- 1096 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
25 TRİLYON İSTERMİSİNİZ ?
25 TRİLYON İSTERMİSİNİZ
Sokaktaki adam elindeki şans oyunlarından biri olan kâğıtları sallayarak yoldan geçenlere bağırarak bu sözü tekrarlıyordu ’’25 trilyon istermisiniz?’’
Diyelim ki (mesela yani) çıktı! 25 eski para birimi ile 25 trilyon. Of dile kolay say say bitmez. Tüm sayıların tuttuğunu gördüğünde önce ’’Allaaaaaah’’ diye bağırası gelir insanın! Paylaşması lazım bu mutlu haberi ama birden panikler az para değil! Şeytanın görevi işte burada başlar ’’Hayır sus sakin ol kimseye söyleme’’ hak verir içindeki sese eğer işteyse acilen bir ölü yâda hasta haberi aldım yalanı ile izin alarak evine gelir. Başlar düşünmeye ne yapsa, nasıl yapsa evdekilere söylese mi söylemese mi? Ona bir türlü karar verememişken bu yükü taşıyamaz içi şişmiştir çünkü dayanamaz ve söyler.
Tabi tahmin edeceğiniz gibi evde olağanüstü bir sevinç oluşur heyecanla daha alınmamış paranın nasıl nerelere harcanacağının hesapları yapılır ve ertesi gün paranın çekilmesine karar verilir ama birbirlerine de sıkı sıkı tembih ederler aman kimse duymasın diye. O geceyi uykusuz hayal kurarak geçirirler hayatlarının en uzun gecesidir o gece. Sabah olunca aile bireylerinden bir iki kişi ile önce notere giderler (artık cepteki şanslı kuponu oraya nasıl taşıdıklarını tahmin bile edemiyorum.) Şanslı kuponu kendilerine ait olduğunu onaylattıktan sonra güvenilir bir bankaya giderler. Banka müdürü ile özel görüşerek belki de bir daire karşılığı yâda bir araba pazarlığı yapılarak paranın o banka müdürünün almasını isterler. Banka müdürü büyük bir keyifle anlaşmayı yapar ikramiye sahibine parasını onların bankasına yatırması karşılığı olan ev veya araba sözleşmesini yaparak içinden kendi komisyonunu da ayırarak hesaplarını yapar ve bankanın zırhlı arabası ile parayı alacağı kuruma giderek müşterisinin ismini vermeden parayı teslim alıp bankada heyecanla bekleyen şanslı kişinin hesabına yatırır. Artık şanslı kişinin içi rahattır içinden derin bir’’ohh’’ çeker. İşte bu saatten sonra şeytanın görevi daha da artar. Başlar telkin vermeye’’ Artık zenginsin trilyonluk insan oldun o parayla neler yapılmaz ki! Tüh keşke evdekilere söylemeseydin şimdi bir sürü insanla paylaşmak zorunda kalacaksın kardeşin isteyecek amcan isteyecek teyzen durur mu? Yanlış yaptın yanlış! Alıp Gizlice bankaya yatıracaktın ilerde uzun zaman sonra yavaş yavaş söylerdin hem miktarını da söylemezdin daha az olduğunu söylerdin nerden bileceklerdi ki!’’ Zavallı şanslı, beyninde bu düşüncelerle evine gelir evde bir curcuna vardır doğal olarak herkes sevinçle hayal kuruyor bir şeyler almak istiyor bir taraftan da aman kimse duymasın millet başımıza musallat olmasın diye gizli tutmaya çalışıyorlardır. Her şans oyunu oynadığında’’sana çıkarsa ne yaparsın’’ sorusuna’’fakir fukaraya dağıtırım evsizlere ev alırım muhtaçlara bol bol yardım ederim sözünü unutup iştahı kesilmiş uykular haram olmuş bir şekilde şeytan ve nefsi ile pazarlıklara başlar bizim şanslı. Nefsi şeytanla birlik olmuştur beyninin içinde hep aynı sözü tekrar edip dururlar ’’Ya boşver milleti bu para sana çıktı! Kerizmisin elindeki parayı elaleme vereceksin!’’ Evliyse eğer aklının bir köşesinden geçirir eşimi boşasam mı acaba yeter artık kahrını çektiğim zaten sevgimde bitti veririm eline biraz para sesi kesilir oh be gelsin yenileri! Belki de dünya turuna çıkarım yıllarca çok çalıştım yeter artık çalışmam yarın ilk işim istifa etmek. Artık zenginin saygın bir insanım ne çalıcaşağımki milletin ağız kokusunu çekemem artık. Ay sonunu beklemekten eğlenmeye fırsatım hiç olmamıştı önce ne yaşanması gerekiyorsa onu yaşarım sonra bakarız nasılsa para çok harca harca bitmez oh beee yaşasın zenginlik!’’ Bozulmanın ilk sinyalleri böylece verilmiş olur.
