- 1177 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Sosyete Uyuzu (4)
Ertesi gün kahvaltı yaparken Hüseyin: “Bugün sizi kotrayla gezdireyim mi?” diye sordu bir yandan göbeğini kaşırken. Denizi ilk defa görmüş adam kotrayı merak etmez mi. Harika olacağını söyledim. Hüseyin: “ Ama bir şartım var kotranın neresinde problem varsa bulacaksın.” dedi. Kahkahayı basmıştım. “ Yav ben kotranın ne olduğunu bilmem, tamirini nasıl yaparım.” diye itiraz edince açıklamıştı. Kotradan sesler geliyormuş. O da bizi gezdirebilmek için “ Bu işi bilen çok büyük bir usta var.” diye beni tarif etmiş. “Kotrayla açılırsak, o da dinlerse hatanın nerede olduğunu bilir kesinlikle.” demiş. Ben artık en usta kotra motoru tamir eden olmuştum.
Süleyman, ben ve Hüseyin birlikte çıktık evden. Uzun bir yoldan sonra kotranın olduğu yere geldik.Bizi bekliyordu. “Ustam bizi bu sıkıntıdan kurtar!”, dedi kotranın sahibi bana. Kendinden emin bir ses tonuyla “Buluruz!”, demiştim. Sonra açıldık denize. Önce kotra dedikleri neydi onu anlamam lazımdı. Sonra makine dairesine inecektik. “Ben bi dolaşıp dinleyeyim” dedim. Kotranın içini, odaları gezdirdi kaptan. Ben dinler taklidi yapıyor, elimi koyarak duvarlardan titreşim ölçüyordum güya.
Kaptan sahibiydi zaten kotranın. Sonra Süleyman ve Hüseyin’le birlikte makine dairesine inmiştik. Bir motor vardı araba motorlarına benzeyen. Ucunda uzun bir demir dönüyor ve kotradan dışarı çıkıyordu. Dışarıda pervaneye bağlıydı onu döndürüyordu. İki yerden gemiye bağlıydı ve destek alıyordu oradan. O destek aldığı yerlerde bilyeler vardı. Metal ve iç içe geçmiş iki halkanın içine yerleştirilmiş çelik bilyelerden meydana gelmişti bu bilye dediğimiz şey. Asıl adını hatırlamıyorum. İçteki halkanın içinden pervaneye giden demir geçiyordu. Ve dönüşü bu bilyeler vasıtasıyla kolay oluyordu. Biz daha küçükleriyle, arabalarda kullanılanlarla paten gibi şeyler yapardık. Oradan biliyorum. Birisinden ses geliyordu. Emin olmak için Hüseyin’e bakıyordum. Hüseyin benimle göz göze gelmiyordu bir türlü. Bilerek yapıyordu hain. Sonunda bu bilyelerden birisinden ses geldiğini anladım. Titreme de vardı. “Hüseyin ne derse desin.” dedim içimden. Kaptana “ Burada bilye kırık. Bunun değişmesi lazım ama burada olmaz. Tersaneye çekilmesi lazım. Burada riskli olur.” dedim. Nasılsa Hüseyin yapacaktı. Başka yerde arıza varsa o bulsundu. Kaptan orada yapmamızı istese de kabul etmedim. Fenerbahçe koyuna kadar gidip geri döndük. Bir de kotrada kahvaltı yaptık. Çok güzeldi.
Sonunda ben usta tamirci ve diğerleri geri dönmüştük. Eve gelirken Hüseyin’e çıkıştım ama o bir yandan kaşınırken bir yandan da gülüyordu. “ Nasılsa Turgut halleder.” diye düşünmüş. Yanlış bir şey söylemiş olsaymışım devreye girecekmiş. “Hay Allah’ım. Niye benimle uğraşıyorsunuz yav.” derken de gülüyordum. Ben de onlarla uğraştım hep hak ettim tabi…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.