- 623 Okunma
- 10 Yorum
- 0 Beğeni
...?...2
Nazım bey şok üzerine şok yaşıyordu...
Neriman hanım, çekyata uzanmış, bir elinde televizyon kumandası, bir eli ise yan tarafta, yerde olan patlamış mısır tabağına düşmüştü. Ağzının kenarında yemeye fırsat bulamamış, patlamış mısır taneleri ile öylece uyuyor...
Televizyon ise açık kalmış...
Şaşkınlıkla birbirine bakan baba oğul. Ortada herhangi bir cinayet olmamasından dolayı, polisler evden gidiyor.
Hemen camları açıp evi havalandırıyorlar. Bu arada Nesrin hanım ve eşi Selami bey de açık olan kapıdan , burunlarını tuta tuta içeriye giriyorlar...
Odaya girdiklerinde bir çekyatta Neriman’ın, bir diğer çekyatta Nazım bey ve oğlunu oturur görünce şaşırıyorlar.
-Neler olmuş burada böyle? Neriman iyimisin canım ?
-Annemin görünürde bir şeyi yok ! Ama babam kalpten gitmek üzere...
Neriman yavaş yavaş kendine gelir. Ama hala gözlerini açamamış el yordamıyla kumandayı aramaktadır....
Ağzının kenarına düşmüş, patlamış mısırı dilinin yardımıyla alır ağzında gevelemeye başlar. Ağzının susuzluktan kuruduğunu hissedip, önce gözlerini zorlada olsa açar. Yavaşça yattığı yerden kalkar ve oturur. Kendinin izlendiğinin farkında hissiyle etrafına bakar. Eşi, oğlu , en yakın arkadaşı ve eşi, durmuş ona bakmaktadırlar. Neler oluyor burada ne işiniz var der gibi bakınır. Anlam veremez. Üstüne başına çeki düzen verir.
-Hayırdır, sizler ne zaman geldiniz ? Neler oluyor burada ?
-Sana sormak lazım hanım . Bu evin hali bu senin vaziyetin nedir ? Telefonun niçin kapalı ? Hepimiz senden açıklama bekliyoruz…
Neriman suçlu bir çocuk gibi başını öne eğdi. Aslında hiç konuşmak istemiyordu ama, herkesin bir cevap beklediğininde farkındaydı.
-Sen gittikten sonra çok yalnız kaldığımı hissettim. Niye böyle hissettiğimi bilmiyorum. Ama için için beni yanında götürmeyişine doğrusu hayıflandım.
Birde işlerinin uzadığını söyleyince, kendimi bir hiç, gereksiz biri gibi gördüm…
Nazım bey, böyle bir sitem karşısında , eşinin yanına gidip elini omzuna attı.
-Hiç olurmu öyle şey.Sen benim en değer verdiğim varlığımsın.Bu güne kadar, ne zorluklar yaşadık.Ne badireler atlattık. Nasıl böyle bir şey düşünebilirsin ? Aslında o sana söylenmiş pembe bir yalandı. Evlilik yıldönümümüz için sana yapacağım sürpriz içindi.
Neriman hanım, başını çevirip eşine baktı.-Sahimi diyorsun ?
-Elbette sahi diyorum. Sen benim melek kadınımsın.
Neriman hanımın gözleri dolmuştu. Oğlu da gelip yanına oturdu.
-Peki anneciğim bu evin hali nedir. Savaş alanına dönmüş.Her yer leş gibi kokmuş. Sen hiç böyle yapmazdın. Anlatırmısın?
Herkes ona bakıyordu. Anlatmakla- anlatmamak arası bocaladı. Sonra :
-Pekala , madem öyle… Bir hafta öncesini hatırlıyormusun Nesrin ? Hani canımın çok sıkkın olduğu zaman.
-Evet canım, ama bana nedenini söylememiştin…
-O gün sabahtan kasaptan et almaya gitmiştim. Birazda kıyma almıştım. Sen mantıyı seversin, gel hem canımın sıkıntısı geçer, hemde beraber hazırlayacağımız mantıyı yeriz diye düşünmüştüm. Ama sen misafirlerinin geleceğini söylemiştin.
-Evet canım gerçekten misafir bekliyordum. Biliyorsun sana hiçbir konuda yalan söylemem.
-Ama ben senden o gün en azından, bir davet beklemiştim !
Nesrin hanımın yüzünde hafif kızarmıştı.
-Evet haklısın canım. Özür dilerim. Ama bilirsin. Bir tane misafir bile gelse ben çok panik yaparım.B u sefer bir değil, yedi kişi üstelik yatılı gelmişlerdi. İnan ki hiç düşünemedim.
-Peki bu evin içindeki koku nedir annem, ya o yerlerde duvarlardaki kan izine benzer lekeler ?
-O gün Nesrin’le yemek hazırlar, sonra da bir güzel oturup yeriz diye düşünmüştüm.
