Gidenlerin Anısına
Sadece ekrana bakıyordu. Vücudundaki nem onu hapsetmişti ve sıcağın kölesi yapmıştı. Sadece ekrana bakıyordu. Bilincini kaybetmek yada kaybetmemek arasında geziniyordu. Kafasını hafifçe sağa yola doğru çevirdi ve asfaltı esneten sıcağa göz attı. Tek tük insan geçiyordu. Hafifçe hareketlenmek istese de kararsızdı. Nefes alışındaki düzensizlik ve sinir bozucu sıcaklık biraz önce içtiği sigaranın zehir kıvamındaki tadını odaya yayıyordu. Ayaktaydı ve öylece camdan dışarı bakıyor ama görmüyordu. Hayallerin esaretinde olan kafasında bir şeylerin eksik olduğu sanısı yer yer belirmekteydi. Göğüs boşluğuna dolan sıcaklığı bir ejderha gibi kusmak ve yerine bir şey koymak istiyordu. Boş kaldırımda hayaller dans etmeye başlamıştı. Sıra ile geçiyor ve kayboluyorlardı. Arkadaşlar dostlar, sevgililer aşıklar , düşmanlar…
Sadece ekrana bakıyordu. Yanıp sönen bir ileti,kimden geldiğini umursamadı bile. Sadece içindeki boşluğu doldurmayı düşünüyordu. Nasıl yapacağını bilmiyordu ama yapacaktı. Neden, nasıl, ne zaman, iletiler artmaya başlamıştı. Devamlı yanıp sönüyorlardı bir yada birkaç kişi, sayı giderek artıyordu. Sanki bütün kişiler bir yağmur gibi saldırmaya başlamıştı. Sadece yanıp sönen mavi kareciklerdi onun gözünde. Umursamaz değersiz bakışlar attı ekrana. Söküp fırlatmak istiyordu, parçalamak, bağırmak…
Sadece ekrana bakıyordu. Bir kıvılcım istiyordu. Kendini iyi hissedecek bir kıvılcım, bir işaret, tekrar yanıp sönen mavi kutucuklara baktı. İstediği bu değildi yada bunlar değildi. Ne istiyordu peki, kendide bilmiyordu. Belki birini, beklide bir hissi, ama bilmiyordu kutulara tek tek kapatırken konuşacak bir kelimemsi bile yoktu. Boğazı düğümlenmiş sorulan sorulara sadece x tuşuna basarak, kapatarak cevap veriyordu. Tekrar yola döndü. Hayallerine bakıyor ve ne istediğini bulmayı umut ediyordu. Küçük bir kız çocuğu gördü kaldırımda ona gülümseyen. Yavaşça yerinden kalktı ve camı araladı ve sen kimsin dedi…
Sadece ekrana bakıyordu. Delirdiğini anlıyordu. Ama tuhaf olan deliliğinin de bir hayal olmasıydı. Telefona sarıldı kimi arayacağını bilemedi tekrar kapattı telefonu. Cep telefonunda rehberde gezinmeye başladı. Harf harf isimleri geçerken kimseye değer vermediği için kendisini suçladı. Tekrar aynı öfke tekrar burnundan sıcağın ateşi, bir an için telefonu fırlatmak geldi içinden. Gözlerini kapadığında telefonun elinden kayıp gidişini görmüştü ve duvarda parçalanışını. Ama elindeydi. Ve cebine koymuştu. Not defterine çıldırdığım gün yazmıştı. Ama çıldırmaya hiç niyeti yoktu…
Sadece ekrana bakıyordu. Anlıyordu bir şeyler eksikti bu sıkıntı bu sıcak bu buhran hepsi bir bütünün ufak parçalarıydı. Belki küçük heyecanlar, belki küçük paylaşımlar, beklide, beklide bekli de uzun mu uzun düşünceler. Ekranda bir mavi kutucuk yanıp sönmeye başladı. Bir anının, bir günün, bir heyecanın, bir…
Sadece ekrana bakıyordu. Anlamıştı artık her şeyi, içindeki boşluğu, sebebini ve dolduramayacağını, o mavi kutucuk bir anda almış gitmişti bütün boşluğu. Çünkü arkasından açılan bir pencere ve ilk cümleler, sorunun çözümü olmuştu. Anlamıştı.
Sadece gideni özlemekmiş bu boşluk, ve sadece giden doldura bilirmiş. Tekrar dönerek.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.