SİLAHIM VE BEN
SİLAHIM ve BEN
TEK PERDELİK
OYUN
AYHAN ŞAHİN
(Anlatıcı) – Karanlığın çarptığı yüzünde bilmeden de olsa yaşadığı olayların izlerini taşıyordu. Belki bugündü belki de yarın.
Ama nede olsa insandı. Hırslarının ve acımasız öfkesinin kurbanı olmuştu. Nefes alışının hızlandığı, boğazının düğümlendiği anlarda karar veriyordu. Hayatına son vermeyecekti. Yapamazdı. Zordu. Göründüğü kadar kolay değildi yaşam son vermek.
Gece zorluydu. Karanlık öyle büyüktü ki anlamsızlığın son bulacağı nokta orasıydı. Emindi. Yavaş adımlarla yürümeye devam etti. Dudaklarının ucundan çıkan sigara dumanı yoğun sisin arasında anında kayboluyordu. Düşünüyordu. Kendisini, hayatını ve değer verdiklerini. Başarılıydı, yetenekliydi, küçük bir hah çıktı ağzından. Yetenekliydi. Adımları yavaş yavaş hızlanıyordu. Pardüsesinin ceplerinde olan ellerinin bir tanesinde sıkıca ve hayatında hiç yanından ayırmadığı bir şeyi tutuyordu. Adımları iyice hızlanmıştı. Sisin altında uzanan cadde hiç bitmeyecekmiş gibi geliyordu. Karanlığın fısıltısı kulaklarında çınlayarak ona sesleniyordu. (Anlatıcı burada kısık sesten yüksek sese doğru konuşur.) Hadi… Hadi… Hadi… Hadi… Boğazında oluşan düğümden konuşamıyordu. Bağırma istiyordu ama sesi çıkmıyordu. Sanki bir şey onu engelliyordu. Koşmaya başlamıştı. Son gücüne kadar koşmak istiyordu. Sisin yüzüne vuran ıslaklığı daha hızlanmasını sağlıyordu. Gözleri yaşarmaya başlamıştı ve soluk alışındaki dengesizlik koşmasını da etkiliyordu. Kafasında hiç bir şeyi tutamıyordu. Tek düşüncesi koşmaktı. Ama nereye? fark etmezdi. Karanlıktan kurtulmalıydı koşmalıydı. Ağlaması hıçkırığa dönüşmüştü. Bağırarak ağlıyor ve koşuyordu. Ellerini cebinden çıkarmıştı. En yakın dostu hala elindeydi. Sımsıkıca yerinde duruyordu. Soluk alışları bir hırıltıya dönüşmüştü. Ama genede durmuyordu. Hızla koşmasına devam ediyordu. Sis onun için bir engel değildi. Zaten gözleri hiç bir şeyi görmüyordu.
Yüzünden süzülen terler göz yaşlarıyla karışıp ağzına ve çenesine doğru akıyordu. Yorgunluk ve heyecan içerisinde olmasına rağmen, etrafa yayılan telefon sesini duyabiliyordu. Pardüsesinin cebine elini attı. Ve çalan telefonu karanlığın, sisin ortasına fırlattı. Artık artık sondu. Bitecekti. Koşması son hızla devam ediyordu. Caddenin sonuna geldiğinde aniden durdu. Karşısında beliren yapıya baktı. Kendi evine gelmişti. Yolun sonuna. Öylece baka kaldı.
-(Yorgun ve bitkin şekilde sahneden içeri girer. Sinirli ve agresif tavırlarla bardan viski şişesini alır ve kanepeye oturur.Viskiyi yudumladıktan sonra bir sigara yakar. Derin bir şekilde üfler. Telaşlı ve bitkin tavırları vardır. Viski şişesini yanına bırakır. Kalkarak sahnede bir tur atar ve tekrar viskiyi içmeye başlar. Şişeyi kanepenin yanına bırakır ve silahını belinden çıkarır. Silahı iyice süzdükten sonra konuşmaya başlar.)