Yeni aldığım düdüklü tencereyi denemek istedim. Çabuk olduğu için domatesleri onda haşlamayı uygun gördüm. Fakat bunun ayarları benim eski kullandığıma hiç benzemiyordu. Kapağını açtığımda, havasını tam almamış olacak ki, aniden açılan kapaktan, ortalık domates tarlasına döndü.
-Allah korumuş Nerimancığım. Verilmiş sadakan varmış.
- Allah razı olsun kardeşim. Bu arada mantının içinide sarımsak ve soğanla hazırlamıştım. Sıra Nesrini aramaya gelmişti. Ama o da misafirlerim gelecek deyince, birde beni davet etmeyince her şeyi ortada bıraktım. Kısacası kendimi çok yalnız ve mutsuz hissettim.
-Ya çöp tenekesi nasıl devrildi ?
-Oda başka bir konu. Düdüklü tencere olayından sonra, kapının zili çalıyor gibi geldi bana. Bir elimde fırça, bir elimde bez ile kapıyı açtım.Ama görünürde kimse yoktu. Bu arada nasıl olduysa kedinin biri aniden eve girdi. Bilirsiniz çcukluğumdan beri kedilerden çok korkarım. Buda öyle siyah ve büyükki, tüm olup bitenin üstüne tuz biber oldu. Bir anda içeriye dalmasıyla beraber elim ayağıma dolandı. Sağa sola kaçıyor bir türlü evden çıkaramıyordum. En sonunda mutfağa girdi.Tabi bende arkasından. Elimdeki fırçayı sağa sola sallıyorum. Çöp kavasının üzerine çıktı .Kediye vurayım derken, çöp kovası yere yıkıldı. Sonra holdeki biblolar, telefon, elbise askısı ne varsa yerlere dağıldı.
-Ya kedi ona ne oldu?
-Kedi o gece evde kaldı. Tabi ben kedinin adına tahammül dahi edemezken, aynı evde birde bütün gece, artık ne halde olduğumu tahmin edersiniz?
Bu arada herkesin gözünde o anki sahne canlandı. Neriman elindeki fırçayla hem kendinden korkan kediyi kovalıyor, hemde çığlıklar atarak , elindeki fırçayı rast gele sağa sola sallıyor…
-Çokmu komik yani ? Diyor ama kendiside gülümsüyor.
-Gece ben elimde fırça ile çekyatta uyuklamamak için nöbet tutarken.Hem canım sıkılmasın hemde evin içinde bir ses olsun diye televizyonu açtım.
Yeni bir yarışmamı ne başlamış. Bir evin içinde birbirini tanımayan bir sürü kişi, üç ay boyunca evde kalacaklarmış. Ama evin her yerinde kameralar var. O gece sabaha kadar izledim. Artık; o evde olan herkesle ilgili bilgim vardı. Kim ne iş yapar, geçmişi, sevdiği renkler, beğendiği tipler…
Ertesi gün; Bir baktım mutfaktan tıkırtılar geliyor. Dedim yoksa hırsız falanmı girdi ? Neyseki; elimde kullanmayı beceremediğim fırçadan cesaret alarak, yavaş yavaş mutfağa gittim. Bir baktım, kedi devrilen çöp kovasındaki artıkları yiyor. Geri dönüp bana kanlı gözleriyle öyle bir baktı ki. Arkama bakmadan odaya girdim ve kapıyı kapattım. En azından aynı evin içinde de olsak, aynı odada değildik. Mutfakta , kasaptan aldığım et, mantı için hazırlayıp bıraktığım sarımsaklı ve soğanlı kıyma, yere devrilen çöpler birde üzerine haşlanmış domates bir araya gelince böyle bir koku oldu. Ama ben kedi korkumdan kapıyı açamıyordum…
Evin içinde kanlı katil gibi dolaşıp bana saldırırsa ne yaparım diye düşünüyordum.
--Ya telefonun ! Onu niçin açıpta yardım istemedin anne ?
Telefonumun şarzı bitmişti. Ee yatak odasına gitmem için, ilk önce bu kapıyı açmam gerekiyordu. Bende kedi korkumdan buna cesaret edemedim. Sadece kokuyu buradan birazda olsa gidermek için camları açtım.
-Hiç canın sıkılmadımı?
-Baştan sıkıldı tabi. Ama “ biri bizi gözetliyor”u izleyince can sıkıntısı diye bir şey kalmadı.Yedi gün 24 saat başındayım.Ne yemek aradım ne başka bir şey.Bu arada telefon bağlantılarına katıldım. Artık, tüm Türkiye tarafından tanınan biriyim. Beni de stüdyoya davet ettiler. Onlara; bir kediden korktuğumu ve kendimi odaya kapattığımı söyleyemezdim. Değil mi?
-Nasıl anlamadım ? Sen telefonu nerden buldun ? Ev telefonu yerinde duruyor. Cep telefonunda yatak odasında… E e nasıl oluyorda telefon ile bağlantı yapabiliyorsun ?Hangi telefonla anlamadım ?
Herkes pür dikkat Neriman hanımın ağzından çıkacak cümleleri bekliyorlardı.