Bu hikâyenin sonunu hayal dünyanızda siz yazın veya büyük ikramiye çıkmış olanların hayatını inceleyin.
IMF’ye teslim edilen ekonomi yüzünden, kendi emeğiyle para kazanamaz duruma getirilen vatandaşlar, milyonlarca dolarlık rant ve şikenin dolaştığı, şans oyunlarına yöneltiliyor. Örneğin Diyarbakır gibi halkın büyük bir kesiminin yoksulluk sınırının altında yaşadığı bir şehirde, her hafta şans oyunlarına yatırılan para tam 5 trilyon lira. Medya tarafından da özendirilen şans oyunlarında, toplum “zengin” olmaya davet edilirken, bu yüzden yaşanan toplumsal dramlara pek değinilmiyor. Türkiye ve Türk insanı ne yazık ki bütün değerleriyle içerideki ve dışarıdaki rant odaklarına peşkeş çekiliyor. O kadar serbest’ki şans oyunları, internet ortamında da oynanabilir duruma geldi. Ne yazık’ki boş “umut”lara kapılan kişilerin oyunları medya tarafından cilalanıp büyük bir destekle kumara özendirilerek herkes sözde “zengin” olmaya davet ediliyor. Oysa bilmiyorlar ki asıl zengin olanlar para yatıranlar değil, rantçılar oluyor. Neden elimizdekilerle yetinmeyip kısmetimizde olmayanı hep isteriz? Neden şükredici değiliz? İhtiraslı olmak iş alanında ve bazı durumlarda güzeldir yapılması gerekir ama haktan ötesini istememeli. Razı olmak iyi yetişmiş, olgun ve erdemli insanların meziyetidir. Bazı insanların türlü felâketlere, kayıplara uğramalarının sebebi; aç gözlü olmaları, elindekiyle yetinmeyi bilmemelerindendir. Bu tür insanlarda maddeye karşı tükenmez bir iştah vardır; doymak bilmeyen bir açgözlülükle gözleri daima yukarıda ve çoktadır. Hayatı bir çeşit kumar masası olarak kabul ederler. Daima daha fazla kazanmak için akıl ve mantık dışında hareket etmeyi bir alışkanlık haline getirirler. Tabii, şansları her zaman umdukları gibi yaver gitmez; çoğu kez, kazanacakları yerde ellerindekini de kaybederler
zekât, sadaka, infak gibi davranışlar İnsanın açgözlü yapısını onarmak için emredilmiştir. Yani zehrin panzehirleridir. Kıskançlık ve bencillikle dolu olan hasta karakter ancak vermekle, paylaşmakla iyileşebilir. Yoksa kontrolsüz bir ateşe dönüşür her şey. İhtiraslarımız bizi bir ateş olup bizi yakar. Bu’da cehennemi bu dünyada yaşamak demektir. Verenler, paylaşanlar, hatta ondan da fazla başkalarını düşünenler ise, huzurla cenneti bu dünyada yaşamaya başlayanlardır.
Allah’ın bol ihsanından kendilerine verdiği şeylerde cimrilik edenler bunun kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Hayır; bu onlar için şerdir; kıyamet günü cimrilik ettikleriyle tasmalandırılacaklardır. Göklerin ve yerin mirası Allah’ındır.Allah yaptıklarınızdan haberi olandır. (3/180)
Onlar cimrilikte bulunurlar insanlara da cimriliği emreder (önerir)ler Allah’ın fazlından kendilerine verdiğini gizli tutarlar. Biz, o kâfirlere aşağılatıcı bir azab hazırlamışızdır. (4/37
Bir fıkra ile bitirmek istiyorum. Cimri adamın, cimri olan üç oğlu, babasının ölüm döşeğinin başında cenaze masrafları konusunda tartışmaktadırlar.
Küçük oğlu
-Fazla masrafa gerek yok. Sekiz on otomobil tutsak yeter.
Ortanca oğlu:
-Canım kendimiz için iki otomobil kiralarız. Mezarlığa kadar gelmek isteyenler kendileri bulsunlar otomobili.
Büyük oğlu:
-Durun. Bir kamyonet kiralarız. Tabutu arkaya koyar biz şoför mahalline bineriz, olur biter.
Ölüm halindeki cimri ihtiyar başını kaldırarak:
-Telaşlanmayın çocuklarım. Siz benim pantolonumu verin de, ben mezarlığa kadar yürürüm.
Selam ve dua ile
NURTEN ATICI... yeşillyeşil