DUVARLARIN ÖTESİNDE
Fatura yatırmak için gelen insanların üzerinde bakışlarını gezdirdi. Hepsi bedenlerinin içine sıkışmış soğuk suratlı, yalnız insanlardı. Yozlaşmanın izleri görünüyordu simalarında. Murat, tavandan insanların suratlarına ölüm sarılığı saran karpuz lambalardan birinin altında durdu. Başını yukarıya kaldırıp lambaların birbirlerine olan yakınlık derecelerine baktı. Her biri ayrı bir bölümdeydi ve aralarında kirişler vardı. İnsanların aralarına ördükleri duvarlar gibiydiler. Bu duvarların ötesinde aynı görevi yapan lambalardı insanlar. Bakışlarını salonda gezdirdi. Hangi gişeye yöneleceğine karar veremedi. Gişe görevlilerine baktı bir bir. Soğuk camın ardında, yuvarlak deliğin önünde duran yüzlerinde büyük bir bıkkınlık seziliyordu. Hiç konuşmadan çalışan bu insanların bir an önce evlerine gitme derdinde oldukları her hallerinden belliydi.
Murat, karşısındaki kuyruğun sonundaki pembe paltolu, başörtülü kadına yaklaşıp “ Elektrik faturası buradan mı yatırılıyor?” diye sordu. Kadın konuşmaya gerek görmeden başını salladı. Murat’ın canı sıkıldığı için yutkundu ve soru sorulmaması gereken zavallı bir kadın işte, diye mırıldandı. Yan tarafında kendisine benzeyen adama baktı. Adam ortada durmuş, hangi sıraya girsem acaba, der gibi bakınıyordu. Muratla göz göze gelince ondan tarafa yaklaştı. Murat gözlerini kaçırarak başka bir şeyle uğraşıyormuş izlenimini vermek için cebinden elektrik faturasını çıkardı. Büyük bir dikkatle buruşmuş olan kâğıt parçasını düzeltmeye çalıştı. Tamamen ezilmiş olan faturayı -rakamı hiç bilmiyormuş gibi- yüzüne yaklaştırıp okumaya çalıştı. Bu faturanın çokluğu nedeniyle karısıyla kavga etmiş, güzeller güzeli kızının kalbini kırmıştı.
“ 350 lira mı?” alnını eliyle ovalarken şaşkınlığı yüzüne, siniri ise sesine yansıyarak “350 lira,bu nasıl ödenir? Bıktım sizin müsrifliğinizden. Bütün gün gereksiz yere elektrik kullanıyorsunuz.” demişti.
“Doğru konuş Murat! Gereksiz yere hiçbir şey kullanılmaz bu evde. Merak etme, tasarrufun ne olduğunu senden daha iyi biliyorum.”
“ Biliyorsun ha! Güldürme beni kadın. Her gün bulaşık makinesi çalışıyor. Tek çamaşır için çamaşır makinesini kullanıyorsun. Kahve yapmak için bile makine kullanıyorsun.”
“Yeter be! Adam gibi bir işte çalışsaydın, gelirin iyi olsaydı böyle olmazdı. Kendi ezikliğini benden çıkarma.”
Murat bu sözcükleri her gün duyduğu için patlamış, sinirle yumruğunu havaya kaldırmıştı. Araya kızının, Zeynep’in sesi girince kalkan eli havada kalmış, Kızına “Sen karışma, çabuk odana git.”demişti. Kızının araya girmesi karısına cesaret vermişti.
“ Ne duruyorsun? Vursana, hadi vur. Başka bir şeyden anlamazsın zaten.”
Murat dişlerini gıcırdatıp, yutkunarak elini indirmişti. Sinirini kapıdan çıkarmış, çarpan kapının pervazından sıvalar dökülürken, çıkıp gitmişti. Bir haftaya yakın konuşmamışlardı. Bir haftanın sonunda yatakta ayakları birbirine değince karısı sarılmış, Murat’ta bu fırsatı ihtiyaçları için kullanmıştı. Murat’ın gözünde canlanan o anılar gülümsemesine yol açtı. Faturayı hala düzeltmeye çalışıyordu. Bu esnada adam yanına yaklaşmış, konuşmak için bir fırsat kolluyordu.
