Kara İn-3 (Son)
Kara mağaranın kara deliklerinde zincirler bağlanmış olan ve artık babasının bile tanıyamayacağı forma kara büyücü tarafından sokulan Tuğgün gözlerini araladı ne olduğunu anlamaya çalışıyordu ellerine baktığında korku ile boğazından deli gibi bir feryat yükseldi.
15 yaşındaki o delikanlının elleri yerinde iri hantal tüylü bir yaratık pençesi vardı içinde ise bir korkunç his süreli öldür öldür diye bağrı yordu sanki içinde iki can vardı biri vahşi bir canavar biri ise o masum 15 yaşındaki delikanlı. Bir yandan korkuyordu bir yanda ise müthiş bir kan akıtma arzusu ile yanıyordu. O bu halde iken karanlıktan kara büyücü çıkarak yanına geldi “Nasıl bakalım benim yaratığım “ dedi. Tuğgün irkildi ve geriye çekildi ve adama bir pençe attı adam acı ile gelini geri çekti ve bir kırbaç alıp delice yaratığa vurmaya başladı “yemek istiyorsan dediklerimi yapacaksın bana bir daha asla el kaldırma yoksa seni geldiğin yere cehennem çukuruna geri gönderirim” ve kırbaç sürekli eski Tuğgün şimdi ise bir yaratık alan bu zavallı çocuk üstüne indi.
O ise korku alcık ve gördüğü şiddetle haykırdı çıldırdı ve sağa sola pençeler savurdu. O boyle vahşileştikçe adam sevinçten mutlu oluyor ve kendi kendine mırıldanıyordu. Az kaldı Toygun bana geliyorsun biliyorum dün seni 3 başlının gözlerinde gördüm.
-HAHAHA gel bana gel gel ölümüne gel Kağan bir zamanlar beni nasıl bu dağa ölüme terk ettiği sen şimdi sende bu dağa ölümüne gel yanındakilere güvenme 3 başlıyı yenseler bile benim sana hazırladığım sürprizi asla bilemezler ----
Toygun kağan Kurtbey ve İlbey soğuk havada ilerliyorlardı.Kendi nefeslerinden çıkan duman atların nefeslerinden çıkan dumana karışıyordu atlar buz gibi havada ter içinde köpük içinde idiler.
Bir anda kayalık vadi içinde müthiş bir çığlık sesi havayı deldi.
Tan ağarmak üzere idi ancak henüz sabahın ayazının pusu kalkmamıştı. Atlar istemsiz şekilde gerilip durdular Kurtbeyin atı şaha kalkınca ivmesinden yere yuvarlandı Kurtbey.
Hepsi sesi dinlediler. Soğuk ve ayaz nefeslerinden çıkan buharı donduruyordu.
Toygun Kağan “geldik” dedi.
Atlardan indiler. Yavaş ve dikkatlice Kara in in kapısına doğru yürümeye başladılar.
O sırada gök sanki yarıldı korkunç kanat sesleri ve çığlıklar kanları donduracak kadar hızlı bir pençe eşliğinde İlbey in tam sırtında patladı. Sırtındaki post baştan aşağı yırtılan İlbey aniden dönüp kılıcını havaya salladı kılıç keskin bir şekilde havada vızıldadı ve bir anda uçmakta olan 3 başlının kanadında derin bir yarık açıp kanadın kopmasına neden oldu.
Aynı sırada Kurtbey de elindeki oku salmış üç başlının bir başından onu vurmuştu.
Yaratık bu saldırıları beklemediğinden feryatları tüm kanyonda çınladı. Yaratık aldığı yara etkisi ile yuvalandı ve İlbey in ayaklarının yanına duştu Toygun Kağan tüm gücü ile yaratığa kılcını salladı şimdi üç adam ve yaratık soğuk sislerin açılmaya başladığı kış güneşinin aydınlattığı kara in mağarası girişinde bir sarmal gibi birbirlerine sarılmışlar ve savaşıyorlardı.
O saniye mağaranın içinden deli gibi bir kahkaha duyuldu Toygun siz bunla ilgilenin ben kara büyücüyü bulacağım dedi Toygun Kağan ve mağaraya daldı.
İlbey sırtından akan kana bakıyordu ve söyleniyordu Kurtbey 3 ok birden saldı yaratığa yaratık üçünü de sağ pençesin de hissetti. Ama o arada İlbey e de sol pençesi ile bir vuruş yaptı İlbey ses bile çıkaramadan tüm vücudundan fışkıran kan ile yere yığılırken son bir hamle ile kılıcını yaratığın göğsüne soktu. Kurt beyde kılıcını çekerek kardeşinin yanına koşmuş ve vurduğu darbe ile yaratığın diğer kafasını da vücudundan ayırmıştı.
Yaratık kalan tek kafasını çevirdi kurtbey kılıcını salladı yaratık sendeledi kurt bey çekildi ancak sol pençe ve kuyruk kurt beye çarptı kuyruğun ucundaki sivri ok kurt beyı deldi kurt bey son bir hamle ile ileri atıldı ve kardeşinin sapladığı kılıcın yanına kendi kılıcını da sapladı.
Yaratık başını göğe kaldırdı kurtbey yere düşerken yaratıkta sendeleyerek arkaya kaydı ve sırt üstü yuvarlandı güneş kırmızı olmuş ve savaş alanında her yer kızıla boyanmıştı.
