- 1943 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Sosyete Uyuzu (3)
İki gün oyalandık. Gezdik, dolaştık Beyoğlu’nda. Orada bir arada meşhur bir birahane varmış. Önü bahçeli. Birer de bira ısmarladılar içtik. Hacım evde kalmıştı.
Beyoğlu’nda gezerken insanların kaşınmaları yine dikkatimi çekmişti. Hasan vardı yanımızda ona sormuştum İstanbulluların adeti midir her yerde hatır hutur kaşınmak diye. O da sosyete uyuzu diye bir salgın olduğunu ve herkesin bu sebeple kaşındığını söylemişti. Gerçekten kaşınmayan yoktu. Ben olmadığım için onlara gülüyordum.
Eve geldiğimizde işin garibi bizde de kaşınma başlamıştı. Küçük küçük kaşınıyorduk henüz. Bu arada Hacım başından geçen maceraları anlatıyordu.
Daha önce de gelmiş İstanbul’a, bir arkadaşıyla birlikte, denize girelim demişler. Hacım uzun külot giyiyormuş. Ucu ayak bileklerinden düğmeli. Denize girmiş, suyla oynamaya başlamışlar. O arada hava dolduğu için külot şişmiş. Hacım, “ Suya girerken özellikle tenha yerde girmiştik. Bir müddet sonra baktım. Sahilde bir sürü insan oturmuş bizi seyrediyor utandım, el âlemin maskarası olduk hadi çıkalım.”, demiş, sonra da çıkmışlar.
Sahilde giyinecekleri tenha bir yer ararken, genç bir kız gelmiş hacımın yanına: “Amca”, demiş. “Bu giydiğiniz nedir?” Hacım da, yarı utangaç, yarı mahcup, biraz da kızgın “ Don kızım don!” demiş ve ıslak donun üzerine pantolonu giymiş.
Kaldığı eve doğru yürürken de sıkışmış. Tuvalet aramış. Bir yerde üzerinde bayan resmi bulunan bir tuvalet bulmuş ama erkek resmi olan yokmuş. Çaresiz dalmış içeri. İçeri girdiğinde kimse yokmuş. Rahatlamış. Hacımın deyimiyle “Çiş”’ ini yapmış, tam kabinden dışarı çıkmış ki bir bayan. Hacımı saçlı sakallı görünce korkmuş. “Sen burada ne arıyorsun!” diye bağırmaya başlayınca, Hacım bakmış kurtuluşu yok. “Höt höt höt höt!” diyerek kadının üzerine yürümüş. Kadın korkup kenara çekilince Hacım kapıdan dışarı kaçmış. Kaldığı eve gelmiş.
Don hala ıslak olduğundan bacaklarından ayaklarına, oradan da zemine sular süzülüyormuş tabi. Evdekiler yemek yiyormuş misafirleri de varmış. Hacım odasına gitmek isteyince izin vermemişler, ısrarla masaya davet etmişler. Hacım da çaresiz oturmuş masaya. Paçalarından sular süzülüp aşağıda küçük gölcükler oluşturmaya başlamış bu arada.
Yemek yiyen misafirlerin küçük çocuğu yere çatalını düşürmez mi. Onu almak için eğilince, Hacımın ayaklarının altındaki birikmiş suyu görmüş. “Anne! Bu amca altına çiş yapmış!” diye feryat etmiş. Hacım durumu izah edinceye kadar çok uğraşmış. Biz kahkahalarla gülüyoruz tabi Hacım anlattıkça. “Hacım arasında gerçekten “Çiş” yok muydu? diye.
Ertesi sabah Hacım hariç, hepimizin elleri, göbeklerimizi ve ayaklarımızı kaşımaya çalışır olmuştu. Neticede İstanbul’a gelmiştik. Sosyetelerin arasındaydık. Eh biz de uyuz olduk. Sosyeteye katılmıştık artık. Diyerek kahkahalar atıyorduk.
Her geçen gün kaşıntımız artıyordu. Kaşıntı ayak bileklerimizle dizimizin arasında iyice yoğunlaşmaya başlamıştı. Kaşınmak bu kadar mı zevkli olurdu. Deriyi kazımak için uğraşıyorduk. Yedi kişiden altısı salonda devamlı kaşınıyordu. Hacım kaşınmıyordu bir tek. Bu haksızlıktı. Gidip Hacıma ayaklarımı sürüyordum o da uyuz olsun kaşınsın diye. Hacımda tık çıkmıyordu. Ne yaptıysam Hacıma bulaştıramadım. “Ben efsunluyum olum bana bulaşmaz!”, diyor üstümüze gülüyordu. Hacımın karşısında acınacak haldeydik. Yatağa girdiğimizde herkesin ayakları yataktan çıkıyor ve herkes kaşınıyordu.
Ertesi gün geçerken İngiliz tarağı dediğimiz, plastik, yuvarlak taraklardan aldım altı tane. Farklı renklerden seçtim hepsini. Akşam eve geldiğimizde herkese bir tane verdim. “Ayaklarımızı bununla kaşıyacaz” dedim. “Bir de kural koyuyorum”, dedim. “ İlk kaşınan kişiye ceza vereceğiz. Sonra kaşınmak serbest.” Kuralım buydu. Herkes kabul etti. Akşam yatağa girdik. Lamba açık. Herkesin her yeri kaşınıyor ama ceza var diye kıvrandığı halde kaşıyamıyor. Çılgın bir kaşınma arzusu hem kendimde hem diğerlerinde. Manzara çok komikti. Yumruklarını sıkanlar, inleyenler, “ Nerden çıkardın cezayı?” diyenler, kıvrananlar…
Sonunda birimiz dayanamayıp yahut dalgınlıkla kaşındı mı, “ Kaşındı!” kelimesi bitmeden yastığın altından çıkardığımız İngiliz tarağı ile ayaklarımızı kaşımamız… Altı yatak yerde, her yataktan yukarı kalkmış bir bacak, İngiliz tarağı olan bir el ve bacağın her tarafında kaşınma sesleri…
Çok fena bir şeymiş bu sosyete uyuzu. Sosyetelere acımıştım o zamanlar…