- Evet can dostum, yoldaşım her akşam olduğu gibi bu akşamda yalnızız. Biliyorum akşamları çekilmez oluyorum sana da hak veriyorum Beni dinliyor ve rahatlatıyorsun Peki ya sende olmazsan!!! (Bir süre bekler) Hatırlıyorsun değimli o ilk günü hani akademiden mezun olduktan sonra seni ilk defa elime alışımı o gün bir söz vermiştim. Ömrümün sonuna kadar seni yanımdan ayırtmayacaktım.
Yerinden kalkar bir elinde silahı öbür elinde viski şişesiyle sahnede sağ ve sola doğru turlar atmaya başlar ortada durur.
- Evet dostum o ilk gün her zaman aklımdaydı. Verdiğim söz inan ki yerine gelecek inan ki ölürken yanımda tek sen olacaksın. Buna inan. Biliyor musun bu gece diğerlerinden farklı. Her zaman ki sıradan gecelerden olmayacak
Tekrar kanepeye oturur.
- Evet dostum bu gece farklı olacak . Farkı nemi? Eski günleri anacağız seninle esli günleri. Hatırlasana ilk tutuklamamamızı.. Çok komikti değil mi? Ellerim titriyordu. Ama o gece senin bilmediğin bir şeyi biliyordum. Sen vardın beni koruyacaktın. Ya sonraki günler, ayları seneler hep bir numaraydık, hep öndeydik. Herkes bize imrenirdi. Söylesene yalan mı? Abartmıyorum da bunlar gerçekti dostum hepsi gerçek. Madalyalarım, birinciliklerim hatırlasana be bunları hep beraber kazanmıştık. Hep beraber yaşamıştık bu mutlulukları. Peki ya Cezmi’nin vurulduğu gün satıcıları kovalarken iki kurşun yemişti göğsüne. Öylece yere düşmüş ve bana bakıyordu.
Bağırmaya Başlar.(Ayağa kalkar)
- Koşun, koşun Cezmi vuruldu. Hayır Cezmi aman Allah’ım her yerden kan geliyor. Elini bastır, bastır. Cezmi hayır yetişin. Ambulans yetişim Cezmi..
birden sakinleşir ve tekrar oturur.
- Evet dostum o gün Cezmi kollarımda can vermişti. Yetişememiştim. Bir dakika önce bir dakika belki ölmeyecekti. Belki hala yanımda olacaktı.
Aylarca kendimi suçladım suç benimdi. Beklide Cezmi’nin katili bendim. Yetişebilirdim. Aman Allah’ım. Anılar…. (Bir süre bekler) Suçlu Bendim. kendimi suçladım suç benimdi. Beklide Cezmi’nin katili bendim. Yetişebilirdim. Aman Allah’ım. Anılar…. (Bir süre bekler) Suçlu Bendim. Söylesene dostum suçlu ben miydim söyle…. Cezmi’yi ne kadar sevdiğimi bir sen biliyorsun. Herkes beni teselli ediyordu. Senin suçun değil. Sen elinden geleni yaptın bu sesler hala kulaklarımda ama sana bir şey söyleyeyim. Yetişebilirdim. Daha hızlı koşmalıydın, daha hızlı suç benimdi. Cezmi artık yoktu. Unutamayacağım neydi biliyor musun? Sana onu da söyleyeyim karısının göz yaşları yetim kalan çocuklarının bükük boyunları karısının göz yaşları çocuklarının biri 3 biri 5 yaşındaydı. Bir daha babalarını göremeyeceklerdi. Karısının göz yaşları….
Başını kollarının arasına alı ve ağlamaklı
- Unutamıyorum dostum yıkılmanın en başlangıcıydı Cezmi’nin ölümü. Aylar geçmişti. Artık bir numara değildim. En önde değildim. Bitmiştim. Herkes bağırıyordu. Sen bu değilsin, sen yıkılamazsın… Ama yıkılmıştım artık polis olmak istemiyordum. Çünkü yetişememiştim. Cezmi kollarımda can vermişti. Gene senin sayende toparlandım kendimi. Güç kazandım. Senin sayende mesleğime sarıldım.
