- 412 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Cennet Yurdunun Anahtarı
Yüce Allah’ın dünya hayatında yaratmış olduğu sistemin kilit noktası Allah’ın hoşnutluğudur. Çünkü Allah, yalnızca rızasına uyanları doğru yola iletir. Onları Kur’an’la kurtuluş yollarına ulaştırır ve karanlıklardan nura çıkarır. (Maide Suresi, 16)
Mümin, Rabb’inin hoşnutluğunu amaçladığı için mümindir. Bu özellik mümini diğer insanlardan ayıran en önemli farktır. Mümin için din ahlakı, Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak için izlenecek yoldur. Ancak birçok kişi için din, bazı inançları içeren kurallardır ve yaşamlarında önemli bir yer tutmaz.
Samimi mümin, yaşamının her anında, karşısına çıkan alternatifler arasından Allah’ı hoşnut edecek olanı seçer. Allah’ın en fazla beğeneceği davranışın hangisi olduğunu da vicdanının sesini dinleyerek belirler.
Mümin her koşulda vicdanına tabidir. İnkar edenler ise nefislerinin bencil tutkularını gözeterek yaşarlar. Apaçık düşmanı olan şeytan ve onun sözcüsü olan nefsi mümini de etkilemeye çalışır. Çünkü "gerçekten nefis, var gücüyle kötülüğü emredendir" ve her insanı Allah’ın yolundan saptırmaya gayret eder. Ama şeytan ve nefis yalnızca iman etmeyen ya da imanî yönden zayıf kişiler üzerinde zorlayıcı güce sahiptir. Gönülden Rabb’ine yönelen insanı etkisi altına alamaz.
Mümin yaşamını tümüyle Allah’a adar. Attığı adımı Allah için atar, Allah için çalışır ve Allah için sever. ‘Allah için sevmek’ Rabb’ini tanımayan kişiye oldukça yabancı bir kavramdır. Rabb’ine yakınlaşma çabası duymayan kimse, sevginin asıl muhatabının Allah olduğunu, diğer varlıkları da onlarda Allah’ın tecellilerini gördüğü için sevmeyi bilemez.
Ancak Allah’ın sayılamayacak kadar fazla nimetini gören, tümüyle O’na muhtaç olduğunu ve her şeyin O’ndan geldiğini kavrayan mümin, Allah aşkına ve O’nun için sevmenin güzelliğine ulaşır.
İnsanlar içinde, Allah’tan başkasını ’eş ve ortak’ tutanlar vardır ki, onlar (bunları), Allah’ı sever gibi severler. İman edenlerin ise Allah’a olan sevgileri daha güçlüdür... (Bakara Suresi, 165)
Bediüzzaman bu sevgiyi şöyle bir örnekle anlatır. Kişi, elindeki ayna yardımıyla güneşe bakan bir adama benzer. Elindeki ayna kırılıp da, güneşten yansıttığı ışık kesilince, adam ışığı kaybetmenin korkusuyla kendini yer bitirir. Ama akılsızlık yapmaktadır: Aynadaki ışık, aynaya ait değildir ki, o kırılınca ışık da yok olsun. Işık güneşe aittir, aynalar onu yalnızca yansıtır.
Yaşayan tüm insanlar gibi, ilerleyen her saniye ölüme ve sonsuz yaşama daha da yaklaştırıyor bizi. Bu kaçınılmaz... Bir gün, bir şekilde dünya hayatımız son bulacak ve burada yapıp ettiklerimizden Allah katında sorgulanacağız.
Bugüne kadar din ahlakını yaşamaktan kaçınmış ve hatalar yapmış olabiliriz. Ancak kesin ve samimi bir tevbe sonrası Allah’a yönelebiliriz. Bu kararı aldığımızda ise ‘güzel bir yaşam’a kavuşmamız mümkün olabilir.
Sıkıntısız, üzüntüsüz, korku ve endişe duyulmayan bir yaşam ütopya değildir. Huzurlu, güven dolu ve mutlu bir hayat, yalnızca Allah’ın hoşnutluğunu, cennetini ve rahmetini amaç edinerek yaşayan müminler içindir.
Erkek olsun, kadın olsun, bir mü’min olarak kim salih bir amelde bulunursa, hiç şüphesiz Biz onu güzel bir hayatla yaşatırız ve onların karşılığını, yaptıklarının en güzeliyle muhakkak veririz. (Nahl Suresi, 97)
Allah’a sığınarak dini yaşayan insanın yaşamındaki tüm zorluklar, sorunlar, sıkıntılar son bulur. O artık ‘kopmayan bir kulba’, Allah’ın ipine sarılmıştır. Rabb’inin rahmeti ve koruması altında, en iyiye, en güzele erişir ve ahirette de nimetler içinde, sonsuz güzellikleri yaşar.
Sonsuz barınma yurdunun anahtarı –Allah’ın dilemesiyle- dünyayı değil ahireti seçen, Allah’tan içi titreyerek korkan, Kur’an’a uyan ve Rabb’inin sınırları içinde yaşayan takva sahibi müminin elindedir.
Fuat Türker
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.