ANNEYE ÖZLEM...
“Tutundum parmağına, avucuma sığdırarak yüreğini, ne çok sevinçler ve ne çok acılar yaşadık beraber… Böyle başladı birlikte tüketişimiz her şeyi. Çocukluğuma dönmek istiyorum, çocukça sevilmeler için… Sen sev beni, bir sen sev anne. Yeterli…”
“Sevgi Tanrı’nın temsilcisidir derdin ya, sen böyle öğrettiğin için her şeyi, herkesi, hepsini sevdim. Tanrı’yı sever gibi sevdim… Kötüler güçlüyken sevgiler var olamıyor ki! Sevdiklerim beni terk etti. Hiçbir suçum yokken beni yalnız bıraktılar… Oysa sen hiç bırakmazdın elimi, sevginle donatırdın yüreğimi, toz kondurmadın üzerime, hep abarttın yeteneklerimi. Sen, dünyanın en iyi annesiydin. Beni hiç bırakma anne! Bir senin varlığın, yeterli…”
“Uğrayayım yanına özlemi bahane edip; ikimiz olalım anne… Bir sen, bir ben… Başımı kucağına yatırayım… Saçlarımı okşa, ninniler söyle bana… O eski emzirme seanslarındaki gibi, ben uyuyamadıkça, uykusuz kal benimle gece boyu, acılarımı paylaş, her hıçkırığımla sarılayım yüzümü boynuna gömerek, ne olur anne… Bir senin tesellin, yeterli…”
“Sancılar çekerek doğurdun ve günün birinde yuvadan uçacağımı bile bile koskoca ömrünü hiçbir karşılık beklemeden verdin… Bense seni ne de kolay terk ettim. Hayat, nasıl da zalim bir oyun! Ne yazık ki, düzeni kuran böyle kurmuş. Tek başıma kanat çırpmayı sürdürürüm ben… Duaların benim için olsun anne! Yeterli…”
“Kuşak çatışmasını ne çok yaşardık seninle… “Yeni nesilleri anlayamıyorum artık,” diye isyan ederken sen; ben, beni baskı altında tuttuğundan şikâyet ederdim. Birbirimizi sorgulamakla geçerdi günlerimiz. Sen beni başka oğullarla kıyaslayarak, ben seni başka annelerle itiştirerek, sürüp giderdi kavgalarımız. Sen kendi çocukluğundan örnekler vererek her eylemimi tenkit ettikçe ben, devir değişti artık, diye bağırırdım. Ben büyürken seni de büyüttüm. O günlerde olduğu gibi oturt beni önüne, nasihatler ver, hepsi senin doğruların olsun anne! Yeterli…”
Limandan kalkan gemiler özlemenin ne olduğunu bilmiyordu alıp da götürürken beni suyun sükunetini darp ederek. Ve hayat birden ıssız bir adaya dönüşüvermişti. Sonrası kâh bir kapı zili beklentisi, kâh bir mektup, kâh bir telefon sesi… Fotoğraflar sarardıkça solan bir yaşam ve uzaklaştıkça yakınlaştığımız bir mazinin geri dönmez anıları… Tüm mesajların tek cümleden ibaretti: “Seni çok özledim oğlum…” Ben de çok ne demektir bilmiyordum. Özlemenin azı mı olurmuş diyordum. Yazılarla konuştuk öyle zamanlarda… Bakışlarla anlaştık. Ağlaştık birbirimizden gizleyerek acılarımızı… Bir mimikle özleştik, bir gülüşle kavuştuk. Senden uzak kaldıkça öğrendim ama, özlemin çokluğunun ne demek olduğunu. Çok büyütüyorum anne, sana özlemimi çok; sevginden mahrum kaldıkça daha da büyüterek… Bir kavuşabilsem sana, ah bir anne! Yeterli…”
“Pastoral ninnilerle büyüttün beni; yalan söylediğimde burnum uzadı masallarda, öptüğüm Pamuk Prenses uyandı, atımın terkisinde krallığıma götürmem için.. Anlattığın masallarda yaşattın beni, bazen beyaz atlı prens olarak, bazen bir çizmeli kedi olarak. Hep onlar gibi yaşayacağımı sanırdım. Her yalan söylediğimde burnumu yoklardım. Büyüdükçe masalların yalan olduklarına inandım. Tanıştığım her kızı uyuyan prenses sandım; ama, öptüğüm kızların hiç birini uyandıramadım. Bir bilsen, ne müthiş hayal kırıklığı yaşadım. Bir bilsen, bu yüzden sana nasıl kızdım. Ama şimdi anlıyorum ki, yalan olan yaşammış anne, masalların realitesi karşısında… Bana bir masal anlat anne, içinde yaşamın yalanları olmasın, yeterli…”
“Senin kollarında ‘sen’den habersiz, bambaşka bir ‘ben’ çıktı ortaya. Bazen o eski ‘ben’e hiç benzemeyen bir ‘ben’… Bilmeni çok istediğim şey: seni çok seviyorum anne…”
*
YORUMLAR
GÜNÜMÜZ GENCLİĞİNİN DAHA DOGRUSU AHİR ZAMAN GENCLİĞİNİN HİÇ EHEMMİYET GÖSTEREMEDİĞİ BİR KONUYU KALEMİNİZE ALMIŞSINIZ. VE GERCEK YAŞANMIŞ ANLARIYLA HAYAT VERMİŞSİNİZ..
BÜTÜN ANNE VE BABALAR EN İYİSİNE LAYIKTIR.BİZLER İSTEYEREK YADA İSTEMEYEREK LAIK OLDUKLARINI ,LAYIK GÖRÜP SUNABİLSEKTE,SUNAMASAKTA..MEKANI CENNET OLSUN..SAYGILAR!
dokunaklı düşündüren bir yazı örnekleri günümüzde o kadar var ki.. saygılarımla...