Ayağa kalkar. Elindeki şişeden bir yudum daha alır. Tekrar dolaşmaya başlar.
- Pazar günü parka gitmiştik. Ağaçlar, orman, çiçekler, rahatlamanın ve kendini bulmanın en iyi yolu değil mi? O gün hayatımın en mutlu günüydü. Bankın üzerinde otururken onu gördüm. Koşuyordu. Saçları rüzgarda dalgalanıyordu. Etkilenmiştim. Sanki bahara güç veren güneşti. Sanki gökyüzünden süzülen melekti. Yanımdan öylece geçip gitmişti. Bir rüya gibiydi. Artık her sabah o parka uğruyordum. Onu bir dakika görebilmek için.. Sende fark etmişsindir. Galiba aşık olmuştum. Ama tanımıyordum. Kimdi neydi öğrenmem gerekti. Mesleğimi ilk defa kötüye kullandım be..
Tekrar oturur. Bitmek üzere olan viskisinden bir yudum daha alır. Mutluluğu yüzünden okunmaktadır.
- Artık onu tanıyordum her şeyini biliyordum. Onu tanıyordum Ama ama o beni tanımıyordu. İçim içime sığmıyor, heyecandan terliyordum. Her sabah o parka gitmek benim için bir görevdi. Anlıyorsun değil mi? Aşık olmuştum. Seviyordum. Haykırmak istiyordum. Seviyordum. Seviyordum.
Günler geçmişti ona hislerimi anlatmıştım. Karşılık vermişti. Görüyorsun değil mi dostum? Ne çabuk olu vermişti evlenmiştim. Düğün gecesini hatırla herkes nasılda mutluydu, eğleniyorlardı. Ama en mutlu bendim. Çünkü seviyordum.
İkili kanepeye uzanır silahını göğsünün üzerine kor. Öbür elinde ise viski şişesi kanepeden aşağı sarkar ve bir süre öyle kalır.
- Ya dostum.. Hayat böyle işte.. Mutlu olmak herkesin hakkı derler ya Bende öyle mutluydum. (Bir süre bekler) Mutluluklar uzun zaman sürmezmiş derler di de inanmazdım. İnsanın başına gelmeyince bilemiyor. O günüde hatırlıyorsun değil mi? Senden ilk ve tek ayrılışımdı. Göreve başladığım sabahtı. Apar topar tutuklanmıştım. Gerekçe mi? Uyuşturucu işine bulaşma yani kirli polis. Yıkılmıştım. Mutluluk benim için çok fazlaydı. Sana ve rozetine el koymuşlardı. Biliyor musun? Hiç bu kadar aşağılanmamıştım.
Ayağa kalkar sinirli oluşu her halinden belli olmaktadır. (Bağırarak)
- Komplo, kesin komplo düzen hile var. Ne işim olur uyuşturucuyla ben narkotik polisiyim. Onları yakalamak benim görevim. Üç ay mahkeme, davalar bu kadar basit miydi? Bu kadar kolay mıydı? Harcanmıştım. Temize çıkmıştım ama , gururum, şerefim ayaklar altına alınmıştı. Artık hırslıydım. Bu oyunu hazırlayanı bulacaktım. Verecektim cezalarını. Ne demek bir polisin şerefiyle oynamak. Yakalayacaktım onları. Yakalayacaktım.
Oturur viskisinden bir yudum daha alır. Biraz daha rahattır.
