- 686 Okunma
- 7 Yorum
- 1 Beğeni
Duygular Okyanus Ve Kuş
Ne olacak şimdi? Bütün duygularım düğümlendi, iç içe geçti, karıştı, kör düğüm oldu… Her duygunun yalın olması için baştan beri çaba sarf ediyorsunuz. Mesela bir insanla ortak hissettiğiniz yeni bir coşkunun başlangıcında… İstiyorsunuz ki her duygu belirgin, anlaşılır olsun; gelecekte kimsenin kalbi acımasın, incinmesin, yaralanmasın…
Ve bir şekilde yakalanmış coşkunun sürekliliği için her şey olsun istiyorsunuz. Hem paylaşım, hem romantizm, hem tutku, hem sevgi… Bunun için iki yürek de elinden gelen çabayı gösteriyor. İki yürek de bütün bu duyguların bileşkesinin huzur olduğunu bilerek, her şeyi daha gerçek kılmak istiyor. Aslında iki ruhun da arzusu ortak niyetlerde birleşiyor:
“Huzur, güven, inanıldığını bilmek, inandığını bilmek, sevdiğini bilmek, sevildiğini bilmek ve sadece bu kavramlarla yaşabilmek geleceği…”
Coşkunun ortaya çıkmasındaki anların sırrı bu kavramlarda yatıyor. Ama kimse ilk aşkını yaşamıyor. Bu duygular, geride yaşanan aşkların acısı yüreklere sinmiş ve yüreklerden tamamıyla çıkamamışken isteniyor. Yani ortada, bu duyguların her şeyiyle gerçek olmasını, yaşanılır kılmasını engelleyen bir düşman var.
“Geçmiş…”
Geçmiş, beraberinde korkuyu, endişeyi, mutsuz olma ihtimalini getiriyor. Geçmişle mücadele edebilmekse, dünyayı tersine çevirebilmek kadar zor. Yani durum şu :
Okyanusun ortasında bir kadın ve bir erkek karşılaşıyor. Sandallarını yakınlaştırıyorlar, paylaşıyorlar, paylaştıkça coşkulandıklarını hissediyorlar. Okyanusun üzerine bir çatı kuruyorlar, o çatının içinde sadece ikisine ait olmasını istedikleri bir dünya yaratıyorlar kendilerine. Erkek geçmişiyle kalbi arasındaki mücadelenin neredeyse sonuna gelmiş, kadınsa hala mücadele ediyor ve çok yorgun…
Ama her şeye rağmen kadın ve erkek okyanusun ortasında yakaladıkları huzura, coşkuya ihanet etmek istemiyor. Ve bu arada hüzün yavaş yavaş dalgalanıyor okyanusta. Kadın ve erkek ne kadar gerçek olurlarsa, hüzün de o derece şiddetli gösteriyor dalgalarını… Sabır ve zaman, kadınla erkeğin, Pandora’nın kutusundan çıkan en büyük umutları. Ama geçmiş ve hüzün öyle güçlü bir işbirliği halindeler ki kimse sabır ve zamanı nasıl ve nerede kullanacaklarını kestiremiyor…
O sırada okyanusta siyah, çıkmaz dehlizlere giden bir çukur oluştuğunu fark ediyorlar. Bu sefer, her şeyi bir kenara bırakıp, beklentileri unutup, tutkuyu bir kenara koyup, o çukurun nasıl yok edilebileceğini düşünmeye başlıyorlar. Düşünürlerken gökyüzünde süzülmekte olan bembeyaz kuşu fark ediyorlar. Kuş tam yanlarına bir kalp bırakıyor ve kayboluyor. Kalbin üstünde, göz yaşlarıyla şu cümleler yazılı :
“Sadece gerçek sevginin gücü sayesinde yok edebilirsiniz çukuru. Tüm bu yaşadıklarınız yazgınızın size bir armağanı. Hüznü kabullenin.. Çünkü her armağanın içine biraz hüzün serpilmiştir. Hüznü kabullendikçe, zaman ve sabır sizin işinize yaracaktır. Beklentilerinizin gerçek olmasını değil, yaşadıklarınızın gerçek sevgi olduğunu düşünün…”
Çukur kayboldu… Bekliyorum… Yine de duygularımın düğümlendiğini hissediyorum. Beyaz kuşa minnettarım. Bu kadar düğümlenmişliğin ortasındayken, yine de çaresiz hissettirmedi bana kendimi…
Belki de “düş”tü tüm bunlar. Ama gerçekti… Hem düş hem gerçekti. Tek tesellimse hala okyanusun ortasında kurduğumuz dünyanın var olduğunu ve yok olmayacağını bilmem…
Oktay COŞAR
YORUMLAR
II
ucu bucağı olmayan
bi denizde,okyanusta
derin derinliklerde...
bir türlü dibe batmasam!..
çıkmasam su yüzüne
salınsam sadece
suyun içinde,derinde
etrafa baksam
hiç ürkmesem...
bunu hep yaparmış gibi!..
kalsam orda bir süre
sonra nefesim yetmese
daha fazlasına...
çırpınmadan ama!
sakince...
yumsam gözümü son defa
yitip gitsem sonsuzlukta...
bilinmeze doğru
çıktığım yolda...
"siyah, çıkmaz dehlizlere giden çukur"a düştüm!.. kuş'a kulak asmadım,görmezden geldim...ve hala!..
hikayeni severek...bi'an inandırıcı geldi :)
Ben hep tercihimi okyanusta yana kullandım:)))Boğulmasını göze alanların yeri değil aslında hayat. Korkak, çekingen ve fırsatçı insanlardan nasıl bir mavilik yaratırız hiç bilmiyorum...Tebrikler, düşündürücüydü.