Toygun Kağan karanlık mağarada ilerliyordu ancak bir gözün onu takip ettiğini de hissediyordu ve biliyordu ki iki arkadaşı da dışarıda son nefeslerini veriyorlardı. O adamlar oğlu için gelmişlerdi ve sonuna kadar çarpışmışlardı. Şimdi sıra onda idi ve oğlunu bu karanlık şeytandan almalı idi. Hafif bir ışık gördü oraya ilerledi. Tam o sırada korkunç bir sesle irkildi kara büyücünün sesi idi bu.
Hazırlan dedi büyücü beni istiyorsan önce bunu öldürmelisin ve Toygun bir adım geri çekildi gördüğü korkunç bir yaratıktı 2 metre boyunda çok iri pençeleri olan vahşi bir ayıya benziyordu ama bir insandı bu nasıl bir şeydi bu .
Kılıcını kaldırdı ve gözlerini kapayıp saldırdı seni öldüreceğim kara büyücü diye bağırıyordu şunu halledeyim seni de geberteceğim oğlumu senden alacağım karımı kızımı onca kanın bedelini ödeyeceksin.
Sonra ortalık karıştı. Toygun Kağan tüm gücü ile kılıcını sallıyor yaratıkla savaşıyor yaratıkta yaralar açılıyor ancak yaralar açıldıkça yaratık daha da vahşileşiyor daha da kuvvetleniyordu.
Bir an Toygun Kağan ın gözüne bir şey takıldı kanlar içinde kalan yaratığın belinde küçük bir hançer görünüyordu ona dikkatini vermişken korkunç bir pençe ile omzundan kanların boşaldığını fark etti ama hala gözü o hançerde idi evet o hançer olamaz dedi Toygun Kağan nasıl olur yaratık o anda üstüne atladı Toygun Kağan kenara çekildi yaratık bu sefer aynı omzuna ikinci pençeyi attı
Toygun boğazından çığlıkla karışık bir ismin çıktığını fark etti
Tuğgün sen misin ben babanım dur.
Tuğgün nefes nefese idi deli gibi kalbi çarpıyor gözünün önünde elleri deli gibi sağa sola pençe sallıyor vucüdu acıyor her yeri kanıyor ama acı onu daha da delirtiyordu. O anda ellerini karşısındaki adamın boğazını sıkarken gördü Ona karşı kılıç sallayan adam kılıcı bırakmış ve ağlıyordu ama Tuğgün ellerinin o adamı daha da sıkı sıktığını adamın kanının kokusunun onu daha da azdırdığını hissediyordu sadece sonra bir ara içindeki hayvan nefes almak için durdu.
Ve Tuğgün titredi ellerinin arasındaki adamın gözleri yuvalarından çıkmış dili morarmıştı adam nefes almakla almamak arasında ölümle yaşam arasında duruyordu bir hamle işini bitirecek kana doyacaktı ancak o gözler o yüz nasıl bir şeydi bu bu koku bu adam ona yabancı değildi. Sonra o düşünceler kayboldu elleri daha da sıkı adama yapıştı ancak korkunç bir açı ve çığlık ile birlikte yere düşer gibi olduğunu fark etti ellerine gözleri takıldı elleri küçücük masumdu o kan isteği de yoktu artık sadece korkunç bir acı vardı yüreğinde hemde ne acı nefes alamadığını fark etti ve babasını gördü ağlıyordu babası oğlum diyordu sarılmıştı ona her yer kırmızı idi
Tuğgün “Baba babacığım “ diye bildi .Başı düştü gözleri kapandı.Artık nefes almıyordu.
Toygun Kağan deli gibi olmuştu kara büyücü o lanet büyücü orda ona oğlunu öldürtmüştü .
Çılgınca mağaranın içinde koştu kara büyücü karşısında idi bir şeyler mırıldanıyordu onu tek eli ile yakaladı. Oğlundan aldığı kendisinin ona verdiği o hançeri kaldırdı ve kara büyücünün tam kalbine sapladı.
Sonra yere düştü her yer kan içinde idi gözleri kapandı. Sonsuz bir uyku bedenini sardı oğlu bulutlar arasından onun önünde ilerliyordu.
Gel baba gel ….heryer yemyeşildi az ötede oğlu bir ağacın altında durdu kızı ve karısı ona gülümsüyorlardı Karısı ayağa kalktı gel yiğidim seni özlemiştik dedi.
Dışarıda kar kesilmiş hava güneşe dönmüştü.
İstemi han ve adamları Kara İn girişinde durmuş yerde yatan iki yiğide ve 3 başlı canavarın cansız bedenine baktılar. İçeriye ilerlediler içerde Toygun Kağanın bedeni ve kara büyücüyü gördüler birbirlerinin üstüne yuvarlanmışlardı.
Hafif bir inilti geliyordu ilerlediler Tuğgün yerde elleri kan içinde yüzükoyun yatıyordu.
Adamlar onu kucakladılar Tuğgün gözlerini açtı bir masalda idi sanki “Baba dedi”
İstemi Han çocuğa sarıldı gözleri yaşlarla dolmuştu tüm adamlar ağlıyordu
İstemi Han “Baban artık cennette oğlum dedi senin bundan sonra bir babanda benim “
Yıllar sonra Tuğgün Toygun için kara in e yaptırdığı mezarı başında idi.
Arkasında kocaman bir ordu duruyordu babasına seslendi
Ey baba hayatımı senin kanından aldım ve artık tüm beylikler emrimde sen olmasaydın bu olmazdı rahat yat burada
Ve arkasının dönüp ordusuna seslendi
Hadi arkadaşlar atlarımı sürmeye gidiyoruz bu topraklar bizimdir.
Ve tüm ordu atlarını dört nala sürdüler……