- Bu gece her şeyi anlatacağım dostum. Bu gece özel bir gece. Bilmiyorsun. Ama öğreneceksin. Bu gece çok özel bir gece. Bana sormuşlardı sen hiç birini vurdun mu diye. Evet birini vurmuştum. Daha gençti. 18 ya da 20 yaşlarındaydı basitti. Tetiği çekersin ve buum. Karşındaki olur. Ama gerçek öyle değildi. İnsandı, gençti, delikanlıydı. Belki sevgilisi vardı, Ya annesi, babası akşam oğullarını bekliyorlardı. Yere düşerken öyle bir bakmıştı ki…
Ama mecburdum. Yapmalıydım. Yoksa yoksa o beni vuracaktı. Zehirlemiştiler çocuğu aşağılık şerefsizler. Kanına girmişlerdi. Yerde öylece yatıyordu. Ölüyordu. Pişmandı elindeki tabancayı tutmaktan, pişmandı uyuşturucu içmekten. Ölüyordu. Sevgilisi geçiyordu aklından annesi, babası titriyordu. Ağzından kan akıyordu. Ölüyordu. Öylece kalmıştım. Öylece bakıyordum. Donmuştum. Ölen bir insandı ben öldürmüştüm. Titriyordu. Son bir şeyler söylemek istiyordu. Eğildim ve kulaklarıma ben affedin diye fısıldadı. Beni affedin. Evet birini vurmuştum. Bir genci ama mecburdum…
Artık sıkılmaya başlar bu oyundan gerilir sinirlenmiştir. Ama üzgünde sayılır. Karmaşa içinde yerinden tekrar kalkar.
- Evet dostum dehşet değil mi? Bu kadar acının içinde en azından evimde mutluydum. Huzurlu ve rahattım. Akşamları geçte olsa eve geldim mi karımın gülen yüzü beni rahatlatıyordu. İşimi ona yansıtmamaya elimden geldiği kadar uğraşıyordum ama nafileydi. Oda hissediyordu. Benim bittiğimi yavaş yavaş kaybolduğumu.
Artık viski şişesinde kalan birkaç yudumdan bir yudum daha alır. Koltuğa oturur.
- Hastane günlerimde yanımda duran komidinin çekmecesinde bulundurdum seni .Kusura bakma ama mecburdum. O geceyi de çok iyi hatırlıyorum. Alıcı kılığında satıcıları enselemek için operasyon düzenlemiştik. Sorun çıkmıştı. Anlık bir karambol, sesler, silah sesleri, ayağımda bir yanma ve karnım… Yerde olduğumu fark ettim. Kan, kan vuruldum, vuruldum… Acı ile karmaşık duygular. Hani derler ya hayatın film şeridi gibi geçer ya… Benim sadece karım geçmişti gözümün önünden. Galiba ölüyordum. Sonra doktorlar, hemşireler, ışıklar, ışıklar, ışıklar…
İyi olmaya başlamıştım. Kendi kendime yürüyordum. Ben galiba çok şanslı bir polisim ne dersin dostum. Sende şanslı mıyım? Cevap vermiyorsun değil mi? Sende biliyorsun şanslı olmadığımı (bağırarak)
Cezmi yoktu ölmüştü. O gençte ya ben ha bende vurulmuştum. İftiralar acılar şanslı mıyım söyle. Şanslı mıyım? Neden neden bu kadar kötü olmak zorunda söylesene dostum neden? Bende insanım ben ben nasıl dayanırım? Mesleğin cilvesi dediler, polis olmak fedakarlık ister dediler. Ama dostum sana bir şey daha söyleyeyim mi? Bizler de insanız. Bizlerinde dayanma sınırı var. Neden fedakarlık anlamıyorum ve dayanamıyorum.
Sertçe gülmeye başlar güler. Ayaktadır hala gülmektedir.
- Neden gülüyorum biliyor musun? Doktorun o sözleri aklımda. Tebrikler baba olacaksın. Şaşırmıştım. Elim ayağıma dolanmıştım. Ne ne… Baba olacağım. Allah’ım baba olacağım. Peki doktor kız mı erkek mi? Ne fark eder ki baba olacağım. Benim bir çocuğum olacak…
Sevinçlidir. Heyecandan sahnede sağa ve sola telaşlı hareketlerle bağırarak
- Baba olacağım Allah’ım baba olacağım.
Aniden sakinleşir düşüncelidir.
