Sensizliğin dilinden özlem kalem oldu ey yâr
Uzun bir gece bu.. senin gözlerin gibi uzayıp giden, kıvrılan, tam bitti dendiğinde hayata yeniden bağlayan, götüren-getiren, ayıran-birleştiren yollar gibi uzun.. kimisi soğuktur.. kimisi yakıcı sıcaklıkta.. kimisi azrali olmuştur yaşamın... kimisi cana sebep.. yani bu gece uzun... senin gözlerin gibi.. dalgın..telaşlı.. kelimeleri kovalayan dudakların gibi bu gece.. kokunla yıkandım.. durulandım.. nefesinde paklandım.. senden geldim ve sana dönüyorum.. ayaklarımın altında kayan toprak.. dönen gök.. yanan..ışıldayan..ısıtan..yaşam.. sıcaklık bağışlayan güneş şahitki.. ben sende dirildim.. sende ölmek isterim.. senin bereket dudaklarında.. teninde kaybolmak.. senin tapınağında.. sana mum yakmak isterim.. bu gece uzun ve kelimeler uçucu.. yüzündeki harfleri topluyor..peş peşe diziyorum.. ne diyordu şair.. "ben sana aş eriyorum".. yada "öpüşmeyi düşünmek başka şey öpüşmek başka" ya bir başkası " seni düşünmek güzel şey, umutlu şey, dünyanın en güzel sesinden en güzel şarkıyı dinlemek gibi birşey, fakat ümit yetmiyor bana, ben şarkı dinlemek değil, şarkı söylemek istiyorum" bak bizim şarkımız sokaklarda.. içimde nasıl çalıyor.. o çaldıkça başım dönüyor.. önce küçük bir toz bulutu..havalanıyor..müzik artıyor..ritim büyüyor.. ardından.. hafif yağmura karışmış..seni görüyorum.. seni mırıldandıkça..saçına şarkıda dokundukça..gözlerinde notlar uçuştukça..kararıyorum..dönüyorum..büyüyorum... ben kendi düşmanım oluyorumki..yeri gögü söken hortumum.. sen içimde çalıyorsun.. ben seninle dans ediyorum.. bu kara manzaranın içinde.. yağmur bizi yakalayacakmı.. az daha koşsak..biraz daha nefesimiz yetse..ötesi bildiğimiz memleket..bildiğimiz hasretliğin son noktası.. bu gece uzun.. senin gözlerin gibi.. şiirler okuyorum..eski..bildik tanıdık..kurşun atan..alev çıkartan sözcüklerden oluşan.. imrendiğim niye benim olmadı diyerek kıskandığım sözcükleri mırıldanıyorum.. her sözcükte biraz daha kapındayım..azıcık daha yakınındayım.. aslında hep bir kapı mandalı uzaktaydım..bir ıslıklık mesafede..bir çoban köpeği gibi. uyurken bile kulaklarım o ıslığa ayarlı..gel demeni bekledim... her gidişim gelme umuduyla yüklüydü..sen beni mezarlara gidiyor sayıyordun...oysa o uzaklıkta ve yükseklikte..mezarlıkladan dönüldüğüm görülmeyebilirdi.. ben ölümden dönüp sana geldim..mahsenlerimi bıraktım..alışkanlıklarımı..tozlu albümlerden sıyrıldım.. ben uzun gözlerinde gezinirken.. senin limanına dokunurken.. yarama neşter attım.. "dostuna yarasını gösterir gibi" gösterdim.. ve ne demişti şair.. "bir umudum sende anlıyor musun?