanrılı) bir anlayıştı.
Sosyal birliklerin ittifakı içinde ittifak eden her bir grubun sayısı kadar totem ve totemi anlayışlar ittifakın içine girdi. Böylece totemler totemi anlayışlar (politeizmi-puliralizmi) kendiliğinden ortaya çıktı. İttifak içine on grup girmişse, bu ittifak; kendiliğinden on totemli (tanrılı) olmuştur. Aslında tek tanrılar, bu sürecin sonunda; bir puliralizmin çelişkilerinden elimine edişlerden süzüleni ittifakı olacaklardı. Bu ittifakı olunan da giderek tek tanrı olacaktı. Yani tek tanrı hiç de tek tanrı değildi.
Ama bu işin doğasına uygundu. Çokluk tekliği, teklikte çokluğu öngörürdü.
İşte bu kadar icatlı gibi olan tanrılar, diğer sosyal yapılardan alınan meşruiyetlikli totem tanımlardı. Önce birbirinden ödünç gibi iğreti alındılar. Sonra da sosyal yapının vaz geçilmezi bir anlama ve anlatımlara dek aktarımın soyutlamaları oldular. İnsanlar ittifakla: hem kişiler temelinde, hem toplumsal temelde ve sosyal temellerde, çok köklülüğün; çok kültürlülüğün ve çoklu düşünmeli olan anlatımcı ve anlamacı mantığın da içine girmiş oldular.
Çok tanrılı olmak, çoklu mantıkla düşünme ve çok kültürlülük, özel gayretlerle bulunmadı. Bunlar her biri bir etnik yapının bir özelliği olan durumlardı. Etnik yapıların birleşen girişmeleriyle ittifakın içinde zorunlu olacaktan bulundular. Yani ÇOKLU KÜLTÜR, İTTİFAKIN ZORUNLU OLURLA BİR BELİRİŞ ÖZELLİĞİDİR. Tabi bunlar birden bire olan bir şey değildi. Ama olan da bir şeydi.
Yavaş yavaş beliren, kendisini dayatan süreç olgularıydılar. Sosyal ittifakların kendi içlerinde nur topu gibi oluşlarla buldular. Ve adeta sosyalci seçme ve ayıklama koşullarını sağlayan sosyal eleğin çok kapsamlı olmasıydı. Bu niceliklerin, birden bire; sosyal ittifakın önüne konmasıydı bu durum.
Eski bir aidileşme formasyonunun ortadan kalkmış işlevi, bazen tersten okunuşla, yeni düzenin de biçimi oluyordu. İşte bu zenginlik, ittifak toplumlarının kendi eski aidiyetçi buyuran yapısına ters ve aykırı olacaktı. Gelecekteki bütün dini sistemlerin çelişmeleri dahi buradan, bu çok kültürlü ve geçmiş yaşantılaşmalardan geliyordu. Artık tüm işler, çokluğun karşıtı olan tek elden ve tek elin iradesinde görülür oluşla gerçekleşecekti.
4-İttifak toplumunun, çelişen çok başlılığı; tekleşmeyi zorunlu kılıyordu. İşte diğer totem aidiyetlerle girişen bu tekil sosyal, toplumsal yapılar ortaya çıkınca Tevrat’ın başta söz vardı diyen (belki de her şeye isim takılması ile çevredeki varlıkların anlamlanması, varlıklardan kendilerinin anlam ilişkisine girmeleriydi), ol, deyince olan, ata totemlerin birlenilen, buyuruklaş kılan, ittifak ahitleşilmeleriydi.
Bu ahitleşmeler öylesine bir güç odağı idi ki, kişilerin aklını ve kanını dondurur cinstendi. Tufanlar felaketler, sözcüğü ile anlatılan yeni soysal ve toplumsal gücü ortaya çıkaran tören ve şölendiler. Yeni yeni durumlarla, sık sık yapılan, ahitle şilen bir önceki sosyal ve toplumsal hafızaların, birden bire silindiği, çok güçlü dönüşümlerin sözleşilmesi (travmatik ahitleşilmesi) idi. Evet başta söz vardı.
Bu sözler içinde; âlâyı vala ile yapılmış olan bir ittifak sözleşilmesi vardı. Yine bu anlaşmaların içinde alışmalarının terk edilmesinden doğuşla alışmanın şaşılması vardı. Yine bu felaketçi tufan törenlerinin içinde bir kutsal tabu olan totem sözünün geçersizleşip, yeni bir totem sözünün işlev kılınması vardı. Yeni sözleşilmeler totem bağcının ağzında, meşruiyetti yaptırımlı söz oluyordu.
Bu hem sosyal hayat, hem toplumsal hayat, hem de kişi beyninin algılamalarını zorlayan bir anlayış düzen ilkesinin, iflas edişinden kaynaklı izleri silen tufan ve felaketlerdi. Az şey miydi? Yani büyük depresyonlu TRAVMALARDI. Bilinmezlik olan çözümsüzlüklerin, çözüm yapıldığı, ahdin tam bir birleşme, ayrılma; sınama, yanılmaların; kütlesel devinimleri ile bir laboratuvar uygulanması idi.
İttifakların yan yanaş lığı içinde çoğu vaz geçilen eski totem tabucu bağ anlayışları sonunda yavaş yavaş terk edilen totemler, geleneğe bağlı kişilerde, aile bağcı kişi tanrısı olacaktan sürecekti. Yeni sürgünler (İsrailliler gibi), ayrılma ve birleşmelerle (Utnapiştimler-Nuhlar) yaratılacaktı. Yepyeni anlayışlı aidiyetlikler, orada burada, bu tür deneme yanılmaların çatışma, birleşmeleri; öznellikçe ve kişiler kaprisleriyle ve nesnellik dayatmaları ile süreçleşecekti.
İttifak tanrılarının;1- Her şeyi iki başlı ya da çok başlı görünümden oluşla işleri yaptırımlı kılar olması çelişkiler ortaya koyuyordu. 2-İttifakın yöneldiği çekim merkezleri rekabet ve fesadı ortalığı gerer olması gibi baş çelişkileri vardı. Sosyal birliklerdi komün döneminde bu gibi den işleri bir totem sağlarken şimdi ittifakın totem aidiyet bağlarını, çelişkileri içindeki birçok totemler sağlıyordu.
Pek çok ayrı ayrı totemdi bağı, şimdiden sonra, ayrı ayrı totemin buyurmasıyla değil de, yeni bir baş totemin, bir baş totem kralın, bir tek etnikler babası ya da etnikler anası olan totemin (İnanna’nın), buyur olması fikir yansımasını, ittifakın kabul edeceği yeni totemlerini, bir ittifakı totem algılaşışı etrafında, tanrılaştıracaklardı (Marduk gibi). Tanrı fikri, yeni ittifakın ilerleyen süreçlerinin bir olayı idi.
Sürecek
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.