“Affedersiniz! Elektrik faturası buradan mı yatırılıyor?” Murat başörtülü kadının kendisine yaptığı gibi başını sallamakla yetindi. Bir saniye sonra kadın hakkında düşündüklerini hatırlayarak “Evet buradan yatırılıyor.” dedi. “Ne kadar uzun bir kuyruk? Değil mi?”
Adam, Murat’ın konuşmak istemediğini anlamamış cevap bekleyerek söyleniyordu..
“ Ne kadar yavaş çalışıyorlar. Bu memurlar ne kadar rahat ve suratsızlar.”
“ Evet, haklısın.” Kısa cevaplarla geçiştirebileceğini düşündü, ama adam aylarca konuşmamış gibi istekle konuşuyordu.
“ Ya kardeş! Şu kadınlar ne kadar düşüncesiz oluyorlar. 150 lira gelmiş fatura. Yazık değil mi?”
“ Haklısınız,”
“Sen de mi fatura yatıracaksın ?”
“Evet”
“Size ne kadar gelmiş.”
“Bize de 350 gelmiş.”
“Vay be! Benim karıdan daha beteri varmış.”
Murat, duyduğu sözlere inanmıyormuş gibi adamın yüzüne dikkatlice baktı. Adam olağan bir şeyden bahsedermiş gibi konuşmaya devam ediyordu.
“ Yok yok Ayşe’ye haksızlık ediyormuşum. Bundan sonra ona hiç kızmayacağım. Kardeş sana da Allah kolaylık versin. Ne o? Niye öyle baktın suratımda bir şey mi var yoksa?”
Son sözcükler adamın ağzından zor çıktı. Murat adamın yakasına yapışıp, dişlerinin arasından “Ulan şerefsiz. Ne biçim konuşuyorsun sen. Manyak herif. Sana ne benim faturamdan, sana ne benim karımdan.” Havaya kaldırdığı eli adamın tam çenesinde yumruğa dönüşüp, etrafa kanla karışık salya saçılmasına yol açtı. Etraftaki insanların umursamaz bakışları esnasında iki yumruğu da adamın suratına geçirdi. Adam savrulduğu yerden ayağa kalkmaya çalışıyordu. Murat üzerini elleriyle silkeledikten sonra paltosunun yakasını düzeltti.
“ Faturanıza da, size de…” diye söylendikten sonra çıkışa doğru yöneldi. Gişe görevlileri camekândaki deliklerinden kafalarını uzatmışlar, ne olduğunu görmeye çalışıyorlardı. İçlerinden biri “ Ya arkadaş her gün kuyruk kavgası olmak zorunda mı? Sırayla alıyoruz işte.” dedi.
“ Haklısın. Bu insanlar bir tuhaf zaten. Onlar için uğraşıyorsun yine de seni adam yerine koymuyorlar, bir de böyle davranarak huzurunu bozuyorlar.” Memur konuşurken sıra başörtülü kadına gelmişti. Kadın faturayı uzatırken adam hala konuşmaya devam ediyordu.
Bu konuşmalar sürerken, Murat çoktan dışarıya çıkmıştı. Sinirini yatıştırmak için deniz kenarına doğru yöneldi. Etrafındaki insanların şehrin karmaşası içerisinde koşuşturmalarını izledi. İnsanlarla arasına çift tuğlayla örülmüş kalın duvarlar koymaya karar verdi. Duvarların ötesinde envai çeşit insan vardı ve onun için en iyisi kalkanlarını sağlam yapmaktı. Toplum, insanları birbirinden uzaklaştırırken saygıyı ve terbiyeyi de beraberinde götürüyor diye düşündü. Faturayı çaycıyla gönderecek ve yadırgadığı insanlar gibi yalnızlaşacaktı. Pişmanlık dalgası parmak uçlarından vücuduna yayılırken martıların çığlıklarını dinlemeye koyuldu.
Semrin ŞAHİN
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.