- Ama bu iğrenç, şerefsiz, adaletsiz dünyaya gelecek olan o masum çocuğun oğlumun suçu neydi? Ben bile bu dünyayı anlayamazken ne yapacaktı o yavrucağız. Ben bile kaldıramıyordum bu yükü ben bile. Evet dostum gene de mutluyum oğlum olacaktı. Peki ama ya kız olursa fark eder miydi. Sen söyle fark eder miydi?
Tekrar oturur. Silahın her kıvrımında elini dolaştırır.
- Sen dostum benim sağ kolum yaptığım en güzel iş neydi biliyor musun tabi sende hatırlıyorsun. Gençler birer bir er yok oluyorlardı. Uyuşturucu illeti yok ediyordu. Mafoluyordu gençler. Ve o herif aşağılık köpek o gün öldürmüştüm onu. Ama bu sefer hiç etkilenmemiştim. Kim bilir kaç çocuğu öldürmüştü şerefsiz. Kaç aileyi yıkmıştı. Kafasındaki kurşun deliğinden kan süzülüyordu. Evet dostum o gün bir pisliği temizlemiştik. Oda insandı ama insanlığı kalmamıştı.
Ayağa kalkar.
- Mesleğimin en iyi hayatımın en kötü işini yapmıştım. Telefonum çalmıştı. Aşkım arıyordu. Onunla buluşacaktık. Hani o tanıştığımız parkta bana bir sürprizi varmış. Heyecanla çıktım. Evet dostum onu ilk gördüğüm bankta bekliyordum. Söylesene sende meraklandım değil mi? Sürpriz neydi acaba Hem de evlilik yıl dönümümüzde. Çok sabırsızdım. Caddenin iki tarafını da kolluyordum. Geç kalmıştı. Meraklandım ve sokağın başından bana doğru geldiğini fark ettim. (Sahnenin sağ tarafına doğru ilerler) gülüyordu el sallıyordu çok mutluydu. Ona doğru yöneldim ve el sallamaya başladım. Dostum o ses duyuldu. Ne olduğunu anlamamıştım. Tek el silah sesi. Etrafıma bakındım. Onu gördüm yere düşüyordu. Dünyam kararmıştı koşmaya başladım. (Sahnede koşarak bağırır) Hayır, hayır, hayatım hayır.
Yerde yatıyordu. Her yeri kan içindeydi panik içerisindeydim. Ne yapacağımı bilmiyordum. (ağlayarak) Hayır. Hayatım dayan ne olursun dayan. Bak ben yanındayım. Yalvarırım beni bırakma. Elimi sıkıyordu. Etrafa bağırıyordu. Ambulans, yetişin, yardım edin, ne olursunuz yardım edin. Kimse yok mu yardım edin. Elimi sıkıca tutuyordu. Gözlerinden yaş akıyordu. (bağırarak) Hayır, hayır, olamaz. Dayan hayatım dayan. Elinde bir kağıt tutuyordu sıkıca sarılmıştı bana doğru uzattı ve birden elimi bıraktı. Hayır, hayıııııııııırrrrr. (hıçkırarak sahnede yere kapaklanır ve ağlar) o ölmüştü. Yanında diz çökmüş hayatımın anlamına bakıyordum. Elim hala alini tutmaktaydı. Ama o ölmüştü. Elindeki Kağıdı aldım. Yarısı kan içindeydi. Kağıtta çocuğumuzun oğlan olduğunu yazıyordu. Bu kadar basit miydi söyle bu kadar basit miydi o ölemezdi, o yaşıyordu. Beni bırakamazdı. Ya oğlum oda ölmüştü. Daha bir kere bile görememiştim. Gözlerini bile açamamıştı. Hayır hayır o ölemez. O yaşıyor. Ne istediniz karımdan söleseniz ya. Ne istediniz. Ben buradayım karşınızda. Be istediniz ondan ne istediniz oğlumdan
Ağlayarak öne doğru diz çöker ve bağırır.
- Şerefsizler, ne istediniz.