Hafif bir gülümsemeyle anlatmaya başladı:
-Hani sen bana, altı ay önce bir telefon almıştınya…
-Evet ! Hani şu senin kaybettiğin…
-Evet, işte o onu buldum ben.
-Nerede buldun ? Nasıl buldun ? Altı aydır evin altını üstüne getirdiğin halde bulamamıştın sen onu.
-Kediyi kovalar, elimdeki fırçayla rast gele savururken kütüphanedeki bütün kitaplar devrildi. Kütüphanenin alt kapağı açıldı. Bizim torunların arada buraya gelirken oynadıkları ve benim kaldırdığım oyuncakların arasından çıktı.
-İyide sen o oyuncak poşetine de çok bakmıştın.
-Hatırlıyormusun ? Meltem’e doğum gününde büyük bir ayıcık almıştık.
-Evet.
-Tabi çocuklar oynamak yerine ayıcığı minder olarak kullandıkları için ayıcığın göbeği içine çökmüştü. Bende o saman biraz elyaf ile ayıcığın karnını elyafı doldurup dikmiştim.Demek ne olduysa oldu.
-İyi de nasıl anladın.Onu anlamadık. Neriman muzipce güldü.
-.Meğerse ben o ayıcığı diktikten sonra, iğneyi üzerinde bırakmışım. Zavallı Meltem” bu ayıcık beni ısırdı.Bir daha oynamayacağım” dediği zaman dikkate alsaydım, o zaman fark edecektim. Elyafın hafif olmasından dolayı fayansa gelince “tık “ sesinden şüpelenip baktım.Olay bundan ibaret… Zaten şarzı, televizyonun altındaki çekmecedeydi.
-Nasıl yani. Kontörü bitmemişmi ?
-Hatırlasana, senin benim için alıp bıraktığın kontör kartı nı sehpanın üzerine bırakmıştın.Saten ondan sonra kanaldan beni aradılar. Hem bu arada kontörüm bitti.
Nazım bey, eşine sarıldı.
-Senin canın sağ olsun Sultanım.Sana değil bir, bin kontör feda olsun…İyi de bizi neden aramadın.Madem telefon vardı elinde.
-Numaralar ezberimde değildi, biliyorsunuz balık hafızalıyım.Hiç bir şey aklımda tutamam ben.
Nesrin:
-Haydi şimdi toparlanıp bize gidiyoruz. İyice dinlenelim. Yemek yeriz, sonra da gelir bu evi baştan sona temizleriz.Tamammı?
Neriman eşine ve oğluna baktı.
-Peki gidelim ama bir şartla.
-Neymiş o şartın.
-Saat beşte benim proğram başlayacak. Canlı yayına bağlanacağım . Acele etsek iyi olur.Birde başka kanal açtırmam ona göre…
Bir an duran Neriman:
-Bu arada, kedi hala mutfaktamı acaba ?
...
...
-SON-
dip not: bu arada sonucu tahmin eden kişiye - bayramdan sonra - boğaz turu sürprizim olacaktı...:)
YORUMLAR
final yine şok yaşattı....usta kalem....tüm sonuçları allak bullak etti...eeee sultan hürrem olunca böyle oluyor....demekki...saygılar can...
Ülviye Yaldızlıı
Ülviye Yaldızlıı
Hay siz çok yaşayın emi..
Bir daha ki sefere sizin dediğiniz gibi bitiririz.Ama kedi olan bölümü bildiniz..Ayşe annemle sizi bayramdan sonra boğaz turuna götüreceğim..:)
Valla az macera yaşamamış Neriman hanım..
Ben şimdi mutfağa takıldım kaldım.. Nasıl temizlenir o ya?
Ee.. Bayramı mı bekleyeceğiz cevap için şimdi.. :(
Ülviye Yaldızlıı
Öpüyorum gül gönlünden.
Billur T. Phelps
Gülüyorum kendime şimdi,
Ben birinci sayfasını görmemişim ki?
ikinci bölüm bile başına anlamadan tat vermişti.
Birinci bölüm okuna, şart ola.
:))
Ülviye Yaldızlıı
Ülviye Yaldızlıı
Boğazı gezeriz annem canın sağ olsun,,
böyle bir sonu bilmek kimin haddine sultanım:)))
sevgim gül yüreğine harikasın:))
Ülviye Yaldızlıı
HER DEM CANSIN HATTA ÖTESİ:)
Ben elimden gelen hgayreti göstermeme rağmen mansiyon bile vermediniz:(((Öykü de sürüklendim, kahramanları soyup soğana çevirdim, didik didik ettim cümleleriii:)))Ve en önemlisi her yolculukta inanılmaz keyif aldım...Sürpriz yok mu sürpriz??:)Tebrikler, bu ödül temelli kamçıladı okuyucuları..devam:9
Ülviye Yaldızlıı
Çok sürpriz olmadı diyelim...
Demek daha çok çalışmam lazım...
Ödüle gelince .Dilerim bir gün topluca gideriz.Neden olmasın...