11
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1802
Okunma
Yaz, mevsiminden çıkardı kalbini. Tüm ağaçlara, çiçeklere, toprağa haber saldı : “Geldiğimi müjdeleyin, boy boy çiçek açın, yeşillenin…” dedi. Ve yine geldi yaz… Mevsimler arasındaki bu koşturmaca son nefesimizi verene dek sürecek. Seneler seneler önce sınıfımızın duvarındaki okuma fişleri geldi gözümün önüne : “ İlkbahar- Yaz- Sonbahar- Kış”. Daha o yıllarda nereden bilebilirdim ki, her mevsim ayrı bir öykü olacak, her öykü sonsuz duygulara gebe kalacak…
Yerküre kendi ekseninde, bizler yazgımızın ekseninde dönüp duruyoruz. Ben dünyamızın olduğu gibi, bizim de mevsimlerimiz olduğunu düşünüyorum. Biz yazgımızın etrafında dönerken oluşan, bize ait, bizden parça duygu mevsimleri… Üstelik dünya gibi sadece dört mevsime değil, belki yüzlerce duygu mevsimine sahibiz. Sevda mevsimi, hüzün mevsimi, mutluluk mevsimi, düşünce mevsimi, beklenti mevsimi, arzu mevsimi, gözyaşı mevsimi, sıkıntı mevsimi, coşku mevsimi, ihtiras mevsimi, düş mevsimi bunlardan sadece bir kaçı…
Ve yine dünyamıza ait mevsimler gibi üçer aylık döngüler halinde değil, günden güne, hatta saatten saate değişen mevsimlere sahibiz. Uyumadan önce sıkıntı mevsiminde olabilirken, sabahleyin uyandığımızda gelen bir telefonla coşku mevsiminde olabiliyoruz. Ya da bir gün sevda mevsimindeyken, apansız gelen bir ayrılık haberiyle, bir anda hüzün mevsiminde bulabiliyoruz kendimizi. Tabi bir de hiç beklenmedik anlarda ortaya çıkan, sebepsiz, sırrını çözemediğimiz mevsimlerimiz var. Bu tip mevsimlere “giz dolu, buruk sıkıntı mevsimleri” demek daha doğru olur sanıyorum. Bu mevsimleri yaşadığımız süreçte, ruhumuzu gri bulutlar kaplamıştır sanki. Oktay Rifat’ın bir oyununa verdiği isim gibi: “Yağmur sıkıntısı”nı yaşarız belki de bu mevsimde. Hani, “ne olacaksa olsun” deriz. “Yağacaksa yağsın, yağmayacaksa yağmasın”… Ama yaşanan sürünceme ve daha bir çok nedenden dolayı çözülemez bir türlü bu mevsimlerin sırrı…
Ben bu yazıyı yazarken aynı anda bir çok mevsimi taşıyorum kalbimde. Hem sevda mevsimindeyim, hem coşku mevsiminde, hem beklenti mevsiminde, hem de en çok değer verdiğim mevsimlerden biri olan düş mevsiminde… Düş mevsiminin diğer mevsimlere göre bende çok ayrı bir yeri var; çünkü düş mevsimleri bana göre mevsimlerin en anaç olanı. Yine bana göre bir çok mevsimin kökeni de düş mevsimi… Yine çünkü : Düş varsa aşk da vardır, mutluluk da vardır, arzu da vardır, ihtiras da vardır…
Bir de bana göre aynı zamanda “mevsim uyuşmazlığı” sorunu yaşıyoruz çevremizdeki insanlarla. Duygusal ilişkilerimizdeki sorunların ana sebeplerinden biri mevsim uyuşmazlığı. Belki de çok farklı mevsimlerdeyken daha zor anlayabiliyorlar insanlar birbirlerini. Ben sevda mevsimindeyken, karşımdaki hüzün ya da beklenti mevsimindeyse çok daha zor anlaşabiliyorum. Yani ben yağmur altında yürümekten büyük haz alıyorken, karşımdaki insan yağmur altında yürümekten ürküyorsa, aynı anda, sokakta yağmur altında yürümekten alacağımız mutluluk nasıl bir ortak paydada buluşabilir ki? Pek tabii bu aynı zamanda karşımızdaki insana özgü mevsimleri ne kadar iyi çözebildiğimize ve benimseyebildiğimize de bağlı galiba…
Mevsimlerle ilgili en güzel hususlardan biri de, bir çok insanla “ortak mevsimleri” yaşayabilmek…Ama bana söyler misiniz, peki ya siz, tam şu anda hangi mevsiminizi yaşıyorsunuz?
OKtay Coşar
2003 Ankara