Ayağa kalkar ve elindeki şişeyi fırlatır.Ağlayarak…
- O ölemezdi Allah’ım neden? Neden o ben varken neden o ? Ölemezdi. Beni evde bekleyecekti. Oğluma bakacaktı. Doktor olacaktı. Beraber büyütecektik. Neden o Allah’ım neden o.
Bitkin bir şekilde koltuğa oturur.
- Evet dostum. Artık devamlı içiyordum. Şişeler beni teselli ediyordu. Her tarafta insanlar vardı. Konuşuyorlardı. (Bağırmaya başlar) Sıkıntı, nefes alamıyorum. Hayır hayır, karımı görüyorum. Oğlumla Hayır gitmeyim hayır beni bekleyen. Görüyorum biten hayatımı, görüyorum ve içiyorum.
Bir şişe viski daha alır ard arda iki üç yudum çeker.
- Dostum. Artık polis değildim. Kendimi kaybetmiştim. Yaşamıyordum. Dengesizdim. Devamlı sarhoştum. Artık polis değildim. Görevden uzaklaştırılmıştım. Hayatın ne anlamı var ki. Haklıyım değil mi? Artık benim bir hayatım yoktu. Ama isyan ediyordum. Dünyamı yıkanları bulmalıydım. Polis olmalıydım. Ama değildim. Engel sayılmazdı benim için ve yaptım. Hepsini buldum. Köpekler, şerefsizler. Karımı görüyordum. Yapma diyordu. Yapma… Ama yaptım hepsini öldürdüm. Sen ve ben yaptık bunu. Köpek gibi kıvrandılar. Yalvardılar. (Bağırarak) Hepsini öldürdüm. Hepsini.
Bir kahkaha atar ve tekrarlar.
- Hepsini öldürdüm. Evet katilde olmuştum. Suçluydum. Sen söyle ben suçlu muydum? Söyle. Sende susuyorsun. Ama ben suçlu değilim. Ben ben öldürdüm hepsini.
Bağırmaya başlar.
- Ben ben polis değilim. Ben suçlu değilim. Ben polisim. Polisim ama aranıyordum. Suçluydum. (oturur) Evet dostum bu gecenin farkını merak ediyorsun değimli. Söylesene be… Bu hayat mı, böyle bir yaşam olur mu bu dünya insanlar anlamsız hepsi. Tek anlamlı olan karımdı, evimdi ama onuda aldılar elimden. Bitirdiler beni dostum. Sen… Sende yaşadın bunları. Hep yanımdaydım. Söyle olur mu böyle yaşanır mı?
Keşke senin gibi soğuk ve metal olsaydım. Keşke senin gibi hissetmeseydim keşke yaşamasaydım. Elveda dostum. Umarım bana kızmazsın. Karımın yanına gidiyorum. Keşke senide götürebilseydim.
- Ama imkansız öyle bir yere gidiyorum ki acıların olmadığı insanların biri birlerini öldürmediği bir yer belki bir gün senin geleceğin bir yer ama şimdi yalnız gitmek zorundayım . Karım , Gözlerini bir kere bile açamamış oğlum sizleri her şeyden çok sevdim keşke siz değil de ben ölseydim ama artık bir anlamı kalmadı. Nede olsa birazdan yanınızda olacağım işte dostum bunu sen sağlayacaksın sen yapacaksın son hamleyi hadi duyuyorum sesini istemiyorsun kalmalısın diyorsun mücadele etmemi istiyorsun. Hayır mücadeleyi çok önceleri bıraktım. Niye mi bu dünya ve bu insanlar için artık umut kalmamış. Hala seni duya biliyorum bağırmana gerek yok kendim için benim için mücadele diyorsun ama ben diye bir şey kalmadı. Tükettiler dostum senide anlıyorum en yakın dostuna bunu yapmak istemiyorsun ama mecbursun mecbur hadi dostum hadi…
Silahı başına doğru kaldırır ışıklar kararır. Silah sesi gelir.
SON
TİYATRO SIR 2003
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.